03-21-2007, Saat: 10:02 PM
Ey kara bulutları delip geçen keskin ışık!
Yıkılmaz umursamazlıkların, yüce karamsarlık dağlarının arasından, bana hayatın yaşanılası büyüsünü inatla hatırlatan gizemli mucize!
Zihnimde yeniden esmeye başlayan umut rüzgarının, bülbülleri aşktan deli divane eden pırıltılı esintisi!
Gönlümün taze kıpırtısı, sahiplenme hissimin son sahibi!
O çiçeklerle bezenmiş kalbini aç ve dinle beni…
Yeni açtığım beyaz sayfaların üzerindeki ilk yazıdır senin gönül yazın…
Yeni kurduğum çocuksu hayallerin başrolü senindir…
Yeni yazdığım görkemli destanların, gülleri kıskandıran kadını sensin…
Taze kırılmış kalbimin ilacı sensin…
Yırtılan umutlarımın yaması sensin…
İçimdeki kurumuş güllerin yağmuru sensin…
yitik düşlerimin umudu sensin...
Sesi kafamda yankılanıp duran kaval sensin, saz sensin…
Donmuş yüreğimi eriten ateş sensin, har sensin…
Yapmacık gülüşlerin ardındaki gizli hüzün sensin ve en derin üzüntülerin ardındaki içten gülümseme…
Kararmış ufkumdan, doğabileceğin en güzel zamanda doğdun… Siyah dünyama yedi renginin her tonunu getirdin… Hayatı “zoraki” bulduğum, artık bitsin istediğim en siyah günlerimde ömrüme ömür kattın…
En umutsuz zamanımda, dertlerin, tasaların, feryatların, figanların arasından bana geldin…
Sonu nasıl biterse bitsin, gel sev, gel yeter ki sen ağlat beni...
Aşkın gözyaşlarında yeterki gel, sen boğ beni...
Yıkılmaz umursamazlıkların, yüce karamsarlık dağlarının arasından, bana hayatın yaşanılası büyüsünü inatla hatırlatan gizemli mucize!
Zihnimde yeniden esmeye başlayan umut rüzgarının, bülbülleri aşktan deli divane eden pırıltılı esintisi!
Gönlümün taze kıpırtısı, sahiplenme hissimin son sahibi!
O çiçeklerle bezenmiş kalbini aç ve dinle beni…
Yeni açtığım beyaz sayfaların üzerindeki ilk yazıdır senin gönül yazın…
Yeni kurduğum çocuksu hayallerin başrolü senindir…
Yeni yazdığım görkemli destanların, gülleri kıskandıran kadını sensin…
Taze kırılmış kalbimin ilacı sensin…
Yırtılan umutlarımın yaması sensin…
İçimdeki kurumuş güllerin yağmuru sensin…
yitik düşlerimin umudu sensin...
Sesi kafamda yankılanıp duran kaval sensin, saz sensin…
Donmuş yüreğimi eriten ateş sensin, har sensin…
Yapmacık gülüşlerin ardındaki gizli hüzün sensin ve en derin üzüntülerin ardındaki içten gülümseme…
Kararmış ufkumdan, doğabileceğin en güzel zamanda doğdun… Siyah dünyama yedi renginin her tonunu getirdin… Hayatı “zoraki” bulduğum, artık bitsin istediğim en siyah günlerimde ömrüme ömür kattın…
En umutsuz zamanımda, dertlerin, tasaların, feryatların, figanların arasından bana geldin…
Sonu nasıl biterse bitsin, gel sev, gel yeter ki sen ağlat beni...
Aşkın gözyaşlarında yeterki gel, sen boğ beni...