01-14-2007, Saat: 06:05 PM
[SIZE=2]
Seni unutmak için basladigi her aski yine seninle aldatan bir hayalete... Seninle kendini, bütün hayatini, düslerini, çocuklugunu, yasadigi bütün acilari aldatan bir hayalete... Bir tek sana duydugu sevgisi dogru olan, bu yüzden bütün hayati büyük bir yalan olan hayalete...
Tek basina bir odada kaliyordun. Odanin duvarlari bastan basa camdi. Bastan basa simsicak ruhtu...
Odanin ortasinda çirilçiplaktin. Bir sandalyede oturuyordun. Odan ilik, tanidik, hiç kesilmeyen bir rüyanin ortasinda saliniyordu. Yüzünden dünyadaki bütün zamanlar geçiyordu. Yüzündeki bütün zamanlari özlüyordum... Yüzünün bütün zamanlarinin disindaydim.
Odanda tek basinaydin, ama o büyüsünü, o derinligini yasamayi çok arzulasam da, yine de nerede oldugunu bilmedigim dünyaya senden gidiliyordu... Senin gözlerinden görülüyordu... Senin gözlerinden görülüyordu benim sonsuz düsüm... Sonsuz kayipligim... Varligimin bir parçasi sana gitmis, bir parçasi bende kalmisti. Varligimin sende olan parçasi seninle gerçek dünyaya, baska ruhlara, öteki hayatlara gidiyordu...
Beni içeri, odana, yanina almamistin.
Varligimin en sahici, en cesur, en erdemli yani içerde, seninle kalmisti, seninle gitmisti öteki hayatlara, baska ruhlara...
Böyle baslamisti o büyük dislanmam.
Ömrüm odanin kapisinda, beni içeri çagirmani beklemekle geçmisti...
Yasamadim diyemem, yasadim.
Sevgilerim oldu. Basarilar kazandim. Misafirler geldi evlerime... Çilgin, basibos, simarik, ihtiras dolu yaz aksamlarim oldu... Sevgi dolu mektuplari aldim. Telgraflar, çagrilar... Yolculuklara çiktim. Beni karsilayanlara el salladim sevinçle, içim kamasarak... Istahliydim. Arzularim hiç dinmeyecek gibiydi... Dogum günlerimde pastami keserken herkese ve kendime hak ettigimizden daha çok sans diledim hep...
Ama yine de unutamazdim senin kapinda bekletildigimi, beni içeri almadigini, varligimin en anlamli, en sahici parçasinin sende kaldigini, o ikiye bölünmüslügümün derin sizisini unutamazdim, bunun yillarca sürecegini ve de hiç dinmeyecegini...
Bazi geceler penceremi açar derin nefesler alirdim. Nefes alirken gücümü daha da artirsin, acilarimi bana unuttursun diye Tanri’ya yaranmak geçerdi aklimdan.
Doganin ayrilmaz bir parçasiydi odan. Odan dogadaki o en agirbasli cinayetlerin ortasinda sessizce beklerdi... Daha da isinirdi sahipsiz ruhlardan yapilmis camlari... O camlari kirabilsem, sana dokunabilsem, kendimi sana inandirabilsem kainatin bütün sefkati, bütün sevgisi içime akacakti, biliyorum...
Yasarken hiç tatmadigim bu duygu elimi uzatsam dokunabilecegim kadar yakindi sanki. Ama neden bu kadar uzaktaydi, hiç anlayamiyordum... Bilmek çözer saniyordum bu muammayi... Bu uzakliga çalisirsam beni içeri alirsin diye düsünüyordum...
Çünkü yasadigim sehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çikariyorlardi karsima insanlar... Sanki insanlar o büyük kayboluslarini unutturmak için bir arada yasiyorlardi...
Ben de o insanlardan biriydim ve bir gün kapini açip beni içeri alacagini, bir gün beni gerçekten sevecegini saniyordum...
Bu yüzden dünyadaki hiçbir sey üzerinde dikkatimi yogunlastiramiyordum. Bu hayatta hiçbir seyi tam yapamiyordum. Görenler kendimden intikam aliyorum saniyorlardi...
Sonsuz bir ertelemeydi hayatim.
Aslinda bu bir gecikmislik degildi. Hayattan istifa etmek de degildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklastigimda gecikmis olurdum her seye, seni sevmekten vazgeçtigimde intikam almis olurdum her seyden, seni sevmekten vazgeçtigimde intikam almis olurdum kendimden...
Uzaga, istedigim uzaklara gitme sansim ancak yaninda olursam mümkündü. Çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanlari, bütün özleyisleri, yüzünden gerçek dünyaya açilan yollari, baska ve öteki hayatlari görüyordum... Yüzünde varligimin sende kalan parçasini görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, aciyla gölgelense de bagislayan bir gülümseme olurdu. Ve bu gülümseme senin beni bir gün içindeki varligimla bulusturacagini hissettirdi...
Iste o zaman bu sürgün bitecekti...
Iste o zaman yasadigim bütün endiseler, bu suçluluk, degersizlik duygulari, bu korkular, bu günasiri intiharlar bitecekti...
Bunu bile bile yasamak nedir bilir misin?...
Geri dönecegini bile bile tanimadigin, sana hep yabanci yollara düsmek...
Karsina çikan herkeste seni aramak... Seni hatirlattigi için birine âsik oldugunu sanmak... Sen olmadigini bile bile, bütün hayatini bu iliskiye adamak için çirpinip durmak...
Bunu bile bile yasamak nedir bilir misin?...
Düsünsene, ben seninle düslerimi, heyecanlarimi, çocuklugumu, acilarimi aldattim...
Seni unuturum diye yasamaya basladigim her aski, ben yine seninle aldattim...
Sen beni içine almadigindan beri yillardir ben seninle kendimi aldattim...
Bir tek seni sevdigim dogruydu... Ve bu dogru yüzünden hayatim yalana batti...
Sen beni disladigindan beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin...
Tepeden tirnaga aska, tepeden tirnaga özleme batmis bir hayalet...
Bu hayaletin içinde beni degil seni gördüler hep. Çogu bu hayalete dayanamayip çekip gitti...
Kimisi senin beni beklettigin kapida, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan...
Ve ben en çok onlarin sevgisine inandim. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karsiliksiz ve onca yil bir hayaleti nasil böylesine sevebildiler diye... Dünyanin iyi bir yer olduguna ve yasamak için çok sebep bulunduguna bu insanlarin bir hayalete duyduklari o akilalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandim...
Seni unutmak için basladigi her aski yine seninle aldatan bir hayalete...
Seninle kendini, bütün hayatini, düslerini, çocuklugunu, yasadigi bütün acilari aldatan bir hayalete...
Bir tek sana duydugu sevgisi dogru olan, bu yüzden bütün hayati büyük bir yalan olan hayalete...
[/SIZE]Tek basina bir odada kaliyordun. Odanin duvarlari bastan basa camdi. Bastan basa simsicak ruhtu...
Odanin ortasinda çirilçiplaktin. Bir sandalyede oturuyordun. Odan ilik, tanidik, hiç kesilmeyen bir rüyanin ortasinda saliniyordu. Yüzünden dünyadaki bütün zamanlar geçiyordu. Yüzündeki bütün zamanlari özlüyordum... Yüzünün bütün zamanlarinin disindaydim.
Odanda tek basinaydin, ama o büyüsünü, o derinligini yasamayi çok arzulasam da, yine de nerede oldugunu bilmedigim dünyaya senden gidiliyordu... Senin gözlerinden görülüyordu... Senin gözlerinden görülüyordu benim sonsuz düsüm... Sonsuz kayipligim... Varligimin bir parçasi sana gitmis, bir parçasi bende kalmisti. Varligimin sende olan parçasi seninle gerçek dünyaya, baska ruhlara, öteki hayatlara gidiyordu...
Beni içeri, odana, yanina almamistin.
Varligimin en sahici, en cesur, en erdemli yani içerde, seninle kalmisti, seninle gitmisti öteki hayatlara, baska ruhlara...
Böyle baslamisti o büyük dislanmam.
Ömrüm odanin kapisinda, beni içeri çagirmani beklemekle geçmisti...
Yasamadim diyemem, yasadim.
Sevgilerim oldu. Basarilar kazandim. Misafirler geldi evlerime... Çilgin, basibos, simarik, ihtiras dolu yaz aksamlarim oldu... Sevgi dolu mektuplari aldim. Telgraflar, çagrilar... Yolculuklara çiktim. Beni karsilayanlara el salladim sevinçle, içim kamasarak... Istahliydim. Arzularim hiç dinmeyecek gibiydi... Dogum günlerimde pastami keserken herkese ve kendime hak ettigimizden daha çok sans diledim hep...
Ama yine de unutamazdim senin kapinda bekletildigimi, beni içeri almadigini, varligimin en anlamli, en sahici parçasinin sende kaldigini, o ikiye bölünmüslügümün derin sizisini unutamazdim, bunun yillarca sürecegini ve de hiç dinmeyecegini...
Bazi geceler penceremi açar derin nefesler alirdim. Nefes alirken gücümü daha da artirsin, acilarimi bana unuttursun diye Tanri’ya yaranmak geçerdi aklimdan.
Doganin ayrilmaz bir parçasiydi odan. Odan dogadaki o en agirbasli cinayetlerin ortasinda sessizce beklerdi... Daha da isinirdi sahipsiz ruhlardan yapilmis camlari... O camlari kirabilsem, sana dokunabilsem, kendimi sana inandirabilsem kainatin bütün sefkati, bütün sevgisi içime akacakti, biliyorum...
Yasarken hiç tatmadigim bu duygu elimi uzatsam dokunabilecegim kadar yakindi sanki. Ama neden bu kadar uzaktaydi, hiç anlayamiyordum... Bilmek çözer saniyordum bu muammayi... Bu uzakliga çalisirsam beni içeri alirsin diye düsünüyordum...
Çünkü yasadigim sehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çikariyorlardi karsima insanlar... Sanki insanlar o büyük kayboluslarini unutturmak için bir arada yasiyorlardi...
Ben de o insanlardan biriydim ve bir gün kapini açip beni içeri alacagini, bir gün beni gerçekten sevecegini saniyordum...
Bu yüzden dünyadaki hiçbir sey üzerinde dikkatimi yogunlastiramiyordum. Bu hayatta hiçbir seyi tam yapamiyordum. Görenler kendimden intikam aliyorum saniyorlardi...
Sonsuz bir ertelemeydi hayatim.
Aslinda bu bir gecikmislik degildi. Hayattan istifa etmek de degildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklastigimda gecikmis olurdum her seye, seni sevmekten vazgeçtigimde intikam almis olurdum her seyden, seni sevmekten vazgeçtigimde intikam almis olurdum kendimden...
Uzaga, istedigim uzaklara gitme sansim ancak yaninda olursam mümkündü. Çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanlari, bütün özleyisleri, yüzünden gerçek dünyaya açilan yollari, baska ve öteki hayatlari görüyordum... Yüzünde varligimin sende kalan parçasini görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, aciyla gölgelense de bagislayan bir gülümseme olurdu. Ve bu gülümseme senin beni bir gün içindeki varligimla bulusturacagini hissettirdi...
Iste o zaman bu sürgün bitecekti...
Iste o zaman yasadigim bütün endiseler, bu suçluluk, degersizlik duygulari, bu korkular, bu günasiri intiharlar bitecekti...
Bunu bile bile yasamak nedir bilir misin?...
Geri dönecegini bile bile tanimadigin, sana hep yabanci yollara düsmek...
Karsina çikan herkeste seni aramak... Seni hatirlattigi için birine âsik oldugunu sanmak... Sen olmadigini bile bile, bütün hayatini bu iliskiye adamak için çirpinip durmak...
Bunu bile bile yasamak nedir bilir misin?...
Düsünsene, ben seninle düslerimi, heyecanlarimi, çocuklugumu, acilarimi aldattim...
Seni unuturum diye yasamaya basladigim her aski, ben yine seninle aldattim...
Sen beni içine almadigindan beri yillardir ben seninle kendimi aldattim...
Bir tek seni sevdigim dogruydu... Ve bu dogru yüzünden hayatim yalana batti...
Sen beni disladigindan beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin...
Tepeden tirnaga aska, tepeden tirnaga özleme batmis bir hayalet...
Bu hayaletin içinde beni degil seni gördüler hep. Çogu bu hayalete dayanamayip çekip gitti...
Kimisi senin beni beklettigin kapida, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan...
Ve ben en çok onlarin sevgisine inandim. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karsiliksiz ve onca yil bir hayaleti nasil böylesine sevebildiler diye... Dünyanin iyi bir yer olduguna ve yasamak için çok sebep bulunduguna bu insanlarin bir hayalete duyduklari o akilalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandim...
Seni unutmak için basladigi her aski yine seninle aldatan bir hayalete...
Seninle kendini, bütün hayatini, düslerini, çocuklugunu, yasadigi bütün acilari aldatan bir hayalete...
Bir tek sana duydugu sevgisi dogru olan, bu yüzden bütün hayati büyük bir yalan olan hayalete...