12-20-2006, Saat: 01:28 PM
YALNIZLIK: BIR HISTERI NOBETI
Huzunlu bir kadin sesinden, yalnizligi anlatan bir sarki dokuluyordu odanin
ortasina. Kalkti yerinden, ne yapacagini bilmeden. Gece, henuz yeni
basliyordu. Onunde onu deli edecek tek basinalikla dolu anlar uzaniyordu.
Kendi haline gulumseyecekti nerdeyse. Uykusuz bir gece daha bekliyordu onu.
Mutfaga yoneldi, acikmisti. Bir seyler hazirlasa zaman oldurebilirdi. Hersey
zamani bitirmek, acisini aza indirgeyecek akiskanliga burundurmekten
olusuyordu. Yalnizlik zamanin anlamsizligi uzerine kurulu bir karanlikti.
Buzdolabini acti, uzunca bir sure bakti. Ne hazirlayacagini dusunuyordu.
Olabilecek butun olasikliklar kendi isteksizliginde birden cazibesini
kaybediyordu. Yuzunu burusturarak peynir kabini aldi sadece. Bir parca ekmek
ve son donemlerdeki tek dostu; sarap sisesini aldi yanina.
Teybi kapatti, televizyonu acti. Hangi kanalda oldugunu umursamadan onundeki
sehpaya verdi dikkatini. Soluksuz kalmissasina buyuk bir yudum aldi
saraptan, sonra bir buyuk uyudum daha. Agzindaki acimsi tad yuzunden
burusturdu yuzunu.
Bir ask filmi vardi televizyonda. Birbirini seven iki insanin bu aski
yasatmak icin yaptigi mucadeleler anlatiliyordu. Icindeki bosluk buyudu
buyudu; butun ruhunu, yuregini, dunyasini kapladi. Yalnizligin en buyuk
anlamini iste tam su anda yasiyordu. Yasamina egemen olan sevgisizligi artik
farketmemesi imkansizdi.
O kadar cok sure olmustu ki sevilme duygusunu yasamayali. Icindeki arzular,
istekler, tutku hepsi simdi yanaklarindan suzulen yaslarda birikiyor, dile
geliyordu. Agliyordu. . . En buyuk yalnizlik, askin ve sevilmenin olmadigi
andi.
` Ben de cok sevdim, sanma bu yuregim tas, ama neye yarar, bak yalnizligima,
bak yasayamadiklarima. . . `. Elinde sarap kadehi, duvarla konusuyordu.
Sevilmeye duydugu acligi dile getirmek o kadar zordu ki, kimseyle
konusamiyordu. Iste sagir duvar, onun kendisinden bile sakladigi bu
yalnizligini ondan dinliyordu. Delirmenin ve bunalim denen karadeligin icine
girmenin en buyuk belirtisiydi belki de sagir ve kor duvardan baska bir
arkadasinin olmamasi.
Ne zamandir sevismiyordu, bedeni, tutkulari acti. Bir sevgilinin onu
dusunuyor olmasi, onu simaratacak olmasi, onu arzuluyor olmasi. . . kendini
kaybedercesine sevismek, sevgilin gozunde arzulandigini gosteren o vahsi
isigi gormek, yoruluncaya, tukenince kadar sevismek istiyordu. Icinin
urperdigi o anlari dusununce. . . Bir zamanlar ne denli tutkulu hayaller
buyuturdu. Ustelik o sevismenin tadini almisligin, bilmenin delirten
yakiciligi da vardi. Belki bilmese, anlamasa, daha once yasamasa, bu denli
buyumeyecekti sevilme icgudusunun acligi. Ama yalnizdi. Bundan daha da
kotusu, sevilmeye olan inancsizligiydi. Bu, ask yalnizliginin ortasinda,
yalnizligin katmerlenmesiydi, olabilecek en yuksek boyuta ulasmasiydi.
Kendini sevecek biri icin herseyi, ama herseyi yapabilirdi. Yanlis olacagini
bildigi, normal zamanlarda yapmayacagi her turlu cilginligi, her turlu
yanlis seyi yapabilirdi. Bu icinde bulundugu mutsuzluk durumundan daha kotu
ne olabilirdiki?
Gozyaslarina bir turlu hakim olamiyordu. Nerdeyse kendi kendine
sayikliyordu. Bir sevgilinin hayali bile ulasilmaz yerlere kaciyordu bunca
umutsuzluk icinde.
Kendi kendine yetmek icin cok cabalamis, cok ugrasmisti. Ama sevilme acligi
hic bir yalani artik kabul etmiyordu. Sevdigi zaman bu yalnizligin
bitecegini dusunmustu. Oysa tek basina sevmek yetmemisti. Simdi sevmese bile
kendisini sevecek, onun sevilme acligini doyuracak birini kosulsuz,
nedensiz, sevmese bile sevebilir, baglanabilirdi.
Evin sessizligine verdi kendini. Evde birinin olmasini o kadar cok isterdi
ki. . . kendisini sevecek ve ona var oldugunu hissettirecek biri. . . Ona
tapabilirdi.
` Cok sey istemiyorum aslinda. Sadece beni sevecek biri, sadece yalnizligimi
dindirecek, beni anlayacak biri.`. onu anlamayan duvarla konusmasi
devamediyordu. Sarap sisesi bitmek uzereydi. Bakti onune, peynir ve ekmek
hic dokunulmadan duruyordu. Yalnizlik insanin acikmisliginin en derininde
dokunulmamis bu peynir ve ekmegin anlaminda gizliydi. Sarap sisesinin
bosalmis tabani, onun ruhunun en guzel ozetiydi. Yalnizdi, ask yalnizligi da
vardi ustelik. Ustelik sevilmeye olan umudu da bitmisti. Ustelik baska bir
hic bir sevgi bunu dolduramiyordu. Caresiz hissettti kendini…
Yalnizlik; bir caresizlik histerisinin oykusuydu. Duvarlarin bile dost
edinilebildigi. . .
Huzunlu bir kadin sesinden, yalnizligi anlatan bir sarki dokuluyordu odanin
ortasina. Kalkti yerinden, ne yapacagini bilmeden. Gece, henuz yeni
basliyordu. Onunde onu deli edecek tek basinalikla dolu anlar uzaniyordu.
Kendi haline gulumseyecekti nerdeyse. Uykusuz bir gece daha bekliyordu onu.
Mutfaga yoneldi, acikmisti. Bir seyler hazirlasa zaman oldurebilirdi. Hersey
zamani bitirmek, acisini aza indirgeyecek akiskanliga burundurmekten
olusuyordu. Yalnizlik zamanin anlamsizligi uzerine kurulu bir karanlikti.
Buzdolabini acti, uzunca bir sure bakti. Ne hazirlayacagini dusunuyordu.
Olabilecek butun olasikliklar kendi isteksizliginde birden cazibesini
kaybediyordu. Yuzunu burusturarak peynir kabini aldi sadece. Bir parca ekmek
ve son donemlerdeki tek dostu; sarap sisesini aldi yanina.
Teybi kapatti, televizyonu acti. Hangi kanalda oldugunu umursamadan onundeki
sehpaya verdi dikkatini. Soluksuz kalmissasina buyuk bir yudum aldi
saraptan, sonra bir buyuk uyudum daha. Agzindaki acimsi tad yuzunden
burusturdu yuzunu.
Bir ask filmi vardi televizyonda. Birbirini seven iki insanin bu aski
yasatmak icin yaptigi mucadeleler anlatiliyordu. Icindeki bosluk buyudu
buyudu; butun ruhunu, yuregini, dunyasini kapladi. Yalnizligin en buyuk
anlamini iste tam su anda yasiyordu. Yasamina egemen olan sevgisizligi artik
farketmemesi imkansizdi.
O kadar cok sure olmustu ki sevilme duygusunu yasamayali. Icindeki arzular,
istekler, tutku hepsi simdi yanaklarindan suzulen yaslarda birikiyor, dile
geliyordu. Agliyordu. . . En buyuk yalnizlik, askin ve sevilmenin olmadigi
andi.
` Ben de cok sevdim, sanma bu yuregim tas, ama neye yarar, bak yalnizligima,
bak yasayamadiklarima. . . `. Elinde sarap kadehi, duvarla konusuyordu.
Sevilmeye duydugu acligi dile getirmek o kadar zordu ki, kimseyle
konusamiyordu. Iste sagir duvar, onun kendisinden bile sakladigi bu
yalnizligini ondan dinliyordu. Delirmenin ve bunalim denen karadeligin icine
girmenin en buyuk belirtisiydi belki de sagir ve kor duvardan baska bir
arkadasinin olmamasi.
Ne zamandir sevismiyordu, bedeni, tutkulari acti. Bir sevgilinin onu
dusunuyor olmasi, onu simaratacak olmasi, onu arzuluyor olmasi. . . kendini
kaybedercesine sevismek, sevgilin gozunde arzulandigini gosteren o vahsi
isigi gormek, yoruluncaya, tukenince kadar sevismek istiyordu. Icinin
urperdigi o anlari dusununce. . . Bir zamanlar ne denli tutkulu hayaller
buyuturdu. Ustelik o sevismenin tadini almisligin, bilmenin delirten
yakiciligi da vardi. Belki bilmese, anlamasa, daha once yasamasa, bu denli
buyumeyecekti sevilme icgudusunun acligi. Ama yalnizdi. Bundan daha da
kotusu, sevilmeye olan inancsizligiydi. Bu, ask yalnizliginin ortasinda,
yalnizligin katmerlenmesiydi, olabilecek en yuksek boyuta ulasmasiydi.
Kendini sevecek biri icin herseyi, ama herseyi yapabilirdi. Yanlis olacagini
bildigi, normal zamanlarda yapmayacagi her turlu cilginligi, her turlu
yanlis seyi yapabilirdi. Bu icinde bulundugu mutsuzluk durumundan daha kotu
ne olabilirdiki?
Gozyaslarina bir turlu hakim olamiyordu. Nerdeyse kendi kendine
sayikliyordu. Bir sevgilinin hayali bile ulasilmaz yerlere kaciyordu bunca
umutsuzluk icinde.
Kendi kendine yetmek icin cok cabalamis, cok ugrasmisti. Ama sevilme acligi
hic bir yalani artik kabul etmiyordu. Sevdigi zaman bu yalnizligin
bitecegini dusunmustu. Oysa tek basina sevmek yetmemisti. Simdi sevmese bile
kendisini sevecek, onun sevilme acligini doyuracak birini kosulsuz,
nedensiz, sevmese bile sevebilir, baglanabilirdi.
Evin sessizligine verdi kendini. Evde birinin olmasini o kadar cok isterdi
ki. . . kendisini sevecek ve ona var oldugunu hissettirecek biri. . . Ona
tapabilirdi.
` Cok sey istemiyorum aslinda. Sadece beni sevecek biri, sadece yalnizligimi
dindirecek, beni anlayacak biri.`. onu anlamayan duvarla konusmasi
devamediyordu. Sarap sisesi bitmek uzereydi. Bakti onune, peynir ve ekmek
hic dokunulmadan duruyordu. Yalnizlik insanin acikmisliginin en derininde
dokunulmamis bu peynir ve ekmegin anlaminda gizliydi. Sarap sisesinin
bosalmis tabani, onun ruhunun en guzel ozetiydi. Yalnizdi, ask yalnizligi da
vardi ustelik. Ustelik sevilmeye olan umudu da bitmisti. Ustelik baska bir
hic bir sevgi bunu dolduramiyordu. Caresiz hissettti kendini…
Yalnizlik; bir caresizlik histerisinin oykusuydu. Duvarlarin bile dost
edinilebildigi. . .