08-16-2006, Saat: 10:21 PM
Bu konu ile ilgili olarak;
[SIZE=4]
ATATÜRK'Ü ZEHİRLEDİLER Mİ?..
[/SIZE]Gazi Mustafa Kemal'i, Mason Cemiyeti'ni kapattığı için masonlar zehirledi!..'
SERDAR ARSEVEN/ D.B. TERCÜMAN
ATATÜRK'Ü ZEHİRLEDİLER Mİ?..
Orta Anadolu'ya hitap eden Anayurt gazetesinin 10 Kasım'da manşete çektiği müthiş iddia:
'Gazi Mustafa Kemal'i, Mason Cemiyeti'ni kapattığı için masonlar zehirledi!..'
Ölümünden üç yıl kadar evvel, 10 Ekim 1935 tarihinde mason localarını kapatmış olması, Atatürk'ün sonunu hazırlıyor, gazeteye göre!..
***
Atatürk öldürüldü mü?..
Haberdeki bilgiler ile, bu tür meselelerle yakından ilgilenen Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Sürat'in söylediklerini bir araya getirince...
'Acaba?' diyorsunuz...
Sürat'in söylediklerinin, Anayurt'taki satırlarla örtüşen bölümleri var...
Kulak verelim:
'Atatürk'ün geçirdiği hastalıklara bakacak olursak...
Genç yaşında sıtmaya yakalanıyor.
Anafartalar Savaşı sırasında akciğer iltihabından yatağa düşüyor.
İki yıl sonra, 1918'de de şiddetli böbrek ağrılarından muzdarip oluyor.
Avusturya'da tedavi görünce, biraz rahatlıyor ancak hastalığı 1919 başlarında nüksediyor.
Samsun'a çıktıktan sonra, böbrek ağrıları için Havza Kaplıcalarına gidiyor, üç ay sonra yine büyük acıların pençesine düşüyor.
Nefrit (böbrek iltihabı böyle, Atatürk'ün başına belâ oluyor.'
ÇOK GEÇ!..
Böbrek iltihabına dikkat çektikten sonra 'can alıcı' noktaya gelen Sürat'i dinlemeye devam edelim:
'Böyle bir hasta için, uygulanan tedaviye baktığınızda, 'Atatürk öldürüldü mü?' sorusuna teslim oluyorsunuz.
Ölümüne çok kısa bir süre kala, belki de, 'elden gelen her şeyin yapıldığını' göstermek üzere getirtilmiş olan, dünyanın en büyük dahiliye ustaları arasındaki Fransız Noel Fiessinger de uygulanan tedavinin 'yanlışlığını' fark ediyor.
Ama bu çok geç kalınmış bir nokta.
Atatürk'e, böbreklerindeki zafiyetin çok iyi biliniyor olmasına rağmen, böbrek hastalarına kesinlikle verilmemesi gereken cıvalı bileşiklerin ve kininden (bitkisel zehir) elde edilen atebrin adlı ilacın verilmiş olmasını, 'yanılgı'ya bağlamak hiç de kolay değil!..
Cıvalı bileşiklerin sağlam böbreklerde bile iltihaba, harabiyete yol açtığı biliniyor.
Kinin ise, bir zehir olarak artık sıtma hastalığında da kullanılmıyor.
Ama o günlerde bu ilaçlar 'leblebi gibi' verilmiş, Atatürk'e.
Sadece 1937 yılında, İstanbul Eczanesi'nden 43 kutu kinin alınmış olmasını da ayrıca değerlendirmek lâzım.
Bahsi geçen ilaçlar, öyle, aniden öldürmüyor.
Duruma göre, mesela üç yıllık bir süre içinde öldürüyor.
Bu ilaçların böbrek rahatsızlığı geçirmiş bir hastada uygulanması sonucu kesinleştiriyor!..'
***
Evet; Sürat'in söyledikleri...
Anayurt'a gelince...
Gazete, daha çok ideolojik açıdan yaklaşıyor meseleye.
'Masonlar öldürdü' tezinde iddialı.
Haberde, 'mason localarını kapatan Atatürk'ü tedavi eden mason doktorların' isimleri sıralanıyor!..
İlgi çekici notlardan biri de, 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas'ın, Türkiye'deki Mason Cemiyeti'nin kapatıldığını Moskova'daki toplantı esnasında öğrendiği an söyledikleri:
'Mefkuremize imha edici darbe vuranların akıbeti feci şartlar altında ölümdür!..'
Belgeler belgeler...
Yunan Halkın Sesi Gazetesi'nin (Laiki Foni) 1 Ağustos 1948 tarihindeki bir haberinde, Atatürk'ün 1937 yılının ortalarından başlayan bir 'yanlış tedavi sürecine' muhatap olduğu belirtiliyor.
Halk Cephesi (Laiki Metopo) adlı Yunan gazetesinin, 1-5 Eylül 1949 tarihli sayılarında ise, Apostolos Grazos ismiyle neşredilen dizi yazıda, 'Avrupalı tıp dahilerinin Atatürk'ü tedavi etmelerinin engellendiği' ifade ediliyor.
***
Gündeme taşınan soru:
'Atatürk öldürüldü mü?..'
Bütün belgeler ve değerlendirmeler, uygulanan tedavinin 'yanlışlığını' ortaya koyuyor.
Peki 'kasıt' var mı?..
Varsa...
Bu kasıt Atatürk'ün mason localarını kapatmış olmasıyla mı alâkalı?.. Bütün bunları hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Dünkü yazımızda dile getirmiştik; 'Hangi takımı tuttuğunu dahi kesin olarak bilemediğimiz Atatürk'ün ölüm sebebini nereden bilelim!..'
Buna da ek olarak atatürk'ün son sözleri Saat kaç değildi... Gerçek son sözleri " AMAN DİL, AMAN DİL " olduğu idda ediliyor. Bunun anlamıda bugünlerde gördüümüz türkçemize giren yanancı kelimeleri anımsatıyor sanki...
[SIZE=4]
ATATÜRK'Ü ZEHİRLEDİLER Mİ?..
[/SIZE]Gazi Mustafa Kemal'i, Mason Cemiyeti'ni kapattığı için masonlar zehirledi!..'
SERDAR ARSEVEN/ D.B. TERCÜMAN
ATATÜRK'Ü ZEHİRLEDİLER Mİ?..
Orta Anadolu'ya hitap eden Anayurt gazetesinin 10 Kasım'da manşete çektiği müthiş iddia:
'Gazi Mustafa Kemal'i, Mason Cemiyeti'ni kapattığı için masonlar zehirledi!..'
Ölümünden üç yıl kadar evvel, 10 Ekim 1935 tarihinde mason localarını kapatmış olması, Atatürk'ün sonunu hazırlıyor, gazeteye göre!..
***
Atatürk öldürüldü mü?..
Haberdeki bilgiler ile, bu tür meselelerle yakından ilgilenen Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Sürat'in söylediklerini bir araya getirince...
'Acaba?' diyorsunuz...
Sürat'in söylediklerinin, Anayurt'taki satırlarla örtüşen bölümleri var...
Kulak verelim:
'Atatürk'ün geçirdiği hastalıklara bakacak olursak...
Genç yaşında sıtmaya yakalanıyor.
Anafartalar Savaşı sırasında akciğer iltihabından yatağa düşüyor.
İki yıl sonra, 1918'de de şiddetli böbrek ağrılarından muzdarip oluyor.
Avusturya'da tedavi görünce, biraz rahatlıyor ancak hastalığı 1919 başlarında nüksediyor.
Samsun'a çıktıktan sonra, böbrek ağrıları için Havza Kaplıcalarına gidiyor, üç ay sonra yine büyük acıların pençesine düşüyor.
Nefrit (böbrek iltihabı böyle, Atatürk'ün başına belâ oluyor.'
ÇOK GEÇ!..
Böbrek iltihabına dikkat çektikten sonra 'can alıcı' noktaya gelen Sürat'i dinlemeye devam edelim:
'Böyle bir hasta için, uygulanan tedaviye baktığınızda, 'Atatürk öldürüldü mü?' sorusuna teslim oluyorsunuz.
Ölümüne çok kısa bir süre kala, belki de, 'elden gelen her şeyin yapıldığını' göstermek üzere getirtilmiş olan, dünyanın en büyük dahiliye ustaları arasındaki Fransız Noel Fiessinger de uygulanan tedavinin 'yanlışlığını' fark ediyor.
Ama bu çok geç kalınmış bir nokta.
Atatürk'e, böbreklerindeki zafiyetin çok iyi biliniyor olmasına rağmen, böbrek hastalarına kesinlikle verilmemesi gereken cıvalı bileşiklerin ve kininden (bitkisel zehir) elde edilen atebrin adlı ilacın verilmiş olmasını, 'yanılgı'ya bağlamak hiç de kolay değil!..
Cıvalı bileşiklerin sağlam böbreklerde bile iltihaba, harabiyete yol açtığı biliniyor.
Kinin ise, bir zehir olarak artık sıtma hastalığında da kullanılmıyor.
Ama o günlerde bu ilaçlar 'leblebi gibi' verilmiş, Atatürk'e.
Sadece 1937 yılında, İstanbul Eczanesi'nden 43 kutu kinin alınmış olmasını da ayrıca değerlendirmek lâzım.
Bahsi geçen ilaçlar, öyle, aniden öldürmüyor.
Duruma göre, mesela üç yıllık bir süre içinde öldürüyor.
Bu ilaçların böbrek rahatsızlığı geçirmiş bir hastada uygulanması sonucu kesinleştiriyor!..'
***
Evet; Sürat'in söyledikleri...
Anayurt'a gelince...
Gazete, daha çok ideolojik açıdan yaklaşıyor meseleye.
'Masonlar öldürdü' tezinde iddialı.
Haberde, 'mason localarını kapatan Atatürk'ü tedavi eden mason doktorların' isimleri sıralanıyor!..
İlgi çekici notlardan biri de, 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas'ın, Türkiye'deki Mason Cemiyeti'nin kapatıldığını Moskova'daki toplantı esnasında öğrendiği an söyledikleri:
'Mefkuremize imha edici darbe vuranların akıbeti feci şartlar altında ölümdür!..'
Belgeler belgeler...
Yunan Halkın Sesi Gazetesi'nin (Laiki Foni) 1 Ağustos 1948 tarihindeki bir haberinde, Atatürk'ün 1937 yılının ortalarından başlayan bir 'yanlış tedavi sürecine' muhatap olduğu belirtiliyor.
Halk Cephesi (Laiki Metopo) adlı Yunan gazetesinin, 1-5 Eylül 1949 tarihli sayılarında ise, Apostolos Grazos ismiyle neşredilen dizi yazıda, 'Avrupalı tıp dahilerinin Atatürk'ü tedavi etmelerinin engellendiği' ifade ediliyor.
***
Gündeme taşınan soru:
'Atatürk öldürüldü mü?..'
Bütün belgeler ve değerlendirmeler, uygulanan tedavinin 'yanlışlığını' ortaya koyuyor.
Peki 'kasıt' var mı?..
Varsa...
Bu kasıt Atatürk'ün mason localarını kapatmış olmasıyla mı alâkalı?.. Bütün bunları hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Dünkü yazımızda dile getirmiştik; 'Hangi takımı tuttuğunu dahi kesin olarak bilemediğimiz Atatürk'ün ölüm sebebini nereden bilelim!..'
Buna da ek olarak atatürk'ün son sözleri Saat kaç değildi... Gerçek son sözleri " AMAN DİL, AMAN DİL " olduğu idda ediliyor. Bunun anlamıda bugünlerde gördüümüz türkçemize giren yanancı kelimeleri anımsatıyor sanki...