04-26-2007, Saat: 04:13 AM
Ezberimde hala yüzünün her kıvrımı ama zaman uzadıkça ırıyor gözlerimde takılı kalan bakışın. Sağlamaya çalışıyorum etkilerini düşünce ekseninde. Haklı çıkartacak tek bir gerekçe bulamıyorum ne yazık ki. Sen çabaladıkça sözüm ona ben değişiyorum farkındalıklar çemberinde ve mücadelen çürütüyor bilinmezlik boynumda. Havada asılı kalıyor gülüşüm,kararıyor odam…penceremden içeriye ne bir ses ne bir nefes…
İnançlarım üzerine içtiğim yeminler uykularımı kaçırıyor,rüyalarım sürekli çekiştiriyor eteğimi,kör kalkıyorum sabaha. Aramalarım nihayetsizdir gözyaşlarımda. Kulağıma çarpan ezgiler uçurumlara itiyor. Korkum düşüp yaralanmak değil ki? Korkum vurulup düşmek hiç değil köşe başlarında. Bana eksik kalıyorsun bulaştığım her olayda. Sürekli bir araç takibinde daha bir güçleniyor kelimelerim senin eksikliğinde. Bildiğim her şeyi bilmiyorsun ki? Bu sefer satır aralarındaki gezginliğimin beni öldürebileceğini bilmiyorsun mesela, karşıda duran aynasızları,telsizlerdeki anonsları…ya sen öğrendiğinde geç kalmışsan bana. O zaman seni ödüllendirmelerini bekleme.
Demiştim ile diyemedim arasındaki köprüde yolcuyum. Gökyüzü hiç olmadığı kadar kırmızı bu gece. Sinmek nafile varlığına. Yağan her kar tanesi ayrı ayrı titretiyor beni. Isınacağım bir yangın yeri de değil artık yüreğin. Azalan her sedyede daha çok üşüyorum. Canı bedenden çıkan bir sevdaysa bu tıpkı az önceki gibi, tükürüp tükeneceğim sokaklar boşalsınçoğalsın.
Verdiğim sözün etrafında dönmüyor işte dünya,iç çekişlerindir belki de. Derin yalnızlığının oyuncağı nedir ki böyle dilini kesebiliyor,gözünü çıkarabiliyor ve kulağını patlatabiliyor. Kötürümüm anlıyor musun bu sessizliğe. Sen orda anlayamadığım mücadeleyi verirken ben burada kayboluyorum. Trenden atılmaya hazır biletsiz bir yolcuyum.
Vazgeç bu özel münasebetinden. Sen sustukça tüm kitaplar paramparça oluyor görmüyor musun? Tüm şiirler,tüm öyküler ve tüm destanlar ardımdan koşturan tasmasız azgın bir köpek. Karışan her birlik tutukluğumda övgüye,kahramanlığa yaslanıyor ve yerleri çok rahat.
Senin olmadığın bir an bile yokuş aşağı kırmızı kar taneleri…
Biliyorsun bir kelebek ölüsü kadardır aslında yaşam perdesi. Saat akıyor,zaman geçiyor. Sen kanepene uygun perde buluncaya dek beni perde arkasında çoktan kaçırmış olacaklar. Ne kalacak geriye lila rengindeki kanepene uygun lale desenli bir perde.
Susuyorum!
İstediğin gibi…
Kelam yönlenmeyecek sana. Silahım seni gözlerinden mi vurur yüreğinden mi bilmem ama gerçek ,kendimi çoktan yaralamış olduğum. Sezgilerim ışıksız kalsa da rüyalardaki sigara aydınlığını istemiyorum. Beni tanıdığın kadarını yaşatmaya kalkışırsan ,ikimizde yarım kalmış olacağız…ucuz fotoromanlar gibi…
Başucu liriklerim, yaşamın için bir kaynak olsun istiyorsan; göz ucu değmelerini uzak tut zulümden. Kendini onlardan uzak tuttuğun sürece yakınım sana. Bir kuyu yada uçurum kenarı değil istediğim, bir yol olsun onlarında yürüyebileceği ama bizi görmelerini istemiyorum. Çok mu zor onlar olmadan yürümen?
gittin...aramıza koca bir ömür bırakarak...
Demiştim ile diyemedim arasındaki köprüde yolcuyum. Gökyüzü hiç olmadığı kadar kırmızı bu gece. Sinmek nafile varlığına. Yağan her kar tanesi ayrı ayrı titretiyor beni. Isınacağım bir yangın yeri de değil artık yüreğin. Azalan her sedyede daha çok üşüyorum. Canı bedenden çıkan bir sevdaysa bu tıpkı az önceki gibi, tükürüp tükeneceğim sokaklar boşalsınçoğalsın.
Verdiğim sözün etrafında dönmüyor işte dünya,iç çekişlerindir belki de. Derin yalnızlığının oyuncağı nedir ki böyle dilini kesebiliyor,gözünü çıkarabiliyor ve kulağını patlatabiliyor. Kötürümüm anlıyor musun bu sessizliğe. Sen orda anlayamadığım mücadeleyi verirken ben burada kayboluyorum. Trenden atılmaya hazır biletsiz bir yolcuyum.
Vazgeç bu özel münasebetinden. Sen sustukça tüm kitaplar paramparça oluyor görmüyor musun? Tüm şiirler,tüm öyküler ve tüm destanlar ardımdan koşturan tasmasız azgın bir köpek. Karışan her birlik tutukluğumda övgüye,kahramanlığa yaslanıyor ve yerleri çok rahat.
Senin olmadığın bir an bile yokuş aşağı kırmızı kar taneleri…
Biliyorsun bir kelebek ölüsü kadardır aslında yaşam perdesi. Saat akıyor,zaman geçiyor. Sen kanepene uygun perde buluncaya dek beni perde arkasında çoktan kaçırmış olacaklar. Ne kalacak geriye lila rengindeki kanepene uygun lale desenli bir perde.
Susuyorum!
İstediğin gibi…
Kelam yönlenmeyecek sana. Silahım seni gözlerinden mi vurur yüreğinden mi bilmem ama gerçek ,kendimi çoktan yaralamış olduğum. Sezgilerim ışıksız kalsa da rüyalardaki sigara aydınlığını istemiyorum. Beni tanıdığın kadarını yaşatmaya kalkışırsan ,ikimizde yarım kalmış olacağız…ucuz fotoromanlar gibi…
Başucu liriklerim, yaşamın için bir kaynak olsun istiyorsan; göz ucu değmelerini uzak tut zulümden. Kendini onlardan uzak tuttuğun sürece yakınım sana. Bir kuyu yada uçurum kenarı değil istediğim, bir yol olsun onlarında yürüyebileceği ama bizi görmelerini istemiyorum. Çok mu zor onlar olmadan yürümen?
gittin...aramıza koca bir ömür bırakarak...