03-19-2007, Saat: 09:04 PM
Sonsuzluk gibi çıkıyordu bu söz içimden... umutsuz bir yakarış gibi... hiç bitmeyecek bir hasret gibi... ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki...
... asıl meselem,varlığımı aslında olduğu gibi görmek olmuş... işte bu yüzden dünyadaki hiçbir şeyi sonuna kadar istemedim ben... başarıya ulaşmam hep an meselesiydi. her şeyin hep en ucuna kadar geldim. uzansam benim olacaktı, biraz daha çaba gerekti, ama hep son anda içimdeki bir şey o son çabayı engelledi. tutmam, kazanmam mümkünken içimdeki bir şey, nasılsa son anda vazgeçti ondan... hep son anda çekildim kendime... kim bilir belki de bu dünyaya ait bir şeyi kazanırsam sonsuza dek dağılıp kaybolmaktan korkuyordum... bu korku neydi bilmiyordum... içimde bana rakip biri vardı sanki...İşte onu şimdi daha iyi anlıyorum... ben durmadan kendimi aldatmaya, durmadan kendim olmayan biri olmaya çalışsam da, içimde çok daha güçlü bir şey vardı... o beni benden daha iyi tanıyordu... o beni benden daha iyi görüyordu...
Ama o içimdeki rakip şimdi çoktan sustu... hiç kimseye kulak asmıyor... içimdeki rakip sustu, o bile bir bahar yemini gibi ilerleyen acımı dinliyor... bense ilkel bir acıyla savrulduğumu düşünüyor ve ayaklarımın yerden kesildiğini hissediyorum, ama biliyorum ki o ilkel acıyla birlikte içimdeki bütün parçalar birleşiyor... içimdeki bütün yaralar birbirleriyle tanışıyor... o birbirinden kıtalar kadar uzak olan yıllarım, günlerim, saatlerim yeniden birleşiyor o ilkel acıyla... içimde onca sızıyla birleşen her şey beni sadece vaktinden önce büyüyen bir çocuk yapmaya yetiyor... her şeyi hisseden, her şeye dokunmak isteyen, her acıya maruz kalmaya hazır ve üşümekten yapılmış çocukluğumu geri getiriyor bana...
Bu acıyla anlıyorum ki aslım bu benim... hangi role bürünürsem bürüneyim, hangi maskeyi takarsam takayım bu durmadan üşüyen çocukluk benim çocukluğum... ondan ne kadar uzağa kaçsam da nafile, bilirim ki o orda durur ve beni bekler... bilirim ki onun uzağında hiçbir şeyim yok... kimsem yok onun uzağında... ne kadar uzaklaşsam da bilirim ki orada ben yokum...insan kendisinden ne kadar uzağa gidebilir ki... çünkü bilirim ki vaktinden önce büyümüş çocukluğumda titrer aşkım...
İçimdeki bütün anlamlar, bütün yaralar, bütün zamanlar beni büyük bir uyumsuz yapmak için birleşir... ölüm kadar hassas bir uyumsuzluktur bu... ben hiç bir şey yapmam, oradayımdır, varımdır, ama ne desem, ne yapsam sanki herkes bana karşı gibidir... insanların bildiği kelimelerle konuşurum, onlar gibi davranmaya çalışırım, ama hiçbir şey anlatamam, onlara hiçbir şey kanıtlayamam... ne söylesem boştur... hiçbir seste karşılığı yoktur sesimin. kendimi bulduğum anda herkesin yabancısı olup çıkmışımdır... sesim içime dönüp, orada yankılanır... fısıldaşıp dururum içimde titreyen aşkla... beni dünyaya, beni insanlara, beni kucaklaşmaya götürmesi gereken aşk çılgınlığımın arkadaşı olmuştur... herkesin acısı, herkesin yalnızlığı, herkesin sefaleti ona akar da, o kimseye kendini anlatamaz...
Ömrümü sana adamış olmama rağmen kaderin üzerinde hiçbir etkim olamıyordu... bu çaresizliği hissettiğim anda her şey anlamını yitiriyordu... ıssız, terkedilmiş gibi oluyordu dünya... ve bu dünyanın ortasında bir tek sen vardın... milyonlarca insan içinde bir tek sen oluyordu... milyonlarca yüzün içinde bir tek senin yüzün oluyordu...
......sen orada mısın bilmiyorum... benim için gerçek varsa, bir gün olacaksın diye vardı...
Bu yazı senin için....