:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: (y)üzdürüyorum yüreğimi boğulmalara…
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Bir gemi yarıyor yüreğimin sularını…
Hüzün yüklü konteynerlarıyla ağır ve upuzun…
Geçiyor sürtünerek gövdesi,incelen direncimin darboğazlarından…
Gemideyim…
Sana kıyısız bir aşkın sularında ,
yokluğunu en büyük hırsızlık zanlısı sayıyorum gençliğime…
Çürüyen güvertesindeyim geminin…
Karayı gözleyen tayfanın sabırsızlığını izliyorum hareketsiz gözlerimle…
Göstergesi lehimlenmiş yalancı bir pusulayla,
devam ediyorum rotası şaşmış yolculuğuma…
Artık , Bu gemi nereye giderse gitsin usta !..
Yâr’e kıyısız bir Aşk’ın sularındayım…
Direnişine biber gazı sıkılmış bir yürüyüşün,
yorgun ve eylemsiz adımlarını düşürüyorum odama…
Yıllar sonra ayak seslerini duyduğum bir intihar şarkısının
sözlerini yumrukluyorum duvarlarıma…
“BEN SENSİZ NASIL DURURUM…
BAŞIM TAŞLARA VURURUM…
SENİ NASIL UNUTURUM …YAR…OY…
Şimdi firari kelimeler saklıyorum kursağımda…
Uzak şehirlere hapsediyorum ©esaretimin çılgınlığını…
Oysa ömrüme kazımıştım,yüreğime dokunduğun geceyi…
Hazırdım sürgün ülkemdeki yangınlara…
Korkuyordum yıkıldığım günlere çentik atarsın diye…Attın…
Damdan düşme bir suret oldu aslım hayatında…
Ne vakit yaslansam gözlerine,
Gizinde saklı vedalar kundaklıyor saçlarımı…
Sözün bittiği yerde ,başka bir şarkının alkışlarını sunuyorum sana…
Çekme işvebaz bakışlarını üzerimden…
buradayım hala…uzağında…

Gemideyim..
Seferi tamamlamadan atıyorlar beni denize …
Direncimin kanayan yerlerine deniz suyu basıyorum…
Tuzun yakıcılığıyla yüzüyorum gemiye yetişmek için…
bakakalmıyorum gidenin ardından… yüzüyorum …
(y)üzdürüyorum yüreğimi boğulmalara…
Sevda muştuları getiren ben ve kederin kara habercisi. Kaderimle bir türlü kesişmeyen kaderine siyahlar giydirmişken; siyahı sevdiğini bilseydim, damatırdım bütün hüzünlerimi.
Yokluğunun sitemkârı karanlık uykusuzluğumun üstüne, gece denen örtüyü çekerken, bilsem ki en sevdiğin renk siyahtır, sitemini sustururdum uykularımın.
Siyahı sevdiğini bilseydim, sevdamın hasar raporunu siyah kalemle düşmezdim beyaz sayfalara. Aşk ilminin, nice ilimlerden üstün olduğunu fehmettiğim günden beri, yârin sevdiğini bilmek ilminin büyüklüğüne de vâkıfım. Bildiğimin kibri değil, bilmediğimi bilmenin mahcubiyetiyle..
Ben sana “sevdamsın” dedim ya sevgili. Sevda’nın Acem dilinde “kara” demek olduğunu bile bile söyledimse, aşkın bir sezgi olduğunun da ispatını yaparak ispat ediyorum sana aşkımı.
Bir zeytin tanesine bakıp, Aşk-ı Yunus risalesi yazmaya kalkışan deli gönül hikayesini bilir misin. Ya da kara tahtalara beyaz tebeşirle yazdığı sevda şiirlerini, karalığına halel getirdi diye silen meczup kızın öyküsünü.
Sen siyahı seversin, ben kırmızıyı. Yani biz seninle bir uğurböceğinin kanatları gibiyiz. Annesi babası sandıkta, biz ise karanlıktayız, karalar içinde. Hadi gül de aydınlat artık bizi sevgili. Öyle aydınlat ki, birden aydınlanan gözlerimize düşen karanlıklardan, yine sana açayıp gözlerimi. Hani uğurböceğinin kanatları ayrılmaz ya..
Ve sen ey mürekkebimin karası, mektuplarımın ucu tutuşturulmuş zifiri külleri, denizin dibindeki nadir siyah inciler, gurbetin rezmi kara tren, cümle siyah kuşlar, toprak, yağmur bulutu, ay tutulması, sobadaki kömür, taşplağın döndüğü eski gramafon, güzel ceylan gözleri, süveydâ..
Yar siyah severmiş, bilmeyip matemimi..