02-12-2007, Saat: 06:46 PM
Bir gece Ebu Hasan Harakânî –kuddîse sirruh...
– Bu gece falan sahrada vurgun vuruyorlar, şu kadar kişiyi de yaraladılar, diyerek etrafındakileri ikaz eder. Durumu soruşturduklarında, söylenen şeyin aynıyla gerçekleştiğini anladılar.
Yine o gece, Ebu Hasan Harakânî hazretlerinin oğlunun kafasını kesip, eşiğinin önüne attılar. Ebu Hasan hazretllerinin inkar etmekte olan hanımı, oğlunun kesik başıyla karşılaşınca feryadı bastı ve:
– Fersah fersah uzakta olanı haber verip de oğlunu öldürüyorlar, kapısının önüne atıyorlar da haberin olmuyor?! Bu nasıl evliyalık, bu nasıl yücelik?..
Ebu Hasan Harakânî hazretleri büyük bir tevazu, teslimiyet ve vakarla:
– Evet hanım, dediğin doğrudur. Biz o eşkiyaları gördüğümüzde gözümüzdeki perde kaldırılmıştı; oğlumuzu katlettikleri vakit ise perdeyi tekrar çekmişlerdi.
* * *
Yahya –aleyhisselâm– yanıbaşında oğlunun atıldığı kuyuyu görememiş lakin; Yusuf’un gömleğinin kokusunu kilometrelerce öteden duyabilmişti. Demek ki; her türlü bilgi, Cenâbı Hakk’ın dilemesi ile olmaktadır.
Erenlerin ilmi, şereflidir. Mûsâ aleyhisselâm, Hızır aleyhisselâm ile karşılaşınca:
– Sana öğretilen ilimden bana da belletmen şartıyla sana uyayım mı? demiştir. Bu söz, ledünnî ilmin derecesini göstermeye yeter.
Hazret–i Musâ –aleyhisselâm–’ın bu talebi, bize, gerektiği kadar zâhir ilim öğrenmenin yanında hakikat ilmini aramanın lüzumunu anlatmaktadır. Her velinin kelâmı başkadır. Zira herkes, kendi makâmına göre konuşur.
– Bu gece falan sahrada vurgun vuruyorlar, şu kadar kişiyi de yaraladılar, diyerek etrafındakileri ikaz eder. Durumu soruşturduklarında, söylenen şeyin aynıyla gerçekleştiğini anladılar.
Yine o gece, Ebu Hasan Harakânî hazretlerinin oğlunun kafasını kesip, eşiğinin önüne attılar. Ebu Hasan hazretllerinin inkar etmekte olan hanımı, oğlunun kesik başıyla karşılaşınca feryadı bastı ve:
– Fersah fersah uzakta olanı haber verip de oğlunu öldürüyorlar, kapısının önüne atıyorlar da haberin olmuyor?! Bu nasıl evliyalık, bu nasıl yücelik?..
Ebu Hasan Harakânî hazretleri büyük bir tevazu, teslimiyet ve vakarla:
– Evet hanım, dediğin doğrudur. Biz o eşkiyaları gördüğümüzde gözümüzdeki perde kaldırılmıştı; oğlumuzu katlettikleri vakit ise perdeyi tekrar çekmişlerdi.
* * *
Yahya –aleyhisselâm– yanıbaşında oğlunun atıldığı kuyuyu görememiş lakin; Yusuf’un gömleğinin kokusunu kilometrelerce öteden duyabilmişti. Demek ki; her türlü bilgi, Cenâbı Hakk’ın dilemesi ile olmaktadır.
Erenlerin ilmi, şereflidir. Mûsâ aleyhisselâm, Hızır aleyhisselâm ile karşılaşınca:
– Sana öğretilen ilimden bana da belletmen şartıyla sana uyayım mı? demiştir. Bu söz, ledünnî ilmin derecesini göstermeye yeter.
Hazret–i Musâ –aleyhisselâm–’ın bu talebi, bize, gerektiği kadar zâhir ilim öğrenmenin yanında hakikat ilmini aramanın lüzumunu anlatmaktadır. Her velinin kelâmı başkadır. Zira herkes, kendi makâmına göre konuşur.