01-18-2007, Saat: 10:04 PM
S’yi sonsuzluktan almıştım,
E’yi erdemden,
N’yi naz ödünç vermişti,
İ’yi içimden geldiği gibi, öylece yerleşivermişti yüreğime...
Bense bekliyorum
Şaşkınım çünkü. Ne yapacağımı bilmeden öylece, yerime mıhlanmış duruyorum. Kımıldamayı düşünmüyorum bile; dedim ya bekliyorum diye...
Bilmediğim bir yerlerde bir tılsım gizli besbelli; o yok olmasın diye bu ürkek, korkak, tereddütlü halim, sonu gelmeyen beklemelerim.
Aslında böyle olmamalı. Ellerim bu kadar acemi, sesim bu kadar titrek, gözlerim bu kadar, kaçak olmamalı.
Yüreğim hepsinden öndeyken böyle, söze can veren sesim susmamalı
Bedenimdeki çığlık beni hapis ermemeli.
Biliyordum, derin bir solukla bir defada söyleyebilirdim...
S’yi sabırdan almıştım,
E’yi evrenden,
V’yi vefa, vedadan önce davranıp vermişti...
İ’yi ihanet sıkıştırmıştı araya,
Y’yi yalnızlığın içinden hüzünle sıyrılıp yer bulmuştu yamacımda...
O, ozanların darağacından uçup gelmişti,
R’yi karşımda görünce çoktan razı olmuştum,
U, unutmanın sihrini sunmuştu ben böyle şaşkınken ,
M’yi mutluluktan aşırmıştım, gülümseyerek
Öyleyse...
Şimdi tam zamanı değil mi?...
Her şey bu kadar içimde, bu kadar hazırken, eksik olan ne?
Nedir beni tutan?
Korku mu?
Acemiliğim, utancım böyle kaçak dövüşmem neden?
Gece gibi miyim?
Ayıplanacak mıyım?
Duymak istemediğim sözler yanaklarından mı süzülecek,
kalbine yerleşip, gözlerinden akacak mıyım?
Bir çırpıda söyleyebilecek miyim?
Ne dersin bir cırpıda, senin toprak bakışlarına yağabilecek miyim?
EVET, YAPACAÄžIM, YÜREÄžİNDEKİ HİS, İSKELETİNDEKİ BEDEN, GÖZÜNDEKİ TOPRAK, BEYNİNDEKİ FIRTINA, AŞKINDAKİ DAMLA VE SENİ SEVİYORUM DİYEBİLECEÄžİM.
E’yi erdemden,
N’yi naz ödünç vermişti,
İ’yi içimden geldiği gibi, öylece yerleşivermişti yüreğime...
Bense bekliyorum
Şaşkınım çünkü. Ne yapacağımı bilmeden öylece, yerime mıhlanmış duruyorum. Kımıldamayı düşünmüyorum bile; dedim ya bekliyorum diye...
Bilmediğim bir yerlerde bir tılsım gizli besbelli; o yok olmasın diye bu ürkek, korkak, tereddütlü halim, sonu gelmeyen beklemelerim.
Aslında böyle olmamalı. Ellerim bu kadar acemi, sesim bu kadar titrek, gözlerim bu kadar, kaçak olmamalı.
Yüreğim hepsinden öndeyken böyle, söze can veren sesim susmamalı
Bedenimdeki çığlık beni hapis ermemeli.
Biliyordum, derin bir solukla bir defada söyleyebilirdim...
S’yi sabırdan almıştım,
E’yi evrenden,
V’yi vefa, vedadan önce davranıp vermişti...
İ’yi ihanet sıkıştırmıştı araya,
Y’yi yalnızlığın içinden hüzünle sıyrılıp yer bulmuştu yamacımda...
O, ozanların darağacından uçup gelmişti,
R’yi karşımda görünce çoktan razı olmuştum,
U, unutmanın sihrini sunmuştu ben böyle şaşkınken ,
M’yi mutluluktan aşırmıştım, gülümseyerek
Öyleyse...
Şimdi tam zamanı değil mi?...
Her şey bu kadar içimde, bu kadar hazırken, eksik olan ne?
Nedir beni tutan?
Korku mu?
Acemiliğim, utancım böyle kaçak dövüşmem neden?
Gece gibi miyim?
Ayıplanacak mıyım?
Duymak istemediğim sözler yanaklarından mı süzülecek,
kalbine yerleşip, gözlerinden akacak mıyım?
Bir çırpıda söyleyebilecek miyim?
Ne dersin bir cırpıda, senin toprak bakışlarına yağabilecek miyim?
EVET, YAPACAÄžIM, YÜREÄžİNDEKİ HİS, İSKELETİNDEKİ BEDEN, GÖZÜNDEKİ TOPRAK, BEYNİNDEKİ FIRTINA, AŞKINDAKİ DAMLA VE SENİ SEVİYORUM DİYEBİLECEÄžİM.