02-25-2007, Saat: 07:24 PM
Mavi düş tarlamda açan beyaz çimenlerde gezinirken , siz sadece bakarsınız bana. Küçük bir can çarpar karşınızda ve hep şunu dersiniz kendinize ya da bizi gösterenlere ;- merak etme O’nlar üşümez….
Bilemezsiniz pencerenizin önünden size bakarken üşüyen bir yanım olduğunu. Dünyaya sahipmiş gibi gezinirken aslında yaslanacak bir dal ararım yorgun düşlerime. Bakmayın kalabalıklarda süzülüşüme, içinizde ki çocuk gibi kırılgan , ürkek ve yalnızım.
Kış kelebeğiyim, beyazlıklar arasında küçük hayat kırıntılarımı toplarken. Sessizce şarkımı söylerim.. siz neşeden zannedersiniz, oysa ki açlığımı kusarım. Kaç kişi döker ki o bereket kırıntılarını bizi düşünerek beyaz örtüye. Elinizden düşen bir lokma ekmektir bazan yaşam ya da beğenmeyip bir kenara bıraktığınız can’simidimdir.
Tekbaşıma’lık sıksa da canımı, acıtsa da geceler uykusuzluğumu değiştiremeyeceğim kaderdir yalnızlık. Birkaç arkadaş vardır belki etrafımda gezinirken ama tutamazlar, uzanamazlar boş ellerime. En güzel tüylerini, renklerini ,seslerini bağışlasalarda , önümde ki tablo hep aynı karartı ve aynı sukunet.
Sizden özgür göründüğümü biliyorum, sizin bilmediğinizse özgürlüğe tutsak olduğum. Çünkü başka şans tanımıyor hayat bana. Sadece uçuyorum ve yaşamak için tesadüfleri birbirine bağlayıp, şans yumağımı sarıyorum. Hani ileride bir yuva kurarsam ucunu bulayım diye geçmişimin ..
ve sonra yükseklerde olmak zorunda olduğu için canpazarım uzaklarda bir dal buluyorum. Soğuk ve sert.. yuvamı kuruyorum, yeni canlar getiriyorum sessiz dünyanıza…Aslında onlarıda terkediyorum benim kaderime, size güzel şarkılar gibi geliyor sesleri, doğada bulunmam gerektiği için mi bilmem , pencerenizi, dallarınızı, maviliklerinizi süslemeye devam ediyorum.
İsyan etmeyin halinize… Siz istediğiniz zaman yürür, istediğinizde koşar, yüzer ,uçar durursunuz. Bizse sadece uçarız, yoruluncada seker dururuz küçük ayaklarımızla.
Mevsimsizce geçer kısa ömrümüz.
Yükseklerde başlayan hayatım, düşen bir bedende son bulur.
Ve karışır gider toprağa bir avuç bedenim, küçük ve yalnız serçe yüreğim.
Bilemezsiniz pencerenizin önünden size bakarken üşüyen bir yanım olduğunu. Dünyaya sahipmiş gibi gezinirken aslında yaslanacak bir dal ararım yorgun düşlerime. Bakmayın kalabalıklarda süzülüşüme, içinizde ki çocuk gibi kırılgan , ürkek ve yalnızım.
Kış kelebeğiyim, beyazlıklar arasında küçük hayat kırıntılarımı toplarken. Sessizce şarkımı söylerim.. siz neşeden zannedersiniz, oysa ki açlığımı kusarım. Kaç kişi döker ki o bereket kırıntılarını bizi düşünerek beyaz örtüye. Elinizden düşen bir lokma ekmektir bazan yaşam ya da beğenmeyip bir kenara bıraktığınız can’simidimdir.
Tekbaşıma’lık sıksa da canımı, acıtsa da geceler uykusuzluğumu değiştiremeyeceğim kaderdir yalnızlık. Birkaç arkadaş vardır belki etrafımda gezinirken ama tutamazlar, uzanamazlar boş ellerime. En güzel tüylerini, renklerini ,seslerini bağışlasalarda , önümde ki tablo hep aynı karartı ve aynı sukunet.
Sizden özgür göründüğümü biliyorum, sizin bilmediğinizse özgürlüğe tutsak olduğum. Çünkü başka şans tanımıyor hayat bana. Sadece uçuyorum ve yaşamak için tesadüfleri birbirine bağlayıp, şans yumağımı sarıyorum. Hani ileride bir yuva kurarsam ucunu bulayım diye geçmişimin ..
ve sonra yükseklerde olmak zorunda olduğu için canpazarım uzaklarda bir dal buluyorum. Soğuk ve sert.. yuvamı kuruyorum, yeni canlar getiriyorum sessiz dünyanıza…Aslında onlarıda terkediyorum benim kaderime, size güzel şarkılar gibi geliyor sesleri, doğada bulunmam gerektiği için mi bilmem , pencerenizi, dallarınızı, maviliklerinizi süslemeye devam ediyorum.
İsyan etmeyin halinize… Siz istediğiniz zaman yürür, istediğinizde koşar, yüzer ,uçar durursunuz. Bizse sadece uçarız, yoruluncada seker dururuz küçük ayaklarımızla.
Mevsimsizce geçer kısa ömrümüz.
Yükseklerde başlayan hayatım, düşen bir bedende son bulur.
Ve karışır gider toprağa bir avuç bedenim, küçük ve yalnız serçe yüreğim.