05-20-2007, Saat: 03:48 PM
Şimdi bu satırları, ertelenen gözyaşlarım aksın diye yazıyorum.
Ve bekliyorum… Yağmuru… Bir umut… Bir ben… Bekliyorum…
Çünkü; yağmursuz duygularım öksüz kalıyor.
Yağmursuz ümit çiçeklerim açmıyor.
İşte yağmur yağıyor! Yıldızlar ağlıyor…
Masumluğunu yitiren gözlerimde,
sararıp soluyor hayat!
Yaşamak bir ağrı gibi dolaşıyor kanımda.
Artık hatıralar avutmuyor beni.
Acı dolu gözlerle bakıyorum hayata.
Hayat ki başımın üstünde dönüp duran
pervane misali üç günlük, üç nefeslik, kısa bir zaman.
Ben hayallerimi gökyüzüne ulaştıramadım,
çünkü gökyüzü görünmüyordu.
Gönlümü dağlara veremedim,
çünkü dağlar yoktu.
Bu yüzden mısraları derime kazıdım.
Kanasın diye yüreğim, ağlasın diye
gözlerim…
Mısraları derime kazıdım…
Sonra çiçekleri gördüm.
Beton yığınlarının arasına sıkıştırılan laleyi, gülü, menekşeyi.
Derin bir sızıları vardı, konuşamadım onlarla
.Ben de sizdenim diyemedim.
Koklayamadım; bir ceset gibi gömülmüştüler toprağa.
Aslında toprak öldüren değil, diriltendi umutları.
Ve karmakarışık duygular içerinde boğulan ben,
somutlaştıramadım düşüncelerimi.
Gül yüzlü seherlere açamadım kalbimi.
Müjdeleyemedim gözlerimle baharın geldiğini…
Ve öylesine haykırdım ki titredi beton yığınları.
Ertelenen gözyaşları akmaya başladı yanaklarıma.
Nemli gözlerle baktım dünyaya son kez.
Ve dedim:
Bilin ki benim gibi şehir çiçekleri de ağlar.
Gönlünü dağlara veremediği için…
Guruptaki renk cümbüşünü göremediği için…
Şehir GÜLLERİ de ağlar.