saol bu güsel paylaşımın içinn...tşk.
Şimdiki yazım sahte dostluklara, yani dost gözüken dostsuzlara olsun
Geçte olsa anladım ama “Dost vurulunca değil de unutulunca ölürmüş” meğer. Ama ben dostlarımı kır çiçekleri gibi avucumda değil, kurşun yarası gibi yüreğimde sakladım bunca yıl. Nice kavgalarda onlarında yanında oldum ve nice sorgularda onları ele vermedim hiç.
Dostluk deniz kenarındaki taşlara benziyormuş. Önce tek tek toplayıp sonra birer birer atmakmış denize. Ancak bazıları vardır ki kıyılmaz atmalara.İşte benim dost bildiklerim o kıyamadıklarımdı. Bilirim ben gülerken herkes eşlik eder, başarılarıma ortak olur. Ama ağlarken kimseyi bulamadım yanında,
hele yenilgilerimde hep bir başıma kaldım. Bende diyorum ki şimdi öyle bir dost edinmeli ki insanoğlu; Kötü gün her kapıyı çaldığında kapıya beraber bakalım. Öyle bir dost edinelim ki, her daim yanımızda olsun.
“Hangi yıldızı seçersen seç gökyüzünden
Bilki o yıldızda hep ben olacağım
Ne zaman yangınlara düşerse yüreğin
Bilki o yürekde her daim ben kalacağım...”
Böylesi bir dostluğun son nefesinde, bir kayığa binmiş kürek çekiyordum akıntıya karşı. Nereye gittiğimi bilemeden, bilmeden işte. Akıntı beni nereye götürecekti onu da bilmiyordum. Ama şunu iyi biliyorum ki herkesin bir dost görünen vefasızı vardır mutlaka. Belkide, buncadır hep ayrı dilleri konuşmuş, ayrı düşünceleri yaşamışsınızdır, yaşamışızdır.
Acının varlığını unutarak hep ballarından tatmışsınızdır. Belki hiç dost değildiniz, belki de hiç olmamıştınız kim bilir. Ama bundan böyle, adını asla koyamadığın ayrılıkların kentinde yaşayacak, geriye asla bakamayacağın yalnızlık yollarının kilometrelerinde, aynalar arayacaksın kendine bakacak
demelisiniz. Bulunur mu bilinmez ama en azından dostlarınızı tanımış olursunuz. Ne kadar dostlar anlarsınız sonunda.
Sorgularını yorumlayan dostlar, gün inince denizlere, kaçacaklardır birer ikişer. Ama belkide yine siz olacaksınız onlara yakın. Akrepler kemirirken yürekleri, yeryüzünün bütün tahta köprülerinden gün gelecek onlarda geçecekler. Yoldaşı olmayın sakın, uzak durun akrepten. Eminim ki yıldızların dansa durduğu karanlık sokaklarda, ellerindeki kör bıçaklarla saldıracaklar özlerine. Sevdanın püfür rüzgarlarında saçları dağılacak, tüm giysileri etrafa savrulacak, şafağa doğru koşacaklar. Ama şafaklar bile kabul etmeyecek onları. Yani Bir başına, yani tek başına kalakalacaklar. Kelimeleri yıldızlarına yükleyerek nostalji faytonunda dolaşacak, geçmişte kalan bir muhallebicide dostluğu arayacaklar belkide. Bırakın arasınlar…
Ben bunca yıldır çok yaralar aldım dost elinden. Anka kuşunun gözyaşları bile iyi edemedi açılan yaralarımı. Oysa Anka kuşunun göz yaşları iyi eder sanırdım. Ben hep içime attım dost sıkıntılarımı. Ama gel gör ki sığmadı, sığmadığı yetmezmiş gibi de taştı çoğu zaman. Nice yürek kaplarım vardı rengarenk, küçüklü, büyüklü onlar dolsun dedim ama boş kaldı. Benim bildiğim sırlarını hiçbir kimselerle paylaşmadım. Yüreğime kazıdım, diğer sırlarla birlikte onlarda yok oldular.Ben de çok sırlar verdim dağlara. Acılarımı ağaçlar dinledi, toprağa söyledi sonra, toprak kızdı, yıldızlara müjdeledi. İnanmazsan yıldızlarıma sor söylesinler sana.
Bir hikaye geldi aklıma şimdi. Kimbilir kim yazmıştı bilmiyorum. Ama sizlerle paylaşmanın güzel olabileceğini düşünerek yazıyorum…
“Dünya hayatında hep kötülük işleyen bir adamı ölünce cehennem kapısında bir melek karşılamış. Melek adama şöyle bir bakıp seslenmiş ;"Hayatta iken tek bir gün bile birisine iyilik yaptıysan şayet buraya
girmeyeceksin. Ama yapmadıysan kaderine küs demiş"" Günahkar adam uzun süre düşündükten sonra, " şey demiş hatırladım.
"Bir keresinde ormanda gördüğü örümceği hatırladı. Balta girmemiş ormanda yürürken önüne bir örümcek ağı çıkmıştı. Adam ağı bozmamak ve örümceği ezmemek için o gün yolunu değiştirmişti. Heyecan içinde o günü meleğe anlattı. Melek adama gülümsedi ve ardından elini şaklattı. Gökten gürültüyle bir örümcek ağı indi. Melek bir adama baktı bir de örümcek ağına. "Bu ağa tutunarak cennete girebilirsin haydi başla" demiş. "Adam bu ağa tutunarak cennete girebilmek çocuk oyuncağı" diye düşündü kendince. Adam neşe içinde ağa tırmanırken cehennemden bazıları da bu ağa tutunarak cennete gitmeye çalıştılar. Ama adam ağın o kadar çok insanı taşımayacağından korkarak onları itmeye başladı. Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerleri ile birlikte adam da cehenneme düştü. "Yazık" dedi melek.Bencilliğin, hayatında işlediğin tek iyiliği de kötülüğe dönüştürdü. O insanlara şefkat gösterebilseydin eğer, ağın herkesi taşıyabileceğini de
görecektin” demiş…
''Unutmayın ki yaşamın örümcek ağını ören insanın kendisi değildir. O, bu ağda sadece bir teldir ve bu ağa yaptığı katkıyı aslında kendi yaşamında yapmaktadır. Örümcek ağınızı örerken bile iki kere daha fazla düşünün. Zira her ördüğünüz ağ kendi geleceğinize attığınız bir düğümdür. Çözmek için dost aradığınızda bulamayabilirsiniz”...
Dilerim, beni benden eden dostlarım, küskün geçen her sabahımda, gecelerin beni saran hüzün yağmurlarında yine de ıslanmasınlar bir daha.
Birazdan gün yepyeni elbisesini giyer penceremden içeri girer. Beni besleyen acılarımı çekip çıkarırım fırınımdan ve karalarım kahır defterimi. Belki dostluğa inanan ben, inanmam bir daha dost gözüken dostsuzlara. Selam olsun dostlarıma, dost görünenlerime selam olsun….
“Yaşam gülmeyi, sevgi hak etmeyi, vefa unutmamayı, dostluksa sadık kalmayı bilenler içindir…”
“Yolun ne yanaysa yönün ne yana
İster düne olsun istersen yarına
Gülen yüzüne kara bahtına
Yarenlik yaparım be DOSTUM”……
Unutulmamak dileğiyle,
Her biriniz dost kalın, ama lütfen hep böyle kalın…..
VELHASIL KELAM ONCE DOST OL SONRA SITEM ET
BI YANLISIM OLDUYSA AFFOLA
Dostluk ya ,
Bir bilinmez gibidir dostluk . Bazende en güzel duygulardan dahada anlamlıdır . Güzel paylaşım için teşekkür ederim ...
Sevg ...