06-13-2007, Saat: 11:28 AM
Küçücük bir yürecik varmış, kendi dünyasında yaşayan... Hayatında mutluluğu tatmaktan korkarmış. Çünkü üzülmek istemediği içn kimselere güvenemezmiş. Güven sorunu yaşarmış küçük yürecik.
Her sabah uyandığında aynanın karşısına geçer, kendine gülümser, gözlerinin içindeki hülyalara dalarmış.
İşte o hülyalarda; küçük bir limanı varmış, uçsuz bucaksız denizlere açılan.
Uzaklarda, taa uzaklarda ufuk varmış. Hiçbir zaman ulaşamayacağını bildiği ufuk çizgisi.
Ufuk çizgisinin önünde irili ufaklı gemiler demir atar, gelir-geçerlermiş. Küçük yüreciğin limanına yaklaştıklarında liman onları kabul etmekten korkarmış, bir gün giderler üzülürüm dermiş. Kapatırmış kapılarını gelecek olan gemilere, geri çevirirmiş.
Bir sabah uyandığında yine geçmiş aynanın karşısına, dalmış gözlerinin içindeki deryalara. O da ne; uzakta ufuk çizgisine yakın bir yerde ufukta bir gemi. Rotasını tam olarak bizim yüreciğin limanına çevirmiş. Gün boyunca, gece boyunca düşünmüş yürecik. Ya kırılır incinirsem. Geminin limana gelmesi çok uzun zaman almış. Nasıl mı aylar sürmüş yani, hatta tam 1 yıl olmuş. Geçen süre yüreciği daha çok umutlandırmış, güvenmiş gemiye. Gemi gelmiş demir atmış bizim limana. Gemi ve yürecik çok güzel günler geçirmiş. Avuçları terlemiş ikisininde heyecandan, gözleri buluştuğunda içleri titremiş, heyecandan kekeleyerek ancak konuşabilmişler.
Basit bir kaç kelime, anlatamamışlar kendileri birbirlerine tam olarak.
Sonra günlerden bir gün gemi sessizliğe bürünmüş. Korkmuş yürecik, neler oluyor demiş.
YÜRECİK: Gemim umudum, hayalim,aşkım gemim. Sessizsin neler oluyor.
Kırdım üzdüm mü seni bilmeden?
ZAMAN SONRA YANITLAMIŞ GEMİ. DEMİŞ Kİ;
Unutmadım seni, UNUTAMAM. MAHÇUBUMDA SANA. Ama suyun üstünde durabilmem için sürekli çabalamam gerekiyor. Ne yapayım benim hayatım böyle. Seni kırmak, üzmek istemem; ama sen ve ben yapamayız BİZ OLAMAYIZ. Sen benim olamazsın. Benim limanım uzaklarda ve ben kendi limanıma gidiyorum. Sen bu limanda kalacaksın. Mesafeler uzak geldi. VE
Rotasını ufka çevirmiş, tüm makinalarını çalıştırmış yola koyulmuş.
YÜRECİK, şaşırmış, bir anlam verememiş. Gemide gidiyor, akıp gidiyor denizde.
Durdurmak istemiş, atmış kendini denize ki yüzme de bilmez. Bağırmış dur demiş, dur bekle beni. 1 saniye dinle beni, boğuluyorum kurtar! Gemi arkasına bakmamış bile. Benim yerim senin yanın, seninle fırtınalarla boğuşup, gelen günü birlikte karşılayacak, günü-güneşi konuk edip onları uğurlarken geceyi ayı yıldızı karşılayacaktık. Biz ikimiz...
Ama nafile hızını biraz daha arttırmış gemi...
Ben demiş yürecik; kısık sesle, anlasana aptal SEVİYORUM SENİ...
Ama; NAFİLE GİTMİŞ GEMİ başka açıklama yapmadan!!! . . .
Günlerce, gecelerce ağlamış yürecik...Göz yaşlarını kah dışarı akıtarak, kah içine akıtarak...
Şimdi yürecik limanında denize göz yaşlarını akıtıp fısıldarmış denize. Dua edermiş Gemi için...
Temennim; gideceğin liman/limanlardaki yürecikler senin bana davrandığın gibi davranmazlar sana... Akıtmazlar senin göz yaşlarını kırgınlıkla, Akan göz yaşların mutluluk göz yaşları olsun...
Fırtına olmasın günlerinde-gecelerinde, yolun daima sütliman olsun...Minicik dalgalar bile olmasın senin denizinde... Denizinin suyu çekilmesin, karaya oturma, onun içindir ki göz yaşlarımı akıtıyorum denize...
Bilirmiş bunları gemi ama gururuna-onuruna yenik düşermiş dönemezmiş geri...
Merak edenlere; Yürecik neden ah değil beddua değil de dua edermiş biliyormusunuz ?
ÇÜNKÜ;
Gemi giderken yüreciğin UMUT'larını almış, HAYAL'lerini yıkmış, AŞK'ını çalmış...
Yüreciğe sadece sevgi kalmış. Karşılıksız, hiç bir şey beklemeyen SEVGİ. O sevgiymiş yüreciği ayakta tutan...
Artık limanına demir atacak yeni bir gemiye sevgisiyle oluşturacağı, yeni umutlarını, hayallerini, aşkını bu kadar çabuk vermeyecekmiş.
Yüreciğin kanatları kopmuş; ama Sevgi'siyle kanayan yarasını sarıp sarmalamaya iyileştirmeye karar vermiş ve o gün bu gün kanayan yarasını sarıp dururmuş.Her sabah geçerken limanın yakınından " Günaydın, bu günün dününden aydın, kazancın, sevgin bol olsun" dermiş gemiye...
Akşam dönüşte "İyi akşamlar, tatlı-mutlu rüyalar" dilermiş gemiye...
Özenirmiş, el ele gezen sevgilileri gördükçe, ağlarmış giden sevgilinin ardından, ağlarmış belkide hiç yaşayamayacağı için o anları !...
Ağlarmış;
Alınan UMUT'larını,
Yıkılan HAYAL'lerini,
Çalınan AŞK'ını
besleyebilmek, içinde yeniden oluşturabilmek için.
Ufuk, ufuk çizgisi yüreciğin arkadaşı yine uzaklarda dururmuş. Enazında o yerindeymiş. Kah ufuk çizgisine yakın, kah limana yakın gemiler yine varmış.
HAYAT DEVAM EDİYORMUŞ ACISIYLA, TATLISIYLA...
Yüreciğin hikayesi mutlu sonla bitmedi ama kimbilir berki gelecekte güzel günler, Umutlar,gerçekleşen hayaller, tutkulu bir aşk ...
Neden olmasın?...
Her sabah uyandığında aynanın karşısına geçer, kendine gülümser, gözlerinin içindeki hülyalara dalarmış.
İşte o hülyalarda; küçük bir limanı varmış, uçsuz bucaksız denizlere açılan.
Uzaklarda, taa uzaklarda ufuk varmış. Hiçbir zaman ulaşamayacağını bildiği ufuk çizgisi.
Ufuk çizgisinin önünde irili ufaklı gemiler demir atar, gelir-geçerlermiş. Küçük yüreciğin limanına yaklaştıklarında liman onları kabul etmekten korkarmış, bir gün giderler üzülürüm dermiş. Kapatırmış kapılarını gelecek olan gemilere, geri çevirirmiş.
Bir sabah uyandığında yine geçmiş aynanın karşısına, dalmış gözlerinin içindeki deryalara. O da ne; uzakta ufuk çizgisine yakın bir yerde ufukta bir gemi. Rotasını tam olarak bizim yüreciğin limanına çevirmiş. Gün boyunca, gece boyunca düşünmüş yürecik. Ya kırılır incinirsem. Geminin limana gelmesi çok uzun zaman almış. Nasıl mı aylar sürmüş yani, hatta tam 1 yıl olmuş. Geçen süre yüreciği daha çok umutlandırmış, güvenmiş gemiye. Gemi gelmiş demir atmış bizim limana. Gemi ve yürecik çok güzel günler geçirmiş. Avuçları terlemiş ikisininde heyecandan, gözleri buluştuğunda içleri titremiş, heyecandan kekeleyerek ancak konuşabilmişler.
Basit bir kaç kelime, anlatamamışlar kendileri birbirlerine tam olarak.
Sonra günlerden bir gün gemi sessizliğe bürünmüş. Korkmuş yürecik, neler oluyor demiş.
YÜRECİK: Gemim umudum, hayalim,aşkım gemim. Sessizsin neler oluyor.
Kırdım üzdüm mü seni bilmeden?
ZAMAN SONRA YANITLAMIŞ GEMİ. DEMİŞ Kİ;
Unutmadım seni, UNUTAMAM. MAHÇUBUMDA SANA. Ama suyun üstünde durabilmem için sürekli çabalamam gerekiyor. Ne yapayım benim hayatım böyle. Seni kırmak, üzmek istemem; ama sen ve ben yapamayız BİZ OLAMAYIZ. Sen benim olamazsın. Benim limanım uzaklarda ve ben kendi limanıma gidiyorum. Sen bu limanda kalacaksın. Mesafeler uzak geldi. VE
Rotasını ufka çevirmiş, tüm makinalarını çalıştırmış yola koyulmuş.
YÜRECİK, şaşırmış, bir anlam verememiş. Gemide gidiyor, akıp gidiyor denizde.
Durdurmak istemiş, atmış kendini denize ki yüzme de bilmez. Bağırmış dur demiş, dur bekle beni. 1 saniye dinle beni, boğuluyorum kurtar! Gemi arkasına bakmamış bile. Benim yerim senin yanın, seninle fırtınalarla boğuşup, gelen günü birlikte karşılayacak, günü-güneşi konuk edip onları uğurlarken geceyi ayı yıldızı karşılayacaktık. Biz ikimiz...
Ama nafile hızını biraz daha arttırmış gemi...
Ben demiş yürecik; kısık sesle, anlasana aptal SEVİYORUM SENİ...
Ama; NAFİLE GİTMİŞ GEMİ başka açıklama yapmadan!!! . . .
Günlerce, gecelerce ağlamış yürecik...Göz yaşlarını kah dışarı akıtarak, kah içine akıtarak...
Şimdi yürecik limanında denize göz yaşlarını akıtıp fısıldarmış denize. Dua edermiş Gemi için...
Temennim; gideceğin liman/limanlardaki yürecikler senin bana davrandığın gibi davranmazlar sana... Akıtmazlar senin göz yaşlarını kırgınlıkla, Akan göz yaşların mutluluk göz yaşları olsun...
Fırtına olmasın günlerinde-gecelerinde, yolun daima sütliman olsun...Minicik dalgalar bile olmasın senin denizinde... Denizinin suyu çekilmesin, karaya oturma, onun içindir ki göz yaşlarımı akıtıyorum denize...
Bilirmiş bunları gemi ama gururuna-onuruna yenik düşermiş dönemezmiş geri...
Merak edenlere; Yürecik neden ah değil beddua değil de dua edermiş biliyormusunuz ?
ÇÜNKÜ;
Gemi giderken yüreciğin UMUT'larını almış, HAYAL'lerini yıkmış, AŞK'ını çalmış...
Yüreciğe sadece sevgi kalmış. Karşılıksız, hiç bir şey beklemeyen SEVGİ. O sevgiymiş yüreciği ayakta tutan...
Artık limanına demir atacak yeni bir gemiye sevgisiyle oluşturacağı, yeni umutlarını, hayallerini, aşkını bu kadar çabuk vermeyecekmiş.
Yüreciğin kanatları kopmuş; ama Sevgi'siyle kanayan yarasını sarıp sarmalamaya iyileştirmeye karar vermiş ve o gün bu gün kanayan yarasını sarıp dururmuş.Her sabah geçerken limanın yakınından " Günaydın, bu günün dününden aydın, kazancın, sevgin bol olsun" dermiş gemiye...
Akşam dönüşte "İyi akşamlar, tatlı-mutlu rüyalar" dilermiş gemiye...
Özenirmiş, el ele gezen sevgilileri gördükçe, ağlarmış giden sevgilinin ardından, ağlarmış belkide hiç yaşayamayacağı için o anları !...
Ağlarmış;
Alınan UMUT'larını,
Yıkılan HAYAL'lerini,
Çalınan AŞK'ını
besleyebilmek, içinde yeniden oluşturabilmek için.
Ufuk, ufuk çizgisi yüreciğin arkadaşı yine uzaklarda dururmuş. Enazında o yerindeymiş. Kah ufuk çizgisine yakın, kah limana yakın gemiler yine varmış.
HAYAT DEVAM EDİYORMUŞ ACISIYLA, TATLISIYLA...
Yüreciğin hikayesi mutlu sonla bitmedi ama kimbilir berki gelecekte güzel günler, Umutlar,gerçekleşen hayaller, tutkulu bir aşk ...
Neden olmasın?...