:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Sadece ölüyorum ötesi Yok Inan..
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
melk.gif

Sadece Ölüyorum, Ötesi Yok İnan


Gece yarısı ayazlar üç-beş devriyesini atmakta yine. Sensiz geçen bir günü yine sensiz gecelere kendi ellerimle gömüyorum. Sen yokken anlamı yok baharların artık. Anlamı yok çekilen onca acıların. Anlamı yok sensizliğin.. Sen yoksun sadece.. Sadece yok..Yoksa gitmiştin benden... Gelişin baharları müjdelemişken, gidişin bu kadar sessiz olmamalıydı. Bu kadar ölümüne sevmişken, bir gülüşün canımdan vazgeçmişken, gidişin bu kadar suskun olmamalıydı. Yoksun sadece yok…Bu kadar basit olmamalıydı ölmelerim, bu kadar çabuk bu kadar erken solmamalıydı çiceklerim. Artık ne sesin yankılıyor sokaklarımda, ne de varlığın geziniyor damarlarımda.. Sadece yokluğun kanıyor dudaklarımın ucunda.. Sadece suskunluğum can veriyor ayak uçlarında. Sadece ölüyorum yokluğunda.. Sadece ölüyorum, ötesi yok inan…



Sadece yoksun, ötesi yok inan..Gittin ve senin ellerinin yerine şimdi sonbahar yaprakları avuç içlerime kıvrılıp çığlık çığlığa soluyorlar.. Yokluğunda yüreğimin duvarlarına çerçevelenmiş hatıralarına bakıp bakıp sensizliğini dinliyorum. Sonra da suskunluğuna diz çöküp yalnızlığını demliyorum. Yoksun, her gece gözlerimde kanıyor senli hatıralar. Uykular firarda. Karanlığı örtüp üzerime seni anıyorum kırık dökük kelimelerimle. Sancılara girdap gönlümle adını sayıklıyorum ardı ardına. Yavaş yavaş boğuluyorum . Yavaş yavaş dibe çekiliyorum..Yoksun, gözyaşları biriktiriyorum avuçlarımda. Yoksun, mürekkebimden sızıyor kan rengi kelimeler. Bendeki adın hala bir ömür ile anılırken, kim bilir ölümsüz sevdam senin ayak uçlarında son nefesini vermekte.. Canım acıyor sevgili. Puslu bir havada vurulur, olduğun yere yığılırsın ya hani.. İşte gittiğin gün yalnızlığın mıhlandı alnımın ortasına. Gittiğin gün dudaklarıma mühürlendi adın…Şimdi yoksun ama ne geçmişimize gömüyorum seni ne de sensizliğine pes ediyorum. Çünkü; ben seni “ sensizlikte “ bile ömür boyu bekleyecek kadar sevmiştim. Eğer unutmak için sevmiş olsaydım seni, acıların için sırtımı semer bilmezdim. Ben seni yürüdüğün dikenli yollarda can yoldaşın olmak için sevdim. Ben seni yüreğime dokunduğun için, ben seni gül yüreğin için sevdim…



Hani acılarla beraber savaştık, hani her şeye inat sevdamızla ayakta kalacaktık.. Dimdik duracaktık kör ayazların önünde, gerekirse bedenlerimizden vazgeçip ölümü bile gurur sayacaktık aşkın kutsallığında..Şimdi canımı acıtıyor senli hatıraların gözbebeklerimde çığlık çığlığa ölmeleri. Canımı yakıyor suskunluğun dudaklarıma diklenen arsız kelimeleri. Savaşı kaybetmiş bir askerin düşmana esir düşmektense silahındaki tek kurşunu şakaklarına dayayıp onurluca ölmesi gibi ben de varlığında ölümü kutsuyorum dudaklarıma... Ya ölüm olmalıydım dudaklarında ya da son nefes olmalıydım soluduğun canda..



Gittiğin günden beri içimdeki cocuğu dinlemiyorum. Sus pus her şey. Artık dört duvar arasında körebe oynuyorum yalnızlığında. Gittin, taş kesildi kirpiklerim. Gözbebeklerimden tek bir damla bile düşmüyor topraklara…Oysa bağrımı iki ayırıp bir baksan yüreğime, canımın ne kadar acıdığını o zaman anlardın..Görmüyorsun gözbebeklerimin kuruyup yüreğimin delice ağladığını. Yağmurlarla yarışa giriştim, tel tel yalnızlığıma hediye ediyorum yüreğimin çığlıklarını. “ Erkek adam ağlamaz “ sözüne inat yüreğim kan ağlıyor her gece..Yüreğimden akan her damla senin mutluluklarına duacı olsun, yalnızlığın ayak ucuna düşen her kelimem sana helali hoş olsun. Çünkü ben gidişlerine ömrümü adayacak kadar sevmiştim seni.. Sen beni sevmesen de, ben seni ilk gün ki gibi hala seviyorum…


Kahrediyor beni her gözgöze geldigimizde bir sey söyleme ya da bakislarimi kacirma zorunlulugu... Oysa ben uzun uzun gözlerine bakmak istiyorum ve o masum yüzünde dolasmak. Ama bir türlü beceremiyorum, saklaniyorum, kaciyorum hep... Öylece arkandan bakakaliyorum ve son bir kez dönüp bakman icin defalarca yalvariyorum...

Sen kayboluyorsun ve hayatimdaki tüm renkler soluyor yeniden. Siyah beyaz yüzler, siyah beyaz gülüsler, agaclar, kuslar ve simsiyah ben kaliyorum geriye; yüzümde sacma bir ifade, gözlerimde anlamsiz bakislar, icimde garip bir hüzünle...

Sonra sahte mutluluklar, tebessümler göstermeye calisiyorum sana, kendime, hayata karsi, ama icim kan agliyor her seferinde tipki ölecegini bilen bir hasta gibi...

Yagmur umuduyla bekliyorum hep bir sonraki saniyeyi cünkü bir tek ona anlatabiliyorum derdimi ve bir tek onun yaninda aglayabiliyorum hickira hickira. Ve sadece yagmur yagdiginda dinleyebiliyorum dünyanin en güzel sarkisini...

Yalan diyorsun her sey; sen, ben, biz, herkes yalan. Peki gercek degil miydi akan bu gözyaslari ve bosa miydi o anlik göz temaslari?..

Simdi ben ölümünü bekleyen bir mahkum gibi her seyi bir yana birakip, o son soruyu düsünüyorum ve sen hayatimin bagli oldugu ipin ucu elinde olan bir cellat gibi verecegim cevabi...

Lütfen uzat elini, ya da birak ipin ucunu cevabi beklemeden...

[SIZE=5]Lütfen uyandir beni bu rüyadan, ya da izin ver sonsuzluk olsun son rüyam...

Lütfen elini uzat...
[/SIZE]