03-20-2007, Saat: 04:59 PM
Kes sesini yüreğim,sus,sus işte...
Karanlıklar,öksüzlükler duyamaz seni...
Onlara hitap edemez artık cümlelerin...
kes sesini!...
Matemlere,yaslara,onulmaz acılara gömülü bu omuzlar taşıyamaz senin tek bir heceni!...
kes sesini!...
"Anı"denilen geçmiş vakitlerine mahkum şimdi,kendi kendini yiyip bitiren biri şimdi,sahiplenen bu omuzları...
Kendi kendine "sus"demekten usanan bir canlı "cansız" şimdi...
yorma daha fazla bu mahkumu,
kes sesini!...
Gözyaşından başka ıslaklık görmemiş gözleri,titremekte elleri,üşüyor dayanılmazlıkların girdabına tutulmuşluğun soğukluğunda,karanlıklara mahkum gibi...
Aydınlanmayacak gibi,soğuk bir duvara çarpmış,sendelemiş,bir daha kapıyı bulamayacak gibi şimdi...
sadece mahkum...
işit bunun sözlerini,tut istediklerini,kes sesini!
Sus işte,sus...
Sus ki kabuslara esir olmayayım henüz kendi esaretimden kurtulamamışken!..
Kuyulara atmayayım,alışılmadıkların eline bırakmayayım ruhumu,sendelerim..
kes sesini!...
Çöl gibi ya da hayır,hayır,kutup gibi,buz gibidir o yerler.
Karanlıktır,korkarım.Ruhum istemez,kaçıverir...
O yerler ki birer seraptır aslında vahalarda belirmiş olan.
Cezbetmesin oralar seni,aldanma seraplara.
kes sesini!...
"Ben gidiyorum,ondayım,susturamazsın beni..asıl sen kes sesini!..."
Kendimle savaş verdirme bana,sus demekten bezdirdin beni,alıp kaçacağım seni..
yorma beni!..
kes sesini!...
"Boşa uğraşma,biliyorsun...
Gelemem,ondayım,hep kalacağım...
Sen gelmeyeceksin belki,ama ben,hep ondayım...
Beni salıverirken onun yüreğiyle sevişmek için,düşünmüştün her bir şeyi...
gelmesen de gittim..."
Sen benimsin yürek,terk etmemelisin beni.
Gitmemelisin.
Dur!
Tamam konuş ama,dön bana.
Ben senin sahibinim.
gell!...
"Hayır,yürek kendini taşıyan bedene ait değildir.
Beni özgür bıraktın,gittim.
Bir daha gelmeyeceğimi bilmeliydin,emanet değildim,sen beni sonsuza dek vermiştin,bir an bile düşünmedin...
Şimdi tekrar çağıramazsın beni,nafile!...
Gelemem,ondayım dedim..."
Düşüncelerimde,köşede bucakta kalıvermiş,saklanmış bir giz olarak kal...
Ben bile bilmeyeyim o gizi,unutmuş olayım mesela...
Özgürlüğümü aldın elimden,aşkın albenisine kapıldın,gittin...
Sızlatma içimi...
Ey kalp!
Susmuyorsun...
Durmadan bağırıyor,çığlık çığlığa kalıveriyorsun ansızlıklarda... Düşünemiyorum,susturuyorsun beni dahi...
Sesleniyor,bağırıp çağırıyor,haykırıyor,istiyorsun!!...
"Evet,susmuyorum,haykırışlarım artacak...
Sen var olduğun sürece -belki daha sonra bile- sürecek bu haykırışlarım...
İstediğim tek o idi,ondayım...
Artık gelmeyeceğim,milyon kere söyledim bunu sana,usanmadan yine söylerim,söyleyeceğim:GELMEYECEÄžİM!..."
Bana söz bırakmadın,susturdun yine,bak!..
Peki,git o halde...
Özgürlüğümü,özgürlüğüne kat!...
Azad oldun büyük bir coşkunlukla...
Git,onda kaybol...
Yokol aşk bahçelerinde,sevda kokusunu almışsın bir kere...
Peki,azad edildin...
Kazı o narin tırnaklarınla aşkını,kazı taşlara,kayalara...
Ölesiye kazı sevdanı...
Haykırmanı kesme...
Peki susma!.
Karanlıklar,öksüzlükler duyamaz seni...
Onlara hitap edemez artık cümlelerin...
kes sesini!...
Matemlere,yaslara,onulmaz acılara gömülü bu omuzlar taşıyamaz senin tek bir heceni!...
kes sesini!...
"Anı"denilen geçmiş vakitlerine mahkum şimdi,kendi kendini yiyip bitiren biri şimdi,sahiplenen bu omuzları...
Kendi kendine "sus"demekten usanan bir canlı "cansız" şimdi...
yorma daha fazla bu mahkumu,
kes sesini!...
Gözyaşından başka ıslaklık görmemiş gözleri,titremekte elleri,üşüyor dayanılmazlıkların girdabına tutulmuşluğun soğukluğunda,karanlıklara mahkum gibi...
Aydınlanmayacak gibi,soğuk bir duvara çarpmış,sendelemiş,bir daha kapıyı bulamayacak gibi şimdi...
sadece mahkum...
işit bunun sözlerini,tut istediklerini,kes sesini!
Sus işte,sus...
Sus ki kabuslara esir olmayayım henüz kendi esaretimden kurtulamamışken!..
Kuyulara atmayayım,alışılmadıkların eline bırakmayayım ruhumu,sendelerim..
kes sesini!...
Çöl gibi ya da hayır,hayır,kutup gibi,buz gibidir o yerler.
Karanlıktır,korkarım.Ruhum istemez,kaçıverir...
O yerler ki birer seraptır aslında vahalarda belirmiş olan.
Cezbetmesin oralar seni,aldanma seraplara.
kes sesini!...
"Ben gidiyorum,ondayım,susturamazsın beni..asıl sen kes sesini!..."
Kendimle savaş verdirme bana,sus demekten bezdirdin beni,alıp kaçacağım seni..
yorma beni!..
kes sesini!...
"Boşa uğraşma,biliyorsun...
Gelemem,ondayım,hep kalacağım...
Sen gelmeyeceksin belki,ama ben,hep ondayım...
Beni salıverirken onun yüreğiyle sevişmek için,düşünmüştün her bir şeyi...
gelmesen de gittim..."
Sen benimsin yürek,terk etmemelisin beni.
Gitmemelisin.
Dur!
Tamam konuş ama,dön bana.
Ben senin sahibinim.
gell!...
"Hayır,yürek kendini taşıyan bedene ait değildir.
Beni özgür bıraktın,gittim.
Bir daha gelmeyeceğimi bilmeliydin,emanet değildim,sen beni sonsuza dek vermiştin,bir an bile düşünmedin...
Şimdi tekrar çağıramazsın beni,nafile!...
Gelemem,ondayım dedim..."
Düşüncelerimde,köşede bucakta kalıvermiş,saklanmış bir giz olarak kal...
Ben bile bilmeyeyim o gizi,unutmuş olayım mesela...
Özgürlüğümü aldın elimden,aşkın albenisine kapıldın,gittin...
Sızlatma içimi...
Ey kalp!
Susmuyorsun...
Durmadan bağırıyor,çığlık çığlığa kalıveriyorsun ansızlıklarda... Düşünemiyorum,susturuyorsun beni dahi...
Sesleniyor,bağırıp çağırıyor,haykırıyor,istiyorsun!!...
"Evet,susmuyorum,haykırışlarım artacak...
Sen var olduğun sürece -belki daha sonra bile- sürecek bu haykırışlarım...
İstediğim tek o idi,ondayım...
Artık gelmeyeceğim,milyon kere söyledim bunu sana,usanmadan yine söylerim,söyleyeceğim:GELMEYECEÄžİM!..."
Bana söz bırakmadın,susturdun yine,bak!..
Peki,git o halde...
Özgürlüğümü,özgürlüğüne kat!...
Azad oldun büyük bir coşkunlukla...
Git,onda kaybol...
Yokol aşk bahçelerinde,sevda kokusunu almışsın bir kere...
Peki,azad edildin...
Kazı o narin tırnaklarınla aşkını,kazı taşlara,kayalara...
Ölesiye kazı sevdanı...
Haykırmanı kesme...
Peki susma!.