05-08-2007, Saat: 06:10 PM
1962 yılında bir grup araştırmacı, Güneş'in yaklaşık beş dakikalık aralıklarla öne ve arkaya doğru titrediğini keşfetti. Araştırmaların derinleştirilmesiyle Güneş'in bazı kısımlarının bize yaklaşırken, bazı kısımlarının da bizden uzaklaştığı tespit edildi. 1970'lerde bu titreşimin, 'akustik osilasyon'la (Güneş'in içindeki ses dalgaları) meydana geldiği astrofizikçilerce açıklandı.
Güneş'in sesini hiç duydunuz mu?
Bu soruya 'evet' diyenler varsa, onlara bu sesin neye benzediğini sorunuz. Belki bu ses bir kuş sesine benziyordur!
Ses dalgaları, bilindiği gibi titreşim dalgalarıdır. Yukarı-aşağı, ileri-geri hareketlerden oluşur. ŞÃ¢ir ruhlu bilim adamlarına göre, Güneş'ten çıkan sesler, kalb atışındaki sesler gibidir. Güneş, bir kalb gibi atmaktadır. Ancak insan kalbi atarken bir kasılma ve gevşeme hareketi yaparak birkaç farklı ses çıkarır. Kalb uzmanları bu sesleri dinleyerek kalbimizin sağlıklı olup olmadığı konusunda fikir yürütürler. Kalb uzmanları nasıl bazı seslerden hareketle sağlığımız hakkında bir fikir sahibi oluyorsa, hellosismology (Güneş'in sismik titreşimlerini inceleyen bilim dalı) uzmanları da Güneş'in içindeki sesleri dinleyerek onun yapısını ve sırlarını çözmeye çalışıyorlar. Bu seslerin oluşturduğu güç ile Güneş bir bakıma gonk veya sıtmalı bir hasta gibi titreşmektedir. Burada enteresan bir hâdise karşımıza çıkmaktadır. Güneş'te milyonlarca farklı ses tespit edilmiştir. Her bir ses, farklı frekanslarda titreşir ve Güneş üzerinde farklı desenler gösterir. Güneş'i büyük bir piyanoya benzetecek olursak, piyanonun farklı tonlarda ses çıkaran 88 adet metal çubuğu vardır. Güneş'teki nota sayısı ise 10 milyondur. Yani Güneş 10 milyon tuşlu bir piyano gibi, beş dakikada bir veya daha değişik zaman aralıklarında çeşitli sesler çıkartmaktadır. Bu sesler bir harmoni içinde kalb atışları gibi Güneş'in akustik yapısını oluşturur. İşte uzmanlar, bu 10 milyon farklı sesi yorumlamakla meşguldürler. Daha enteresan olan ise, insanın bu sesleri duyamamasıdır. Çünkü çıkan seslerin titreşim frekansı, alt duyma sınırımız 20 Hz'den çok aşağıda, 1-4 milihertz arasındadır. Bu da 200 ile 1.000 saniyelik bir zaman aralığıdır, yani Güneş, yaklaşık 3 ile 16 dakika arasında bir titreşmektedir. Bu sesi duymamız imkânsızdır. Zaten işitme sınırımız uygun olsa bile, feza boşluğunda sesleri iletebilecek hava veya bir gaz tabakası olmadığından, bu sesler dünyamıza ulaşamaz. Güneş'ten çıkacak sesi 20.000 ila 40.000 kez büyütecek olursak, fısıltıdan daha az bir ses meydana gelir. Enteresan değil mi? Tepemizde her gün 10 milyon tuşlu bir piyanodan sesler çıkartılıyor, belki de bir konser veriliyor; ama biz bunların hiç farkında değiliz. Güneş gibi Samanyolu'nda bulunan 200 milyar yıldızı da buna eklersek, muazzam bir ses ortaya çıkacaktır. Bu 10 milyon tuştan çıkan ses, bir güç oluşturduğu için, bu sesin Güneş yüzeyindeki yansımaları incelenerek Güneş'in içinde ne olup bittiği hakkında detaylı bilgiler elde edilmektedir.
Güneş'teki farklı tipteki seslere; p, g ve f modları adı verilir. p basınca, g yerçekimine, f de yüzeye bağlı modlar olarak adlandırılır. Sadece 10 milyon p ve f modu vardır. Bu modların kombinasyonları kullanılarak l0 milyon farklı ses yaratılmaktadır.
10 milyon farklı tondan p moduna birkaç örnek verecek olursak; l yüzeye ait, m ise Güneş'i yatay kesen düzlem sayısıdır. Bu l ve m değerlerine Güneş'in harmonik sayıları denir. (Şekil 1)
Kur'ân'ı asrın idrakine göre yorumlayan Bediüzzaman (ra), Risale-i Nur'da, Yasin Sûresi'ndeki "veşşemsu tecri li müstekarrin leha" âyetindeki lâm harfini açıklarken, herkesin kendi hissiyatına göre bu âyetten bir şeyler anladığını söyler. Kur'an'daki her âyetin binlerce yönü olduğunu, herkesin kendi kepçesine göre bu ummandan bir şeyler aldığını anlatır. Avamdan âlime, âlimden kozmoğrafyacı bir feylesofa, oradan dikkatli bir hakîme kadar tabaka tabaka ilhâmları anlattıktan sonra, en son şÃ¢irâne bir fikir ve kalb sahibinin bu âyetten hatta bu âyetteki lâm harfinden hissettiklerini veciz bir şekilde söyle ifade eder: "Güneş nûranî bir ağaçtır. Seyyareler onun müteharrik meyveleri... Ağaçların hilâfına olarak Güneş silkinir, tâ o meyveler düşmesin. Eğer silkinmezse, düşüp dağılacaklar. Hem tahayyül edebilir ki Şems (Güneş) meczub bir ser-zâkirdir (baş zikredici). Halka-i zikrin merkezinde cezbeli bir zikreder ve ettirir. Bir risâlede şu mânâya dair söyle demiştim. Güneş bir meyvedârdır; silkinip tâ düşmesin müncezip seyyar olan yemişleri.
Eğer sükûtuyla sükûnet eylese, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları." (Sözler, Lemeat)
Modern bilimin 1960'lı yıllarda keşfetmeye başladığı Güneş titremesini Bediüzzaman'ın çok daha önce söylemesi enteresandır. Hattâ Bediüzzaman daha da ileri giderek, bu hâdisenin hikmetini söyler. Bu titreme Güneş'in etrafındaki gezegenleri tutması, yani çekim kanunu için elzemdir. Onun için Güneş titremektedir. Bilim dünyası işin iç yüzünü araştırmaya daha yeni yeni başlamıştır. Kim bilir İmam-ı Rabbani'den, Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya, ondan da Uluğ Beye ilim adamları bakımından zengin tarihimizi araştırdığımızda daha nice gerçekle yüz yüze geleceğiz.
Orta Çağ Avrupa'sının Dünya'nın tepsi şeklinde olduğunu zannettiği dönemlerde, İslâm âlimleri, astronomi ile ilgili birçok eser vermişlerdir. Maalesef, Rönesans'a ışık tutan bu ilim adamlarımızdan ve onların kitaplarından çok az şey bilmekteyiz. Batı'yı peşinden sürükleyen İbni Sinalar, İbnu'n- Nefisler, Zerkaliler, Ali Kuşçular, Nasiruddin Tûsiler, Harizmiler araştırma âşığı ilim adamlarını beklemektedir. Seyyid Kutub'un dediği gibi, insan uzaya serpilmiş, bu engin uzay deryasında yüzen ve kocaman kütleleri bu engin uzayda bir hiç olan şu sayısız yıldız ve gezegenleri seyre durunca o kadar küçülüyor ki...
alıntı
Güneş'in sesini hiç duydunuz mu?
Bu soruya 'evet' diyenler varsa, onlara bu sesin neye benzediğini sorunuz. Belki bu ses bir kuş sesine benziyordur!
Ses dalgaları, bilindiği gibi titreşim dalgalarıdır. Yukarı-aşağı, ileri-geri hareketlerden oluşur. ŞÃ¢ir ruhlu bilim adamlarına göre, Güneş'ten çıkan sesler, kalb atışındaki sesler gibidir. Güneş, bir kalb gibi atmaktadır. Ancak insan kalbi atarken bir kasılma ve gevşeme hareketi yaparak birkaç farklı ses çıkarır. Kalb uzmanları bu sesleri dinleyerek kalbimizin sağlıklı olup olmadığı konusunda fikir yürütürler. Kalb uzmanları nasıl bazı seslerden hareketle sağlığımız hakkında bir fikir sahibi oluyorsa, hellosismology (Güneş'in sismik titreşimlerini inceleyen bilim dalı) uzmanları da Güneş'in içindeki sesleri dinleyerek onun yapısını ve sırlarını çözmeye çalışıyorlar. Bu seslerin oluşturduğu güç ile Güneş bir bakıma gonk veya sıtmalı bir hasta gibi titreşmektedir. Burada enteresan bir hâdise karşımıza çıkmaktadır. Güneş'te milyonlarca farklı ses tespit edilmiştir. Her bir ses, farklı frekanslarda titreşir ve Güneş üzerinde farklı desenler gösterir. Güneş'i büyük bir piyanoya benzetecek olursak, piyanonun farklı tonlarda ses çıkaran 88 adet metal çubuğu vardır. Güneş'teki nota sayısı ise 10 milyondur. Yani Güneş 10 milyon tuşlu bir piyano gibi, beş dakikada bir veya daha değişik zaman aralıklarında çeşitli sesler çıkartmaktadır. Bu sesler bir harmoni içinde kalb atışları gibi Güneş'in akustik yapısını oluşturur. İşte uzmanlar, bu 10 milyon farklı sesi yorumlamakla meşguldürler. Daha enteresan olan ise, insanın bu sesleri duyamamasıdır. Çünkü çıkan seslerin titreşim frekansı, alt duyma sınırımız 20 Hz'den çok aşağıda, 1-4 milihertz arasındadır. Bu da 200 ile 1.000 saniyelik bir zaman aralığıdır, yani Güneş, yaklaşık 3 ile 16 dakika arasında bir titreşmektedir. Bu sesi duymamız imkânsızdır. Zaten işitme sınırımız uygun olsa bile, feza boşluğunda sesleri iletebilecek hava veya bir gaz tabakası olmadığından, bu sesler dünyamıza ulaşamaz. Güneş'ten çıkacak sesi 20.000 ila 40.000 kez büyütecek olursak, fısıltıdan daha az bir ses meydana gelir. Enteresan değil mi? Tepemizde her gün 10 milyon tuşlu bir piyanodan sesler çıkartılıyor, belki de bir konser veriliyor; ama biz bunların hiç farkında değiliz. Güneş gibi Samanyolu'nda bulunan 200 milyar yıldızı da buna eklersek, muazzam bir ses ortaya çıkacaktır. Bu 10 milyon tuştan çıkan ses, bir güç oluşturduğu için, bu sesin Güneş yüzeyindeki yansımaları incelenerek Güneş'in içinde ne olup bittiği hakkında detaylı bilgiler elde edilmektedir.
Güneş'teki farklı tipteki seslere; p, g ve f modları adı verilir. p basınca, g yerçekimine, f de yüzeye bağlı modlar olarak adlandırılır. Sadece 10 milyon p ve f modu vardır. Bu modların kombinasyonları kullanılarak l0 milyon farklı ses yaratılmaktadır.
10 milyon farklı tondan p moduna birkaç örnek verecek olursak; l yüzeye ait, m ise Güneş'i yatay kesen düzlem sayısıdır. Bu l ve m değerlerine Güneş'in harmonik sayıları denir. (Şekil 1)
Kur'ân'ı asrın idrakine göre yorumlayan Bediüzzaman (ra), Risale-i Nur'da, Yasin Sûresi'ndeki "veşşemsu tecri li müstekarrin leha" âyetindeki lâm harfini açıklarken, herkesin kendi hissiyatına göre bu âyetten bir şeyler anladığını söyler. Kur'an'daki her âyetin binlerce yönü olduğunu, herkesin kendi kepçesine göre bu ummandan bir şeyler aldığını anlatır. Avamdan âlime, âlimden kozmoğrafyacı bir feylesofa, oradan dikkatli bir hakîme kadar tabaka tabaka ilhâmları anlattıktan sonra, en son şÃ¢irâne bir fikir ve kalb sahibinin bu âyetten hatta bu âyetteki lâm harfinden hissettiklerini veciz bir şekilde söyle ifade eder: "Güneş nûranî bir ağaçtır. Seyyareler onun müteharrik meyveleri... Ağaçların hilâfına olarak Güneş silkinir, tâ o meyveler düşmesin. Eğer silkinmezse, düşüp dağılacaklar. Hem tahayyül edebilir ki Şems (Güneş) meczub bir ser-zâkirdir (baş zikredici). Halka-i zikrin merkezinde cezbeli bir zikreder ve ettirir. Bir risâlede şu mânâya dair söyle demiştim. Güneş bir meyvedârdır; silkinip tâ düşmesin müncezip seyyar olan yemişleri.
Eğer sükûtuyla sükûnet eylese, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları." (Sözler, Lemeat)
Modern bilimin 1960'lı yıllarda keşfetmeye başladığı Güneş titremesini Bediüzzaman'ın çok daha önce söylemesi enteresandır. Hattâ Bediüzzaman daha da ileri giderek, bu hâdisenin hikmetini söyler. Bu titreme Güneş'in etrafındaki gezegenleri tutması, yani çekim kanunu için elzemdir. Onun için Güneş titremektedir. Bilim dünyası işin iç yüzünü araştırmaya daha yeni yeni başlamıştır. Kim bilir İmam-ı Rabbani'den, Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya, ondan da Uluğ Beye ilim adamları bakımından zengin tarihimizi araştırdığımızda daha nice gerçekle yüz yüze geleceğiz.
Orta Çağ Avrupa'sının Dünya'nın tepsi şeklinde olduğunu zannettiği dönemlerde, İslâm âlimleri, astronomi ile ilgili birçok eser vermişlerdir. Maalesef, Rönesans'a ışık tutan bu ilim adamlarımızdan ve onların kitaplarından çok az şey bilmekteyiz. Batı'yı peşinden sürükleyen İbni Sinalar, İbnu'n- Nefisler, Zerkaliler, Ali Kuşçular, Nasiruddin Tûsiler, Harizmiler araştırma âşığı ilim adamlarını beklemektedir. Seyyid Kutub'un dediği gibi, insan uzaya serpilmiş, bu engin uzay deryasında yüzen ve kocaman kütleleri bu engin uzayda bir hiç olan şu sayısız yıldız ve gezegenleri seyre durunca o kadar küçülüyor ki...
alıntı