05-18-2007, Saat: 09:26 PM
Yağmur vuruyor cama… Pencerenin önündeyim. İçim nasıl acıyor… Nasıl da duymak istiyorum sesini. Nasıl da özledim seni… Dışarıda yağmur var, bir yağmur bulutu da gözlerimde… Sebebini bilmiyorum ama ağlamak istiyorum, gözyaşım bitene kadar... Anlatamadığım duygulardayım. Duygularım yüreğime sığmıyor. Yüreğim sığmıyor bedenime…
Yağmura ve bu halime çare bulamamak… Bitiriyor beni. Dalıp gidiyorum… Ne düşünüyorum? Bilmiyorum. Hiçbir şey düşünmüyorum, her şey düşünüyorum. Kafamın içi bomboş ama dopdolu aynı zamanda. Kaç gündür böyle, bu haldeyim. Anlaşılmaz bir ruh haliyle uyanıyorum sabahları. Bu ruh halimden ve kederimden kurtulmak için kendimi başka şeylere veriyorum. Bir filme, bir şarkıya, kitaba, yemek yemeğe sığınıyorum. Ama nafile... İki dakika sonra kopuyorum. Anlamını kaybediyor her şey.
Bu halimi gören de, anlayan da olmuyor. Anlamaları için çevremdekilerin karşısına çıkıp da ‘adını koyamadığım bir durumdayım, beni kurtarın bu dipsiz kuyudan’ diyemiyorum tabii ki.
Şu anki içinde bulunduğum ruh halimi anlatmama imkanı yok. Zaten anlatsam da kimse anlamaz ki… Hoş zaten anlatacak biri de yok ya… Sen de yoksun.
Uykusuz geçen gecenin ardından mideme ağrılar girmiş, tüm gün sersem sersem geçmiş, ruhum daralmış bir halde, sıkılmış, bunalmış nefes alamaz durumdayım. Anlamı yok hiçbir şeyin, sen yanımda olana kadar...
Uyumak istiyorum, hiç uyanmamacasına. En güzeli bu olur şu an herhalde. Evet… Hep uyumak… Çünkü ancak o zaman düşünmüyorsun, yaşamıyorsun bu anları.
Kalbim acıyor, hem de çoooooooooookkk…
Mutsuzluk, umutsuzluk ve adını koyamadığım duygular bedenime, yüreğime ve de ruhuma yapışmış durumda. Kurtulmak istiyorum hem de bir an önce. Ama bırakmıyor beni bu duygular.
Hani bazı anlar vardır. Bağırıp, çağırıp, bir şeyler anlatmak istersin, ağlamak istersin deliler gibi, hıçkıra hıçkıra gözyaşlarının özgürce akmasına aldırmadan, ya da bir omuza yaslayıp da başını ağlamak istersin ama yapamazsın ya. Ya da alıp başını gitmek başka diyarlara, ya da ne bileyim, alıp başını saatlerce yürümek istersin, ayaklarının seni sürüklediği yere… İşte ben o durumdayım şu an.
Ve bu durumda tek başına olmak…
Kanadım, kolum kırık şu an. Bir şeyler eksik…
Yanımda olsan… Ne kadar iyi gelirdi şu an ruhuma, kalbime. Ama yoksun. Ne içler acısı bir durum aslında benim için. Anlıyorsun ki, hayatta hep tek başınasın, bunu kabullenmek gerekiyor. Kabullenmek istemesen de… Gerçek… Acı gerçek… Hayatın ta kendisi…
Ruhum bedenime sığmıyor, isyanlarda. Taşmak, önüme çıkan ne varsa çarpmak istiyorum. Çarpa çarpa ufalıp, yokolup, bitmek için…
Feryatlarda yüreğim, avaz avaz bağırıyor, ama kimse duymuyor.
Nafile…
Ağlamak istiyorum, gözyaşım bitene kadar… Gözyaşım; ruhumu, kalbimi bulunduğu durumdan kurtarıp, temizleyene kadar… Yepyeni, huzurlu, mutlu bir ben ve yanımda sen olana kadar…
Varsın ağlayışım aşktan olsun. Ne kadar sürer bilmem ama yıllarca sürse bile…
Ağlayacağım… Ağlayacağım.
Yanımda sen olana kadar......
ALINTIDIR
Yağmura ve bu halime çare bulamamak… Bitiriyor beni. Dalıp gidiyorum… Ne düşünüyorum? Bilmiyorum. Hiçbir şey düşünmüyorum, her şey düşünüyorum. Kafamın içi bomboş ama dopdolu aynı zamanda. Kaç gündür böyle, bu haldeyim. Anlaşılmaz bir ruh haliyle uyanıyorum sabahları. Bu ruh halimden ve kederimden kurtulmak için kendimi başka şeylere veriyorum. Bir filme, bir şarkıya, kitaba, yemek yemeğe sığınıyorum. Ama nafile... İki dakika sonra kopuyorum. Anlamını kaybediyor her şey.
Bu halimi gören de, anlayan da olmuyor. Anlamaları için çevremdekilerin karşısına çıkıp da ‘adını koyamadığım bir durumdayım, beni kurtarın bu dipsiz kuyudan’ diyemiyorum tabii ki.
Şu anki içinde bulunduğum ruh halimi anlatmama imkanı yok. Zaten anlatsam da kimse anlamaz ki… Hoş zaten anlatacak biri de yok ya… Sen de yoksun.
Uykusuz geçen gecenin ardından mideme ağrılar girmiş, tüm gün sersem sersem geçmiş, ruhum daralmış bir halde, sıkılmış, bunalmış nefes alamaz durumdayım. Anlamı yok hiçbir şeyin, sen yanımda olana kadar...
Uyumak istiyorum, hiç uyanmamacasına. En güzeli bu olur şu an herhalde. Evet… Hep uyumak… Çünkü ancak o zaman düşünmüyorsun, yaşamıyorsun bu anları.
Kalbim acıyor, hem de çoooooooooookkk…
Mutsuzluk, umutsuzluk ve adını koyamadığım duygular bedenime, yüreğime ve de ruhuma yapışmış durumda. Kurtulmak istiyorum hem de bir an önce. Ama bırakmıyor beni bu duygular.
Hani bazı anlar vardır. Bağırıp, çağırıp, bir şeyler anlatmak istersin, ağlamak istersin deliler gibi, hıçkıra hıçkıra gözyaşlarının özgürce akmasına aldırmadan, ya da bir omuza yaslayıp da başını ağlamak istersin ama yapamazsın ya. Ya da alıp başını gitmek başka diyarlara, ya da ne bileyim, alıp başını saatlerce yürümek istersin, ayaklarının seni sürüklediği yere… İşte ben o durumdayım şu an.
Ve bu durumda tek başına olmak…
Kanadım, kolum kırık şu an. Bir şeyler eksik…
Yanımda olsan… Ne kadar iyi gelirdi şu an ruhuma, kalbime. Ama yoksun. Ne içler acısı bir durum aslında benim için. Anlıyorsun ki, hayatta hep tek başınasın, bunu kabullenmek gerekiyor. Kabullenmek istemesen de… Gerçek… Acı gerçek… Hayatın ta kendisi…
Ruhum bedenime sığmıyor, isyanlarda. Taşmak, önüme çıkan ne varsa çarpmak istiyorum. Çarpa çarpa ufalıp, yokolup, bitmek için…
Feryatlarda yüreğim, avaz avaz bağırıyor, ama kimse duymuyor.
Nafile…
Ağlamak istiyorum, gözyaşım bitene kadar… Gözyaşım; ruhumu, kalbimi bulunduğu durumdan kurtarıp, temizleyene kadar… Yepyeni, huzurlu, mutlu bir ben ve yanımda sen olana kadar…
Varsın ağlayışım aşktan olsun. Ne kadar sürer bilmem ama yıllarca sürse bile…
Ağlayacağım… Ağlayacağım.
Yanımda sen olana kadar......
ALINTIDIR