03-29-2011, Saat: 11:53 AM
HATİCE
Serdar Çekinmez’in ilk romanı “Hatice”, soluk soluğa okuyacağınız bir kaçışın öyküsü. Balkanlar’dan Türkiye’ye uzanan yolculukları, bir sınır köyü olan Geçenler’de kesişen karakterler sizi farklı evrenlere taşıyacak. Kerem Bey’le âşık olacak, Kutlu ile maddiyatı sevecek, Ahmet’le başpehlivanlığa güreşeceksiniz… Nevin olup herkesi büyüleyecek, Ayşin olup kıskançlığın acısıyla kıvranacaksınız… Hatice mi? Sonrasını size kendisi anlatacak…
Romanın sihirli sayfaları sizi yeni bir aşka ve kovalamacaya davet ediyor. “Hatice”, kendi sesine sahip, alışılmadık bir ilk roman.
Serdar Çekinmez’in dilinden kitabın konusu:
"Hatice" bir kaçıșın öyküsü… Altı aydan biraz daha uzun bir süreye sığan bu kaçıșta, eser iki ana kısma ayrılmıș:
Bu bölümde, Geçenler köyü, temel sıkıntıları, Kırkpınar’a neden katılmaları gerektiği, “eriște” krizi boyutuyla anlatıyor. Nevin hanımın öyküye dahil olmasıyla birlikte roman insani ve duygusal bir ivme kazanıyor. Birden fazla așk hikayeleri arasında gelișen bu duygusallıktan her okuyucu kendinden bir parça bulacaktır.
Aslında bu birinci kısımda günlük hayatın bireyselliğine yönelik bir eleștiri var. Așık Kerem Bey’in özel durumunu hesaba katmazsak, köyün her bir bireyinin dünyayı ne denli kendi penceresinden görme eğiliminde oldukları anlatıyor. Egoizmin sınır tanımazlığı bu kısmın en ağır basan mesajı… En azından benim hedefim buydu.
Eser, bilhassa Mehtap’ın düğün sahnesinin ağırlıkta olduğu 4. Bölümde, neredeyse her bir cümlede bir felsefi tartıșmanın içine giriyor. Bu tartıșmalarda sözüm ona objektif bir görüntü vermeye çalıștımsa da, belli bir ironiyle, kendi bakıș açımı da romana tașıdım.
Yazarın bu denli müdahil olması kimi okuyucuyu rahatsız edecektir. Ancak, ne enteresandır ki, yazar olarak objektif olma, duygularına hakim olma görevini okuyucuya vermeyi tercih ettim. Bir anlamda kitaba “ağabeylik, ablalık” yapma görevi ilk 113 sayfada okuyucuya düșüyor.
Bu kaçıș öyküsünde, buraya kadar kaçağın etkilediği, iletișime girdiği her bireyin küçük evrenlerine göz atıyoruz.
114. sayfadan itibaren ise ișler değișiyor. Roman adeta bir film havasına bürünüyor. Yazarın bundan sonraki müdahaleri, sinemada filmin bazı sahnelerinde dayanamayıp yanındaki arkadașını dürterek, yorum yapan, “hmm, ben olsam öyle yapmazdım” diyecek kadar kendini filme kaptırmıș birini andırıyor.
Kitabın bundan sonraki kısmı nefes kesen bir Balkan turu… Kitap okunmadan bile tahmin edileceği üzere son durağı Türkiye olan bir kaçıș bu…
Yazar Hakkında
Serdar Çekinmez, 27 Mayıs 1974’te Üsküdar’da doğdu. İlk ve orta eğitimini Gebze’de, liseyi Tuzla’da bitirdikten sonra, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. 2003 yılının başından beri de Paris’te ikamet etmekte. Yazmayı “Memleketle ve kendi insanımızla kurduğum en kısa köprü…”, klavyesini de “Uçaktan hızlı, gemiden eğlenceli, arabadan keyifli ulaşım aracım…” diye nitelendiriyor. Balkan diyarlarını gezmek onun için baş döndürücü bir mutluluk kaynağı…
Serdar Çekinmez’in ilk romanı “Hatice”, soluk soluğa okuyacağınız bir kaçışın öyküsü. Balkanlar’dan Türkiye’ye uzanan yolculukları, bir sınır köyü olan Geçenler’de kesişen karakterler sizi farklı evrenlere taşıyacak. Kerem Bey’le âşık olacak, Kutlu ile maddiyatı sevecek, Ahmet’le başpehlivanlığa güreşeceksiniz… Nevin olup herkesi büyüleyecek, Ayşin olup kıskançlığın acısıyla kıvranacaksınız… Hatice mi? Sonrasını size kendisi anlatacak…
Romanın sihirli sayfaları sizi yeni bir aşka ve kovalamacaya davet ediyor. “Hatice”, kendi sesine sahip, alışılmadık bir ilk roman.
Serdar Çekinmez’in dilinden kitabın konusu:
"Hatice" bir kaçıșın öyküsü… Altı aydan biraz daha uzun bir süreye sığan bu kaçıșta, eser iki ana kısma ayrılmıș:
Bu bölümde, Geçenler köyü, temel sıkıntıları, Kırkpınar’a neden katılmaları gerektiği, “eriște” krizi boyutuyla anlatıyor. Nevin hanımın öyküye dahil olmasıyla birlikte roman insani ve duygusal bir ivme kazanıyor. Birden fazla așk hikayeleri arasında gelișen bu duygusallıktan her okuyucu kendinden bir parça bulacaktır.
Aslında bu birinci kısımda günlük hayatın bireyselliğine yönelik bir eleștiri var. Așık Kerem Bey’in özel durumunu hesaba katmazsak, köyün her bir bireyinin dünyayı ne denli kendi penceresinden görme eğiliminde oldukları anlatıyor. Egoizmin sınır tanımazlığı bu kısmın en ağır basan mesajı… En azından benim hedefim buydu.
Eser, bilhassa Mehtap’ın düğün sahnesinin ağırlıkta olduğu 4. Bölümde, neredeyse her bir cümlede bir felsefi tartıșmanın içine giriyor. Bu tartıșmalarda sözüm ona objektif bir görüntü vermeye çalıștımsa da, belli bir ironiyle, kendi bakıș açımı da romana tașıdım.
Yazarın bu denli müdahil olması kimi okuyucuyu rahatsız edecektir. Ancak, ne enteresandır ki, yazar olarak objektif olma, duygularına hakim olma görevini okuyucuya vermeyi tercih ettim. Bir anlamda kitaba “ağabeylik, ablalık” yapma görevi ilk 113 sayfada okuyucuya düșüyor.
Bu kaçıș öyküsünde, buraya kadar kaçağın etkilediği, iletișime girdiği her bireyin küçük evrenlerine göz atıyoruz.
114. sayfadan itibaren ise ișler değișiyor. Roman adeta bir film havasına bürünüyor. Yazarın bundan sonraki müdahaleri, sinemada filmin bazı sahnelerinde dayanamayıp yanındaki arkadașını dürterek, yorum yapan, “hmm, ben olsam öyle yapmazdım” diyecek kadar kendini filme kaptırmıș birini andırıyor.
Kitabın bundan sonraki kısmı nefes kesen bir Balkan turu… Kitap okunmadan bile tahmin edileceği üzere son durağı Türkiye olan bir kaçıș bu…
Yazar Hakkında
Serdar Çekinmez, 27 Mayıs 1974’te Üsküdar’da doğdu. İlk ve orta eğitimini Gebze’de, liseyi Tuzla’da bitirdikten sonra, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. 2003 yılının başından beri de Paris’te ikamet etmekte. Yazmayı “Memleketle ve kendi insanımızla kurduğum en kısa köprü…”, klavyesini de “Uçaktan hızlı, gemiden eğlenceli, arabadan keyifli ulaşım aracım…” diye nitelendiriyor. Balkan diyarlarını gezmek onun için baş döndürücü bir mutluluk kaynağı…