06-19-2007, Saat: 06:09 PM
Büyük yollar yürüyecektin benimle...
Oysa ben senin eşlik ettiğin kısıtlı saatlerde gördüm umut sarısını. Geçmişe sırtımı döndüğüme hayıflanmadım; karşımda sen vardın. Bir sevdanın siyah beyaz fotoğraflarına son anda ekledim senin büyümekte olan yüzünü. Gözlerin kıpır kıpırdı, sesin kıpır kıpır. Beklemediğim, mağrur bir olgunlukla bana beni anımsattın. Çok da değildim. Sana âşık olabilirdim. Büyülü bir gerçekliktin. Büyülenmiş... Geldiğimde yarımdı her şey. Şimdi tamamlanmıştı... Hissetmiştim.
Bu terkedilmişliğin hüznünü senin yüzüne, gözlerine emanet ediyorum şimdi. O hüznün hakkını en iyi sen verirsin.
Bana bana olsaydı adımların. Yorgun değil, bilinçli değil, öylesine, gerisini düşünme olmaksızın. Gelip gelip başın önünde, gölgemde durasıya, bilme bana geldiğini. Gölgemin serinliğiyle uyanıp başını kaldırdığında, bir sürprizin ışıltısı olsaydı gözlerinde. O zaman susarak sevebilirdin beni, eskitilmemiş cümlelerle...
Susmak bütün sözlerin toplamıdır, siyahın tüm renkleri sakladığı gibi. Ben ayıklarım o cümleleri, o renkleri. Bilirim neler anlatmak istediğini, bütün yaşadıklarımla. O zaman anlamını bulur, yaşadığım yıllar. Sevgiyle sürdürürsün susmayı.
Gözlerimi kapayıp o renkli cümbüşü, cıvıltıyı izliyorum şimdi, güneşe karşı, senin varlığının düşüncesine gönlümü yaslayarak.
İçimin sıkıntısı dışımdaki karanlığı koyulaştırırken, yaşamdan bezmenin anlamsızlığı, gereksizliği üzerine düşüncelere dalmak ne de kolay şu anda! Oysa senden bir ses beklerken beni zehirleyip öldüren akrep değil, yelkovandı yalnızca! Zor olacaktı bu aşkı terk etmek. Hüznün kör olası acısına dalıp çıkarak, aylardır umutla, özlemle, heyecanla beklediğim aşka değil, yalnızlığa yol almak… Bu istemsiz zorunluluk sayısız ayrılıkların arasına beni de katacaktı.
Bir aşk kimlerin yüreğinde yaşatırsa kendini, onların anılarıyla var olur.
Ağzımda ekşi bir tat, yüzüm buruşmuş; hak edilmemiş sözler dolanır durur dilimde...
Hatalar, ilgisizlikler, düşüncesizlikler sevgisizliktendir…
Ve bu sevgisizlik karşıdaki sevgiyi hırpalar.
Bugün hırpalanan benim... Sense hırpalayan...
Yani sevgi besleyen ben, onu kökünden koparıp 1 gün, 1 saat ya da 1 dakika yakasında gezdirip hevesini almayı tercih eden sen…
Oysa o sevgi toprağında olmalı, olduğu gibide kalmamalıydı... Büyümeliydi taa ki hakkını alana, karşılığını bulana dek...
Ben bugün biliyorum ki bu açıklamalar anlamsız. Ki tek bildiğimde bu sanırım...
Bana gelmedin, ben sana geldim... Bir nokta kadarda olsa karşımda senin olduğunu hissedebilmek adına fırsatlar yarattım ama…
Ama ben bu "AMA"lardan kurtulamadım.
Artık 3. şahıslardan duyuyorum duymak istemediklerimi. Ne acı...
Öldürmek için bilinçli-bilinçsiz çabaladığın heyecanımı, korumaktan aciz bir yıpranmışlıktayım.
Nereye kadarların, amaların, keşkelerin koynundayım şimdi....
Ben şimdi yalnızlığımla beraberim.
Ve sanırım bir tek o anlıyor beni...
Bir tek o yanımda oluyor...
Gözlerimde düşünmelerin sonuçsuzluğunun yorgunluğu, şimdi uyumak istiyorum.
Ruhen de, bedenen de...
ÖzÜr Dİlerİm! Bu AŞk DalginliÄža Geldİ!