06-13-2007, Saat: 11:16 AM
Saat bayagı geç olmuşdu...İçimde anlam veremedigim bir sıkıntı,bir hüzün vardı...Yatakda bir saga bir sola dönüp duruyordum...Ama uyumak mümkün degildi...Bakdımki uyuyamıyacagım,yerimden kalkdım,bir sigara yakıp tv yi açdım...Ordada hiç bişey yokdu...Artık nefes alamaz hale gelmişdim...Dışarı çıkıp az temiz hava almak istedim... Bulundugum yer ormana çok yakın oldugu için insanın içini ferahlatan bir havası var...Üstümü giyindim ve dışarıya çıkdım,derin bir nefesle o havayı içime çekdim,ama nafile,halen o içimdeki müthiş sıkıntıdan kurtulamamışdım...İçimden bagırmak nara atmak geçiyordu,ama nasıl atabilirdimki,mahallenin içinde düşünsenize uykunun en tatlı yerinde birisinin bagırtısıyla uyandıgınızı...Onun için onuda yapamadım...En iyisi ormana gitmekdi,bende öyle yapdım ve ormana dogru yürümeye başladım...Kendi kendimede bir tarafdan gecenin bu saatinde ne işin var ormanda diyordum,fakat vaz geçmiyordumda...Ormanın kıyısına geldim,sadece rüzgarın agaçlara vurdukça,yapraklarım birbirine vurdugu sesden başka en ufak bir ses yokdu...İçimde bir ürperti oldu,tatlı bir heyacan oldu...Ormanın ortasından geçen patika yoldan yavaş yavaş ilerlemeye başladım,ben ilerdedikçe içimdeki ürperti dahada çok artmaya başlamışdı...Rüzgar şiddetini artırdıgı zaman patika yoldaki yapraklar sürüklendikçe çıkardıgı sesleri duydukça hani derlerya tüylerim diken diken oldu diye,işde aynen o şekilde vucudumdaki tüm tüylerin harekete geçmesine neden oluyordu...
Fakat bu ürperti bende tatlı bir heyacana sebeb oluyordu,buda hoşuma gittigi için o yolda yürümeye devam ediyordum...Bazen uzakda görünen agaçlar insan gölgesi gibi görünüyor o esnadada saçlarımın bile harekete geçdigini hissediyordum...Sanki üstüme dogru gelen bir sürü gölge hayalet var gibi gözüküyordu...En güzel yeride o yarı korku yarı ürperti tüm benligini sardıgı sırada rüzgarın vucuduna temas etdigi anda sanki birisi arkandan elini uzatıp vucuduna dokunuyor gibi olmasıydı...O anki heyacan tarifi imkansız bir heyacandı...Hem korkuyordum ama aynı zamandada bir o kadar zevk alıyordum...Ormanın içinde bayagı yol almışdım,artık hiç ışık görünmüyordu,doganın o ürpertici,korkutucu güzelligiyle başbaşaydım...Bir an az durup etrafı dinlemek geldi içimdeni hani bazen filmlerde derlerya rüzgar ıslık çalıyor iyi dinle bak diye...Bende bakıyım rüzgar ıslık çalıyormu bir dinleyeyim dedim ve hiç kımıldamadan,dinlemeye başladım...Rüzgar esdikçe yerde sürüklenen yaprakların çıkardıgı ses sanki birileri üstüme dogru geliyormuş hissini vermeye başladı bana...Yola dogru bakdıgımda hemen on veya onbeş metre kadar uzagımda yolun kenarında yere çömelmiş insan gibi gözüken bir karaltı gördüm....O anki korkumu anlatamam...Ne yapacagımı şaşırmışdım...Önce geriye dönüp tüm hızımla koşmak geldi içimden ama o karanlıkda koşmak mümkün degildi,kesin düşüp bir yerlerimi kırabilirdim...Gözümü o karaltıdan kaçırmak istiyordum ama beceremiyordum...Sanki bana kafasını sallıyor gibi görünmeye başlamışdı...İnanınki şuan yazarken bile tüylerim dimdik oldu...Ne yapacagımı şaşırdım,derin bir nefes aldıkdan sonra "kimsin sen" dedim ama hiç yanıt yok...Tüm cesaretimi toplayarak yavaş yavaş karaltının üstüne dogru yürümeye başladım,sanki ben yaklaşdıkça o geri gidiyor gibi gözükmeye başladı,öyle olunca biraz daha cesaret geldi bana ve biraz daha hızlı adım atarak karaltıya yaklaşdım...İyice dibine geldigimde gözlerime inanamadım...az önce bana kafasını sallar gibi görünen,yere çömelmiş gibi görünen karaltının bir taş kütlesi oldugunu fark ettim...O anki şaşkınlıgımı görmenizi çok isterdim...Beni bir gülmek tutdu,ama ben güldükçe etrafımda bir sürü insan gülüyormuş gibi olmaya başladı...Sesimin yankısına karışan rüzgarın sesi ve yerdeki yaprakların sesi birbirine karışınca
dahada acaip birşey çıkıyordu ortaya...O taş kütlesinin üstüne oturdum,yarı korkak yarı ürpertiyle bir sigara çıkardım,çakmagı yavaşca cebimden çıkarıp ateşledim...ama rüzgar sigaramı kolay yakmamı engelliyordu...Elimin birisini çakmaga siper ederek yakdım,sigaramı yakdıgım anda çakmagın ışıgıyla beraber karşımda duran agacın bir görüntüsü oluşduki,en kötü korku filmlerine taş çıkarırdı...Bir anda gecenin bir yarısı ıssız bir ormandasınız,düşünsenize karşınıza koskocaman birisinin ansızın çıkıverdigini...İşde o an ben onu yaşadım...Hemen çakmagı söndürdüm...Söndürdügüm an anladım yine gölge yanıltması oldugunu....Sigaramdan çekdigim her nefesde sigaranın ateşi etrafa azda olsa ışık saçıyordu...Az uzakdan birisi beni o şekilde görse sanırım benim yaşadıgım o korkukuyu fazlasıyla yaşardı...
İşde orada otururken düşünceye daldım,şuan yanlızım yanımda birisi olsaydı budenli korkarmıydım...Hiç sanmam neden korkayımki,neden o kadar ürperiyimki...Bunları düşünürken aklıma yaşlılık geldi,etrafımızda görüyoruz eşi ölmüş,çoçukları var ama arayanı soranı olmayan ve bu korkuyu hergece yanlız başına yattıgı o yatakda yaşayanlar aklıma geldi...Yattıkları yatakda ölseler bile günler sonra öldügü haberi duyulacak kişiler geldi aklıma...Aslında yanlız degilken,yanlızlıgı yaşayanlar geldi aklıma...Büyütüp,işgüç sahibi ettigi,evlendirdigi çocukları varken bile yanlız başına gecelerin o zifiri karanlıgında,gecenin o korku verici sogugu altında yanlız başına benim şuan yaşadıgım korkunun belkide daha fazlasını yaşayan insanlar geldi aklıma...Evet yanlız yaşayanlar içerisinde hiç kimsesi olmayıpda yanlız yaşayanlarda var mutlaka,ama bu kişiler o yanlız olmadıgı halde yanlızlıgı yaşayanlardan daha çok şanslı...Çünkü yanlızlıkla beraber en azından kalpleride kan aglamıyor,her an kapı çalıpda sevdiklerinin yeter artık neden burada yanlız yaşıyorsun gel bizimle yaşa diyecekmiş gibi bir beklentileri yok...
Öncelikle yanlızlık ALLAH 'a mahsusdur...Yanlız şuda bir gerçekki beraber yaşlanacagınız kişiyi çok iyi seçmek gerekir...Mutlakaki ölüm denen birşeyde var...Bazen ne kadar iyi seçsenizde ölümün ayırdıgı kişilerde var,ama o kişilerinde şu şansı var eşi ölse bile hayaliyle ona güç verecek,ona yol gösterecek bir sevgi var,bir aşk var...
Bu düşünceler içerisinde boguşurken birden ezan sesiyle kendime geldim...Sabah ezanı okunuyordu,Etraf aynınlamaya başlamış ve ormanın gecenin karanlıgındaki o korkunç yüzünü güneşin ilk ışıkları yok etmeye başlamış ve yerini sımsıcak bir görünüme döndürmeye başlamışdı....Güneşin ilk ışıklarıyla beraber rüzgarın,gecenin karanlıgındaki o korku dolu sesini kuş sesleri doldurmaya başlamışdı...
O an aklıma yine ilk gelen şey her kötü günün ardından iyi günler birgün mutlaka gelecegi oldu...Tıpkı ormanın o ürküten kötü görünümünü ortadan silen güneşin dogması gibi...
En kötü,en mutsuz, içinizin karardıgı en berbat zamanlarınızda gönlünüze ve ruhunuza dogacak,güneşin bunları yok etmesi dileklerimle...
Fakat bu ürperti bende tatlı bir heyacana sebeb oluyordu,buda hoşuma gittigi için o yolda yürümeye devam ediyordum...Bazen uzakda görünen agaçlar insan gölgesi gibi görünüyor o esnadada saçlarımın bile harekete geçdigini hissediyordum...Sanki üstüme dogru gelen bir sürü gölge hayalet var gibi gözüküyordu...En güzel yeride o yarı korku yarı ürperti tüm benligini sardıgı sırada rüzgarın vucuduna temas etdigi anda sanki birisi arkandan elini uzatıp vucuduna dokunuyor gibi olmasıydı...O anki heyacan tarifi imkansız bir heyacandı...Hem korkuyordum ama aynı zamandada bir o kadar zevk alıyordum...Ormanın içinde bayagı yol almışdım,artık hiç ışık görünmüyordu,doganın o ürpertici,korkutucu güzelligiyle başbaşaydım...Bir an az durup etrafı dinlemek geldi içimdeni hani bazen filmlerde derlerya rüzgar ıslık çalıyor iyi dinle bak diye...Bende bakıyım rüzgar ıslık çalıyormu bir dinleyeyim dedim ve hiç kımıldamadan,dinlemeye başladım...Rüzgar esdikçe yerde sürüklenen yaprakların çıkardıgı ses sanki birileri üstüme dogru geliyormuş hissini vermeye başladı bana...Yola dogru bakdıgımda hemen on veya onbeş metre kadar uzagımda yolun kenarında yere çömelmiş insan gibi gözüken bir karaltı gördüm....O anki korkumu anlatamam...Ne yapacagımı şaşırmışdım...Önce geriye dönüp tüm hızımla koşmak geldi içimden ama o karanlıkda koşmak mümkün degildi,kesin düşüp bir yerlerimi kırabilirdim...Gözümü o karaltıdan kaçırmak istiyordum ama beceremiyordum...Sanki bana kafasını sallıyor gibi görünmeye başlamışdı...İnanınki şuan yazarken bile tüylerim dimdik oldu...Ne yapacagımı şaşırdım,derin bir nefes aldıkdan sonra "kimsin sen" dedim ama hiç yanıt yok...Tüm cesaretimi toplayarak yavaş yavaş karaltının üstüne dogru yürümeye başladım,sanki ben yaklaşdıkça o geri gidiyor gibi gözükmeye başladı,öyle olunca biraz daha cesaret geldi bana ve biraz daha hızlı adım atarak karaltıya yaklaşdım...İyice dibine geldigimde gözlerime inanamadım...az önce bana kafasını sallar gibi görünen,yere çömelmiş gibi görünen karaltının bir taş kütlesi oldugunu fark ettim...O anki şaşkınlıgımı görmenizi çok isterdim...Beni bir gülmek tutdu,ama ben güldükçe etrafımda bir sürü insan gülüyormuş gibi olmaya başladı...Sesimin yankısına karışan rüzgarın sesi ve yerdeki yaprakların sesi birbirine karışınca
dahada acaip birşey çıkıyordu ortaya...O taş kütlesinin üstüne oturdum,yarı korkak yarı ürpertiyle bir sigara çıkardım,çakmagı yavaşca cebimden çıkarıp ateşledim...ama rüzgar sigaramı kolay yakmamı engelliyordu...Elimin birisini çakmaga siper ederek yakdım,sigaramı yakdıgım anda çakmagın ışıgıyla beraber karşımda duran agacın bir görüntüsü oluşduki,en kötü korku filmlerine taş çıkarırdı...Bir anda gecenin bir yarısı ıssız bir ormandasınız,düşünsenize karşınıza koskocaman birisinin ansızın çıkıverdigini...İşde o an ben onu yaşadım...Hemen çakmagı söndürdüm...Söndürdügüm an anladım yine gölge yanıltması oldugunu....Sigaramdan çekdigim her nefesde sigaranın ateşi etrafa azda olsa ışık saçıyordu...Az uzakdan birisi beni o şekilde görse sanırım benim yaşadıgım o korkukuyu fazlasıyla yaşardı...
İşde orada otururken düşünceye daldım,şuan yanlızım yanımda birisi olsaydı budenli korkarmıydım...Hiç sanmam neden korkayımki,neden o kadar ürperiyimki...Bunları düşünürken aklıma yaşlılık geldi,etrafımızda görüyoruz eşi ölmüş,çoçukları var ama arayanı soranı olmayan ve bu korkuyu hergece yanlız başına yattıgı o yatakda yaşayanlar aklıma geldi...Yattıkları yatakda ölseler bile günler sonra öldügü haberi duyulacak kişiler geldi aklıma...Aslında yanlız degilken,yanlızlıgı yaşayanlar geldi aklıma...Büyütüp,işgüç sahibi ettigi,evlendirdigi çocukları varken bile yanlız başına gecelerin o zifiri karanlıgında,gecenin o korku verici sogugu altında yanlız başına benim şuan yaşadıgım korkunun belkide daha fazlasını yaşayan insanlar geldi aklıma...Evet yanlız yaşayanlar içerisinde hiç kimsesi olmayıpda yanlız yaşayanlarda var mutlaka,ama bu kişiler o yanlız olmadıgı halde yanlızlıgı yaşayanlardan daha çok şanslı...Çünkü yanlızlıkla beraber en azından kalpleride kan aglamıyor,her an kapı çalıpda sevdiklerinin yeter artık neden burada yanlız yaşıyorsun gel bizimle yaşa diyecekmiş gibi bir beklentileri yok...
Öncelikle yanlızlık ALLAH 'a mahsusdur...Yanlız şuda bir gerçekki beraber yaşlanacagınız kişiyi çok iyi seçmek gerekir...Mutlakaki ölüm denen birşeyde var...Bazen ne kadar iyi seçsenizde ölümün ayırdıgı kişilerde var,ama o kişilerinde şu şansı var eşi ölse bile hayaliyle ona güç verecek,ona yol gösterecek bir sevgi var,bir aşk var...
Bu düşünceler içerisinde boguşurken birden ezan sesiyle kendime geldim...Sabah ezanı okunuyordu,Etraf aynınlamaya başlamış ve ormanın gecenin karanlıgındaki o korkunç yüzünü güneşin ilk ışıkları yok etmeye başlamış ve yerini sımsıcak bir görünüme döndürmeye başlamışdı....Güneşin ilk ışıklarıyla beraber rüzgarın,gecenin karanlıgındaki o korku dolu sesini kuş sesleri doldurmaya başlamışdı...
O an aklıma yine ilk gelen şey her kötü günün ardından iyi günler birgün mutlaka gelecegi oldu...Tıpkı ormanın o ürküten kötü görünümünü ortadan silen güneşin dogması gibi...
En kötü,en mutsuz, içinizin karardıgı en berbat zamanlarınızda gönlünüze ve ruhunuza dogacak,güneşin bunları yok etmesi dileklerimle...