Kendimi kandırmaktan yoruldum...Hep senin haklı olduğun yalanına tutunmak artık zor geliyor bana.
''Ben yanlış anladım...Hayır,sen öyle yapmak istemedin.
Tamam,suçlu bendim.Sen haklısın,sen suçsuzsun,sen masumsun.
sen...sen...sen...''
Ya ben...!
Her yanlışının ardından doğrularını arayan,onlarla avunan ben,kendini haksız bulup kahrolan,kendini gecelere vuran ben...
Ama yinede nerdeyse bundan mutluluk duyan gene ben.Tekrar tekrar aynı acıyla yanan,her acıyla birkez daha aşık olan hep ben...
Bunları yazması kolay da,taşıması öyle kolay değil.Her babayiğidin,her aşığım diyenin çekeceği dert değil...
İşte ben bu cesaretle,bu koskoca sensizliği yenmeye çalışıyorum...Gözlerimden öteyken bile özlerken tenini,gönlümden öte atıyorum tüm hislerimi...
Eskiden...
Verdiğin acıya bile razıydım.O ; ayrı bir haz,ayrı bir paylaşımdı.İçimde kıpır kıpır bir umut vardı.
Zaman zaman aklımı karıştırıp hayallerime oturttuğum sen,sonra hiçbirşey olmamış gibi davranıp sessizce ama ardında derin sancılar bırakarak yokediyordun herşeyi...
Biliyor musun...gitmelerine bile alışmıştım artık!
Şimdi...
Dayanamaz oldum bu yürek sancılarına,artık kaldıramıyor bedenim,senin uğruna olsada...
Senin uğruna ama senden habersiz,ama sensiz...Senin hayallerin başkayken,hayallerimin bir parçası yapamıyorum artık seni...
Güçsüz de...yapamadı,pes etti de...yoruldu,gitti de...
İnan son kez dayıyorum başımı omzuna,
İnan son kez bakıyorum böyle içten sana,
Ve inan son kez ağlıyorum uğruna...
Sevgili ;
Senin mutluluğun mutluluğum olur çoğu zaman
Acılarınsa acımdır...bilirsin
Ya verdiğim değer boşaysa,kederin kederimken,ben bir hiçsem gözünde...?
O zaman söylenecek söz kalmamıştır,yapacağımsa tek şey var:
Arkama bakmaksızın kaybolmak karanlıklarda,karışmak kalabalığa...yapayalnız
Sonunu biliyorum bu yolun,sonumu biliyorum sevgili...
Öylece kalakalmak,yitmek gitgide gözleren öteye
Sana kırgın mektuplar yazmak,ama göndermemek asla...
Her rüzgarda kokunu duymak,her şarkıda seni hatırlamak
Ve ağlamak gecelerce,
ağlamak öylesine...kaderime
ağlamak;
hasretinden deliye döndüğüm için,aklımdan biran bile gitmediğin için,sensiz yaşayamadığım için...
Daha bitmedi düşlerim sevgili...
Ben hâlâ seninle nefes alıyorum,hâlâ sana kıyamıyorum ve en önemlisi;
hâlâ seni seviyorum!!!
Bu yüzden,tüm bu hissettiklerim yüzünden;
vazgeçmek için çok erken...
Yaşadığım en acı,
Yaşadığım en derin,
Yaşadığım en büyük "aşk" sın sen!!!
Hani bizim bir dolu zaman göze alamadığımız,hani korkup da bir yerinde,bırakıp kendimizi içine yaşayamadığımız aşk…
Belki de bir meleğin kanatlarından kurtulmayı bile dileme sebebiydi,eliyle silmeye çalışırken akıtamadığı gözyaşlarını
tek keşkesiydi bu onun kimbilir,belki …
Son nefeste fısıldanacak bir ismi olmalı her insanın tutkuyla…
Ve başucunda duranların arasında olmadığı bilinse bile
yinede son bir kez daha onu görme umuduyla aralanmalı yorgun gözler..
Böyle diyorum kendi kendime,yarı içimden,yarı duyulur duyulmaz fısıltı gibi bir sesle,
Belki herkese,belki herkese ve kendime…..
Son nefeste fısıldanacak bi ismi olmalı her insanın tutkuyla…
Çünkü bir meleğin gözlerine sinen hüznün sebebidir belki,
Ve en büyük dileğidir yaşamak yeryüzünde bir defa olsun
Ve tatmak aşkı,
Ve hissetmek,
Kalp denen yaşam kafesinde kimbilir,belki …
Yani tutkusu tükenmeyen bişeyi olmalı insanın hayatında,tutkusu,özlemi ve sevgisi eksilmeyen….
Böyle birini katabilmeli bir ömür içerisine,İz bırakan biri hem de çok derinden..
Ve güzelliği ve sıcaklığı tüm yıllara rağmen eksilmeyen biri ve onun hissettirdikleri…..
Olmalı…..
Anısı silinmeyen biri diyeceğim ama;
Bu bile değil aslında tarif etmek istediğim,hani anıya bile dönüşmeyen biri,
Hani anıya dönüştürmeye bile kıyı-la-mayan,
olmalı…
Hani hep canlı gibi,hani hep yanında gezdirdiğin,içinde konuşturduğun,hani gittiğin her yerde,
hani attığın her adımla dolaştırdığın biri …
Tattığın her güzel şeyin tadını en azından cümlelerle olsun..
İçinden anlatıp paylaştığın,hani günü bitirirken gözlerini hayaline de olsa,yine en son ona kapadığın,,
Tıpkı uyanınca ilk ona açtığın gibi…işte böyle biri…
Böyle biri…
Olmalı…Olmalı....
Cümlelerim daha çok devrilmeye başladı son zamanlarda...
Daha hızlı çöker oldu,karanlık tozlu...Akşamlarına...
Ve daha çabuk tükenmeye başladı herşey..
Daha bir donuklaştı bakışlarım..
Daha ağır ilerliyor artık Sensiz her saat...
Sonsuz her dakika...
Ve bırakmak vazgeçemediklerimi...
Daha derinlere inebiliyorum..
Artık nefesimi daha uzun tutarken,
Ve daha sert vuruyorum dibe..
Çığlıklarımı daha az yutarken...
Daha da sessizleşiyorum geçen her günde...
Daha da hissizleşiyorum..
Her daha çok Sensizleştiğimi fark ettiğimde...
Ve geçen her gün biraz daha az Sen kokuyorum.
Artık yaşamak daha zor,biraz daha kutsanmış her geceyi ve ölüm biraz daha yakın..Bulamadıkça aynalarda,Sende kalan beni...
Söküp atamadıkça içimden bende bıraktığın Seni...
Artık bilerek bekliyorum her henüz gelmeyişini ....
Ve daha açık seçik görüyorum gelmemeye daha fazla gecikişini...
Ve daha çok seviyorum Seni, Seni sevmeyi, Seni çok sevmeyi, Seni daha çok sevmeyi.
Artık daha çok korkuyorum hırpalamaya başka duraklarda bulduğum gölgeni.
Ve sonunda yastığıma dağıtıp rüyalarıma hapsettim Seni.
Hayalin daha canlı şimdi ve gözlerin daha nemli.
Daha dayanılmaz artık Seni Sensiz sevmek.
Ve daha imkânsız cebimde kalan son Seni bozdurmak,ismini tekrar tekrar susmak...
Kokunu her uyanınca unutmak...
Ve ben artık daha pervasız ve Sen daha insafsız...
Ve ben daha yalnız... Sen daha duyarsız.
Ve ben daha umarsız... Daha savunmasız... Daha dermansız.
Ve Sensiz her şey daha tuzsuz tatsız ve her yer daha ıssız daha bucaksız.
Merhaba yüreğimin kırık yarısı,
Yine söz geçiremedim
Kanayan şu yarama,
Dur,
Bırak,
Bırak çek git diyemedim işte.
Diyemedim deli gönlüme...
Solmaya yüz tuttu aldığım tüm güller,
Bir şu kanayan yaram kaldı ruhumda,
Bir de sensiz sabahladığım tozlu kaldırımlar...
Şimdi ne sen varsın,
Nede her zaman sırtımı dayadığım
Tozlu kaldırımlarım...
Yine mavi ayazların orta yerinde;
Yapayalnız, çaresiz kaldım...
Gözlerim de sustu
Haykırmıyor artık gidenlerin ardından...
Gidiyorum buralardan,
Bu sefer bende bilmiyorum pusulamı...
Hıçkırıklarla dolu gitarım,
Bir ben,
Birde kanayan şu yaramla
Gidiyorum meçhule.
Kim karşılar,
Kim ağırlar bilmiyorum.
Ama gidiyorum işte...
Yaram durmaz yine kanar.
Belki yine zaptedemem deli gönlümü,
Yook!...
Artık yazmaz ellerim...
Ağaç yapraklarında yüreğim artık,
Günü gelince solar gider usulca...
Gök yüzünde gözlerim artık,
Her yerde, her zaman görür seni...
Güvercin yüreğinde dillerim çaresiz,
Susar gider...
Söylenecek tek cümle kaldı yürek satırımda.
Ne güle güle derim,
Ne de hoşça kal...
Bir cümle sadece...
...
Kaybolur çığlıkların asrında.
Ne sen duyarsın,
Ne de alem...
Sen bu şiiri okurken
Ben çoktan bu şehirden gitmiş olacağım
Artık ne özlemlerimi duyacaksın bıçak yarası
Ne de telefonların çalacak gece yarısı
Ve bu zavallı yüreğim olmayacak artık
Kaprislerinin hedef tahtası.
Seni sana
Beni bir akıl hastanesine
Bırakıp gideceğim bu şehirden
Nasılsa kavuşamadım sana
Nasılsa dudaklarının kıyısına varamadım
Nedense bütün çıkmaz sokaklar adresim oldu
Ve nedense bütün kırmızı ışıkları üzerime yaktın
Ne yaptımsa
Bir türlü sana yaranamadım
Artık adressiz
Işıksız
Ve öylesine ıssızım
Dünlerin kadar eskiyim
Verdiğin acılar kadar paslıyım
İşte çıkıp gidiyorum hayatından
Nasılsa fark etmez senin için
Belki çok şanslı
Belki de en yaşlıyım...
Artık
Pusulam hasreti
Saatim yalnızlığı
Ve takvimler sensizliği gösteriyor bana
Neylersin
Yolcu yolunda gerek
Belki bundan sonra
Belki senden sonra
Adam olur bu “asi yürek”
Ve dersini alır da bu sevdadan
Bir daha
Boyundan büyük denizlere
Asılmaz kürek
Yarın bu saatlerde
Ben yollarda olacağım
Sen kimbilir kaçıncı uykunda
Masal mavisi bir rüyada
Ve elbette o korsan yüreğin
Yine pusuda
Oysa
İlk defa sesimi duymayacaksın
Sitemlerin sahipsiz
Soruların cevapsız kalacak
Belki ilk defa içini kemirecek yokluğum
Tanımadığın bir koku içini saracak
Ve ilk defa kendinle hesaplaşacaksın
Ne oldu?
Ne oluyor?
Ne olacak?
“Bütün şehirler uyur
İstanbul uyumaz
Ve birgün
Bütün sevenler unutur seni
Ama bu “ deli”
asla unutmaz...”
Ve sessizce içilen and, gökyüzündeki yıldızların en parlağı oldu yolunu bulmak isteyenlere...
Kelimeler....
Topu topu bildiğin bir kaç kelimeymiş ama sen bütün kelimeleri bildiğini, kullandığını sanırmışsın da kendini aldatırmışsın....
Cümleler...
Bildiğin üç beç kelime ile en fiyakalı cümleleri kurduğunu sanırmışsın, en güzel cümleleri kurmak ister, kuranlara özenir ve kıskanırmışsın... sanki en güzel cümlenin kime ait olduğunu, en güzel cümleyi kuranın da kurduranın da kim olduğunu bilmezmiş gibi...
Sorular....
Sorduğun sorulara aldığın yada alamadığın cevapları beğenmez ve bütün cevapların en iyisini kendinin bildiğini sanırmışsın... Sordukların en bilindik sorularken bile, en bilinmeyen cevabı verdiğini zannederek kendini beğenirmişsin... Kendi kendine kanarmışsın...
Cevaplar...
Bir çok cevap içerisinde yüzerken sen, sorularına cevap alamamaktan şikayet eder, yakınırmışsın... Etrafındaki cevaplarla tatmin olmazmışsın ama yine de içlerinden en işine geleni alır ve sonradan da bu benim hayat felsefem diye yuttururmuşsun kendine...
Ve susmak...
En zoru gelirmiş sana... konuşamadığını bile bile, inatla kendini anlatmaya çalışırmışsın, kendine, çevrene, dünyaya... kelimelerin içine sığdırmak için uğraşırmışsın hayatını... bilmediklerinin bir çığ gibi büyüyerek üstüne geldiğini göre göre sanki herşeyi biliyormuşçasına anlatmak istermişsin...
Tüm bildiklerinin aslında hiç bir şey bilmediğine işaret olduğu bildiğin halde... Ve bazen konuşamadığını anladığında 'susmak' yapabileceğinin en iyisiyken...
Meşalesini çok seviyor olduğundan başka birşey bilmeyen biri...
Çocuk saflığım
kundaklara sarılı düşlerimi getirin bana
dualarınızı... o ilahi dualarınız
ellerinizi...o sıcak elleriniz
kollarınızı...o melek kanatlı
mutlu yüzlerinizi getirin bana.. o bahar bakışlı
geri getirin o çocuk güzelliğimi
çocuk masumluğumu
o cennetin kokusunu......
Uzaklara gün doğar, bende gün geceye batarken;
Sahillere bir başka dokunur kızgın dalgaların öfkesi,
Güneş ise kendini aydınlatmaktan aciz.
Yokluğun sabahın ilk ışıklarıyla doğar içime,
Varlığın ise zaten yoklukta kaybolmuş.
Dünler, yarınlarla inatlaşmakta..
Bugünün ise karışacak gücü yok.
Nehirler yokuşa sürülmekte içimde,
Kalbimin isyankar çırpınışı,
Beni birazdaha hapsetmekte yanlızlık bataklığına.
Kader geçmişe hapsolmuş,
Dert gönlüme düşmüş,
Hayat bana çoktan küsmüş,
Sevgi dedikleri şey sanırım yokluğundan ölmüş.
Seninse tavşanın dağa olan kini misali,
Ne olandan ne olmak üzere olandan haberin yok.
Güller hep sarı hissediyor kendini ayrılığı anlatan.
Ve papatyalar hiç sevmiyor fal bakmamı..
Çünkü Sevmiyor demeyi sevmiyor boynu bükük.
İşte son papatyamın söyledikleri aşkımıza dair,
Ölüyor,
Ölmüyor,
Ölüyor,
Ölmüyor,
Ölüyor,
Ölmüyor,
Ve işte son yaprağım;
Ağlayan gözlerle...
...ÖLÜYOR...
Gözümden akan her damla yaş,yeni bir yıl ekledi sensiz hayatıma...
İçimdeki çocuk isyan etti ;
''Büyümedim dedi...
Acıtmam O'nun gibi dedi...
Ben hiç gitmem dedi...''
İnanmadım...(mı?)
''Gidersin sende dedim...
Söylemek kolay da,yapma zor dedim...
Artık çok geç,büyüdüm bile dedim...''
Gözümden akmasa,kalbimden damlar
Yol olur,kan olur gider...
Giden;ardında yaş bırakır
Yaş akar,yol uzar gider...
Bu ben değildim...
Küçüktüm,masumdum,acı nedir bilmezdim
Öğrendim...
Çığlık atar,oyun oynardım
Şen kahkahalar atardım
Duruldum...
Sendin,içtendin,güzeldin
Sevdim
Gittin...
Herşey için çok geç kaldın...
Yara bandıyla geçemeyecek kadar derinleşti yalnızlığım
Hiç istemedim ama...
Ben büyüdüm...(mü?)