:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Düşünce Dünyasının AbideLeri.. (alfabetik Sırayla)
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
Denis Diderot

Denis Diderot (5 Ekimvirgs.gif 1713 - 31 Temmuzvirgs.gif 1784)virgs.gif Fransız bir yazar ve filozoftu.

Fransa'nın Champagne ilinin Langres kasabasında doğan Diderotvirgs.gif Aydınlanma Çağı'nın en önemli kişiliklerinden biri ve ünlü Ansiklopedi'nin (1772) baş editörüydü. Onun önderliğinde Aydınlanma döneminde Batı Avrupa'da ülkeler arasında çekişmeler olsa da bilgi akışı yeni aydınların toplumlara kazandırılmasını sağlamıştır. Ansiklopedi'nin 8-18 ciltlerivirgs.gif 1-7 ciltlerindeki bilgiler üzerine kiliseden aldığı tepki ile yasadışı olarak olarak basılmışvirgs.gif Filozofça Düşünceler isimli yapıtı da mahkeme kararınca yakılmıştır.

Edebiyat alanında da bir çok katkısı bulunan Diderot'nun başlıca özelliği romanları şekil ve içeriğinin yanı sıravirgs.gif felsefi olarak da incelemesiydi. Romantizm akımının öncüsü ve humanist olan Diderot; zengin kiliseler kontrolünde bir endüstri olarak gördüğü Hristiyanlık dinini reddetmiş ve bir çok aşırı dincinin saldırılarına uğramıştır.

Voltairevirgs.gif Rousseauvirgs.gifMalebranche ve Monthesquieu ile birlikte düşünsel temelde Fransız İhtilalinin teorisyenlerindendir. Fakat ömrüvirgs.gif ihtilali görmeye yetmemiştir.

Diderot 1784 yılında Fransa'da ölmüşvirgs.gif Saint-Roche Kilisesi'ne gömülmüştür.

Diderotvirgs.gif Vikipedi'nin ve tüm ansiklopedilerin varolmasındaki ana sebeplerden biridir.

Romanları

Les Bijoux indiscrets - 1748
La Religieuse - 1760
Rameau'nun Yeğeni - 1762
Jacques Le Fataliste et son Maître - 1765
Supplément au Voyage de Bougainville - 1774

Ünlü Sözleri

Yalanın faydası bir defa içindirvirgs.gif gerçeğin faydası ise sonsuz ve ölümsüz.
İnsanı taş yada kırık kalpli yapan bu dünyadan gidiyorum. Beni nereye gömerlerse gömsünler.
Güler yüzle söylenen bir yalanı bir anda yuttuğumuz haldevirgs.gif acı gerçeği ancak damla damla yutarız.
İnsanvirgs.gif hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeylerle geçirir.
DEMOKRITOS:


Demokritos’un doğduğu yer İonia’da Teos ( Urla’nın güneyinde) olmalı. Kendisine “Abderalı filozof” deniyorsa davirgs.gif belki de sonradan buraya gelip yerleşmiştir.Uzun yolculuklara çıkmışvirgs.gif bütün Yunanistan’dan başkavirgs.gif Mısır’ıvirgs.gif Anadolu’yuvirgs.gif İran’ı dolaşmış. Yurdunda siyaset işlerine hiç karışmamışvirgs.gif köşesine çekilmiş bir bilgin hayatı yaşamış. “Bir tanıtı bulmayıvirgs.gif Pers kralı olmaktan üstün tutarım” dermiş. İlkçağın en büyük doğa araştırıcısı sayılır. “Varolan” ona göre devirgs.gif meydana gelmemiştirvirgs.gif yok olmayacaktırvirgs.gif değişmezdirvirgs.gif hep kendi kendisiyle aynı kalır. Ama “varolan”ın dışında bir de “varolmayan”virgs.gif yani “boşluk” davirgs.gif uzay da vardır.Uzay yüzünden “varolan”virgs.gif kendileri artık bölünmeyenvirgs.gif görülemeyen kılıklara (ideai) ayrılır.Bunlara da Demokritos atom (bölünemeyen) adını verir. Atomlarda olabilen biricik değişiklik harekettirvirgs.gif yani yer değiştirmedir. Atomların birbirlerinden ayrılmalarıvirgs.gif sadece nitelik bakımındandırvirgs.gif sadece büyüklükvirgs.gif küçüklükvirgs.gif yervirgs.gif düzence vb. ayrılıklarıdır. Onun için Demokritos atomlarda ( bu gerçek varlıklarda) renkvirgs.gif sesvirgs.gif sıcaklıkvirgs.gif soğukluk vb. niteliklerin bulunmadığını söyler. Renkleri görmemizvirgs.gif sesleri işitmemizvirgs.gif sıcaklığı duyumlamamızvirgs.gif tatlıyıvirgs.gif acıyı tatmamızvirgs.gif ancakvirgs.gif bir duygu yanılmasıdırvirgs.gif bir “karanlık” bilgidir. Duyularvirgs.gif asıl gerçeğivirgs.gif yani nesnelerin artık bölünemeyen son parçalarını (atomları) bilebilecek gibi keskin değildirler. Duyu bilgisi nesnelerin iç dokusunuvirgs.gif gerçek yapısını göremezvirgs.gif bunu ancak düşünen akıl kavrayabilir. Ama bunu söylemekle Demokritosvirgs.gif henüz düşünme ile algıvirgs.gif düşünülen dünya ile algılanan dünya arasında ilkece bir ayrılık yapmıyor; bu ikisini birbirinden ayıran yalnızvirgs.gif keskinlik ve kesinlik dereceleridir. Demokritos Anaxagoras’ın anlayışı ile savaşarakvirgs.gif onun teleolojik açıklama denemesi karşısına çok kesin bir mekanist görüşü koyar:
Evren yalnızca atomların çarpışmaları ve birbirleri üzerindeki basınçları ile oluşmuştur; evrendeki oluşa kesin bir zorunluluk egemendir; bütün olup bitenlervirgs.gif nedenlerden zorunlu olarak meydana gelmişlerdir. Böylece Demokritosvirgs.gif Anaxagoras’ın öğretisinde belirir gibi olan erek (telos) kavramını kabul etmediği gibivirgs.gif rastlantı kavramını da açık olarak reddeder: Rastlantının sözünü etmemiz yalnız bilgisizliğimizden ileri gelir; bir olayın nedenini bilmedik mivirgs.gif bunu rastlantıyla açıklamaya kalkışırız. Bu görüşüyle de Demokritos mekanist bir doğa biliminin temellerinin atmış oluyordu. Demokritos “ gerçekvirgs.gif atomlar ve atomların hareketleridir” öğretisini ruhu açıklamada da kullanır. Örneğinvirgs.gif algı ile düşünmevirgs.gif bu iki ruh olayı ona göre vücudumuzdaki atomların en incesivirgs.gif en hafif ve en düzü olan ateş atomlarının( bunlar vücudu sıcak tutarlarvirgs.gif hareketlivirgs.gif dolayısıyla canlı kılarlar) bir hareketidir. Bu da açıkça materialist bir anlayıştır. Gerçi Demokritos’tan önceki filozoflar da “varolanı”virgs.gif bu arada ruhu davirgs.gif cisimsel saymakla materialisttirlervirgs.gif ama Demokritos’unki çok bilinçli bir materializm. Demokritos’un ahlak öğretisi de doğa felsefesine dayanır. Kalan birçok fragment’denvirgs.gif onun “doğru bir yaşayışın dayanakları nedir?” sorusunuvirgs.gif kendisinden önceki felsefede bulamadığımız bir ölçüde araştırdığını görüyoruz. Bu bakımdan Demokritos bir geçit döneminin düşünürüdür. Ondan önce başlıca kosmos (doğa) sorunu üzerinde durulmuştu: Demokritos’ta ise insan hayatı ile ilgili sorunlarvirgs.gif kosmos sorunu kadar yer almışlardır. Nitekim Yunan felsefesinin bundan sonraki dönemi de başlıca insan ile ilgili sorunları ele alacaktır. Demokritos’a göre duygular ile istekler de ateş atomlarının hareketleridir. Bu hareketler durgunvirgs.gif ölçülü iseler insanı mutlu yaparlarvirgs.gif çok kızışık iseler mutsuzluk yaratırlar. Onun için mutlulukvirgs.gif ruhun dinginliğidir. Demokritos ruhun bu durumuna euthymia (ruhun iyi durumda olması) diyor. Euthymia’yı insan eylemlerinin son ereği yaptığı içinvirgs.gif Demokritosvirgs.gif bundan sonra Yunan ethiğinde başlıca bir anlayış olacak olan eudaiminizm’in ( mutçuluğun) kurucusu sayılabilir. Demokritos’un eudaimonizmi çok temiz ve soylu. Mutluluğa erişmek isteyenvirgs.gif yararına olanla olmayanı ayırt etmeyi bilmelidir. Bunun ölçüsünü de insanvirgs.gif haz ve acı duygularında bulabilirvirgs.gif yalnızvirgs.gif göreli olarak iyi olanlavirgs.gif mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreceli olarak iyi olanlavirgs.gif mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreli olarak iyi olanlar: maddi-duyusal sevinçlervirgs.gif güzellikvirgs.gif şeref ve zenginlik gibi şeylerdir. Mutlak iyi isevirgs.gif ruhun iyi bir durumda bulunmasıdır (euthymia). Ruh böyle bir durumda oluncavirgs.gif insan yalnız iyi olandan sevinç duyarvirgs.gif kötüyü yapmak şöyle dursunvirgs.gif istemez bile. İnsanın ahlakça değerinin ölçüsüvirgs.gif düşünüşüdür. İnsan dışarıdan bağımsız olarakvirgs.gif sevinçlerini kendisinden devşirebilecek durumda olmalıdır. Mutlu olmak için yapılacak şeyvirgs.gif ruh dinginliğine erişmekvirgs.gif bunun için de her türlü sarsıcı tutkulardanvirgs.gif duygulanımlardan kaçınmaktır. Demokritos bu duruma en iyi bilgelikte varılacağı kanısındadır. Demokritosvirgs.gif astronomide Pythagorasçıları bir yana bırakırsakvirgs.gif gelişmenin en yüksek noktasıdır. Ama Demokritosvirgs.gif öbür yandanvirgs.gif doğadan çok insanla ilgilenen yeni bir gelişmeninvirgs.gif başlıca insan sorunu üzerinde duran bir düşünürler topluluğunun da çağdaşıdır.Bu düşünürlere de Sofistler adı verilir.

Kaynak:
Felsefe Tarihi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi
Dupuis

Fransız bilginvirgs.gif diplomat ve filozoflarındandır. 26 Ekim 1742'de Triyechâteau'da doğmuşvirgs.gif 29 Eylül 1809'da ölmüştür. La Rochefaucauldun himayesiyle Harcourt Koleji'nde yetişmiş olupvirgs.gif Tanrıbilim Lisansını almıştır. Lisiuex Koleji'nde retorik okutmuştur. Laland'ın astronomi dersleri takip ederekvirgs.gif kendi sisteminin temelini teşkil eden 'Tarih Felsefesi'nin ilhamlarını kazandı.

Enstitü üyeliğine de seçilmiş olan Dupuis'ye görevirgs.gif bütün dinlerinvirgs.gif ibadet ve törenlerinvirgs.gif insel inançların kaynağı birdir; hepside astronomiye bağlıdır. Dupuis'e Convention idaresi tarafından büyük değer verilmiştir.

Büyük Frédericvirgs.gif kendisine Berlin Üniversitesi'nin Edebiyat Kürsüsü'nü vermiştir. 1788'de Academie Des Inscriptions et Belles Elttres'e üye seçilmiştir. Daha sonra College de France'de Latin belâgati profesörü olmuştur.

Conventionvirgs.gif ulusal eğitim işlerinde kendi ilkelerinin ve kanunlarının uygulaması için onu vilayetlerde komiser olarak çalıştırmıştır. Dupuis Napoléon'un büyük sevgisini kazanmıştır. Onun konsüllüğü zamanındavirgs.gif yasama işlerini hazırlayacak olan konseye katıldı.

İlkçağlar mitolojisininvirgs.gif astronomik bilgilerin alâmetlerinden başka bir şey olmadıklarınıvirgs.gif Memoire sur I'Origine des Constellation et sur I'Explication de la Fable par le Moyen de I'Astronomie (Parisvirgs.gif 1781) adlı eserinde savunmuştur.

Rigine De tous les Cultes ou la Religion Universelle başlılı eserinde bütün evreni Tanrı sayar ve "dünyanın bütün yanılmaları"nın kaynağını gökyüzünde bulduğunu iddia edervirgs.gif alegorilere aşırı bir değer verirvirgs.gif masallarla olgular arasında sıkı bir ilişki görür. 1798'de ilk kez telgraf fikrini ortaya atan da kendisidir.
William James Durant

Amerikan terbiyecisi ve felsefe tarihçisi. 5 Ekim 1885'te Nort Adams'ta doğdu. Gereken klasik öğrenimlerini bitirdikten sonravirgs.gif yazarlık ve öğretmenlik hayatına atılmış olan Durantvirgs.gif 1914- 1927 tarihleri arasında Labor Temple School'da müdürlük yapmış ve 1927-1935 tarihleri arasında da Newyork'ta U.C.L.A'da felsefe profesörlüğü yapmıştır.

Durantvirgs.gif felsefeyi ve filozoflarıvirgs.gif bu bilim ve kişileri uğraşmayanların anlayabileceği şekilde çekici ve zarif bir üslupla yazmakta büyük bir başarı kazanmıştır. Eserlerinde felsefe konularıvirgs.gif edebi ve merak verici bir özellik taşır. En çetin problemleri açıklarkenvirgs.gif filozofların çevreleriyle hayatları ve felsefeleri arasındaki ilişkiden ustaca yararlanan Durantvirgs.gif derin olmaktan çokvirgs.gif doğru ve dikkati çeken eleştirilerinde okuyucuya telkinler yapan öğretsel bir tavır takınır.

Bu nedenlevirgs.gif onun 'Filozofi Tarihi'ndevirgs.gif bu bilimin klasik yöntemlerinden çokvirgs.gif öğretmek ve felsefeyi sevdirmek ereğini taşıyan kendi kişisel zevk ve anlayışının öznel ışıkları hakimdir. Bunun içindir kivirgs.gif kendisi de Alden Freeman'ın yöntemine uyarakvirgs.gif "terbiye ve seyahatlerle asil ve aydın bir hayatın ilhamları"na önem verdiğini itiraf eder.

Durantvirgs.gif "bilgi teorisininvirgs.gif çağımız felsefesini hemen hemen yıkacak" bir yol tuttuğuna inanır; ve bilgi probleminin incelenmesindevirgs.gif yalnız psikolojiye ayrılacak bir dönemin geleceğinivirgs.gif felsefenin artık bu dönemdevirgs.gif yeniden her deneyin biçim ve yollarının betimsel bir çözümlemesi değilvirgs.gif belki sentetik bir girişi telakki edileceğini ümit eder ve bilime çözümlemenin girerekvirgs.gif bize bilgi vermesinivirgs.gif felsefenin ise bilgeliğin bireşimini yapmaya mecbur olmasını ister.

William James DURANT'ın başlıca eserleri şunlardır;
The Story Of Philosophy (Felsefe Tarihivirgs.gif 1926)
Adventures in Genius (Dehaların İlerlemesivirgs.gif 1931)
On the Meaning of Life (Hayatın Gerçek Anlamıvirgs.gif 1932)
The Story of Civisilation (Uygarlık Tarihivirgs.gif 1935)
The Life of Greece (Yunan Hayatıvirgs.gif 1939)
William James DURANT'ın
Vies et Doctrines des Philosophes (Filozofların Hayat ve Doktrinlerivirgs.gif Paris 1932)
Jacques Derrida:


Geliştirdiği “yapısökümcü” okuma yöntemiyle yepyeni bir düşünme olanağının kapılarını aralayanvirgs.gif post-yapısalcı felsefe çerçevesinin kuruluşunda çok önemli bir yeri bulunan Cezayir doğumlu Fransız felsefeci. Derrida’nın hemen bütün metinlerinde kendisini gösteren egemen düşüncevirgs.gif Batı felsefesi geleneğinin yapısökümcü bakış açısından sonuna dek sorgulanmasıdır. Bu anlamda ilk iş olarak Batı felsefesini köküne dek sarmış olduğunu düşündüğü bulunuş ¤¤¤¤fiziği varsayımının yapısının sökülmesine yönelen Derridavirgs.gif söz konusu varsayım aracılığıyla kendisiyle özdeş dolaysız bir yaşantı a 1am olarak doğruluk yaşantısının değerinin kesinlendiğivirgs.gif buna bağlı olarak da konuşmaya geleneksel olarak yazı önünde hep varlıkbilgisel bir öncelik ve üstünlük tanındığı saptamasında bulunur. Konuşma ile yazı arasındaki ayrımın ancak öteki’nin şiddet kullanılarak dışlanması yoluyla yapılabileceğini ileri süren Derridavirgs.gif öteki’ne şiddet uygulanmasına olanak tanımayacak yepyeni bir dil anlayışı geliştirme amacındadır. Bu yeni dilin en belirgin özelliğivirgs.gif ayrımın özdeşliğe indirgenemiyor oluşuna bağlı olarak farklı bir etik ve siyasal sorumluluk anlayışını savunuyor oluşudur. Derrida’nın yazıla rında ele alınan felsefe sorunlarını tam olarak kavrayabilmek içinvirgs.gif öncelikle Kantvirgs.gif Hegelvirgs.gif Marxvirgs.gif Nietzschevirgs.gif Husserlvirgs.gif Heideggervirgs.gif Levinasvirgs.gif Sausssure ve daha birçok filozofun düşünceleriyle tanışık olmak zorunludur.
Böyle bir tanışıklığın olmayışıvirgs.gif çoğunluk olduğu üzerevirgs.gif Derrida’yı anlamaya çalışan okurları Derrida’ nın metinlerindeki felsefe devinilerini izleyemediklerinden ötürü çok güç bir durumda bırakmaktadır. Derrida’ya göre yapısöküm bir okuma tekniği olmaktan çok “bütünüyle öteki” olana yaklaşmanınvirgs.gif dolayısıyla da baştan olanaksız bir deneyimi ortaya çıkarmanın bir yoludur. Bir bütün olarak Derrida’nın düşünsel konumuvirgs.gif bu anlamda felsefece düşünmenin ¤¤¤¤fizik dilinin eleştirisi yoluyla düzenli olarak yinelenen dogmacı varsayımlardan kurtarılmasının amaçlandığı Hegel sonrası son derece üretken açılımlara konu felsefe çerçevesine yerleştirilebilir. Kuşkusuz ¤¤¤¤fiziksel dogmacılıktan kaçınma arayışıvirgs.gif izleri Kant’ın eleştirel felsefesi ile İngiliz Deneyciliği’nevirgs.gif hatta belli bakımlardan Descartes’a dek sürülebilir olması nedeniyle yeni bir şey değildir. Ancak ¤¤¤¤fiziksel dogmacılığı eleştirmek ile ¤¤¤¤fızik dilini eleştirmek bir ve aynı şey değildir. Hegel sonrası felsefe dönemiyle birlikte dili sorgulamak Batı filozofları için sürekli üzerinde durulan bir izlek konumuna gelmiştir. Sorun bu biçimde konduğundavirgs.gif Derrida ilk bakışta pragmacı ve mantıkçı olgucu düşünce hareketleriyle yakın bir yere yerleştirilebilir gibi görünse de Derrida’nın felsefece ilgilerinin geliştiği çerçevenin Kıta yönelimli olması böyle bir girişime pek olanak tanımayacaktır. İlk yazılarında Derridavirgs.gif kendi içinde tutarlı bir anlamlandırma çabası olan Husserlci görüngübilim izlencesine derinden bağlıdır. Buna karşıvirgs.gif Husserl’in teksesli dil ülküsünü yeniden canlandırdığını gerekçe göstererekvirgs.gif görüngübilim yönteminin son çözümlemede doğruluğun bulunuş olarak değerlendirilmesi sayıltısındanvirgs.gif yani bildik geleneksel ¤¤¤¤fizikten kurtulamadığı eleştirisinde bulunur. Belli ölçülerdevirgs.gif aşağı yukarı aynı temeller üzerinde Heidegger de Husserl’i eleştirmiştir. Derridavirgs.gif Husserl’e yönelttiği eleştirilerivirgs.gif buna bağlı olarak da ortaya attığı savları pek çok bakımdan olurlamakla birlikte Heidegger’in vardığı kimi sonuçlara katılmamaktadır. Nitekim yazılarında sık sık yeniden döndüğüvirgs.gif Heidegger’in felsefenin sonuna gelinen bir dönemde düşünmenin ¤¤¤¤ini tanımlama ekseni doğrultusundaki girişimine karşı can alıcı önemi bulunan bir takım sorular ortaya atar. Sonraki dönemine karşılık gelen yazılarında Heideggervirgs.gif dilin insana ait bir şey olmadığınıvirgs.gif tersine insanın dile ait bir şey olduğunu öne sürer; bu anlamda insan dili değil dil insanı konuşuyordur. Bir başka açıdan söylenecek olursavirgs.gif Heidegger’e göre geleneksel olarak savunulanın tam tersine düşüncenin dili belirlemesinden çok dilin düşünceyi belirlemesi söz konusudur. Heidegger’in bu saptamalarının ışığı altında Derridavirgs.gif yapısökümün ¤¤¤¤ini aydınlığa kavuşturabileceği bir zemin bul muş gibidir. Nitekim Derrida’nın kullandığı “yapısöküm” terimi (diconstruction) doğrudan doğruya Heidegger’in Varlık ile Zaman’da (1927) kullandığı Almanca destruktion teriminin Fransızca’ya çevirisidir. Heidegger’in temel savına görevirgs.gif “Varlığın Utku” olarak zamanı doğru bir biçimde düşünme ¤¤¤¤ivirgs.gif ¤¤¤¤fizik kavramların tarihininvirgs.gif özellikle de Aristotelesvirgs.gif Descartes ve Kant’taki zaman tasarımlarının destrüktion’u ile olanaklıdır ancak. Buna karşı Heidegger destrüktion’u asla “geriye tek bir iz kalmayacak biçim de ortadan kaldırmak” olarak anlamaz.
Nitekim Derrida için Heidegger’in umduğunun ya da varsaydığının tersinevirgs.gif düşüncenin başlayabileceği ya da yeniden oraya geri dönebileceği bir başlangıç noktası ya da konumu yoktur. Böyle bır başlangıca duyulan yersiz “nostalji” ya da yitirilmiş geçmişe duyulan özlem değme bir bulunuş ¤¤¤¤fıziği örneğidir. Derrida için Batı ¤¤¤¤fiziği tarihi eninde sonunda doğruluğun gerçek paradigması olarak kendiliğin bulunuşunu olurlayan bir dizi girişimden oluşmaktadır. Bu geleneğin tam göbeğindevirgs.gif kendi bulunuşunu kendisine ancak dil yoluyla gösterebilen bir varlık olarak “insan” tanımı yer almaktadır. Varlıklar arasında insana tanınan bu özel yere inançvirgs.gif Derrida’ya göre asla temellendirilebilecek bir şey değildir. (Hiçbir düşüncevirgs.gif “Düşünüyorum” düşüncesi bilevirgs.gif kendisini kendisine dolaysız bir biçimde sunamaz. Derrida’nın bu temel çıkışıvirgs.gif neden dil izleğini bırakıp yazı izleğiyle düşünmeye yöneldiğini de açıklamaktadır. Kendiliğin bulunuşunun değerini tam olarak kesinlemek içinvirgs.gif Batı filozofları geleneksel olarak düşüncenin dile ne ölçüde bağımlı olduğu sorusunu göz ardı etmişlerdir. Ne var ki bu temel gerçek öyle kolaylıkla hasır altı edilebilecek gibi değildir Derrida’ya göre; Platon’dan Rousseau’yavirgs.gif oradan da Hegel’e gelinene değin hemen bütün filozoflarvirgs.gif düşüncenin kendiliğinden kendisine açık seçik olduğu bir ideal dil ile bu teksesli ve özgün “düşünce dili”nin kendisine çevrilebileceği bir ikincil dil arasında bir ayrıma gitmişlerdir. Buna görevirgs.gif konuşma dilindeki sözcükler hiçbir aracıya konu olmaksızın doğrudan düşüncenin anlatımıdırlar; çünkü onlar yalnızca konuşulduklarında vardırlarvirgs.gif dahası söylendiklerinde konuşanın içinde duyulabilmektedirler. Buna karşı yazı dilindeki sözcüklervirgs.gif onları dile getiren konuşmacı ortadan kaybolduğunda dahi işlevlerini yerine getirebildiklerindenvirgs.gif düşünceye dışsaldırlar. Konuşma bu anlam da doğrudan doğruya düşüncenin gövdelenmesiykenvirgs.gif yazı yalnızca konuşmanın ikincil bir göstergesidir.Derrida’nın gözünde filozofların bu temel yaklaşımıvirgs.gif kendiliğin bulunuşunu sağlama almak adına anlamlandırmanın maddiliğini unutmak gibi çok önemli bir yanlış doğurmuştur. Bu hiç de dayanıklı olmayan uslamlama çatısı altındavirgs.gif Batı filozofları kendi “sesçil” yazılarının abecesinin sesçil olmayan Avrupa dışı dillere göre felsefı bakımdan daha üstünlüklü bir konumda bulunduğunu varsayar olmuşlardır. Ne var ki sesçil yazıyı sesçil kılanın ne olduğuvirgs.gif sesçil olmayan yazıyı sesçil yazıdan neyin ayırdığı öyle hiç de kolayca yanıtlanabilir bir soru değildir. Daha da önemlisivirgs.gif Derrida’nın Söylediği gibivirgs.gif salt düşüncenin anlatımı ya da dışa vurumu olacak ideal saltıklıkta bir dil tasarlamak olanaksızdır. Bir başka deyişlevirgs.gif Derrida’ya göre “konuşma” ile “yazı” arasında geçmişte sıkça yapıldığı gibi keskin bir ayrıma gitmenin sağlam bir temeli yoktur. Bu saptamadan harekede Derridavirgs.gif bulunuş ¤¤¤¤fiziginin “söz-egemen” ya da “ses-egemen” temellerinin yapısökümüne yönelmektedir. Konuşmanın yazı üzerindeki sıradüzensel üstünlüğü kendisini Batı ¤¤¤¤fıziğinin üstüne kurulduğu sayısız sıradüzenli karşıtlıklarda göstermektedir. Derrida’nın bu karşıt ikiliklere ilişkin olarak yapmak istediğivirgs.gif kimi yorumcularının belirttiği üzerevirgs.gif karşıtlıkta yer alan terimlerin yerlerini değiştirerek aralarında kurulu bulunan öncelik/ sonralık ya da üstünlük/alçaklık değerlemelerini tersyüz etmek değildir yalnızca. Burada amaçlanan Batı düşüncesinin üstüne kurulduğu bu temel karşıtlıkların mantığının yapısını bütünüyle sökerek bir daha kullanılamaz hale getirmektir. Demek ki Derrida’nın açıklamasına görevirgs.gif konuşma/yazı ayrımının savunulamaz oluşu yazı kavramını da en az konuşma kadar kendisine kuşkuyla yaklaşılması gereken bir kavram kılmaktadır. Öte yandanvirgs.gif yazı yine de ötekiliği simgeleyen temel beti olarak işlevini yerine getirmeyi sürdürmektedir. Derrida’ya göre bu nedenlevirgs.gif Heidegger’in ileri sürdüğü gibivirgs.gif düşünmenin ¤¤¤¤inin “dili dil olarak dile taşımak ya da dile getirmek” olması oldukça anlaşılır bir şeydir. Nitekim bu bağlamda Heideggerci bir düşünce çizgisi izleyen yapısökümün temel ¤¤¤¤i de “yarıyı yazı olarak yazıya taşımak ya da getirmektir”. Burada dikkat edilmesi gereken noktavirgs.gif bulunuş ¤¤¤¤fiziğinin yapısını sökmek için öncelikle düşüncenin kendisini yazı olarak açığa vurmasının gereğidir. O nedenle yapısökümcü söz dağarında “yazı” kavramı kesinlikle salt arı düşüncelerin kayda alınması demek değildir. Nitekim Derrida bu noktanın ne denli önemli olduğunu vurgulamak için “arke_yazı” kavramı diye yeni bir yazı anlayışı betimleme yoluna gitmiştir. Buna görevirgs.gif arkhe’siz (yanı “kökensiz”Wink bir düşüncenin özniteliğini différence (“ayıram”Wink oluşturmaktadır.
Diffrence en genel anlamdavirgs.gif her şeye “ilk” olan ya da her şeyin “merkez”inde duran düşünülebilecek her türden terimi adlandırmanın olanaksızlığını adlandırmaktadır. ¤¤¤¤fızik olmayanvirgs.gif ¤¤¤¤fizikten başka bir düşünce olanağının önünü açmak içinvirgs.gif yazınınvirgs.gif kendinde bulunan bır “anlam” ya da “doğru dile getirme amacı güdüşüyle tanımlanan ¤¤¤¤fizik dilinin bütün ¤¤¤¤fizik içerimlerinden tümüyle kurtarılması zorunludur. Bu sonuca ulaşmak için Derridavirgs.gif bir dizi değişik yazma stratejisi geliştirmiştir. Bu stratejilerden birivirgs.gif kendi içinde bütünlüklü tek bir kitap olarak okunmaya izin vermeyecek biçimde aynı metinde sonsuz sayıda metin üretmektir. Nitekim Derrida Glas (Matem Çanıvirgs.gif 1974) adlı yapıtınıvirgs.gif bu biçimde parçalara ayırarakvirgs.gif bir anlamda parçalayarak yazmıştır. Kitabın ana yapısıvirgs.gif ilk sütunda Hegel’in (gizvirgs.gif örtü) anlayışıyla ilişkili çeşitli konuların incelendiğivirgs.gif ilk sütunun tam yanına yerleştirilen ikincisindeyse Genet’nin yazılarında düzenli olarak karşılaşılan bir giz türü olarak Jean Genet’nin imzasının çok yönlü bir incelemesinin yapıldığı iki ayrı sütundan oluşmaktadır. Glas üzerine söylenebilecek bir dolu şey olmakla birliktevirgs.gif bunlardan ula ki en önemlisivirgs.gif kitabın Sartre’ın Aziz Genet adlı incelemesinde yarı Hegelci bir gözle Genet’nın yazılarını özetlemış olmasından duyulan rahatsızlıkla Genet’nin yazılarını kurtarmak adına uygulanmış bır yapısöküm örneği olarak okunabileceğidir. JDerrida’ nın sıkça başvurduğu bır başka yapısöküm stratejisi de geleneksel gösterge kavramını özellikle sorunsallaştırmak amacıyla tasarlanmış différance gibi birtakım metinsel imler üretmektir. Bu imler yalnızca birer yeni sözdük geliştirme arayışına karşılık gelmezlervirgs.gif Çünkü bunlar ne sözlüktürler ne de gösterge (örneğin Fransızca’da “ayrım” anlamına gelen différence sözcüğünden bozmadır); bunlar daha çok anlaşılırlığa karşı kendi dirençlerine ya da korunaklarına dikkat çekenvirgs.gif an tam anlamıyla belirlenemeyen yapısökümcü ifadelerdir. Différance “Varlık” türünden her hangi bir şey üzerine enson sözün söylenemezliğini açığa vuruyor olmasıvirgs.gif kimi yapısöküm yorumcularınca “olumsuzlamacı tanrı bilim” biçiminde yorumlanması sonucunu doğurmuştur. Derrida aralarında görünen yakınlığın kaçınılmaz olduğunuvirgs.gif ama bu ikisinivirgs.gif yani yapısöküm ile olumsuzlamacı tanrıbilimi eşitlemenin bulunuş ¤¤¤¤fiziğinin kendinden geçirici yaşantısını yeniden kesinlemek anlamına geleceğini bildirmektedir. Bunun yerine Derridavirgs.gif bütün deneyimlerin gelecekte neler olacağını bilen bir peygamberlik konumuna indirgemeksizin “şimdi ile burada bulunma”yı kesintiye uğratanvirgs.gif yapısı sökülemez mesihvari bir söz verme ile yapılandırıldığını ileri sürmüştür. Belki de bu noktadavirgs.gif Herakleitos’un oluşu kesinleyişi dc Derrida’nın söz verme yaşantısına değgin açıklaması aynı düzlemde düşünülürsevirgs.gif Herakleitos’un “oluş” anlayışı Derrida’nın différance’ la demek istediğine en yakın düşünsel konum olarak değerlendirilebilir. Bu tür bir Herakleitos okumasıvirgs.gif Derrida’nın açıkça yapısökümcü yönlerini Heidegger’in göz ardı ettiğini düşündüğü Nietzsche’nin yazılarında da bulunabilir. Heıdegger’e görevirgs.gif Nitzsche’nin metinleri tek bir anda tek bir düşünürün tekil düşüncelerini yansıtmaktadır. Derridavirgs.gif Heidegger’in bu savına Nietzsche’nin yazma biçeminin değişik yönlerine dikkat çekerek karşı çıkar. Buna görevirgs.gif Nietzsche belli bir anlamı ya da doğruyu dile getirmek yerinevirgs.gif yazılarında daha çok alışıldık geleneksel yorumlama kaynaklarını baştan boşa çıkaran metinsel sorunsalları gündeme getirmiştir. Derrida bu düşüncesini Mahmuzlar Netzsche’nin Biçemleri adlı çalışmasındavirgs.gif Nictzsche’nin metinlerinde yer yer geçen “Şemsiyemi unutmuşum” tümcesinin yorumlama bakımından üzerine “karar verilemez” oluşuna parmak basarak tanıılamaktadır. Burada gösterilmeye çalışılanvirgs.gif bırakın metnin tek bır anlamı olmasınıvirgs.gif metinde karşılaşılan herhangi bir “şey”in dahi bir özdeşliği olmadığıdır. Bu düşünce uyarınca Derridavirgs.gif Nıetzsche’nin metinleri demek yerine “Nietzsche’nin imzaları” demeyi daha uygun bulmaktadır. Bunun yanında Derridavirgs.gif Nietzsche’nin biçemlerini çoğaltmanın doğruluğunu savunmakla birliktevirgs.gif Nietzsche’ nin birtakım anlam hareketlerine ilişkin belli çekinceler koymaktan da geri kalmaz. Sözgelimi Derrida’ya göre “kadın” sözcüğü Nietzsche’de “doğru olmayan” ın eğretilemesi olarak geçmektedır hep. Bu yüzdenvirgs.gif Nietzsehe’nın metinlerınde “kadın” sözcüğünün geçtiği yerler Derrida için yapısöküme alınması gereken özel yerlerdir. Ayrıca Nietzsche’de karşılaşılan anlam hareketlerinin yol açtığı şiddete de dikkat çeken Derridavirgs.gif aşırılığın mantığını şeyleştirmeden aşırı uç konumların taşıdığı yıkıcı gizilgücü patlatacak bir stratejinin arayışı içindedir. Bu açıdan bakıldığında yapısöküm sıyasal olan üzerine düşünmenin bir yolu olarak da değerlendirilebilir.
Nitekim daha ilk yazılarından başlayarak Derrida’nın adalet ile şiddet arasındaki ilişkiyle ilglendiği üstünden atlanamayacak bir olgudur. Derrida’nın başlıca yapıtları zaman dizinsel olarak şunlardır: L’écriture et la Différance (Yazı ve Ayrımvirgs.gif 1967); La Voix de la Phénomene (Ses ve Görüngüvirgs.gif 1967); De la Grammatalogie ( Yazıbilime Dairvirgs.gif 1967); Marges de la Phlisohie(Felsefenin Kıyılarıvirgs.gif 1972); La Disémination (Yayılım/Saçılmavirgs.gif 1972); Positions (Konumlarvirgs.gif 1972); Glas (Matem Çanıvirgs.gif 1974)L’archéologie du frivol(Sıradan Şevlerin Kazıbilimivirgs.gif 1976); Le Vérité en peinture (Resimde Doğrulukvirgs.gif 1978); La Carte postale de Socrate a Freud et de la(Sokrates’ten Freud ıle Ötesine Kartpostallarvirgs.gif 1980): Spursvirgs.gif Nietzsche’s Style (Mahmuzlar: Nıetzsche’nin Biçemlerivirgs.gif 1981virgs.gif ikidilli basım); Psyché (Psykhevirgs.gif 1987): De l!Esprit (Tin Üzerinevirgs.gif 1989); Limited Inc. (Limitet A.Ş.virgs.gif 1990) ve L’Autre Cap (Otekinin Kulağıvirgs.gif 1991).

Felsefe Sözlüğü - A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksalvirgs.gif Bilim ve Sanat Yayınları
RENÈ DESCARTES:

Descartes'in yaşarken birçok kez portresi yapılmıştır. Descartes'in Flaman sanatçı Frans Hals'a (y. 1580-1666) hiç poz vermediği bilinmekle birliktevirgs.gif bu portrede Hals'in üslubu fark edilir. 1596’da Fransa’da doğdu. Cizvitlerin elindevirgs.gif felsefe ve matematik dahil mükemmel bir eğitim aldı. Daha sonravirgs.gif doğduğu yer olan Poitiers’deki Poitiers Üniversitesi’nden mezun oldu. Parlak bir öğrenci olarakvirgs.gif çeşitli yetkelerin ileri sürdüğüvirgs.gif tek tek incelediği savların çoğunun geçersiz olduğunu fark etmekle birlikte virgs.gif çoklukla neye inanacağını bilemedi. Kendi dediğine görevirgs.gif eğitimini tamamlamak için orduya katıldı ve hiçbir savaşa tanık olmamakla birlikte Avrupa’yı bir asker olarak köşe bucak dolaştı. Bu yolculuklar ona insanın dünyasının kitaplarda anlatıldığından çok daha çeşitli ve çelişkilerle dolu olduğunu öğretti. Emin olabileceğimizvirgs.gif kesin olarak bilebileceğimiz bir şey olup olmadığı sorusu kafasına böyle takıldı. Hollanda’ya yerleşti. O sırada Hollanda Avrupa’nın en geniş ifade özgürlüğüne sahip ülkesiydi. Descartesvirgs.gif araştırmalarını felsefevirgs.gif matematik ve bilim alanlarında sürdürerek insan düşüncesinin temellerini incelemeye burada girişti. Kabaca 1629-1649 arasında niteliği çok yüksek özgün eserler verdi. Felsefede en önemli eserlerivirgs.gif 1637’de yayımlanan Yöntem Üzerine Konuşmalar ilevirgs.gif 1641’de yayımlanan Meditasyonlar ’dır. 1649’da İsveç Kraliçesi Kristinavirgs.gif kendisine felsefe öğretmesi için Descartes’i Stockholm’e davet etti. İsveç’in sert kışları yüzünden ciğerlerinden hastalanan Descartes 1650’de öldü.
Felsefenin Öyküsü Bryan Magee
Descartes da yöntemli bir kuşkuculuk yaklaşımı ile virgs.gif kesinliğinden kuşku duymayacağı bir “ilk bilgi” nin olanaklılığını arıyordu sanırım. Bildiğiniz gibi Descartes matematik eğitimi almıştı ve bu konuda çok iyi idi. Analitik Geometri’yi temellendirdi. Düşüncesini matematiğin kurgusu etkiledi. Matematiğin apaçıklığından kuşku edilmeyen aksiyomları gibi virgs.gif “gerçeklikler temel ve kuşku duyulmaz önermelerde başlayıp virgs.gif türetilmiş önermelere doğru dizgesel olarak ilerleyerek düzenli bir yolda tanıtlanmalıydı.” Başlangıçta virgs.gif dayanacağı çıkış noktası içinvirgs.gif kendinden önceki tüm otoriteleri bir kenara bıraktı. Deyim yerindeyse sıfırdan başlamalıydı. Başlangıç için “düşünmeyi” diğer bir deyişle “us” u seçti. Usun bilgi elde yöntemi üzerinde düşündü. Doğuştan düşüncelerin açık ve seçikliğine inanıyordu. Ki bu düşünceler duyular tarafından henüz bulanıklaştırılmamıştı. Kendisi bir katolikti. İnancı tamdı. Çıkış noktasında tüm otoriteyi akla vermeklevirgs.gif gelecekte bunun nelere yol açacağını ne kadar öngörmüştü bilemiyorum.

Cogitovirgs.gif ergo sum; je pensevirgs.gif donj je suis."

Düşünüyorumvirgs.gif öyleyse varım.
Kesin olan bir şey var.
Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek.
Şüphe etmek düşünmektir.
Düşünmekse var olmaktır.
Öyleyse var olduğum şüphesizdir.
Düşünüyorumvirgs.gif o halde varım.
İlk bilgim bu sağlam bilgidir.
Şimdi bütün öteki bilgileri
Bu bilgiden çıkarabilirim.

Bizim çıkış noktamız bireyin öznelliğidir.
Çıkış noktamızdan bakıldığında
‘düşünüyorum öyleyse varım
gerçeğinden başka bir gerçek olamaz.
Herhangi bir gerçekten öncevirgs.gif
bir mutlak gerçek olmalıdır.
Bu gerçeği kavramak basittirvirgs.gif
zira bireyin varlığında mevcuttur.
DESCARTES’İN KRONOLOJİK YAŞAM ÖYKÜSÜ

1596virgs.gif 31 Martvirgs.gif Tourainevirgs.gif La Haye’de doğdu; aristokrat bir ailenin dördüncü çocuğuydu. 1606 Jesuitler’in 1604’te La Flëche’de açtıkları Kraliyet Kolejine gönderildi ve 1614’e dek orada eğitim gördü. 1614-16 Paris’te geçirdi ve zamanının çoğunu okul arkadaşı Mersenne ile birlikte matematik çalışmaya ayırdı. Ayrıca matematikçi Mydorge ile tanıştı. 1616 Kolej eğitimini bitirdikten sonra Poitiers Üniversitesine girerek tüze ‘derecesi’ aldı. Ama hiçbir zaman avukatlık yapmadı. O sıralarda toplumsal konumu olan bir insan genellikle ya kiliseye ya da orduya katılırdı. Descartes ikincisini seçti. 1617-29 Gezilerle geçirdiği ‘‘dünyanın kitabı’’ndan öğrenme dönemi; ilkin Hollanda’ya gitti 1618 Hollanda’yı İspanyollardan kurtarmaya çalışan Protestan Orange Prensinin ordusuna katılarak Hollanda’nın Birleşik İller (Nassau) Prensi Maurice’in hizmetine girdi —ardından Orange Prensinin ordusundan ayrılarak Danimarkavirgs.gif Danzigvirgs.gif Polonya ve Almanya’yı dolaştı —sonra otuz yıl savaşlarında Bavyera’nın Katolik Dükünün ordusuna katıldı (ordu yaşamı döneminde Descartes’ın herhangi bir çarpışmaya girmediği düşünülür; kendisi askeri yaşamı ‘‘büyük bir tembellik ve derbederlik’’ olarak görür) —aynı yıl 10 Kasımda Hollanda’da bir kolej müdürü olan doktor ve matematikçi Isaac Beeckman ile tanıştı (Beeckman’ın Descartes’ın matematik ve felsefeye yönelmesinde etkisi çok büyüktür) 1619 10 Kasımvirgs.gif güney Alman kenti Ulm yakınlarında sıcak bir odada kalırken daha sonra yaşamında dönüm noktası sayacağı düşünü gördü (bu ünlü düş yorgunlukvirgs.gif hazımsızlıkvirgs.gif ateş gibi nedenlere bağlıdır ve onun için salt simgesel önemi vardır) 1621 Macar İmparatorluk ordusuna katıldı 1622 Fransa’da kaldı (Britanny ve Paris) 1623 Poitou’da annesinden ona kalan mülkü sattı (27virgs.gif000 livre) ve geçimini güvence altına alacak düzenlemeler yaptı 1623-25 İtalya gezisi 1625 Paris’te Mersenne (kolejden arkadaşı) ile yeniden buluştu 1628 Kardinal Bérulle ile karşılaştı ve ondan yeteneklerini kullanması konusunda olanaklı en büyük moral desteği aldı (1629 ve 1630’da sırasıyla Franeker’de ve Leyden’de olgunluk (matrikülasyon) sınavlarını almasına karşın bir aristokrat için gereksiz gördüğü herhangi bir dereceyi almakla ilgilenmedi) 1628-49 Kendini yalıtmak için Fransa’yı terkederek Hollanda’ya yerleşti ve yoğun bir düşünme ve araştırma dönemine girdi. Kafa dinginliğine çok önem verdiği içinvirgs.gif bu önlemi özellikle oradaki ilk kışı sırasında kağıda geçirilen Kurallar’ında sık sık yakındığı litterati ilevirgs.gif yarı-felsefeciler ile ilgili olarak almış olmalıdır. Başka bakımlardan kaygısı yoktuvirgs.gif ve bir tecim ülkesi olan Hollanda’da bir çöldeymiş gibi yaşadı. Orada Mersenne ile yazışmayı sürdürdüvirgs.gif Beeckman ile dostluğu ve ayrıca Mydorgevirgs.gif Hortensiusvirgs.gif Huygens and Frans van Schooten (büyük) ile ilişkileri sürdü. 1629 Kurallar’ı yazıya geçirdi (1701’de basıldılar) 1633Le Mond’un taslağının tamamlandığı sırada Mersenne’den aldığı bir mektupta Galileo olayını öğrendi ve özgürlüğünü ve boş zamanını korumak için çalışmasını bastırmaktan vazgeçti 1635 Birlikte yaşadığı Hollandalı hizmetçisinden (Helen) bir kızı oldu 1637 Söylem Fransızca’da anonim olarak yayımlandı 1640 Çok sevdiği kızını beş yaşında yitirdi; acısının çok derin ve yıkıcı olmuş olduğu söylenir; Meditasyonlar yayımlandı (çalışma yedi yıl sonra Fransızca’ya çevrildi) 1642 Ateizm ile suçlandı; Utrecht yerel yetkeleri tarafından mahkum edildi 1643 Bir kez daha mahkum edildi; Prenses Elizabeth ile karşılaştı ve aralarında kurulan dostluk geometriden politik bilimevirgs.gif tıptan ¤¤¤¤fiziğe dek çeşitli konuları tartıştıkları mektuplarla sürdü (Prensesten parasal destek almadı; aslında Prensesin böyle bir olanağı da yoktu) 1644Felsefenin İlkeleri Amsterdam’da yayımlandı (Elizabeth’e adanmıştır) 1645 Utrecht üniversitesi ‘nötral sansür’ uyguladı (yandaş ya da karşıt tüm yorumlar yasaklandı) 1647 Aynı şey Leyden’de uygulandı; Felsefenin İlkeleri Fransızca’ya çevrildi; Paris’e gitti ve Pascal ile buluştu; İsveç kraliçesi Kristina Descartes’ın kitaplarını okumaya başladı. 1648 Bir kez daha Paris’e gitti ve Gassendivirgs.gif Hobbes ve ölmek üzere olan Mersenne ile görüştü; bir yurtluk ve yıllık gelir teklifini (Montmor’dan) yine özerklik kaygısıyla kabul etmedi 1649Ruhun Tutkuları yayımlandı Kasım ayında İsveç kraliçesi Kristina’nın çağrısı üzerine ‘‘kışın insanların düşüncelerini donduran’’ Stokholme’evirgs.gif ‘‘kayalar ve buzlar arasındaki ayıların ülkesi’’ne gitti 1650 1 Şubat zatürreye yakalandı ve on gün sonravirgs.gif 54 yaşındavirgs.gif öldü. Son sözlerinin şunlar olduğu söylenir: ‘‘İşte böyle ruhumvirgs.gif ayrılma zamanı geldi’’; 1667’de mezarı Paris’e taşındı.
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18