:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Kiymeti Geç Anlaşilanlar: Anneler
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
285294.jpg

Modern hayatın dayattığı, günlerden biri de anneler günüdür. Batılı, benmerkezci ve kof bir bencillikle annelerini unutulmaya terk edip sonra dönüp bir günlüğüne lütfedip hatırlamış oldukları yılın bir tek günü… Bir gün ile taltif edilemeyecek kadar üzerimizde emeği geçen gerçek dost, vefakâr varlıklar annelerdir oysaki… En çok rencide edilip, anımsanmayanlar da annelerdir desek, çok mu abartmış oluruz? Hiç de değil…

Bizi bin bir meşakkatle büyüten, her tür zorluğa sabırla katlanan yemeyip, yediren giymeyip giydiren kimdir? Annelerimizdir! Bizim için her tür fedakârlığı hiç gocunmadan, yorulmadan, sitem etmeden yerine getirenler de annelerimizdir. Bitmez tükenmez sabır abideleridir anneler. Böyleyken onların bütün emeklerine karşılık, yılda bir günü uygun görmek ve yalnız bu güne has hediye verip hatırlamak adil bir davranış mıdır? Bu kısıtlı ve biraz da zoraki davranışlarla, annelerin gönülleri kazanılabilinecek midir?

Esasen her koyduğu güne karşı, günlerini kutladıklarını ihmal eden, haklarını bir günü kutlamayla vereceğini zanneden bir medeniyet olan batı medeniyetinin akla ziyan günlerinin, bizler tarafından kutlanmasının hiçbir mantıklı yanını göremiyorum. Kendi vefasızlık ve vurdumduymazlıklarını örtbas etmenin bir yolu olarak gördükleri gün kutlamayla, güya vicdanlarını rahatlatacaklar! Belki rahatlatacaklar da… Ama gerçekten annelerinin haklarını vermiş ve onların kendilerinden beklediklerine cevap vermiş olurlar mı? Bu tartışılır işte…

Bir anne olarak şunu can-ı gönülden söylüyorum ki, evlatlarımın beni, yalnızca senede bir gün hatırlamaları beni fazlasıyla rencide eder. Bir güne sıkıştıracakları ziyaret, hediye ve her nevi davranışları, bende “unutulmuş muyum, ya da fazlalık mıyım?” kaygısını ortaya çıkaracaktır!

Oysaki dünya ve ahiret hayatımızı dayandırdığımız, İslam dininin o muazzam değer veren, kadirşinas emirleri ile yetişmişlerse(eğer bunu başarabilirsem), herhalde bir güne sığdırılamayacak sorumluluklarını bileceklerdir. Ve her güne yayılmış ilgi ve sevgilerini hissederim. Bütün bir ömrü neredeyse sadece evlatlarının yetişmesi, onurlu yaşaması, kimseye muhtaç olmamaları için harcayan anne ve babalarını ihmal etmeyeceklerini umuyorum. Bunun vereceğim köklü ve kalıcı bir eğitim ve inançla olacağının da farkındayım.

Batı tarzı hayatı benimsemiş olan kimselerin “bir günlük kutlamalarla”, annelerini veya babalarını ne kadar razı ve mutlu ederler bilmiyorum. Ya da analar ve babalar buna razı mı? Onu da bilemem. Ama bir güne indirgenmiş değer vermeler, hiç de hakşinas bir davranış olmasa gerek… Süre olarak zaten bir gün… Peki, gerçekten annelere (ya da babalara) verilmesi gereken değeri veriliyor mu, ya da değer verilmiş gibi hissettiriyor mu? Bu biraz da batıya ram olmuş, taklitçi kesimin kendini aldatması olmasın!

Yeri gelmişken, Vehbi Vakkasoğlu’nun bir konferansında anlattığı, Avrupalı insanın anne- baba hakkı konusundaki, içler acısı durumunu burada hatırlatmakta fayda var. Kendi ağzından dinleyelim: “Avrupa’da İslam’da ana- baba hakkını anlatıyordum. Eski bir Hıristiyanken, yeni Müslüman olmakla şereflenen bir Alman bana itiraz etti ve Hıristiyanken de annesine karşı görevlerini yaptığını, annesine değer verdiğini iddia ederek ve şöyle dedi: “Anneler gününde annemi, Berlin’in 30 km. ilerisinden alıp, ona okuduğu okulu gezdirdim, çocukluğunu geçirdiği mahalleye, komşularına getirdim. Güzel bir gün geçirmesini sağladım. Öğle ve akşam yemeklerini de yedirdikten sonra, gece geç saatlerde evine bıraktım ve bir kuruş bile para almadım!” diye aktarıyor. İşte batılı insanın hal-i pür melali… Fazla söze hacet yok!

Zannederim ki, hiçbir anne ve baba, sadece senenin bir günü hatırlanmak istemez! Evlatlarının her an için ilgi ve sevgisine ihtiyaç duyar. Neden mi? Çünkü artık yaşlılığın da verdiği bir mahzunluk ve hassasiyete sahip olmuşlardır. Eski güç ve enerjilerinden farklı olarak hem maddi, hem de manevi olarak zayıflamış, ilgiye şefkate muhtaç olmuşlardır. Bir zamanlar çocuklarına bitmez, tükenmez sevgilerini, ilgilerini verdikleri gibi, şimdi evlatlarından bunu bekler duruma düşmüşlerdir. Onlardan görecekleri samimi ilgi sevgi ve merhameti sadece bir güne has olarak değil, yılın her günü, belki de en ihtiyaç duyacakları günlerde bekleyecek, isteyeceklerdir. Ve bu onların hakkıdır.

Halk arasında bir söz vardır. “ana-baba on çocuğa bakar da, on çocuk bir ana- babaya bakmaz”. Yaşanan gerçeklikler bunu doğruluyor. Fakat olması gereken bu mudur? Yoksa toplumumuz açısından anormal bir şeyler mi var dersiniz?

Yüce kitabımızdan bir ayeti hatırlatmayı görev biliyorum: “Rabbin, O’ndan başkasına kulluk etmemenizi ve ana- babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara “öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki; “Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, Sen de onları esirge!” (İsra suresi–23- 24)

Bir başka ayet, akıl ve vicdan sahipleri için: “Biz insana “anne ve babasına” iyilikle davranmasını tavsiye ettik.” Ahkaf suresi–15. Rabbimizin emirleri doğrultusunda verilmiş bir eğitimle büyüyecek olan evlatlarımız da sanmıyorum ki, bir güne hasredilmiş günlerle yetinsinler. Karşılıklı hak ve hukuku korumakla hem dünya hem ahiret kazancına erişiyoruz. Anne ve babalarımızın da hak ettikleri değeri ve konumu vermiş oluruz böylece. Ancak böylesi ilkelerle sağlıklı bir toplum olur ve yaşarız. Bundan başkası yıkımdır, haksızlıktır, zulümdür. Sevgi, saygı ve onurlu bir hayat, bizi de ana- babalarımızı da mutlu edecektir. Zaten ötelerde de kârlı olan biz olacağız.

Böyle hak ve adalet ilkeleri ile dolu dinimizin gereklerini yaşadıktan sonra, batının insan öğüten günlerine ihtiyacımız yoktur. Bunları sahiplenmemiz de düşünülemez. Eğer haklar ve hukuklar korunacaksa, bunlar ilahi ilkelere göre korunabilir. İnsanın nefsine hoş gelen uyduruk, kıytırık günlerle değil!

Bu tür günlerden medet umarak, büyük vurgunlar yapan, tüketimi körükleyen cafcaflı reklâm ve sektörlerle insanları sömüren sermaye babalarının, kapitalist ağaların kazançlarından da bahsetmeden geçmek, işi yarım bırakmak olur kanısındayım. Gerçek şu ki, ürettikleri her günün hâsılatını büyük meblağlarda tahsil etmedikçe, sermaye babaları tüketimi körüklemekten vazgeçmeyecekler. Hele de insanları, ürettikleri özel günlere, bu denli alıştırmışlarken… Kapitalist para babaları, vazgeçemedikleri ve sayelerinde muazzam bir vurgunla kasalarını doldurdukları özel günler tüketimiyle, insanları işte böyle kandırabiliyorlar! İnsanlara, hayatlarının bir nevi anlamı olarak, kabul ettirdikleri bu özel günlerde insanlar, önüne geçilemeyen tüketime yönlendiriliyor. Böylece vicdanen rahatlatılmış ve deşarj olmuş oluyorlar! Görevlerini yapmış olmanın yalancı rehavetine kapılıyorlar. Tabii kapitalistler sayesinde!

İnsan öğüten tüketim çarklarını bozacak olan, yine ilahi bir hayatın mensupları olan inançlı kimselerdir. Kısacası Müslümanlar, sermaye babalarının yemi durumuna düşmemek için anneler günü, sevgililer günü, yaşlılar günü, kadınlar günü gibi özel günler dayatmasına karşı çıkmalıdırlar. Her ne kadar anneler günü fıtrata aykırı bir gün değilse de özel anlamda batının bir âdeti ve kabul ettirdiği bir gündür. İnsanımız bu gün, dinimizin ön gördüğü adalet esaslı, “hak koruma” imanın gereği olarak yaşandığı zaman, zaten bu tür aldatmacalara kendilerini kaptırmayacaklardır. Global sermayedarların, tüketim üzerinden insanları gütme projeleri de boşa çıkacaktır!

Şunu unutmayalım, bu tür günler aynı zamanda batılı kültürün bir ihmal ve sorumsuzluğunun delili gibidirler. Aile bağları öylesine yıpratılmıştır ki, anneler bile ancak yılda bir kez zorunlu bir kutlama sayesinde hatırlanıyor. Bir günlük hatırlanmanın pek kıymeti harbiyesi olmayacaktır. Ancak sorumsuzluk ve bencilliği hayat tarzı edinen batılılar bir günü yeterli görebiliyor, vicdanını rahatlatma işini memnuniyetle yerine getiriyorlar. Müslümanlar bu aldatmacalara karşı da uyanık olmalıdırlar. Yüce dinimizin esaslarına uygun olan bir hayatta, bu kandırmaca ve geçiştirmecelere hiç lüzum olmayacak, insanlar birbirlerine gerçek manada hem kötü, hem iyi günde sahip çıkacaklardır. Sadece belli günlerde değil, insana hak ettiği saygı ve sevgiyi her daim göstereceklerdir. İşte o zaman insan, hak ettiği değere ve saygıya da kavuşmuş olacaktır. Yoksa insanlık düşmanı ideoloji sahiplerinin dayatmacaları ile “mış” gibi yaparak, özel günler tahsis ederek, insana değer verildiği iddia edilemez!

Kendimizi kandırmayalım. Ve şunun farkında olalım: biz köklü ve derin, yaşı insanlığın yaşıyla eşit bir inancın mensuplarıyız. İlkelerimizin, değerlerimizin kökü mü kurudu ki, batının uyduruk günlerini kutlamaya kaldık? Ne münasebet! Onlar, ihmal ettiklerine karşı vicdan azabı duyduklarından dolayı, bu günleri kutlama gereği duyabilirler. Ama biz Müslümanlar, “insancıllık” diye, diye insanlığın sonunu getiren, insanlık düşmanlarının adetlerini onların dikte ettirdiği gibi kabul edemeyiz. Annelere değer verip hoş tutma, ihtiyaçlarını giderme, gönüllerini alma fıtrattan gelen bir vakıa ise de batılıların yaptığı gibi yapmak fıtrata uygun değildir. Biz müminler için aslında her gün anneler günüdür. Çünkü anneler bu ilgi ve hakşinaslığı her halleriyle hak ediyorlar.

İnsana en uygun değeri İslam lütfetmiştir. İnsanlık zaten bu değerlere muhtaçtır ki, ihtiyacı olan değerlerin üzerinden, ticari gelir elde edenlere yem oluyor! Oyunlarına kanıyor, tüketim çılgınlığının kurbanı oluyor! Onlar kendi kültürlerinin bir göstergesi olarak kutlayabilirler bu günü, oysa biz müslümanlar için her gün anneler günü olsa yeridir. Resulümüzün mübarek sözleri ışığında Cennet dahi annelerin ayakları altına serilmiştir dinimizde… O halde her şeyi tabii mecrasına koymak, yine inananların görevidir. Böylece insanlık, hak ettiği değerlere kavuşabilsin. Kimse zulme uğramasın ve ebedi huzur ve mutluluğa erebilsin…
(alıntı)


rose.gif