01-26-2007, Saat: 11:43 PM
Beni beklemediğini bilerek sana geliyorum. Kalbi istek ve akli heveslerim yanımda. İradem yalnız benim mahkumum olmayı kabul ediyor bugün. Seni hiç hesaba katmıyor adımlarım, gözlerim seni aramıyor. Ellerim boşlukta savrulmaktan memnun.
Ben sana geliyorum.
Şehrin hoş bir hava ile karşılıyor beni. Selam veriyorum dağına, taşına, beton yığınlarına,
ayak bastığım toprak kokusuna
Gönlümün memnuniyeti ve samimiyetimi katıyorum gülüşüme. Toprak kokusuna bir gül bırakıyorum, bin çiçek versin diye.
Güvercinler senin yerine, duymadığın selamın figüranlığını yapıyorlar.
GÜVERCİN GERDANLIÄžI aşkın, umudun ve selamın ham malı oluyor, kirlenmemiş bulutlara emanet ...
Kurumaya mahkum edilmiş toprakları, su olup, damla damla eritiyor.
Ben sana geliyorum, yağmurlarla beraber...
Kayıtsız kalamıyorum, denize vuran yüzümün yansımasına. Dalıp gidiyorum dalgaların arasına, yorgunluğum umurumda değil. Solgun yüzüme, ruhumun solmayan güllerini takıyorum.
Maviye yansıyan kırmızıda, deniz yıldızları seni şikayet ettiler biliyor musun? Maviliğin ev sahipleri, misafir olmayı bile unuttuğunu söylediler. Seyre daldığın kız kulesi, bahtının karanlığını yaran esmer düşüncelerine sırdaş olmayı özlediğini söyledi.
Ben kimseye söyleyemedim, unutulan kalbimi ve misafirini. Başka bir gelene açamadığım kapıları, bana açılan süslü kapılardan geçemediğimi söyleyemedim.
Sahil boyunca banklarda oturan insanlar, bana ve yürüdüğüm yola bakıyorlar, yola ve yolcuya...
Çok mu belli oluyordu belirsiz yolculuğum, belli olmaktan ziyade, her adımda umudu tüketişim çok mu belli oluyordu. Aldırmıyorum.
Ben sana geliyorum
Bana kalan gecenin sonunda hayranlığım ve pişmanlığım oluyor.
Hayalin geçit vermez, varlığın apansız bir kum fırtınası gözlerimde...
Sığınacak bir vadi yok, yeşili belirgin mavi rengi hiç olmamış bir vadi yok.
SEN YOKSUN...
Şimdi tam vaktidir, gidiyorum.
Bu şehir yalnızlığımın ve korkularımın nöbetini tuttu bilesin. İkinci kez fethedildi bilesin.
Ve ganimet olarak bi-haber yürek kaldı meydanda.
Kılıçlar kınında, yanımda.
Bu sefer en keskin olanını kullanacağım, merak etme. Şimdi vaktidir, ben gidiyorum.
Ellerim yazılmamış kırık bir fermanı, bedenim kırık bir yürek taşıyor.
Ben gidiyorum Şehri Sultan!
Nazar boncukları bıraktım dalgaların arasına, ona götür.
Hediyem olsun...
Sağlık olsun...
Masal olsun...
Ben sana geliyorum.
Şehrin hoş bir hava ile karşılıyor beni. Selam veriyorum dağına, taşına, beton yığınlarına,
ayak bastığım toprak kokusuna
Gönlümün memnuniyeti ve samimiyetimi katıyorum gülüşüme. Toprak kokusuna bir gül bırakıyorum, bin çiçek versin diye.
Güvercinler senin yerine, duymadığın selamın figüranlığını yapıyorlar.
GÜVERCİN GERDANLIÄžI aşkın, umudun ve selamın ham malı oluyor, kirlenmemiş bulutlara emanet ...
Kurumaya mahkum edilmiş toprakları, su olup, damla damla eritiyor.
Ben sana geliyorum, yağmurlarla beraber...
Kayıtsız kalamıyorum, denize vuran yüzümün yansımasına. Dalıp gidiyorum dalgaların arasına, yorgunluğum umurumda değil. Solgun yüzüme, ruhumun solmayan güllerini takıyorum.
Maviye yansıyan kırmızıda, deniz yıldızları seni şikayet ettiler biliyor musun? Maviliğin ev sahipleri, misafir olmayı bile unuttuğunu söylediler. Seyre daldığın kız kulesi, bahtının karanlığını yaran esmer düşüncelerine sırdaş olmayı özlediğini söyledi.
Ben kimseye söyleyemedim, unutulan kalbimi ve misafirini. Başka bir gelene açamadığım kapıları, bana açılan süslü kapılardan geçemediğimi söyleyemedim.
Sahil boyunca banklarda oturan insanlar, bana ve yürüdüğüm yola bakıyorlar, yola ve yolcuya...
Çok mu belli oluyordu belirsiz yolculuğum, belli olmaktan ziyade, her adımda umudu tüketişim çok mu belli oluyordu. Aldırmıyorum.
Ben sana geliyorum
Bana kalan gecenin sonunda hayranlığım ve pişmanlığım oluyor.
Hayalin geçit vermez, varlığın apansız bir kum fırtınası gözlerimde...
Sığınacak bir vadi yok, yeşili belirgin mavi rengi hiç olmamış bir vadi yok.
SEN YOKSUN...
Şimdi tam vaktidir, gidiyorum.
Bu şehir yalnızlığımın ve korkularımın nöbetini tuttu bilesin. İkinci kez fethedildi bilesin.
Ve ganimet olarak bi-haber yürek kaldı meydanda.
Kılıçlar kınında, yanımda.
Bu sefer en keskin olanını kullanacağım, merak etme. Şimdi vaktidir, ben gidiyorum.
Ellerim yazılmamış kırık bir fermanı, bedenim kırık bir yürek taşıyor.
Ben gidiyorum Şehri Sultan!
Nazar boncukları bıraktım dalgaların arasına, ona götür.
Hediyem olsun...
Sağlık olsun...
Masal olsun...