04-26-2007, Saat: 01:12 AM
[videox]http://img256.imageshack.us/img256/3027/masalyn4.swf[/videox]
MASAL YÜZLÜ PRENSİN CİNAYETİ
Bugün dolaştım yeniden masal yüzlü sevgilinin düşsel mabedinde;
Yaramazdı bana, yaram “azdı” yine
Ne derin yanmışım meğer, bu sinsi rüzgar alevimi cehenneme çevirir
Yalnız gördü ya, yine bana çektirir sayısız ıstırapları
Bakışları ne uzaktı benden ve nasıl sevgi dolu, nasıl da ışıl ışıl
Bana ait olamayan, ama bana ait olsun istediğim “aşksal” bir mutluluk vardı gözlerinde görebiliyordum.
Zaten yar bana hiç ait olmadı ki, bakışları nasıl olsun?
“Sevda benim neyimeydi?” hiç bilmedim…
Haksızdım oysa bu yarışta ve hak etmedim yarin yüreğine yakın mesafeden dokunmayı,
Yokuşlar çıkamadım ben; çabuk yoruldum, soluk soluğa kaldım, nefessiz kaldım; yürüyemedim… Vazgeçtim…
Ezelim öldü… Ebedim tutuklandı…
Şimdi yer altındaki bu hücrede nefes almaya çalışıyor bedenim,
Ah ne çok sevmişsin yüreğim, ne çok…
Tek suçlu bu yürek, “beni azad edin”…
Yine de yetmez ona sevgim, benimse sığmaz yüreğime…
Olsun yine seni gözyaşlarıyla uğurlayan ben olurum, “ben ölürüm”…
O an orada olmak istemedim ki ben,
Aksine o an, yok olmak, yaşamıyor olmak istedim…
Kayıp bir kentte dilini bilmediğim insanlar arasında kaybolmak istedim.
Hazır değildim, ağlardım yine, yüreğim ellerimden uçardı yine, biliyordum.
O an herhangi biri kadar başkası ol istedim;
“Daha önce hiç karşılaşmamıştık.
Göz göze gelmemiştik, el ele dolaşmamıştık.
Hiç sevda türküleri söylememiştik beraber.
Sade bir törenle yüreğime onu davet eden ben değildim.
Herhangi biriydi ve ben herhangi biriydim onun için...”
Tanışmak istemedim bu yüzden, tanışıklı olmadığım bu yabancıyla…
Yok saymadım yine de eskiye ait bu silueti
Gelmeseydin… Görmeseydim…
Gözlerine bir kez daha bakamaz olsaydım…
Bir günahın bedeli şimdi bu yaşlar dokunmayın…
Ağlarım elbet, bu günah benim boynuma vebaldir…
Çekiyorum şimdi günahımı, ağlaya ağlaya çekiyorum üstelik
Konuşamıyorum da, boğazım düğüm düğüm…
Sanki söyleyecek söz bıraktın…
Kelimelerim üzgün, kelimelerim öfkeli, kelimelerim ağlamaklı, kelimelerim düğüm düğüm…
Gelmeseydin olmaz mıydı? Ben bu günahı hatırlamıyormuş gibi yapardım, yalan söylerdim yine…
İnsan hep hatırlar mı unutmak istedikçe, utanmaz mı söylemeye ismini, adı dilinin ucuna geldiğinde…
“Neydi ismi?” ya da “çıkaramadım” demez mi hiç?
Başkasına ait bir duayı nasıl dilerim ben?
Yakışmadı varlığıma biliyorum, kaldırıp atmaya da kıyamıyorum…
Bu gün aynı ateşe elimi sürüp bir kez daha cehennem oluyorum…
Ölüyorum ey dünya sahibi (!) sensizlikten ölüyorum…
Gözlerimi almıyorum yanıma, dünya perdesinde asılı kalsın gözlerim ibret-i alem için; feda ediyorum…
İşte yine gidiyorsun, bana ağlamaklı günler hediye ediyorsun.
Keşke ardına dönüp baktığında sisli gözlerimi görüp biraz sonra ki yağmurdan haberdar olsaydın ve yarattığın enkazla övünebilseydin…
“Sevmeseydin yüreğim”, “sevemeseydin”…
Sen biliyordun ki bu masalın bir mutlu sonu yoktu.
Bu kentin topraklarında can çekişmekte yine sevdan,
Sevdanın söylenecek sözü çoktan bitmiş,
Can veremiyor, ağlama n’olur…
Ölsün artık,acı çektirme daha fazla, ağlama; görmüyor musun can veremiyor sevda…
….
“ masal kahramanı yakışıklı genç, prensesi darağacına asar ve masalımız öyle bildiğiniz masallar gibi bitmez… masalımızın sonu cinayet romanı tadındadır, can veren prenses ağlamaklıdır… öldüğüne değildir yaşları, -“seven sevdiğine”- prenses celladına, son kez, bir karış mesafeden dahi uzanamaz ya ona ağlar…”
HOŞÇAKALIN
MASAL YÜZLÜ PRENSİN CİNAYETİ
Bugün dolaştım yeniden masal yüzlü sevgilinin düşsel mabedinde;
Yaramazdı bana, yaram “azdı” yine
Ne derin yanmışım meğer, bu sinsi rüzgar alevimi cehenneme çevirir
Yalnız gördü ya, yine bana çektirir sayısız ıstırapları
Bakışları ne uzaktı benden ve nasıl sevgi dolu, nasıl da ışıl ışıl
Bana ait olamayan, ama bana ait olsun istediğim “aşksal” bir mutluluk vardı gözlerinde görebiliyordum.
Zaten yar bana hiç ait olmadı ki, bakışları nasıl olsun?
“Sevda benim neyimeydi?” hiç bilmedim…
Haksızdım oysa bu yarışta ve hak etmedim yarin yüreğine yakın mesafeden dokunmayı,
Yokuşlar çıkamadım ben; çabuk yoruldum, soluk soluğa kaldım, nefessiz kaldım; yürüyemedim… Vazgeçtim…
Ezelim öldü… Ebedim tutuklandı…
Şimdi yer altındaki bu hücrede nefes almaya çalışıyor bedenim,
Ah ne çok sevmişsin yüreğim, ne çok…
Tek suçlu bu yürek, “beni azad edin”…
Yine de yetmez ona sevgim, benimse sığmaz yüreğime…
Olsun yine seni gözyaşlarıyla uğurlayan ben olurum, “ben ölürüm”…
O an orada olmak istemedim ki ben,
Aksine o an, yok olmak, yaşamıyor olmak istedim…
Kayıp bir kentte dilini bilmediğim insanlar arasında kaybolmak istedim.
Hazır değildim, ağlardım yine, yüreğim ellerimden uçardı yine, biliyordum.
O an herhangi biri kadar başkası ol istedim;
“Daha önce hiç karşılaşmamıştık.
Göz göze gelmemiştik, el ele dolaşmamıştık.
Hiç sevda türküleri söylememiştik beraber.
Sade bir törenle yüreğime onu davet eden ben değildim.
Herhangi biriydi ve ben herhangi biriydim onun için...”
Tanışmak istemedim bu yüzden, tanışıklı olmadığım bu yabancıyla…
Yok saymadım yine de eskiye ait bu silueti
Gelmeseydin… Görmeseydim…
Gözlerine bir kez daha bakamaz olsaydım…
Bir günahın bedeli şimdi bu yaşlar dokunmayın…
Ağlarım elbet, bu günah benim boynuma vebaldir…
Çekiyorum şimdi günahımı, ağlaya ağlaya çekiyorum üstelik
Konuşamıyorum da, boğazım düğüm düğüm…
Sanki söyleyecek söz bıraktın…
Kelimelerim üzgün, kelimelerim öfkeli, kelimelerim ağlamaklı, kelimelerim düğüm düğüm…
Gelmeseydin olmaz mıydı? Ben bu günahı hatırlamıyormuş gibi yapardım, yalan söylerdim yine…
İnsan hep hatırlar mı unutmak istedikçe, utanmaz mı söylemeye ismini, adı dilinin ucuna geldiğinde…
“Neydi ismi?” ya da “çıkaramadım” demez mi hiç?
Başkasına ait bir duayı nasıl dilerim ben?
Yakışmadı varlığıma biliyorum, kaldırıp atmaya da kıyamıyorum…
Bu gün aynı ateşe elimi sürüp bir kez daha cehennem oluyorum…
Ölüyorum ey dünya sahibi (!) sensizlikten ölüyorum…
Gözlerimi almıyorum yanıma, dünya perdesinde asılı kalsın gözlerim ibret-i alem için; feda ediyorum…
İşte yine gidiyorsun, bana ağlamaklı günler hediye ediyorsun.
Keşke ardına dönüp baktığında sisli gözlerimi görüp biraz sonra ki yağmurdan haberdar olsaydın ve yarattığın enkazla övünebilseydin…
“Sevmeseydin yüreğim”, “sevemeseydin”…
Sen biliyordun ki bu masalın bir mutlu sonu yoktu.
Bu kentin topraklarında can çekişmekte yine sevdan,
Sevdanın söylenecek sözü çoktan bitmiş,
Can veremiyor, ağlama n’olur…
Ölsün artık,acı çektirme daha fazla, ağlama; görmüyor musun can veremiyor sevda…
….
“ masal kahramanı yakışıklı genç, prensesi darağacına asar ve masalımız öyle bildiğiniz masallar gibi bitmez… masalımızın sonu cinayet romanı tadındadır, can veren prenses ağlamaklıdır… öldüğüne değildir yaşları, -“seven sevdiğine”- prenses celladına, son kez, bir karış mesafeden dahi uzanamaz ya ona ağlar…”
HOŞÇAKALIN
Gülay SAÄžLICAK