01-25-2007, Saat: 06:33 PM
Dikkat edersek, bütün hareketlerin oluş noktası, insanın kalbidir. Kalp, duyguların merkezidir.
Niyetlerin merkezidir. Herkes birinci planda aklı kabul eder. Doğrudur. Ama, akıl devamlı bir duygunun etkisindedir. Onun için dikkat edin, propaganda da zaten onun için yapılır. Propagandalar aklı etki altına almak için değil duyguları etki altına almak içindir. Duygular etki altına alındı mı iş tamamdır.
Akıl bir direksiyondur. Onu kullanan duygulardır. Eğer etken akıl olsaydı, neden bu kadar cinayetler işlensin? Akıl gerçeği bulur değil mi? Ama o duyguların etkisinden kurtulamadığı için gerçeği bulamıyor.
Akıl, insanda bir direksiyon vazifesi görür. Kalbin olduğu mekan ise Rahmanî ve şeytanî hislerin, duyguların merkezidir. Vücut da karesördür. Ayaklar, arabanın tekerleği gibidir.
Nefis dediğimiz şey terbiye edilir, kalp tezkiye edilirse, şoför, tecrübeli kaptan olur. Aklı çok iyi yollarda kullanır. Fevkalade yerlerde değerlendirir. Bu terbiye yoksa, o zaman çok akıllı bir insanın bile çok yanlışlar yaptığını görürsünüz. Nitekim günümüzde bir bakıyorsunuz en ciddi olaylarda, en doruk noktadaki insanlar ortaya çıkıyor. Niye böyle olmuştur? Akılsızlığından değil. Direksiyonu farklı şoföre teslim etmiş.
Ortaya çok ciddi ve mükemmel kanunlar koyarsınız. Ama, onu hayata geçirecek olan sensin, benim. Her kanun maddemiz bir büyük ödülü almış olabilir. Ama uygulayacak olan insan bir şey olmadıktan sonra o ödül almış kanunlar hiç bir şeye yaramaz.
Onun için işte "kalp" dediğimiz o duygu merkezini, nefsini tezkiye ederek Allah’a yüceltmek, ibadet kulvarı ile Cenab–ı Hakk’ın miracına onu hazırlamak lazım.
O ne ile oluyor? Allah’ı zikirle oluyor: "Dikkat ediniz, kalpler ancak Allah’ı zikirle tatmin olur." (Ra’d, 13/28). Onun benzini de zikrullahtır. Zikirsiz bu iş olmaz mı? Olmaz. Bu benim, senin kanaatin değil. Allah, Kur’an’da beyan ediyor:
"Dikkat edin kalpleriniz doğruyu, gerçeği ancak zikirle bulur." Ancak onunla doyar. Bunun dışında hiç bir şeyle onu doyuramazsınız. Farklı bir yol çizerseniz kendi kendinizi aldatmış olursunuz.
Niyetlerin merkezidir. Herkes birinci planda aklı kabul eder. Doğrudur. Ama, akıl devamlı bir duygunun etkisindedir. Onun için dikkat edin, propaganda da zaten onun için yapılır. Propagandalar aklı etki altına almak için değil duyguları etki altına almak içindir. Duygular etki altına alındı mı iş tamamdır.
Akıl bir direksiyondur. Onu kullanan duygulardır. Eğer etken akıl olsaydı, neden bu kadar cinayetler işlensin? Akıl gerçeği bulur değil mi? Ama o duyguların etkisinden kurtulamadığı için gerçeği bulamıyor.
Akıl, insanda bir direksiyon vazifesi görür. Kalbin olduğu mekan ise Rahmanî ve şeytanî hislerin, duyguların merkezidir. Vücut da karesördür. Ayaklar, arabanın tekerleği gibidir.
Nefis dediğimiz şey terbiye edilir, kalp tezkiye edilirse, şoför, tecrübeli kaptan olur. Aklı çok iyi yollarda kullanır. Fevkalade yerlerde değerlendirir. Bu terbiye yoksa, o zaman çok akıllı bir insanın bile çok yanlışlar yaptığını görürsünüz. Nitekim günümüzde bir bakıyorsunuz en ciddi olaylarda, en doruk noktadaki insanlar ortaya çıkıyor. Niye böyle olmuştur? Akılsızlığından değil. Direksiyonu farklı şoföre teslim etmiş.
Ortaya çok ciddi ve mükemmel kanunlar koyarsınız. Ama, onu hayata geçirecek olan sensin, benim. Her kanun maddemiz bir büyük ödülü almış olabilir. Ama uygulayacak olan insan bir şey olmadıktan sonra o ödül almış kanunlar hiç bir şeye yaramaz.
Onun için işte "kalp" dediğimiz o duygu merkezini, nefsini tezkiye ederek Allah’a yüceltmek, ibadet kulvarı ile Cenab–ı Hakk’ın miracına onu hazırlamak lazım.
O ne ile oluyor? Allah’ı zikirle oluyor: "Dikkat ediniz, kalpler ancak Allah’ı zikirle tatmin olur." (Ra’d, 13/28). Onun benzini de zikrullahtır. Zikirsiz bu iş olmaz mı? Olmaz. Bu benim, senin kanaatin değil. Allah, Kur’an’da beyan ediyor:
"Dikkat edin kalpleriniz doğruyu, gerçeği ancak zikirle bulur." Ancak onunla doyar. Bunun dışında hiç bir şeyle onu doyuramazsınız. Farklı bir yol çizerseniz kendi kendinizi aldatmış olursunuz.