:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Batı Edebiyatı..
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
YUNAN EDEBİYATI
Coğrafi sınırları Batı Anadolu, Ege adaları ve bugünkü Yunanistan olarak belirlenebilecek Eski Yunan Edebiyatı, MÖ 9. yy’dan MS 2. yy’a kadar dünya ede-biyatının ilk aşamasını oluşturur.
Sanatçının “akıl yoluyla güzellikler yaratma”, bu dönem edebiyatının dayandığı temel ilkedir.
Yunan edebiyatında özellikle epik şiir (destan), didaktik şiir, pastoral şiir ( kır şiiri ),tragedya, komedya, fabl ( masal ), tarih, biyografya, söylev felsefe türlerinde eserler verilmiştir.
1. DÖNEM : ( MÖ 9. ve 8. yüzyıllar )
DESTAN ÇAÄžI
Bu dönemde yetişen Homeros ( MÖ 9. yüzyıl ), Yunan edebiyatının olduğu kadar bütün dünya edebiyatlarının da en eski ve en büyük destan şairidir.
HOMEROS ( MÖ 9. yüzyıl ): (DESTAN)
İLYADA, ODEYSSEİA
İlyada, MÖ 1200civarında Yunanlılarla Troyalılar ( Truvalılar ) arasında olduğu bilinen savaşa dairdir. Savaşın çıkış nedeni, Truva’ya gidiş ve çarpışmalar hakkındadır.
Homeros, bu iki destanı halk arasından derleyip kendi hayal gücüyle besleyerek düzenleyip yazmıştır. ( Bazı kaynaklar, günümüzde bilinen metnin, daha sonra, (6. yüzyılda) bir şairler kurulu tarafından halk arasından derlenip, Homer’in metnine uygun olarak yeniden yazıldığını belirtir.
HESİODOS ( MÖ 8. yüzyıl ): (DESTAN)
COSMOS, TANRILARIN YARATILIŞI,
2. DÖNEM : ( MÖ 7. ve 6. yüzyıllar )
ARKAİK ÇAÄž
Bu dönemde özellikle lirik şiir ve fabl türleri gelişmiştir.
ALKAİOS ( MÖ 7. yy ) : LİRİK ŞİİR
SAPPHO ( MÖ 7. ve 6. yy ) : İlk Yunan kadın şairidir. Lirik aşk şiirleri yazmıştır.
ANAKREON ( 6. YY ) : LİRİK ŞİİR
AİSOPOS ( MÖ 6. yy ) : Manzum hayvan masallarının
( FABL ) dünyadaki ilk ustası olara bilinir.
3. DÖNEM : ( MÖ 5. ve 4. yy )
KLÂSİK ÇAÄž
AİSKHYLOS ( MÖ 5. yy ) : TRAGEDYA
AGEMEMNON, ZİNCİRE VURULMUŞ PROMETEUS …
SOPHOKLES ( MÖ 5. yy ) : TRAGEDYA
KRAL OİDİPUS, ANTİGONE, ELEKTRA…
EURİPİDES ( MÖ 5. YY ) : TRAGEDYA
ANDROMAKHE, HİPPOLYTOS, İPHİGENİA AULİS’TE
HEREDOTOS ( MÖ 5. yy ) : TARİH
THUKYDİDES ( MÖ 5. yy ) : TARİH
KSENOPHON ( MÖ 4. yy ) : TARİH
DEMOSTHANES ( MÖ 4. yy ) : SÖYLEV
SOKRATES ( MÖ 5. yy ) : Akılcı felsefenin kurucusudur.
PLATON/EFLATUN ( MÖ 5.VE 4. yy) : Sokrates’in öğrencisidir. “DEVLET” adını verdiği didiktik eserinde hocası Sokrates’in düşüncelerine de yer vererek devlet ve toplum, toplum yönetimi, ruh, ölümsüzlük, bilgi teorileri gibi konuları işler. Ayrıca KANUNLAR adlı eseri de vardır.
ARİSTOTELES ( MÖ 4. yy ) : Eflatun’dan da dersler alan Aristoteles, felsefe tarihinin kurucusu sayılır.
4.DÖNEM : ( MÖ 3. ve 2. yy )
İSKENDERİYE ÇAÄžI
İskender’in ölümünden sonra İskenderiye bir kültür merkezi haline gelmiş, büyük kitaplıklar kurulmuş, en ünlü bilgin ve sanatçılar davet edilmiştir. Bu dönemde özellikle filoloji gelişmiştir.
5. DÖNEM : ( MÖ 2. yy – MS 2. yy )
YUNAN – LÂTİN ÇAÄžI
Bu dönem Yunan edebiyatının gerileme dönemidir.
LÂTİN EDEBİYATI
MÖ 2. yy’ın ortalarına doğru Yunanistan Romalıların siyasal egemenliği altına girince Lâtin Edebiyatı’nın ilk ürünleri Yunan Edebiyatı’nın etkisi altında oluşmuştur. Lâtin yazarları, eserlerini Yunanlı yazarları örnek alarak oluşturmuşlardır.

Ancak Lâtin yazarlar Yunan yazarlar kadar özgür olamamışlar, bu nedenle mesela komedyalarında yergiden, alaydan çok; karmaşık olaylara entrik öğelere ağırlık vermiştir. Latin Edebiyatında önemli sanatçılar şunlardır :
PLAUTUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ
ÇÖMLEKLER
TERENTİUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ
KAYNANALAR
CATO ( MÖ 3.yy-2yy ) : SÖYLEV
HORATİUS ( MÖ 1. yy ) : LİRİK ve DİDAKTİK ŞİİR
ODLAR, EPODLAR, YERGİLER
LUCRETİUS ( MÖ 1. yy ) : LİRİK VE DİDAKTİK ŞİİR
OVİDİUS ( MÖ 1. yy-MS 1.yy ) : LİRİK ŞİİR
DEÄžİŞMELER
ENNİUS ( MÖ 2. yy ) : TRAGEDYA
VERGİLİUS ( MÖ 1.yy ) : PASTORAL, LİRİK, DİDAKTİK ŞİİR
AENEİS, ÇOBAN ŞİİRLERİ, ÇİFTÇİLİK ŞİİRLERİ
CİCERO ( MÖ 1. yy ) : SÖYLEV
SENECA ( MÖ 1. yy-MS 1. yy ) : FELSEFE, TRAGEDYA, MEKTUP, DİYALOG…
TACİTİUS ( MS 1. yy ) : TARİH
ORTAÇAÄž DÖNEMİ
Siyasal tarihçiler Batı Roma İmparatorluğunun yıkılışın-dan ( 476 ) Osmanlıların İstanbul’u fethine kadar yakla-şık bin yıllık süreyi insan düşüncesinin gelişimi açısından “k a r a n l ı k y ı l l a r “ olarak belirlerler. Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçilen bu dönemde din, dü-şüncenin önünde büyük bir engel olmuştur.
Bu dönemde Hıristiyanlık (kilise) akla ve güzelliğe önem veren, tanrılarla insanları ç içe yaşatan ve mitolojiyle süslü Eski Yunan ve Lâtin Edebiyatı’nın devamına engel olmuştur. Ortaçağ’da Kilise’nin, din adamlarının ve din kitaplarının bilgi ve düşünceleri egemen olmuştur.
Ortaçağ boyunca Avrupa’nın toplumsa l yapısı da önemli ölçüde değişmiş, güçlü imparatorluklar yıkılmış, toplumsal sınıflar arasında ayrılıkların arttığı feodaliteler ( derebeylikler ) kurulmuştur. Topraklar soyluların ve kilisesin malı olmuştur. Böyle bir ortamda sanatçılar da feodal beylerin koruması ya da kilisesin baskısı altında “öteki dünya” düşüncesini işlemişlerdir.
Ortaçağ boyunca işlenen konulardan biri de kahramanlık ve şövalyelik destanları olmuştur. Dilden dile dolaşan bu destanlar, 12. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Olayları birbirine benzemesine karşın İskandinavların, Keltlerin, Slavların, Saksonların bu destanlardan farklı şarkıları doğmuştur. Finlilerin Kalavela, Gallilerin Olwen, Mobinogion, Angola Saksonların BeoWulf gibi kahramanlık destanları hep bu yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Almanların Nibelungen destanı da kahramanlık destanlarıyla şövalyelik destan-ları arasında bir geçiştir. Fransızların Chanson de Roland ve İspanyolların Cid’i bu dönemin iki önemli şövalyelik destanıdır.
Yaşamıyla Ortaçağ’ın; ama eserleriyle Rönesans’a giden yolun açıcısı olan Dante ( 1265-1320 ) , en önemli İtalyan şairdir. Eserlerinde evrensel bir konuyu, “aşk ve sevgi “ yi işlemiştir. Üç bölümden oluşan (Cehennem – Araf – Cennet) dinsel destanı İlahi Komedya – Tanrısal Komedya dünya edebiyatının temel yapıtlarındandır.
HÜMANİZM
14. yüzyıl’a doğru Ortaçağ’ın kabuğu kırılmaya başlan-dı. İtalya’da aydın, sanatçı ve bilginler tekrar Eski Yunan ve Latin Edebiyatı’na dönmeye başladılar. Aklı dinin tutsaklığından kurtardılar. Bunu gerçekleştirenlere ve insanlık sevgisini temel alıp insanı yüceltenlere hümanist, bu düşünceye de hümanizm dendi. Kuşkusuz bu gelişmeyi, yeni ticaret yollarının bulunuşu, keşifler, icatlar, Galileo ve Copernicus’in düşünceleri, matbaanın bulunuşu ve kitapların basılışı beslemiştir.
Dante’nin tohumlarını ektiği Rönesans düşüncesi kendisini izleyen diğer sanatçılarda yeşermeye başladı. Petrarca bunlardan biridir. Lirik ve insancıl soneleri, halk diliyle yazılmış ve bugünlere kadar taşınmıştır. Boccacio da Rönesans’ın öncü yazarlarındandır. Küçük öykü türünün yaratıcısıdır. On kişinin anlattığı yüz öyküden oluşan Decameron adlı yapıtıyla tanınmıştır.
RÖNESANS EDEBİYATI

14. yüzyılın sonların da başlayan Rönesans (Yeniden Doğuş), 17. Yüzyıla kadar sürer. Aklın ve bilincin kilisenin baskısından kurtulduğu ve özgürleştiği Rönesans Batı’daki aydınlanmanın temelidir. Sanatta gelişme ve yaratıcılık dönemin en önemli özelliğidir. Eski Yunan ve Latin Edebiyatı’nın ünlü yapıtları Avrupa dillerine çevrilmiştir.

Ariosto’nun Çılgın Orlando, Tasso ’nun Kurtarılmış Kudüs adlı destanları Rönesans döneminin İtalya’daki en önemli yapıtlarıdır.

Çağdaş romanın öncüsü ve temel taşlarından biri olan İspanyol yazarı Cervantes (1547-1616)’in Don Kişot’u çağın en önemli yapıtıdır. Galetea, Örnek Alınacak Hikayeler adlı yapıtlar da Cervantes’indir. Öte yandan Fransa’da 15. yüzyılda yaşayan François Villon de Rönesans şiirinin ilk örneklerini verir: Küçük Vasiyetname, Büyük Vasiyetname.
Eski Yunan şiir türlerini Fransız Edebiyatı’na sokan Ronsard (1524-1585), Gargantua ve Pantagiuel adlı romanlarıyla Rabelais (1490-1533), Denemeler’iyle özgür düşüncenin öncüsü olan Mantaigne (1533-1592) Rönesans döneminin Fransız yazarlarıdır. İngiliz Rönesansçıları arasında William Shakespeare’in (1564-1616) özel bir yeri vardır. İnsanın olumlu, olumsuz bütün yönsemelerini ustaca işlemesi, oyunlarının çağları aşmasının temel nedenidir. Tragedyaları: Romeo ve Juliet, Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear; komedyaları: Venedik Taciri, Yanlışlıklar Komedyası, Windsor’lu Şen Kadınlar...
Oyunlarını hem şiir, hem düzyazı, hem de ikisinin karışımıyla yazmıştır. Her sınıftan insanın duygu ve tutku dünyasına girerek “klasisizm”i aşmış “romantizm”in ilham kaynağı olmuştur.

Thomas More (1478-1535) da İngiliz Rönesans’ının önemli temsilcilerindendir. Utapiaadlı yapıtıyla kötülüğün, bencilliğin insanların birbirini severek yaşadığı bir dünyanın özlemini dile getirir. Bilimsel düşünüş ve yöntemin babası Denemeleradlı yapıtıyla Francis Bacon (1561-1626), Peri Kraliçeadlı şiirleriyle Elmund Spenser (1552-1599), Kaybolmuş Cennetadlı destanıyla John Milton (1608-1674)da İngiliz Rönesansçılarındandır.



HÜMANİZM VE RÖNESANS
(15.yy – 16.yy’ın ilk yarısı)

İTALYA’DA
DANTE (1253–1321)
İtalyan edebiyatının en büyük şairidir. Büyük bir hümanisttir. Rönesans’ı hazırlayanların başında yer alır. Lirik aşk şiirleriyle tanınır.
İLAHİ KOMEDYA (Cehennem-Araf-Cennet), DENEMELER, YENİ HAYAT

PETRARCA (1304–1374)
Lirik şiirin kurucusu. “AFRİKA“ adlı Lâtince destanı ve “MEKTUPLAR” adlı eseri ile ün yapmıştır.

BOCCACİO (1313–1373
Küçük hikâye türünün kurucusu
DECAMERON

ARİOSTA (1474–1533) Epik Şiir
ÇILGIN ORLANDO, yapma bir destandır.

TASSO (1544–1595) Epik Şiir
KURTARILMIŞ KUDÜS, yapma destandır. Eserinin konusunu 1. Haçlı Seferi’nden almıştır.

MACCHİAVELLİ (1469–1527) Ülke birliğinin sağlanıp korunması, devlet yönetimi olarak yaşam ve insan davranışları konusunda görüşlerini içeren “ PRENS “ adlı eseriyle tanınır.

FRANSA’DA
VİLLON (15.yy)
Fransız edebiyatının ilk lirik şairi; Ortaçağ’dan Rönesans’a geçiş dönemi

RONSARD (16.yy)
Eski yunan şiir türlerini Fransız edebiyatına sokar. Fransız şiirinin temelini atan sanatçı olarak nitelenir.

REBALAİS (16.yy) Roman
GARGANTUA, PANTAQRUEL

MONTAİGNE (16.yy) Deneme türü
DENEMELER

NOT: DANTE, PETRARCA, BOCCACİO,
REBALAİS, MONTAİGNE, RONSART İLK HÜMANİSTLER OLARAK BİLİNİRLER

İSPANYA’DA
•CERVANTES (16.yy)Roman türü
DONKİŞOT
İNGİLTERE’DE
SHAKESPEARE(16.yy) Tiyatro, romantizmin habercisi.
DRAMLARI: ROMEO VE JULİET, HAMLET, KRAL LEAR, MACBETH, OTHELLO, JULES CESAR…
KOMEDYALARI: VENEDİK TACİRİ,
YANLIŞLIKLAR KAMEDYASI, WİNDSORLU
ŞEN KADINLAR…
(SONELER)
BACON (16/17.yy)
DENEMELER
THOMAS MORE (15/16.yy)
UTOPIA

MİLTON (17.yy)
KAYBEDİLMİŞ CENNET

EDEBİYAT AKIMLARI

Sanat ve edebiyatın yüzyıllar boyu süren gelişmesine bakıldığında bu gelişmenin içinde yeşerdiği toplumun yapısındaki gelişme ve değişmelerle sıkı bir ilişki içinde olduğu görülür.
Düşünce sistemleri de toplumsal gelişmeye denk düştü-ğü zaman bu gelişmenin önünü açan, onu hızlandıran bir rol oynar. Bu nedenle sanat ve edebiyatın iki ayağı vardır: Düşünce sistemi ve toplumsal yapı.
Bu iki ayağın denk basması, sanat ve edebiyatta ortak duyarlıklar, görüşler ve anlayış sistemleri oluşturur. İşte, sanat ve edebiyatımızdaki bu ortak sistemlere akım denir.
Toplum yaşamındaki gelişme ve değişmeler düşünce sistemine (felsefeye) ve oradan sanat-edebiyata yansır ve sanatçılar yeni anlayışlara yönelir. Her akım böyle bir arayışın sonunda ortaya çıkmış, değişen değer-ler sistemi, akımların birbirini çoğunlukla tepmesini, bazen de aşmasını getirmiştir.
Avrupa kaynaklı belli başlı sanat ve edebiyat akımlarının belirgin izleri, en çok şiir, öykü, roman ve tiyatroda görülür.
Ortaya çıkış sırasına göre edebiyat alanında görülen akımları şöyle sıralayabiliriz:


KLASİSİZM ( KURALCILIK )
(16.yy’ın 2.yarısı – 17.yy)


17. yüzyılda,”hümanizm” kaynaklı Rönesans hareketi Fransa’da klasisizme dönüşmüştür.
Bu yüzyılın ilk yıllarında Fransa bir kargaşa döneminden yeni çıkmıştır. “Ülkeye çeki düzen verecek tek güç krallık” düşüncesi aydın sanatçılar üzerinde etkili olmuştur. Topluma “mutlak monarşiyle” sanat ve edebiyata da “belli kurallar”la egemen olunmuştur. Kral ve çevresinin ideal yaşamı sanatçıya esin kaynağı olmuştur. Bu çağın sanatındaki insan soylu ve seçkindir. Soyluların sanat beğenisi, klasisizmin belirleyici ölçüsü olmuştur. Demokratik ilişkilerin hak ve özgürlükleri monarşiyle kesildiği bu dönemde sanat ve edebiyatta toplumsal eleştiride söz konusu değildir.
Öte yandan Descartes’in akılcılık felsefesi, klasizmin düşünsel temelini oluşturmuştur. Aşk, kin, sevinç, ... gibi duygular yanıltıcıdır, gerçek ve doğru yalnızca akıl yoluyla bulunabilir: “Düşünüyorum öyleyse varım”
Eleştirmen Boileau, Şiir Sanatı” (L’ art Poetique) adlı yapıtında klasisizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur.
Özellikleri
· Akıl ve sağduyu önemlidir, duygu ve hayal dışlanmıştır.
· Dış dünyanın, doğanın betimlenmesinden kaçınılmıştır. Doğa olarak, insanın doğası, iç dünyası, değişmeyen yanı ele alınmıştır.
· İdeal insan tipleri yaratılmıştır. Bu nedenle kahramanlar halk içinden değil, soylu sınıftan seçilmiştir.
· Karakteristik ve yerel olan değil, evrensel ve kalıcı olan seçilmiştir.
· Eserler ahlaka uygun oluşturulmuştur, aşırı tutkular akılla denetim altına alınmış ve erdem vurgulanmıştır.
· Olayların gerçek olması değil, gerçeğe uygun olması önemsenmiştir.
· Konudan çok, konunun işleniş biçimine önem verilmiştir.
· Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.
· Kaba halk konuşmalarına yer verilmemiş, seçkin kişilerin dili yeğlenmiştir.
· Anlatım, her çeşit süsten, yapaylıktan uzak, açık ve yalın kılınmıştır.
· Sosyal ve fiziksel çevreye yer verilmemiştir.
· Eski Yunan ve Latin Edebiyatı örnek alınmıştır. Bu edebiyatın konuları kimi zaman aynı adlarla yeniden işlenmiştir.
Tüm edebi türler için geçerli olan akım, etkisini daha çok tiyatroda göstermiş, bu türde üç birlik kuralı uygulanmıştır.
• MALHERBE (155–1628) ŞİİR
• CORNEİLLE (1606–1690) TREGEDYA
HORACE, LE CİD, CİNNA
• RACİNE (1639–1690) TRAGEDYA
ANDROMAK, PHEDRE, IPHEGENİA
• MOLİERE (1622–1673) KOMEDYA, Dünya edebiyatının en önemli komedi yazarlarındandır. “Güldürürken düşündüren komedi” çığırının öncüsüdür.
CİMRİ, TARTUFFE, HASTALIK HASTASI DON JUAN, KİBARLIK BUDALASI, ZORLA EVLENME GÜLÜNÇ KİBARLAR, ZORAKİ HEKİM, KOCALAR MEKTEBİ, KARILAR MEKTEBİ, ADAMCIL, GEORGE DANDİNİ, SCAPİN’İN DOLAPLARI, BİLGİÇ KADINLAR…
• LA FONTAINE (1621–1685) FABL
• LA BRUYERE (1645–1696) PORTRE
KARAKTERLER
• DESCARTES (1596–1650) FELSEFE
• BOILEAU (1636–1711) Şair ve eleştirmendir.
ŞİİR SANATI
• PASCAL (1623–1662) FELSEFE
DÜŞÜNCELER
• Mme DE LA FAYETTE ROMAN
• FENELON ROMAN
TELEMAK
• Mme DE SEVİGNE MEKTUP
• SAIN SİMON ANI
• BOSSUET HİTABET
Türk Edebiyatı’nda edebiyatın öykü, roman, tiyatro gibi türleri ortaya çıktığında Batı’da klasisizm çoktan bitmişti. Bu nedenle Türk Edebiyatı’nda bir klasik dönemden söz edilemez. Ancak klasizmin konuya değil, konunun işlenişine (biçimine) önem veren anlayışıyla Divan şiiri arasında benzerlikler görülür. Öte yandan, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Âli Bey ve Yusuf Kâmil Paşa gibi Tanzimat’ın birinci dönem sanatçıları, batılı klasik sanatçıların yapıtlarını Türkçeye çevirerek, uyarlayarak bu akımı Türk edebiyatına taşımıştır.

ROMANTİZM (COŞUMCULUK)
(19. yüzyılın yarısı)

Toplumsal ve yaşamdaki değişmelerden kaynaklanan romantizm, klasisizmin dayandığı kurallara karşı bir tepki olarak doğmuştur.

18. yüzyılda İngiltere’de başlayan romantizm, Fransız edebiyatını da etkisine alarak 19. yüzyılın ilk yarısında klasisizme egemen olmuştur.

Romantizmin gelişmesinde, hiç kuşkusuz “Aydınlanma Çağı” düşünürlerin ve Krallığa karşı Cumhuriyetçiliğin güçlenmesinin etkisi temel belirleyicidir. J.J Rousseau, Voltaire, Montesquie, Diderot gibi Aydınlanma Çağı (18. Yüzyıl) düşünürlerinin geliştirdiği “özgürlük”, “demokrasi”, “insan hakları” gibi kavramlar romantizmin düşünsel temelini oluşturmuştur.

1789 Fransız İhtilali’yle güçlenen Cumhuriyetçilik de romantizmin siyasal ortamını belirlemiştir

İngiliz edebiyatında ilk örnekleri görülen romantizm, Fransa’da bulduğu düşünsel ve siyasal ortam içinde bir sanat akımı olarak belirginleşmiş ve ilkeleri de Victor Hugo’nun Cromwell adlı dramının önsözünde açıklanmıştır.

Özellikleri

· Klasisizmin biçime öze ilişkin tüm kuralları reddedilmiştir.

· Aklın, mantığın ve sağduyunun yerini, bireysel duygu, hayal ve heyecanlar almıştır.

· Klasik tragedya ve komedyanın bütün bağlayıcı kuralları bırakılmış bu iki tür dram türünde bütünleştirilmiştir. (Öncüsü Shakespeare’dir)

· Duygulu ve coşkulu olan romantikler yapıtlarında Kişiliklerini gizlemezler, anlattıkları olaylar karşısındaki tavırlarını açıkça ortaya koyarlar.

· Dış dünyayı, doğayı renkli, abartılı betimlemelerleanlatmışlar, doğayı sanatçının esin kaynağı olarak değerlendirmişlerdir.

· Klasisizmdeki evrenselin, genelin ve tipin yerini; ulusal, yerel ve karakter almıştır.

· Ulusal tarihe, dinsel konulara yönelmiştir; ölüm, acı, aşk, intihar temalarına ağırlık vermişlerdir.

· Eski Yunan ve Latin mitolojisi yerini, Hıristiyanlık mucizelerine, ulusal destanlara, efsanelere bırakmıştır.

· Dil ve anlatımda klasikler gibi disiplinli ve özenli değildirler.

· İşledikleri konular, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin karşıtlıkları içinde ele alınmıştır.

· Toplumsal olumsuzluklara karşı çıkılmış ve “toplum için sanat” anlayışı benimsenmiştir.
FRANSA’DA

CHATEABRIAND (1768-1848) ROMAN
Gezgin ve yazardır.
ATALA, MEZAR ÖTESİNDEN, ANILAR…

VİCTOR HUGO (1802-1885) ROMAN, TİYATRO, ŞİİR
SEFİLLER, NOTRE DAME’IN KAMBURU,
CROMWELL,HERNANİ, KRAL EÄžLENİYOR, RUY
BLAS…
A.DUMAS PERE (1802-1870) ROMAN
ÜÇ SİLAHŞÖRLER, MONTE KRİSTO KONTU

ALFRED DE MUSSET ROMAN, ŞİİR
BİR ZAMANE ÇOCUÄžUN İTİRAFLARI,
GECELER

LAMARTİNE (1790-1869) ŞİİR, ROMAN
GRAZİELLA, RAPHAEL(ROMAN)
ŞAİRANE DÜŞÜNCELER(ŞİİR)

GEORGE SAND (1804-1876) ROMAN
PEMBE VE BEYAZ, İNDİANA, BİR YOCUNUN
MEKTUPLARI

ALMANYA’DA
GOETHE (1739-1932) ŞİİR, TİYATRO, ROMAN
FAUST(OYUN), GENÇ WARTHER’IN
ACILARI (ROMAN)

SCHILLER ( 1759-1806) TİYATRO
HAYDUTLAR, DON CARLOS, WİLHELM TELL

İNGİLTERE’DE
LORD BYRON (1788-1824) ŞİİR

SHELLEY ŞİİR

SIR WALTER SCOTT (1771-1832) TARİHSEL ROMAN TILSIM, MANASTIR, TEHLİKELİ ŞATO…

RUSYA’DA
ALEKSANDR PUŞKİN (1799-1839) ŞİİR, TİYATRO,
HİKÂYE, YÜZBAŞININ KIZI(HİKÂYE)
ÇİNGENELER(ŞİİR)

Türk Edebiyatı’nda romantizm Batı’daki önemini yitirdikten sonra etkili olmuştur. En çok Tanzimat Edebiyatı’nı etkisi altına alan romantizmin özellikleri, Namık Kemal, Ahmet Mithat ve Abdülhak Hamit’in eserlerinde gözlenebilir.

REALİZM(GERÇEKÇİLİK)
(19. yüzyılın ikinci yarısı)
Romantizmin hayal ve duyguya yaptığı vurguya bir tepki olarak doğan realizm, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra dünya edebiyatını geniş ölçüde etkilemiştir.

18. ve 19. yüzyıl Avrupası’nda görülen toplumsal hareketlilik, toplumsal sınıfları, mücadele içinde yeni çalkantılara, aydınları da yeni arayışlar içine itmiştir. Bu arayışlarda temel yönseme, toplum gerçekliğinin tanınması olmuştur.

Bu nedenle, Auguste Comte’un pozitivizm (olguculuk) felsefesi, realizmin düşünsel temelini oluşturmuştur.

Çünkü pozitivizm, doğa olaylarının (gerçekliğin) doğa ötesi görüşlerle (metafizik) değil; olgular (olaylar) arasındaki bağlantının gözlem ve deneylerle bulunacak yasalarıyla açıklanabileceğini ileri sürer.
Öte yandan müspet bilimlerdeki (fizik, kimya, biyoloji) gelişmelerin, varlıkların ve olayların, duygu ve hayallerle değil; maddi gerçekliklerle açıklanabileceğini ortaya koyması, pozitivizmin edebiyata yan-sıması olan realizme üstünlük kazandırmıştır.Böylece, duygu ve hayallerden yola çıkan sanatçının toplumsal beklentilere yanıt veremeyeceği, sanatçının bir ahlak-çı gibi değil, bir bilim adamı gibi gördüklerini anlat-mak zorunda olduğu kabul edilmiştir.
Realizmin yaygınlaşmasından önce, romantik kuşak içinde yer alan Balzac, Stendhal gibi öncü realistleri de unutmamak gerekir. Ancak realizmin romantizm-den asıl kopuşu, Gustove Flauber’in Madam Bovary” adlı romanı (1857) ile gerçekleşmiştir.

Özellikleri

· Sanatçı, anlattıklarını gözlemlerinedayandırır; duygu ve imgelerin yerini insan ve toplum gerçekleri alır.

· Sanatçı; kendi duygu ve düşüncelerini gizler; yapıtında tarafsız bir gözlemcidir.

· İnsan ve toplum, klasiklerde “olması gerektiği gibi”, romantiklerde “istedikleri gibi” realistlerde “olduğu gibi” yansıtılır.

· Olgu ve olayların ortaya çıkışındaki sosyal nedenler araştırılır.

· Kişiliğin oluşumunda çevrenin önemini kabul ettiklerinden, kişilerin yaşadıkları ortam, sosyal çevre bütün ayrıntılarıyla tanıtılır.

· İşlenen olaylar güncel yaşamdan, kişiler halk tabakalarından alınır.
· Toplumsal konuları işlerler; ama toplum sorunları karşısında tarafsız kalırlar. Sanatı, toplumsal mücadele de bir araç olarak görmediklerinden “sanat sanat içindir” anlayışındadırlar.
· Anlatıma önem verip özen gösterdiklerinden birer üslupçudurlar. Bu nedenle, örneğin kişiler, sosyal düzeylerine uygun değil; sanatçının üslubuna uygun konuşturulur.
· Konu kadar, biçim güzelliği de önemlidir. Bu nedenle dil ve anlatım süsten, abartıdan, özentiden uzaktır.
· Realizm, daha çok roman, öykü ve tiyatro türlerinde etkili olmuştur.

FRANSA’DA
BALZAC (1799-1850) ROMAN, ÖYKÜ, TİYATRO
Realist romanın kurucusu olarak bilinse de eserleri romantik özellikler de taşır
GORİOT BABA, VADİDEKİ ZAMBAK, EUGENİE GRANDET, KÖY HEKİMİ TILSIMLI DERİ, İNSANLIK KOMEDYASI (DİZİ ROMANLARININ GENEL ADI)

STENDHAL (1783-1842) ROMAN
KIRMIZI VE SİYAH, PARMA MANASTIRI…

GUSTAVE FLAUBERT ROMAN
Eserlerinde romantizmle realizmi ustaca birleştirir.
MADAME BOVARY, SALAMBO …

İNGİLTERE’DE
DANIEL DEFOE (1659-1731) ROMAN
ROBİNSON CRUSOE

*CHARLES DICKENS (1812-1870) ROMAN
Gösterişsiz fakat güçlü bir anlatımı vardır. Kendini belli etmeyen ince bir mizah anlayışıyla yazar.Öyküler ve gezi notları da yazmıştır.
DAVID COPPERFIELD, ANTİKACI DÜKKÂNI, OLİVER TWIST, İKİ ŞEHRİN HİKÂYESİ

JONATHAN SWİFT (1667-1745) ROMAN
GULLIVER’İN GEZİLERİ

RUSYA’DA
TOLSTOY (1828-1910) ROMAN
SAVAŞ VE BARIŞ, ANNA KARENİNA, DİRİLİŞ,
HACI MURAD, YAŞAYAN ÖLÜ, İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ…

DOSTOYEVSKİ (1821-1881) ROMAN
SUÇ VE CEZA, BUDALA, KARAMAZOV KARDEŞLER, EZİLENLER, KUMARBAZ, ECİNNİLER, İNSANCIKLAR…

MAKSİM GORGİ (1868-1936) ROMAN
ANA, ÇOCUKLUÄžUM, ARKADAŞ, EKMEÄžİMİ
KAZANIRKEN, BENİM ÜNİVERSİTELERİM

GOGOL (1809-1852) ROMAN, TİYATRO
ÖLÜ CANLAR, MÜFETTİŞ(OYUN),
PETERSBURG HİKÂYELERİ, TARAS BULBA…

ANTON ÇEHOV (1860-1904) ÖYKÜ, TİYATRO
OYUN: MARTI, VANYA DAYI, VİŞNE BAHÇESİ,
ÜÇ KIZKARDEŞ, HİKÂYELER

TURGENYEV (1818-1883) ROMAN
BABALAR VE OÄžULLAR, AVCININ NOTLARI, BAHAR SELİ, TAŞRALI KADIN…

ŞOLOHOV (1905-? ) ROMAN
VE DURGUN AKARDI DON, DONDA HASAT

AMERİKA’DA
JACK LONDON ROMAN
MARTİN EDEN, KURT KANI, UÇURUM İNSANLARI, VAHŞETİN ÇAÄžRISI…

MARK TWAIN ( 1835-1910) ROMAN, ÖYKÜ
TOM SAWYER’İN MACERALARI,
HUCKLEBERRY FINN’İN BAŞINDAN GEÇENLER, MİSSİSİPİ’DE HAYAT…
JOHN STEINBECK (1902-1968) ROMAN
FARELER VE İNSANLAR, GAZAP ÜZÜMLERİ, BİTMEYEN KAVGA, SARDALYA SOKAÄžI, KENAR MAHALLE

ERNEST HEMINGWAY (1898-1961) ROMAN
Yazar ve gazetecidir. Eserlerini Paris’e yerleştikten sonra yazmıştır. 197’te Nobel ödülünü almıştır.
SİLAHLARA VEDA, ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR, İHTİYAR BALIKÇI

HERMAN MERVILLE (1819-1891) ROMAN
MOBY DICK (BEYAZ BALİNA)

İRLANDA’DA
*OSCAR WİLDE (1854-1900)
Şair eleştirmen, oyun yazarı ve eleştirmendir. Nüketli, alaycı, iğneleyici bir dili vardır. Realist akıma yakındır.
DORİAN GREY’İN PORTRESİ, MUTLU PRENS, SALOME

*BERNARD SHAW ( 1856-1950)
Toplumcu gerçekçi bir yazardır. 1925’te Nobel aldı. Roman ve oyunlarında mizah ve hiciv önemli bir yer tutar.


Türk Edebiyatı’nda realizmin ilk etkileri Tanzimat Edebiyatı’nın kuruluş döneminden sonra ortaya çıkmaya başlar. Sami Paşazade Sezai’nin öykülerinde, Recaizade Mahmut Ekrem’in romanlarında ve Nabizade Nazım’ da realizmin ilk etkilerine rastlanır. Öte yanlan Batılı anlamda realizmin, Türk Edebiyatı’nda Servet-i Fünun döneminde uygulanır: Halit Ziya Uşaklıgil. Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’ndan geçerek realizmin, çeşitli uygulamalarıyla günümüz edebiyatına dek ulaşmıştır.

PARNASİZM
(19. yüzyılın ikinci yarısı)
Şiir ile düzyazının oluşum süreçleri farklıdır.Bu nedenle, öykü, roman, ve tiyatroda realizmin uygulanışıyla şiirde uygulanışı farklı olmuştur. Parnasizm, şiirde realizmdir. 19. yüzyılına ikinci yarışmada Fransa’da romantik şiire bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Kuşkusuz, realizmin sosyal, düşünsel ve sanatsal dayanakları, parnasizmin de dayanaklarıdır.

Realistler gibi “sanat sanat içindir” düşüncesinde olan parnesyenler de sanatla güzelliğe güzel biçimlerde ulaşacağını düşünmüşler, realistlerden farklı olarak toprak sorunlarına uzak durmuşlardır.

Özellikleri:
· Romantizmde terk edilen Eski Yunan ve Latin Edebiyatı ‘na, mitolojisine tekrar dönülmüştür. Bu özelliğiyle klasizme yaklaşır.

· Tarihi olaylar, efsanevi kişiler, eski uygarlıklar konu edinilmiş; Hint, Mısır, Filistin gibi uzak ve
yabancı ülkelerin efsanelerinden yararlanılmış; şiire egzotik (yabancı) bir hava getirilmiştir.

· Duygu hayalden, düşünce ve nesnelliğe açılmıştır şiir. Betimleme önem kazanmış, kişilikler gizlenmiş, dış doğa yansıtılmıştır.

· Biçim ve söyleyiş güzelliği önem kazanmış; bu nedenle ölçü ve uyak öne çıkmış; şiirde konuya uygun bir ritm yaratılmak istenmiştir.

· Felsefeyle ilgili düşünceler, bilimsel ve teknik konular şiire girmiştir.

NOT 1
Parnasçılar, plâstik (görme duyusuna seslenen; mimar-lık, heykelcilik, resim gibi) güzelliğe tutkun olup egzotik temalar (yabancı memleketlerle ilgili konular) üzerinde çalışmaktan zevk duymuşlardır.

NOT 2
Parnasçılar, uyak ve ölçüye sıkı sıkıya bağlanmışlar, hatta “Biz, nazım sanatı denince ölçü ve uyaktan başka bir şey anlamıyoruz.” diyecek kadar ileri gitmişlerdir.

NOT 3
Parnasyen şair, âlimane şiir yazar. İçinde kendi duygula-rı bulunmaz. Üslubu, betimlemeleri mümkün olduğu kadar canlı, renkli ve parlaktır. Gelenek haline gelmiş nazım şekillerini altüst etmeyi düşünmez. Aksine bütün nazım kurallarını harfi harfine uygulamak ister. Roman-tiklerin lirizminden mümkün olduğu kadar kaçar. Kısaca ressam ve heykeltıraşın yaptığını, o şiirde yapmak ister.

·JOSE MARIA DE HEREDİA ( 1842-1905)
En önemli eseri “ GANİMETLER “dir. Bizde Yahya Kemâl bir süre onun etkisinde kalmıştır.

·FRANÇOİS COPPEE (1842-1908)
Tevfik Fikret Coppee’den etkilenmiştir.

·THEODERE BANVİLLE

·LECONTE DE LİSSE

·THEOPHİLE GAUTIER (1811-1972)

·SULLY PRUDHOMME

Türk Edebiyatı’nda bütün özellikleriyle olmasa da Tevfik Fikret’in şiirlerinde ve Osmanlı tarihinin görkemli dönemlerine özlem duyması ve sese, ahenge önem vermesi nedeniyle Yahya Kemal’in şiirlerinde parnasizmin kimi özellikleri gözlenebilir.
NATÜRALİZM(DOÄžALCILIK)
(19.yy’ın sonraları)
“Bilimsel gerçekçililik” demek olan natüralizm realizme bir tepki olarak değil, onun bir ileri
aşaması olarak 19.yüzyılın sonlarında Fransa’da biçim-lenmiştir.


Bu biçimlenişte, Hippolyte Taine’in “determinizm” (gerekircilik), Claude Bernard’ın “deneysel uygulama” ve Darvin’in “evrim” ve “soyaçekim” düşüncesi natüralizmin düşünsel, bilimsel alt yapısını oluşturmuştur.

Çünkü C. BERNARD, doğa olaylarında aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları doğuracağını ileri süren determinizmden yararlanarak deney yönetiminin fizyoloji ve hekimlikte canlı varlıklar üzerinde uygulanabileceği kanıtlamıştır.

Emile Zola da “deneysel yöntem”in edebiyatta da uygulanabileceğini ileri sürerek natüralizmin gözlemine “bilimsel deney” i de eklenmiştir. Natüralizmin ilkelerini Zola “Deneysel Roman“ adlı yapıtında açıkla-mıştır.

Özellikleri

· İnsanın duyguları, tutkuları, düşünceleri, davranışları soyaçekim ve toplumbilim yasalarıyla açıklanmıştır.

· İnsan ve toplum, bilimsel determinizm yöntemiy-le incelenmiştir. (gerekircilik)

· Yaşam, her türlü yönüyle ele alınır; iyi-kötü ayrımı yapılmaz.

· Kişiliğin oluşumunda çevrenin etkisi kabul edildiğinden, sosyal çevreyle ilgili betimlemelere geniş yer verilmiştir.

· İçgüdü insanı yönlendiren bir etken olarak gösterilmiş, bu nedenle gerçeğin yansıtılmasında, çirkin, kaba ve ayıbın sınırları kaldırılmıştır.

· Yaşam bir laboratuvar, insanlar da deney aracı olarak görülmüştür.

· Yazar bir bilim adamı tarafsızlığıyla kişiliğini gizlemiş, üslupçuluğa karşı çıkılmış ve kişiler sosyal düzeylerine uygun hareket ettirilip konuşturulmuştur.

· Çevreyi ve insanı, yaşadıkları dönemin sosyal çöküntüleri içinde ele aldıklarından eserlerine bir kötümserlik havası egemen olmuştur.

· Sanatı, toplum sorunlarını yansıtarak bu sorunların çözümünde bir araç olarak görmüşler ve sanattan toplumsal yarar bekleyen anlayışın içinde olmuşlardır.

· Tiyatroda dekor, kostüm, ve aksesuara önem vermişlerdir.




FRANSA’DA

EMİLE ZOLA (1840-1902) ROMAN
MEYHANE, GERMİNAL, NANA, GERÇEK,
EMEK

ALPHONSE DAUDET (1940-1897) ROMAN, ÖYKÜ
DEÄžİRMENİMDEN MEKTUPLAR(ÖYKÜ)

PAZARTESİ HİKÂYELERİ(ÖYKÜ), KÜÇÜK ŞEYLER (ÖYKÜ), JACK(ROMAN), TARASCONLU TARTARİN (ROMAN)…

GONCOURT KARDEŞLER (Edmond ve Jules ) ROMAN

GUY DE MAUPASSANT (1850-1893) ÖYKÜ, ROMAN
Klasik olay öykü türünün ustasıdır.
ÖYKÜ: AY IŞIÄžI, TOMBALAK
ROMAN: BİR HAYAT, GÜZEL DOST…

NORVEÇ’TE
HENRİK IBSEN (1828-1906) TİYATRO
Hürriyet, aile, ahlak ve benzeri konularda, keskin üsluplu dramlar yazmış. Danimarka’nın ve tüm İskandinav ülkelerinin birliğini ve yükselişini sağlamayı ülkü edinmiştir.
HORTLAKLAR, HALK DÜŞMANI, PEER GYNT, NORA…

Türk Edebiyatı’nda natüralizmin bilinçli uygulayıcısı Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. Ondan önce Tanzimat Edebiyatı’nda Nabizade Nazım’ın “Karabibik” adlı uzun öyküsünde natüralizmin kimi özelliklerine Türk Edebiyatı’nda ilk kez rastlanır.
SEMBOLİZM ( SİMGECİLİK )
(19.yy’ın sonları)
Sembolizm, 19. yüzyılın sonlarında parnasyen şiire tepki olarak doğmuş bir akımdır. Sembolizm kendisinden sonra ortaya çıkan şiir akımlarının çoğunu etkilemiştir.

Realist ve natüralist edebiyatın egemen olduğu dönemde iyice belirginlik kazanan karamsarlık ve bezginlik, “gelişen bilimin insana beklenen mutluluğu getirmediği” düşüncesini beslemiş; “Dünya bir tasarımdır, bir hayalden ibarettir,” biçimindeki “idealizm”in Fransa’da yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Öte yandan Almanya’da Shopenhauer’un her olayı “hayali ve esrarlı olgular” biçiminde açıklayan idealist felsefesi, ruhsal bunalım içindeki genç kuşağın “geleneğin dışında yeni bir yol bulmak” isteğini güçlendirmiştir.

Böylece edebiyat, bilimden ve aydınlıktan uzaklaşarak, yarı karanlık ve belirsiz sezgilere, fizyolojiden psikolojiye, gözlem ve deneyden duygu ve bilinçaltına, nesnellikten öznelliğe yönelmiştir.

Fransa’da sembolizmin öncüsü olan Charles Baudelaire, bu akımın ilkelerini “Kötülük Çiçekleri” adlı şiir kitabında uygulanmıştır.

Özellikleri

· Parnasizmin kovduğu duygu ve hayal şiire geri dönmüştür. Ancak bu romantizme dönüş değildir.
· Anlam açıklığını düzyazıya özgü bir özellik olarak görmüşler, şiirde kapalılığı savunmuşlar; herkesin kendine göre yorumlayabileceği bir şiiri amaçlamışlardır.
· Şiirde ritme önem vermişler,sözcüklerin müziğine dayanan bir iç ahenk kurmaya çalışmışlardır.

· Şiirin, gerçeği değil, gerçekliğin (doğanın) şairdeki izlenimlerini anlatması gerektiğini savunmuşlardır.

· Nesneler birer sembol olarak ele alınmış; sem-bollerde, iç dünya ile dış dünya arasında bağlantı kurulmuş; bu nedenle mecazlı anlatıma ve imgeye sık sık başvurulmuştur.

· Gerçeğin çıplaklığına karşı olduklarından, akşam saatleri, mehtap, yarı karanlık ve loş ortamlar şiirde dekor olarak seçilmiştir.

· En çok, ölüm düşüncesi, sessizlik, durgun sular, sararmış yapraklar, güneşin batışı, kimsesiz kırlar, uzak ülkeler anlatılmıştır.

· Toplum sorunlarından uzak kalınmış, “sanat sanat içindir” anlayışına yakın durulmuştur.

· Sembolizm, çağdaş şiiri en çok etkileyen akım olmuştur.

·CHARLES BAUDELAİRE (1821-1867) ŞİİR
Sembolizmin ilk temsilcilerindendir. Şiirde biçim kusursuzluğuna önem vermekle birlikte daima kendi izlenimlerini anlatması, şiirde kapalılığa önem vermesi, duyguları sözcüklerin açık anlamlarıyla anlatmaktan çok ahenkleriyle sezdirmeye çalışması bakımından tam bir sembolisttir.
KÖYÜLÜK (ELEM) ÇİÇEKLERİ…

·STEPHANE MALLERME ŞİİR

·PAUL VERLAINE (1844-1896) ŞİİR
Şiirlerinde kapalılığa ve müziğe önem vermiştir.

·MAURICE MAETERLINCK TİYATRO

·ARTUR RİMBAUD (1854-1891) ŞİİR

·PAUL VALERY ŞİİR

EDGAR ALLAN POE (1809-1849) ŞİİR, HİKAYE
ANNABEL LEE VE KUZGUN şiirleri ünlüdür
Bizde sembolistler : Servet-i Fünûn’da Cenap Şahabettin’in Elhân-ı Şitâ şiirinde sembolist özellikler görülür. Tevfik Fikret’in Çınar şiir örneği sayılabilir. Asıl uygulayıcı Ahmet Hâşim’dir. Yahya Kemâl, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas sembolist özellikli şairlerimizdir.

EMPRESYONİZM ( İZLENİMCİLİK )
(19. yüzyılın sonları)
19. yüzyıl sonlarında resim sanatında egemen olmuş bir akımdır. Akımın etkileri edebiyat ve müzik sanatında da görülmüştür, sembolizmin bir aşaması olarak kabul edilir.
Özellikleri

· Duyuların, nesnel gerçekliğin, dış doğanın olduğu gibi algılanmasını engellediğinden hareketle, algılanan

· Duyuların, nesnel gerçekliğin, dış doğanın olduğu gibi algılanmasını engellediğinden hareketle, algılanan

durumların gerçek ve dış dünya değil, onun hayallerle süslenmiş izlenimleri olduğu sonucuna varılmıştır.

· Doğanın tüm ayrıntılarıyla anlatılmasının olanaksızlığı nedeniyle, ancak doğadan edinilen izlenimlerin anlatılabileceği savunulmuştur.

· İnsanın çevresini saran evrene ve sosyal çevreye ilgisiz kalınmış, sanatçılar kendi iç dünyalarını dile getirmeyi amaçlamışlardır.

· Bu nedenle “sanat eseri, onu yaratanın tam kişiliğini belirtir” düşüncesi öne çıkmıştır.

·T.S. ELLİOT ( 1888-1965)
Amerikan asıllı şair; şiir, oyun, deneme ve eleştiri yazarıdır.
ÇORAK ÜLKE, BOŞ ADAMLAR, KATEDRALDE CİNAYET, KUTLU ÇARŞAMBA…

·JAMES JOYCE (1882-1941)
İrlanda asıllı şair, roman ve öykü yazarıdır. “ULYSESS” adlı romanı dünya çapında üne sahiptir.
DUBLİNLİLER, SÜRGÜNLER, ON PARALIK ŞİİRLER…

·RİLKE

·HOPKİNS

*SAMUEL BECKET ( 1906-1989)
Hem İngilizce hem Fransızca romanlar ve oyunlar yazmıştır. 1969’da Nobel almıştır; fakat reddetmiştir.
GODOT’YU BEKLERKEN, OYUNUN SONU, MOLLOY…

Türk Edebiyatı’nda sembolizmin en önemli temsilcisi Ahmet Haşim birçok kaynakta empresyonist olarak da nitelenmiştir.

DADAİZM
Fütürizm, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yerini Dadaizm’e bırakmıştır. Kişiyi aklın tutsaklığından, aklın kurduğu düzenden sanatı dil, ölçü, uyak, biçim ve anlam kaygılarından kurtarmak; kalıplaşmış bütün sistemleri, kuralları, gelenekleri yıkmak amaç güdülmüştür. Kuralsızlık kural olarak benimsenmiştir.

Anlamsız olan “dada” sözcüğünü kendine ad olarak seçen akım, sanatı da ortadan kaldırma eğilimi göstermiştir.

Kurucusu Tristan Tzara’dır. Dadaizm 1922’den sonra yerini sürrealizme bırakmıştır.

NEOKLASİSİZM
19. yy sonlarında “ Klasisizm” e dönüş eğilimleri şeklinde belirmiştir.
Bizde Yahya Kemâl’de etkisi görülür. ( Şiirlerinin biçimce eski, öz yönünden yeni oluşu ile dikkati çeker. )
SÜRREALİZM ( GERÇEKÜSTÜCÜLÜK )
Dilimize “gerçeküstücülük” terimiyle çevrilen sürrealizm sanata, gerçeğin üstünü, ötesini, dışını değil; üst gerçeği (sanatçının daha önemli bulduğu bir gerçeği, gerçekliği) anlatmaya çalışır.
20. yüzyılın sanat akımı olan sürrealizm, bu “üst gerçeği”, “bilinçaltı” olarak belirler. Çünkü Sigmund Freud’un insanın bilinçaltına yönelik açıklamaları, sürrealizme kaynaklık etmiştir.
Freud’a göre insan “akıl”la “alışılmış”la davranışlarını sınırlamış ve gerçekliğini ortaya koyamamıştır. İnsanın rüyada ve sanrılık halindeki akıl ve mantığın denetiminden kurtulmuş halini ele alan Freud, insanın gerçek olarak anlaşılması için, aklın, mantığın, geleneklerin etkisinden kurtulması gerektiğini belirtir.
Sürrealistler de bilinçaltının karanlık ve karmaşık dünyasını sanata yansıtmak istemiştir.
Bir ruh doktoru olan şair, A. Breton, sürrealizmin ilkelerini “Birinci Sürrealizm Monfestosu” adlı eserinde açıklamıştır.

Özellikleri

· Bilinç ve akıl değil, bilinçaltı temel alınmıştır.
· Bilinç durumundan çıkarak (ipnoz durumu) hiçbir şey düşünülmeden ve tasarlanmadan yazmak yöntemi benimsenmiştir.
· Gülmenin insanı ikiyüzlülükten kurtaracağını söyleyen sürrealistler, mizaha ve espriye önem verirler.
· Sanat yapıtlarının iradi değil, çağrışımsal ve ruhsal otomatizm ürünü olduğunu göstermek için “rüya öyküleri”, ”ipnotizmada sorulara verilen yanıtlar”, “ruhsal otomatizm yazıları” gibi yöntemler kullanılmıştır.
· Akıl ve mantıkla şiirin bulunmadığına inanılmış, dış gerçeklik nesnel bağlantılarını kaybetmiş, imajlarda “olmazlar olur” yapılmıştır.
· İç akışı engellediğine inanıldığından noktalama işaretleri kullanılmamıştır.

· Gelenek, görenek ve törelerden, bunların sınırlayıcılığından kaçınılmıştır.

·ANDRE BRETON (1896-1966)

·LUİS ARAGON

·PAUL ELUARD, (1895-1952)
Edebiyat hayatına dadacılarla girmiş, sonra sürrealizmi benimsemiştir.
·PERET

Türk Edebiyatı’nda Garip şiir akımının kimi şiirlerinde bu akımın izleri görülmektedir. Ayrıca günümüz çağdaş şairlerinden Cemal Süreya, İlhan Berk, Ece Ayhan, Edip Cansever, Turgut Uyar yer yer üstgerçekçilik izleri taşır (II. Yeni şairleri)
EGZİSTANSİYALİZM
( VAROLUŞÇULUK )
Var olmanın özden önce geldiğini ileri süren egzistansiyalizmin tarihsel kökleri oldukça eskilere gider. İnsanın kendi varlığını, kendisinin yarattığını ileri süren bir öğretidir bu. Varoluşçuluğun bir sanat akımı olarak biçimlenişi, bu öğretinin etkisiyledir.
Egzistansiyalistlere göre tüm varlıklar var oluşlarından önce gerçekleştirilmişlerdir. Bu nedenle örneğin ağaç ağaçlığını yapamaz artık; ama insan kendini yapabilir. İnsan kendi özünü oluştururken yalnızdır ve özgürdür. Bu özünü oluşturma süreci seçeneklerle doludur. İnsanın karşı karşıya kaldığı bu seçme durumu ona yoğun sorumluluklar yükler ve bu da kişiyi bunalıma düşürür.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra J.Paul Sartre ile gittikçe güçlenen bu akım, Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım” görüşünü tersine çevirerek “Var olduğum için düşünüyorum” tezine ulaşır ve özgürlüğü kısıtlayan hiçbir engeli tanımaz.

İnsana büyük değer veren varoluşçular insana yapılan haksızlıklardan herkesi sorumlu tutarak egzistansiyalizme toplumcu bir özellik kazandırırlar.

·J.P.SARTRE (1905-1980) ROMAN, ÖYKÜ, OYUN
BULANTI, AKIL ÇAÄžI(ROMAN), SİNEKLER,
MEZARSIZ ÖLÜLER(OYUN)…

·ALBERT CAMUS (1913-1960) ROMAN, ÖYKÜ, OYUN
YABANCI, VEBA, DÜŞÜŞ, MUTLU ÖLÜM

·FRANZ KAFKA (1883-1924) ROMAN, ÖYKÜ
Çekoslovak yazardır. Ölüm, intihar gibi temaları çok işler.
DAVA, ŞATO, YİTİK, DEÄžİŞİM, ÇİN SEDDİ…

·ANDRE GİDE (1869-1951)
Fransız edebiyatının ünlü deneme ve roman yazarıdır. 1947 Nobel kazanmıştır. Sanat eserlerinde biçime önem vermez.
ECİNNİLER, KALPAZANLAR, DAR KAPI, DÜNYA NİMETLERİ…

·KARL JASPERS

FÜTÜRİZM ( GELECEKÇİLİK )
Yaşamda her şeyin sürekli hareket durumunda olduğundan yola çıkarak, sanatında bu harekete uyması gerektiğini ileri süren bir akımdır.
Fütürizmde geçmişin tüm sanat kuralları bir yana bırakılarak, hayatın dinamizmine, yaşamın sürekliliğine uygun yeni biçimler aranmıştır. Dinamizmi, hızı, makineyi, şiire sokmak amacı güdülmüştür. Atılganlık, gözü peklik ve çalışmanın kutsallığı savunulmuştur. Şiirde geleneğe bağlı tüm öğeler, şiir birimi, ölçü, uyak atılmış; özgür şiir biçimi kullanılmıştır.
·MARİNETTİ

·VİLADEMİR MAYAKOVSKİ (1894-1930)
Toplumcu ve fütürist bir şairidir. Halk diliyle biçime önem vererek şiirler yazmış, Rus şiirinde yeni bir dönem açmıştır. Bizde Nazım Hikmet, Mayakovski’den çok etkilenmiştir.

Türk Edebiyatı’nda Nazım Hikmet’in kimi şiirlerinde etkileri görülür.


HARFÇİLİK ( LETRİZM ))

· Öncülüğünü Romen asıllı şair Isidore Isou'nun yaptığı, 2’nci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan bir akımdır. Şiirde en küçük birim olarak sözcükleri değil harfleri temel alır. Bu yolla da yeni bir şiir ve yeni bir müzik yazmayı amaçlayan bir karşı-akım niteliğindedir. Isou’ya göre, "harf olmayan ya da harf olmayacak hiç bir şey tinsel olarak da var olamaz." Harfçilik, edebiyatın yanı sıra sinemayı, dansı, müziği ve resmi de etkilemiştir. Çıkış noktaları, "sesleri, sözcükleri, imgeleri aynı anda topluca bir araya getirecek yeni anlatım yollarının araştırılması"dır. Francois Dufrene, Maurice Lemaitre gibi şairler bu akımın önemli isimleridir.


KİŞİSELCİLİK
· Kişiselcilik, soyut düşüncülükle özdekçiliğin karşısına tinsel gerçekliği, sözü geçen iki bakış açısının da parçala-ra böldüğü birliği yeniden yaratacak sürekli çabayı koyar. Kişiselcilik, Descartes'in "Düşünüyorum öyleyse varım" (Cogito ergo sum) geleneği içinde yer alır. Kişiselciliğin ana yapısı şöyle özetlenebilir: Kişilik, bilinç, kendi yargısını özgürce belirleme, amaçlara yönelme, zamanın akışına karşı öz kimliğini sürdürme ve değerlere bağlanma gibi temel özellikleri nedeniyle, bütün gerçek-liğin doku-sunu oluşturur.
Felsefi yönden Gottfried Wilhelm Leibniz bu akımın kurucusu, George Berkeley de başlıca kaynaklarından biri olarak kabul edilir. Edebiyatta en önemli savunucusu Emmanuel Mounier’dir.


BATI EDEBİYATINDAN BAŞKA BAZI
ÖNEMLİ SANATÇILAR

HANS CHRİSTİAN ANDERSEN (1805-1875)
Danimarkalı,dünyaca ünlü masal yazarıdır. Şiir, roman, tiyatro, gezi notu türünden eserler de vermiştir. Ama bütün dünya onu masallarıyla tanır.


KNUT HAMSUN (1859-1952)
Norveçli romancı. Eserlerinin çoğu kendisiyle ilgilidir. Açlık adlı romanında gerçek bir olayı işler. Hamsun, kişilerin dış görünüşünden çok, ruh hallerini ve bilinç altlarında kalmış düşünce ve emellerini anlatmakta ustalık gösterir.
AÇLIK, DÜNYA NİMETİ, TOPRAK YEŞERİNCE, SERSERİLİK GÜNLERİ, ROSA, PAN, GÖÇEBE…

GRİMM KARDEŞLER
(JACOP 1785-1863 ve WİLHELM GRİMM 1786-1859)
Birlikte Alman folkloru, dili ve edebiyatı üzerinde yaptıkları çalışmalarla ün kazanmışlardır. Eserleriyle çocuk edebiyatının da ünlüleri arasında yer almışlardır. Derledikleri ve yazdıkları masallar “Grimm Masalları” adıyla dünya dillerine ve Türkçeye de çevrilmiştir. “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” bunların en tanınmışıdır.

BERTOLD BRECHT ( 1898-1956)
Alman edebiyatının ünlü şairi ve tiyatro yazarıdır. “Epik Tiyatro”nun kurucusudur.
CESARET ANA, KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ, CARAR ANA’NIN SİLAHLARI…

HEİNRİCH BÖLL ( 1917-1985)
20. yüzyılda yetişmiş Alman yazarlarının en büyüğü sayılabilir. Öykü, roman ve tiyatro yazarıdır. 1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. “Gündelik gerçekleri” yansıtır.
TREN ZAMANINDA GELDİ, YARIN VE DÜN, PALYAÇO, TOPLUM DIŞI, BİR AÄžIZ DOLUSU TOPRAK, İLK YILLARIN EMEÄžİ, CÜCE VE BEBEK…

ALAİN (1868-1951)
Fransız filozofu ve deneme yazarıdır. Felsefe öğretmenliği onu Descartes çizgisinde etkiler. Hümanizmi savunur. Uzlaşmacı ve barıştan yana bir tutum sergiler. Onun şüpheyi yöntem olarak kullanma anlayışı, sürekli yeni arayışlara yönelmesini sağlar.
DOÄžU EDEBİYATLARINDAN ÖNEMLİ SANATÇILAR
KONFÜÇYÜS (MÖ 551-479)
Çinli filozof. Günümüze ulaşmış yazılı bir eseri yoktur. Sözlü olarak yayılan düşünceleriyle Doğu felsefelerini etkilemiş, bütün dünyada edebiyatçıların da ilgi duyup yararlandıkları bir kişi olmuştur.

BEYDEBA (MÖ 1. yy)
Hint filozofu ve yazarı olarak bilinir. Asıl kimliği hakkında çeşitli söylentiler vardır. Bakü’de doğmuş bir Türk olduğu, Hindistan’a sonradan gittiği de anlatılır. İnsanlara söyleyeceklerini, hayvanların başından geçiyormuş gibi – fabl biçiminde- düzenlediği öyküleriyle dile getirir.
KELİLE VE DİMNE

FİRDEVSÃŽ (932-1020)
İran’ın ve dünya edebiyatının en büyük şairlerindendir. En önemli eseri, İran tarihini anlatan “ŞEHNÂME” adlı destanıdır.
ÖMER HAYYAM (?-1124)
İran edebiyatı şairlerindendir. “Hayyam” çadırcı anlamı-na gelen takma adıdır. Gökbilimi, matematik ve doğa bilimleri alanlarında eserleri de olmakla birlikte; rubaileri ile ün kazanmıştır. Bu küçük şiirlerde, güçlü bir gözlem ince bir espri evreni görülür.

NİZÂMİ (1140-1203)
İranlı şair. Asıl adı İlyas’tır. “Genceli Nizami” takma adıyla anılır. Hamse sahibidir.
LEYLA VÜ MECNUN, İSKENDERNÂME, HÜSREV Ü ŞİRİN, MAHZEN-İ ESRAR…

SADİ (1193-1293)
İran’ın en büyük şair ve yazarlarındandır. “Şirazlı Sadi” adıyla bilinir. Lirik aşk şiirleri de yazmışsa da asıl ünü, düzyazıyla yazılmış küçük öykücükler içer kitabı GÜLİSTAN ile manzum öykücüklerden oluşan BOSTAN adlı eserlerinden gelir. Bu iki eser, bazı dünya dillerine de çevrilmiştir.

HAFIZ (1320-1389)
İran edebiyatının en büyük şairlerindendir. “Şirazlı Hafız” diye bilinir. Tasavvuf, kelam,felsefe bilimleriyle uğraşmıştır. Şiirlerinde insan sevgisi, içtenlik, sevinç, günlük yaşam işlenmiştir. İran şiirine gazel türünü sokmuş, beyit bütünlüğünden çok konu bütünlüğüne önem vermiştir. Aşk, içki, eğlence konularının yanında dönemin toplumsal bozukluklarını da işlemiştir. En önemli eseri olan “DİVAN” Doğu ve Batı edebiyatçılarını etkilemiştir.

CAMİİ (MOLLA CAMİİ) (1414-1492)
İranlı şair ve bilgin. Hadis, tefsir, Arap dil ve edebiyatı bilimlerinin yanı sıra, tasavvufla da ilgilenmiştir. Sade, duru, özlü bir dili vardır. Divanları ( üç adet ), Yedi Taht ( Yedi mesnevi ) ve Baharistan…

TAGOR (1861-1941)
Hintli şair. İngiltere’de eğitim görmüştür.Aynı zamanda filozoftur. Şiirlerine mitsizim ve vatanseverlik dikkati çeker. Eserlerinin birçoğunu İngilizce yazmıştır. 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır. Dünyanın en ünlü lirik aşk, insanlık ve doğa şairleri arasındadır.
BAHÇIVAN, MEYVE ZAMANI, AVARE KUŞLAR, YURT VE DÜNYA, ATEŞBÖCEKLERİ….
KAWABATA ( 1899-1972)
Japon öykü ve roman yazarıdır. İngiliz ve Japon edebiyatlarını incelemiştir. 1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.
İZU DANSÖZÜ, KARLAR ÜLKESİ, BİN BEYAZ TURNA, KYOTO…

MUHAMMED İKBAL ( 1873-1938)
Pakistanlı şairdir. Hint Müslümanlarının bağımsızlığı için çalışmıştır. Dördü Pakistan (Urdu) dilinde, yedisi Farsça, on bir şiir kitabı vardır.
CEBRAİL’İN KANADI, KERVANIN ÇAÄžRISI, VARLIÄžIN SIRLARI
Düzyazı eserlerinin en önemlisi, “İslâmiyet’te Dinî Düşüncelerin Yeniden İnşası” adını taşır.

SAMED BEHRENGİ ( 1939-1968)
Türk (Azeri) asıllı İranlı yazar. İran folklorundan der-
lemeler yapmış, özellikle çocuklar için öykü ve masal-
lar yazmıştır.
KÜÇÜK KARA BALIK, BİR ŞEFTALİ BİN ŞEFTALİ, KARGALAR…

CENGİZ DAÄžCI (9 Mart 1920 )
Roman ve öykülerinde Kırım Türk’ünün dramını anlatır. Yazar, eserlerine yaşadığı olayları konu olarak alır.
KORKUNÇ YILLAR, YURDUNU KAYBEDEN ADAM,
ONLAR DA İNSANDI, O TOPRAKLAR BİZİMDİ, DÖNÜŞ, ÜŞÜYEN SOKAK …

CENGİZ AYTMATOV ( 1928)
Kırgız Türk edebiyatının dünyaca tanınmış yazarıdır. Eserlerinde doğa, aşk ve vatan sevgisi geniş yer tutar. İlhamını Manas ve diğer Kırgız destanlarından ve efsanelerinden alır. Romanlarının ana konusu olan savaş ve aşkı, simgesel, mecazlı anlatımla ve başarılı bir üslupla dile getirmiştir. CEMİLE adlı romanı dünyada bütün zamanların en çok okunan aşk romanı seçilmiştir.
TOPRAK ANA, GÜN OLUR ASRA BEDEL, YÜZ YÜZE SELVİ BOYLUM, MASALDAN SONRA, DENİZ KIYISINDA KOŞAN ALA KÖPEK, CENGİZ HAN’A KÜSEN BULUT, KIZIL ELMA, DİŞİ KURDUN RÜYALARI…

BAHTİYAR VAHAPZADE ( 1925 )
Azerbaycanlı şair.Şiirlerinde dil bilinci ve yurt sevgisi geniş yer tutar. Ayrıca içinde yaşadığı toplumun aksak taraflarını şiirlerine konu edin şair, zaman zaman hayatın çelişkilerini de aksettirir. Şair, klâsik ve geleneksel Azerbaycan şiirini çok iyi tanıdığından her iki türde de başarılı eserler vermiştir.
MENİM DOSTLARIM, ÇINAR, AYLI GECELER, TAN YERİ, GÜN VAR BİN AYA DEÄžER …

ŞEHRİYAR ( 1904-1988)
Çağdaş Azeri edebiyatının büyük şairlerindendir. “Heyder Babaya Selâm” şiirinden sonra bitin Güney Azerbaycanlı şairlerin lideri durumuna yükselmiştir. Bütün şiirlerinde akıcı ve sade bir Azerbaycan Türkçesini kullanan şair sadece Azerbaycan’ın değil bütün Türk dünyasının sevilen şairleri arasında yer alır.
paylaşımlarr içinn çokkk tşklerrrr Big Grin
rica ederim sefa.....
Paylaşim Için Sağol Bacimmmmmmmmmmm
Dmeğine Sağlikkkkkk
Sayfalar: 1 2