Neydi bizi bu karanlığın girdabında rotasız bırakan..
Neydi hislerimizin dumanını savuran?..
Yok olmuşluğun keyifsizliğini mi sürmeliyim şimdilerde..
Yoksa senin yok oluşunun acısını mı sindirmeliyim içime?..
Yoksun!..
yoksun yoksun yoksun işte yaşıyıor ola bilirsin ama benim için yoksun artıkkk...
gerektiği kadar nokta koydun sen ama ben şimdi ünlem bırakıyorum!!!
Artık kabullenmişliğin yorgun havasını çalıyorum şimdi..senden bana kalan ezgiler,dinlediklerim hep seni hatırlatıyor banaVurgun yemiş satırlarım son yıkıntıların altında çırpınırken..kac kez okudum sayısını bende bilmiyorumo mutlu günlerde yazılanlarıhepsi ezberimde şimdi yokluğundayokluğunda onlar bana yoldaş arkadaş onlar avuntum
Ben derinden bir türkü tutturmuşum akıp giden zamana..
hani o ençok senin sevdiğinsaatlerce dinlediğin dinlediğim
bana hep seni anlatanHislerim yanıyor!..yokluğunda körelmiş hislerim,kalemim kırık tanımaz senden başka bir hecene zaman kalemi alsam elime adın oluyor yazdığım ilk hece sen oluyorsun seni yazıyorum
Dumanını çekiyorum içime efkar sigarasıdır diye..sensizliğin o içimi yakan parçalayanbeni yavaş yavaş ölüme götüren dumanını bu kara sevdamın bir hiç uğruna bitişinin verdiği sızıyı çekiyorum içime sensizliğinde
Ve ben artık,kaybetmişliğin ardından ağlayan çocukları elinden o çok sevdiği alınan çocukları oynuyorum.. Neydi bizi bu karanlığın girdabında rotasız bırakan.. hangi gururdu hangi sözdü hangi limandı sevdamızı elimizden alan Neydi hislerimizin dumanını savuran?..
sessiz bizi içten içe ateşsiz yakan Yok olmuşluğun keyifsizliğini mi sürmeliyim şimdilerde.. Yoksa senin yok oluşunun acısını mı sindirmeliyim
asla alışamayacak olsamda içime?.. Yoksun!.. Bir hayal kadar duman,
bir duman kadar bulanık hayalin.. Tutunacak gibi oluyor ümitlerim..
tutunduğum dallar elimde kalıyor birer birer Bir adım veriyorum sana karşı.. önümde gecilmez bir uçurum yokluğun tut tut tut ellerimden neolur ben düşüyorum Bulanıklığı da kalmıyor dumanının .. içime çekiyorum aldığım son nefes gibi Yoksun!.. işte az önce verdiğim nefes kadar anlıktı varlığın.. Az önce hayat verdin bana, ama şimdi; yoksun!.. alıyorsun elimden hayatımı bana kalan bir boşluk bir uçurum Karşımda bulanık dumanın, içimde hislerin alevi.. yakıyor beni derinden yanıyorum
Ve elimde kalemim.. Son demlerini döküyorum satırlara teslim olmuşluğun.. bak yine yine seni yazıyorum Son nağmelerini mırıldıyorum titrek dudaklarımdan.. dinlediğimiz ezgilerin Ve üşüyen ellerimle enkazını oluşturuyorum .. karaya oturan rotasız aşkın Ardında yıkıntısını bıraktığın satırların.. Sen, tutulan el kadar sıcak bir gerçekken sen aşk sen kara sevdamken Verilecek bir nefes kadar da gidicisin.. Tutsam içimde öldürecek, bıraksam uçup gideceksin.. yine beni terk edeceksin Sen, efkar sigaramdaki duman kadar hayal.. Enkazından kurtulamayacağım
sensiz yaşayamayacağım kadar Yıkıntı bıraktın ardında.. bir enkaz Bıraktın bana senden sonra Ve ben kabul ettim.. Yenildim, yok edildim..
Bir ruh kadar sessizim şimdi odalarda gezinen.. tek avuntum ara sıra beni yoklayan bak geldim işte seninleyim seninim artık gitmeyeceğim diyen hayalin Gözdeki fer kadar gidiciyim ben de.. gercekle hayali ayırt edemeyen Elveda hayallerin kahramanı, elveda aşkı dumanı.. Ve elveda yıkıntılarımın mimarı..
Yak!..
Yık!..
Estir dumanını!.. Gözlerimden feri de çek!.. Öyle git!.. Nasıl olsa gidişine
bağlamıştım ipimi.. Mezar taşıma da adını çiz, öyle git!
_______________________________________________________
Aşk sonbaharda esen bir rüzgarın yüklendigi, kendisinden ağır yaprak mıdır, ya da gerçekten var mıdır? Aşkı gören birileri var mı dünyada? Sevmek ile sen, aşk ile yokluk ve bu ikisinin arasında ki paralellik. Aşka olan inancım yok gibidir insan aşksızda yaşayabilir. Okyanusa nisan ayında yagan sesiyle haşır neşir bir yagmurdur. Kar tanesinin sıcak tebessümü, güneşin buz gibi sesidir.
Varlıgı ile yoklugu tartışan alışkanlıklar yıgınıdır. Sevgi ile aşkın arasında ki ikişki nedir bilinmez ama Acının atasıdır Aşk. Acıtınca anlarmış insan sevmedigini veya sevilmedigini. Yanında bir sigara bir çakmak ve birde kültablası hepsi senindir ve birden çakmak senin olmayı verir işte o zaman aslında hiç bir şey senin degildir.
İzledigin bir film gibi olmasını istersin en duygusalından. Sonu mutluluktur onların da sonu vardır ve belki film devam etseydi ayrılacaklardı en romantik filmde bile... Rüzgarın kendisinden katlarca agır yapragı sırtlaması seni hiç üzmez veya aslında rüzgar bu durumdan hiç şikayet etmez. Onu taşıyor olmak onu var eder, var olmak için savaşır ve en sonunda hep kaybeder, o yaprak elbet topraga kavuşur ve o toprak tekrar yaprak olur.
Senin bu yazıyı okuşunda ki yorgunlugundadır belki aşk yada saklı gizli öpüşen çiftlerin tam ceplerinde. Ya da onları köşeden gizli gizli izleyen yıkılmış insandadır aşk. Sanırım insan için 70 yıl biraz fazla gibi...
AŞK GERÇEKTEN VAR MIDIR?
Okyanus neylesin yagmuru bagrında
Rüzgar gücü yetercesine yaprakda
Hayatın tüm acımasızlıgı insanoglunda
Aşk gerçekten var mıdır?
Güneşin duyulmayan sesi nerededir,
Karın sıcak tebessümü sende midir?
Sende bir mum yak ve karanlıgı onurlandır,
Aşk gerçekten var mıdır?
Bugün olduğu gibi yarın da, yarından sonra da, Ondan sonraki günlerde de gözlerimdeki yerinin değişmeyeceğine...Seni bir ömür seveceğime...Kelebeklerin renklerinin insanı büyülemesi gibi, yarınımda da hep sevginle yaşayacağıma... Her bakışında okuduğun o gözleri her zaman yanımda göreceğine, en yakın dostun, en yakın sırdaşın, en yakın arkadaşın olacağıma... Sıkıntının sıkıntım; üzüntünün üzüntüm olacağına...Her kızgın anını çiçeğe dönüştüreceğime...Her üzgün anında tebessümün geri gelmesi için elimden geleni yapacağıma...Asla ve asla soğuktan ve yanlızlıktan üzümeyeceğine...Yanında olmadığım ve varlığıma ihtiyacın olduğu her anda bir rüzgar olup seni saracağıma...Gözümün gözüne değdiği her an; sana yeniden aşık olup seni bir periye dönüştüreceğime...Yaşam boyu her sabah sana aşık olaraka uyanacağıma...Sen uyurken sana bakıp, Sen ve Ben için dualar edeceğime...Hasta olduğun zaman sana çorba yapacağıma...Seni asla üzmeyeceğime... Seni kızdırırsam. bunu bilmeden yapacağımdan hemen özür dileyeceğime...Beni tanıdığın gün, benden gördüğün neyse, ömrünce aynı beni göreceğine...Sevgimin asla değişmeyeceğine...Sevgimin asla azalmayacağına...Bilakis her gün büyüyen bir sevgiyi dönüp mutluluk ormanlarına seni taşıyacağıma...Senin herşeyin önünde olduğun gerçeğinin asla değişmeyeceğine...Seni asla ihmal etmeyeceğime...Senin sadece 14 şubat`ta değil, 365 tane Sevgililer Günü`nde 365 tane ismin olacağına...Sana yalan söylemeyeceğime...Başkalarının yanındayken seni asla unutmayacağıma...Elini usul usul, korka korka tuttuğum o ilk gündeki aynı heyecanı hep yaşayacağıma...Bir ömür senin elini bırakmayacağıma...Bir ömür Can`ım olarak kalacağına...Tüm balonları senin için gökyüzüne salacağıma... Tüm çiçeklerde seni göreceğime...Okyanuslarda seni dalga yapacağıma...Yıldızlara kement atacağıma...Gökkuşağına salıncak kurup 7 renge senin rengini karıştıracağıma...Her satırda seni yazacağıma...Seni çizeceğime ve sana sesleneceğime...Hiç bir şeyin, hiçbirzaman senin önüne geçemeyeceğine...Her günün bir öncekinden daha güzel olacağına...Her anın unutulmazlık zincirine bir yenisini ekleyeceğine... Sana her zaman HAYATIM diyeceğime...
Seni sonzukluk kadar çok seveceğime...
Söz Veririm. Ya Sen ?
Konular birleştirilmiştir