05-16-2007, Saat: 01:15 PM
Annemle ilk tanışmamız... sanırım ikinci doğuşum esnasında gerçekleşti aslında.
Hemşirenin burnuma acımasızca soktuğu hortumdan midemdeki yaşama veda kalıntıları hastabakıcının elindeki plastik leğene doluyordu ve ben yaşama dönüyordum.
Yattığım yerden annemi görüyordum. Acil hasta bekleme salonundaki koltuğun ucuna oturan annem, yüzünde alışık olduğum bir ifadeyle kah yere bakıyor, kah çevresine gülümsüyor, ama asla ağlamıyordu. Böyle durumlarda ağlamazdı annem, hatta görenler onun duygusuz olduğunu bile düşünebilirlerdi. Kollarında şeker komasına giren dedemi ve yine yanıbaşımnda beyin kanaması geçiren anneannemi hastahaneye yetiştirme çabasındayken bile koruduğu soğukkanlılığıyla herkesi şaşırtmamış mıydı?
Oysa bu anda olanca soğukkanlılığın kendisine sonraları sinir krizleri olarak döndüğünü, nedensiz ağlama nöbetlerine kapıldığını hatta paranoyalara sürüklendiğini ablam ve ben biliyorduk sadece. Ve O'nun bu halleriyle eğleniyor, acımasızca üstüne gidiyorduk bir de üstelik...
"Bırakma kendini, uyumamalısın yaramaz.", dedi hemşire olduğundan daha sevimli görünme telaşıyla. Yorulmuştum, canım yanıyor, midem bulanıyordu. Yanımdan ayırmadığım telefonıumu eşofmanımın cebinden çıkardım oyalanmak için, ve bir mesaj çektim... Sadece beş metre kadar ileride oturan anneme; "Üzülme anne..."
Gün ışımamıştı daha.
O'nu izledim. Telefonu elindeydi. Yolladığım mesajı okudu, başını kaldırıp bana baktı. Gülümseyerek el salladım olanca gücümle. Gülümsedi, yerinden kalktı, yanıma geldi. Elimi tuttu, alnımı öpmek için eğilirken gözlerindeki o ürkünç endişeyi ama endişeye karşın sözcüklerle anlatılamayacak o çok büyük sevgiyi işte o an gördüm. Annem sevgisini bizden hiç esirgemezdi ama bu bakışını ilk kez görüyordum.
"Seni çok seviyorum canım benim.", diye fısıldarken sesi ilk kez titredi. O anda bana onaltı yıl önce verdiği yaşama bir kez daha doğma, dahası bu hastahaneden bir an önce kurtulup yeni doğmuş bir bebeğin sığınma hissiyle anneme sıkıca sarılma isteğim, gözlerime engelleyemediğim yaşlar olarak doluverdi. Şefkatli elleriyle sildi annem, boynuma doğru akan yaşları, sevgiyle gülümsemeye çalıştı yutkunarak, bir şeyler söylemek istedi, başaramadı...
Ama ben anladım.
Ve, biz, ilk doğumumda bana nasıl baktığını anımsayamadığım annemle bu kez bilinçli olarak bir kez daha tanıştık...
Hemşirenin burnuma acımasızca soktuğu hortumdan midemdeki yaşama veda kalıntıları hastabakıcının elindeki plastik leğene doluyordu ve ben yaşama dönüyordum.
Yattığım yerden annemi görüyordum. Acil hasta bekleme salonundaki koltuğun ucuna oturan annem, yüzünde alışık olduğum bir ifadeyle kah yere bakıyor, kah çevresine gülümsüyor, ama asla ağlamıyordu. Böyle durumlarda ağlamazdı annem, hatta görenler onun duygusuz olduğunu bile düşünebilirlerdi. Kollarında şeker komasına giren dedemi ve yine yanıbaşımnda beyin kanaması geçiren anneannemi hastahaneye yetiştirme çabasındayken bile koruduğu soğukkanlılığıyla herkesi şaşırtmamış mıydı?
Oysa bu anda olanca soğukkanlılığın kendisine sonraları sinir krizleri olarak döndüğünü, nedensiz ağlama nöbetlerine kapıldığını hatta paranoyalara sürüklendiğini ablam ve ben biliyorduk sadece. Ve O'nun bu halleriyle eğleniyor, acımasızca üstüne gidiyorduk bir de üstelik...
"Bırakma kendini, uyumamalısın yaramaz.", dedi hemşire olduğundan daha sevimli görünme telaşıyla. Yorulmuştum, canım yanıyor, midem bulanıyordu. Yanımdan ayırmadığım telefonıumu eşofmanımın cebinden çıkardım oyalanmak için, ve bir mesaj çektim... Sadece beş metre kadar ileride oturan anneme; "Üzülme anne..."
Gün ışımamıştı daha.
O'nu izledim. Telefonu elindeydi. Yolladığım mesajı okudu, başını kaldırıp bana baktı. Gülümseyerek el salladım olanca gücümle. Gülümsedi, yerinden kalktı, yanıma geldi. Elimi tuttu, alnımı öpmek için eğilirken gözlerindeki o ürkünç endişeyi ama endişeye karşın sözcüklerle anlatılamayacak o çok büyük sevgiyi işte o an gördüm. Annem sevgisini bizden hiç esirgemezdi ama bu bakışını ilk kez görüyordum.
"Seni çok seviyorum canım benim.", diye fısıldarken sesi ilk kez titredi. O anda bana onaltı yıl önce verdiği yaşama bir kez daha doğma, dahası bu hastahaneden bir an önce kurtulup yeni doğmuş bir bebeğin sığınma hissiyle anneme sıkıca sarılma isteğim, gözlerime engelleyemediğim yaşlar olarak doluverdi. Şefkatli elleriyle sildi annem, boynuma doğru akan yaşları, sevgiyle gülümsemeye çalıştı yutkunarak, bir şeyler söylemek istedi, başaramadı...
Ama ben anladım.
Ve, biz, ilk doğumumda bana nasıl baktığını anımsayamadığım annemle bu kez bilinçli olarak bir kez daha tanıştık...