03-29-2007, Saat: 08:18 PM
Bugünlerde dağlara çıkmak istiyorum; dağ başlarında gökyüzüne dokunmak, gözlerimi kapatıp rüzgarların uğultusuna karışmak istiyorum.
İnsan yığınlarından, egzoz dumanlarından, araba kornalarından, patırtıdan kütürtüden uzak, bir dağın zirvesinde bir nehirle beraber coşkunca çağlamak, kendi yatağımda kendi halimde akmak, yolumu bulmak istiyorum.
İçinde kaybolduğum bu hayatı burada noktalamak ve bir ağaç gibi toprağa kök salıp, orada yeşermek istiyorum.
Hani hayatın durgun bir yanı vardır ya, insan içinde boğulur kimi zaman, kimi zaman da umutlarını kaybeder bir daha hiç bulamayacakmış gibi, işte o durgunluğundan sıyrılmak ve rüzgarla beraber gelincik tarlalarında esmek istiyorum.
Çiçeklerin kokusunu solumak, çocukların saçlarını okşamak, uçsuz bucaksız bozkırlarda alıç ağaçlarıyla söyleşmek, bir ihtiyarın yanağına konup, orada bir tebessüm olmak istiyorum.
Çünkü bugün günlerden Pazar. Bugün herhangi günlerden bir gün. Bugün dünkünün aynısı.
Her şeyim için sürekli şükrediyorum Yaradan’a, ama yine de bir boşluktayım işte.
Kış mevsimine boyun eğmekte olan bir ağaçta son demlerini yaşayan, düşmeye ve oralardan kaldırımlara savrulmaya hazırlanan bir yaprak gibi… Sessiz sedasız bir elveda belki hayatın tüm ışıklarına inat…
Sahilde köpüklerini bırakıp çekilen bir dalga gibi kendi içine susmak…
Belki de tüketivermek sana ayrılmış sayfaları, çirkin yazılarla doldurmak…üzerine saçmasapan duygularını aktarmak…
Gitmek ya da kalmak arasında bocalamak…
Yağan yağmurlara bakıp öylece, sonunda gözyaşlarına boğulmak sebepsizce…
Sebepsizce hüzünlenmek, hüzünlü şarkılarda yüreğine sığınacak bir liman bulmaya çalışmak…
En kötüsü de bir ‘son’a başlayamamak…
Duygular bazen bir volkan gibi patlarken yüreğimde bazen de bir yangından arta kalan küller gibi sessiz. Kısacık bir toparlama ve sonrası yine koca bir bocalama.
Göremediğim bir dala tutunuyorum işte.
Bir toprağa kök salmak kolay değil; alışmak o toprağın iklimine, sularına sarılmak kolay değil.
Sarılmaya çalışıyorum işte şimdi ben hayata; toprağa kök salmaya, güneşin parıltılarına uzanmaya, suların şırıltılarına karışmaya…
Umudumu yitirmemeye çalışıyorum.
En azından gayret göstermek için, sığınıyorum yüreğimin iklimine…ve belki de öylesine…öylesine işte…
İnsan yığınlarından, egzoz dumanlarından, araba kornalarından, patırtıdan kütürtüden uzak, bir dağın zirvesinde bir nehirle beraber coşkunca çağlamak, kendi yatağımda kendi halimde akmak, yolumu bulmak istiyorum.
İçinde kaybolduğum bu hayatı burada noktalamak ve bir ağaç gibi toprağa kök salıp, orada yeşermek istiyorum.
Hani hayatın durgun bir yanı vardır ya, insan içinde boğulur kimi zaman, kimi zaman da umutlarını kaybeder bir daha hiç bulamayacakmış gibi, işte o durgunluğundan sıyrılmak ve rüzgarla beraber gelincik tarlalarında esmek istiyorum.
Çiçeklerin kokusunu solumak, çocukların saçlarını okşamak, uçsuz bucaksız bozkırlarda alıç ağaçlarıyla söyleşmek, bir ihtiyarın yanağına konup, orada bir tebessüm olmak istiyorum.
Çünkü bugün günlerden Pazar. Bugün herhangi günlerden bir gün. Bugün dünkünün aynısı.
Her şeyim için sürekli şükrediyorum Yaradan’a, ama yine de bir boşluktayım işte.
Kış mevsimine boyun eğmekte olan bir ağaçta son demlerini yaşayan, düşmeye ve oralardan kaldırımlara savrulmaya hazırlanan bir yaprak gibi… Sessiz sedasız bir elveda belki hayatın tüm ışıklarına inat…
Sahilde köpüklerini bırakıp çekilen bir dalga gibi kendi içine susmak…
Belki de tüketivermek sana ayrılmış sayfaları, çirkin yazılarla doldurmak…üzerine saçmasapan duygularını aktarmak…
Gitmek ya da kalmak arasında bocalamak…
Yağan yağmurlara bakıp öylece, sonunda gözyaşlarına boğulmak sebepsizce…
Sebepsizce hüzünlenmek, hüzünlü şarkılarda yüreğine sığınacak bir liman bulmaya çalışmak…
En kötüsü de bir ‘son’a başlayamamak…
Duygular bazen bir volkan gibi patlarken yüreğimde bazen de bir yangından arta kalan küller gibi sessiz. Kısacık bir toparlama ve sonrası yine koca bir bocalama.
Göremediğim bir dala tutunuyorum işte.
Bir toprağa kök salmak kolay değil; alışmak o toprağın iklimine, sularına sarılmak kolay değil.
Sarılmaya çalışıyorum işte şimdi ben hayata; toprağa kök salmaya, güneşin parıltılarına uzanmaya, suların şırıltılarına karışmaya…
Umudumu yitirmemeye çalışıyorum.
En azından gayret göstermek için, sığınıyorum yüreğimin iklimine…ve belki de öylesine…öylesine işte…