05-20-2007, Saat: 10:57 PM
Kadın denilen mahlukat Venüs’ten midir bilinmez, ancak erkeğin ayaklarını yerden kesip, kolunun altına yolculukta yemesi için peynirli sandviç sokuşturup, yanağına kondurduğu bir öpücükle Mars’a yolcu edebileceği kesindir. Her ne kadar kendini evin reisi olarak adlandırsa da erkek, ki kadın da kimi menfaatleri uğruna buna ses çıkartmasa da, familya denilen bir tür hiyerarşi düzeninde asıl reis kati surette kadındır.
Kadın denilen xx kromozomlu insan cinsi, istediğini elde etmek, gerekirse söke söke almak ve amaçları uğruna erkeğini süründürmek gibi bir takım dişil özelliklere sahip olup, tüm bunları erkeklerin ‘kapris’ diye adlandırdıkları terim altında yapar. Ne var ki kadın bu ibareyi daima inkar etmek üzere programlanmış olduğu için, bu ‘kapris’ diye nitelenen kavram kendisinde asla herhangi bir çağrışım yapmaz ve eylemlerini çok farklı başlıklar altında toplar:
1. Anlaşılma İsteği
2. Sevgiye ve şefkate duyulan ihtiyaç
3. İlgisizlikten bunalma vs
Duruma göre taktik geliştiren kadın türlü marifetlere haizdir. Adamın ağzından kazara çıkmış bazı kelimeleri cerrah hassasiyetinde cımbızla ayıklar gibi çekip, işine geldiği gibi lafı döndürüp 6.72 santim çapında geri tepmesi yok denecek kadar az olan kısa mevzili kalaşnikof olarak kullandığı sıkça görülür. Şayet erkek savunma güdülerini geliştirmiş bir tür ise, o vakit kadınlara mahsus en tiyatral yeteneğini sergileyerek, nasıl becerdiği bilinmeyen bir şekilde salya sümük ağlamaya başlar böğüre böğüre. Maksat erkeğin vicdanını, merhametini ve tüm insancıl hissiyatını hedefleyerek, delik deşik etmektir. Nitekim buna kayıtsız kalamayan ve burnunu çeke çeke ağlayan kadının başında debelenen erkeğe “Git başımdan; sen beni zaten sevmiyorsun…” gibi sözler sarf ederek, erkeğin sinir katsayısının tavana vurması için elinden geleni yapar ve belli bir raddeden sonra sinirleri laçkalaşmaya başlayan erkeği, himayesine köle olarak almayı başarır. Köle unvanı alan erkek, kendisinin kadından özür dilemesinden sonra “Seni seviyorum” sözüyle kutsanır.
Ağlama tragedyasını hafife alan bir erkeğin karşısına çıkma durumunda kadının başvurduğu daha farklı stratejileri de vardır. Bunlardan ilki ‘dır dır’ diye isimlendirilen ve çok şeylere kadir olduğu ispatlanmış bir yöntemdir. Kadın Tanrı’nın kendisine cömert davrandığı bol çenesiyle yıldırma operasyonuna girer. Erkek yapı itibariyle bu metoda çok uzun süreli dayanma özelliğine müsait olmadığı için belli bir süre sonra başını, arabalara süs maksatlı konan, kafası oynayıp duran o oyuncak köpekler gibi bir aşağı bir yukarı sallanmaya başlar. Bu raddeden sonra kadın ne derse desin “He… Evet… Tabi..” sayıklamalarına düşer.
Eğer bu yöntem de işe yaramazsa,Kadın erkeğin duygu alanına mayın döşer ve “Sen zaten benimle ilgilenmiyorsun. Yoksa beni aldatıyor musun? Hayatında biri mi var?” şeklinde erkeğin kendini suçlu hissetmesi için tüm klasik sorularını itinayla patlatır birbiri ardına. Erkek içgüdüsel bir savunma güdüsüyle kendini müdafaa etmek için çırpınırken, bir anda “Ne istersen…” tümcesi, şaşkınlıktan ayrılan ağzından istemsiz olarak yuvarlanıverir ve kendini kadının boyunduruğu altında bulur.
Erkekler son sözü söyler söylemesine; ancak bu söz şu olur: “Tabii karıcığım!”.