02-17-2007, Saat: 04:50 PM
Yeryüzünün yaratılış,yaşamın var oluş sebebidir SEVGI.
Yaratıcı; insani sevgiyle yaratmıştır.Tüm yarattıklarını da sevgiyle yarattığı insanin emrine vakfetmiştir.
Varlığını,yaşamını kendisine borçlu olan insandan da karşılığında en çok kendisini sevmesini dilemiş,istemiştir. Kendisini sevmeyi meleklerde olduğu gibi seçimsiz mümkün kılma kudretine sahipken, insanı önemsemesinden,sevgisinden dolayı irade verip özgür bırakmıştır.
Sevgi ispat ister.Rabbimiz ispatlamış.Önemsediği, sevdiği insanın hayatını idame ettirebilmesi için, her şeyi düşünmüş.Hava,su,güneş,toprak…O kadar sevmiş ki ,kendi ruhundan üflemiş, can vermiş. Cismini” en güzel surette” yaratmış.
Tüm ihtiyaçları olan unsurları doğar doğmaz kullanımına sunmuş. Ruhunun ihtiyacı olan tüm güzellikleri doğumuyla birlikte emrine amade kıldığı gibi en güçsüz anında gönüllü,severek,tüm ihtiyaçlarını karşılayacak, koruyup-kollayacak “Anne” adlı bir meleğin kollarına teslim etmiş.
Severek ,isteyerek onun tüm ekonomik ihtiyaçlarını karşılayıp,gerektiğinde kendi canını geri plana alıp, tehlikelere karşı kol kanat geren “baba” gibi bir koruyucu vermiş.
Erginlik yaşında ruhi ve fıtri ihtiyaçlarını giderecek,neslinin devamını sağlayacak,yüreğini muhabbetle,huzurla dolduracak “sevgili” yaratmış.
Yaratıcı’nın sevgisinin ahretteki adı ise “cennet” olmuş.Kendisini sevenlerin sevgisini yaşantısıyla ispatlayanların ahret ödülü. Peki bu ispat nasıl olmalı? Sadece Anadolu tabiriyle“kuru-kuru gadan alam” demekle iş bitermi? Yada pazarlıklı bir sevgimi? “Allah’ım! Benim şu,şu ihtiyaç ve isteklerimi verirsen seni severim(!)” mantık(sızlığ) ı mı?
İnsanın Allah’a sevgisinin ispatı, en değerli,hayati organı (et parçası olan kalp değil) yüreğinde baş köşeyi başka hiç kimseyi O’nun sevgisine eş tutmadan tahsis edebilmesidir.Tatlı canını hiç düşünmeden Canan’ının yoluna feda edebilmektir.
İbrahim misali çok sevdiğini,En Sevgili’ye kurban etmek için yüz üstü yatırabilme kararlılığını,ateşe hiç düşünmeden atlayabilme yürekliliğini sergileyebilmektir.
Habib’inin “Bir elime ayı, bir elime güneşi verseler de yinede davamdan vaz geçmem” deyip dimdik ayakta durabilmektir.
Sevginin insan insana boyutuna baktığımızda; yine pazarlıksız olmalıdır sevgi. “ Ben seni severim ama………”?????? Benim gibi düşünürsen,benim sevdiklerimi seversen,benim dediklerimi yaparsan!!!!!
Yaratan’ın yarattığı fıtrata aykırı yasamayan tüm insanları “amasız” sevebilmektir gerçek SEVGİ.
Dostu,sevgiliyi kendi kalıplarımıza sokmaya çalışıp, “sen bu çerçeveye uymuyorsun, o halde ya benim istediğim gibi ol, yada ben seni sevmem” bencilliğini yenebilmektir SEVGİ.
En ufak bir kusurunda, hatasında,kendimizi dev aynasında görüp, seyredip onların kusurlarıyla da güzel olduğunu fark etmemekte ısrarcı olmamanın adıdır SEVGİ.
İsteklerimiz doğrultusunda hareket edip, düşünecek insan imal eden fabrikalar olmadığına göre; Olsaydı da bunların kimlik, kişilik sahibi duyguyu, sevgiyi,yaşamı paylaştığımız, canımız, cananımız INSAN lar olmayacağını, birer ROBOT mesabesinde olacaklarını idrak edip,
Sevip, yarattıklarını sevelim, Yaratan’dan ötürü.
Yaratıcı; insani sevgiyle yaratmıştır.Tüm yarattıklarını da sevgiyle yarattığı insanin emrine vakfetmiştir.
Varlığını,yaşamını kendisine borçlu olan insandan da karşılığında en çok kendisini sevmesini dilemiş,istemiştir. Kendisini sevmeyi meleklerde olduğu gibi seçimsiz mümkün kılma kudretine sahipken, insanı önemsemesinden,sevgisinden dolayı irade verip özgür bırakmıştır.
Sevgi ispat ister.Rabbimiz ispatlamış.Önemsediği, sevdiği insanın hayatını idame ettirebilmesi için, her şeyi düşünmüş.Hava,su,güneş,toprak…O kadar sevmiş ki ,kendi ruhundan üflemiş, can vermiş. Cismini” en güzel surette” yaratmış.
Tüm ihtiyaçları olan unsurları doğar doğmaz kullanımına sunmuş. Ruhunun ihtiyacı olan tüm güzellikleri doğumuyla birlikte emrine amade kıldığı gibi en güçsüz anında gönüllü,severek,tüm ihtiyaçlarını karşılayacak, koruyup-kollayacak “Anne” adlı bir meleğin kollarına teslim etmiş.
Severek ,isteyerek onun tüm ekonomik ihtiyaçlarını karşılayıp,gerektiğinde kendi canını geri plana alıp, tehlikelere karşı kol kanat geren “baba” gibi bir koruyucu vermiş.
Erginlik yaşında ruhi ve fıtri ihtiyaçlarını giderecek,neslinin devamını sağlayacak,yüreğini muhabbetle,huzurla dolduracak “sevgili” yaratmış.
Yaratıcı’nın sevgisinin ahretteki adı ise “cennet” olmuş.Kendisini sevenlerin sevgisini yaşantısıyla ispatlayanların ahret ödülü. Peki bu ispat nasıl olmalı? Sadece Anadolu tabiriyle“kuru-kuru gadan alam” demekle iş bitermi? Yada pazarlıklı bir sevgimi? “Allah’ım! Benim şu,şu ihtiyaç ve isteklerimi verirsen seni severim(!)” mantık(sızlığ) ı mı?
İnsanın Allah’a sevgisinin ispatı, en değerli,hayati organı (et parçası olan kalp değil) yüreğinde baş köşeyi başka hiç kimseyi O’nun sevgisine eş tutmadan tahsis edebilmesidir.Tatlı canını hiç düşünmeden Canan’ının yoluna feda edebilmektir.
İbrahim misali çok sevdiğini,En Sevgili’ye kurban etmek için yüz üstü yatırabilme kararlılığını,ateşe hiç düşünmeden atlayabilme yürekliliğini sergileyebilmektir.
Habib’inin “Bir elime ayı, bir elime güneşi verseler de yinede davamdan vaz geçmem” deyip dimdik ayakta durabilmektir.
Sevginin insan insana boyutuna baktığımızda; yine pazarlıksız olmalıdır sevgi. “ Ben seni severim ama………”?????? Benim gibi düşünürsen,benim sevdiklerimi seversen,benim dediklerimi yaparsan!!!!!
Yaratan’ın yarattığı fıtrata aykırı yasamayan tüm insanları “amasız” sevebilmektir gerçek SEVGİ.
Dostu,sevgiliyi kendi kalıplarımıza sokmaya çalışıp, “sen bu çerçeveye uymuyorsun, o halde ya benim istediğim gibi ol, yada ben seni sevmem” bencilliğini yenebilmektir SEVGİ.
En ufak bir kusurunda, hatasında,kendimizi dev aynasında görüp, seyredip onların kusurlarıyla da güzel olduğunu fark etmemekte ısrarcı olmamanın adıdır SEVGİ.
İsteklerimiz doğrultusunda hareket edip, düşünecek insan imal eden fabrikalar olmadığına göre; Olsaydı da bunların kimlik, kişilik sahibi duyguyu, sevgiyi,yaşamı paylaştığımız, canımız, cananımız INSAN lar olmayacağını, birer ROBOT mesabesinde olacaklarını idrak edip,
Sevip, yarattıklarını sevelim, Yaratan’dan ötürü.