06-20-2007, Saat: 07:28 PM
[SIZE=4][i]Ben kaybolmuştum, sen yoktun...
Sonra, henüz ne olduğunu anlayamadan çıkıverdin karşıma! ? .
İşte ne olduysa o anda ve o andan sonra oldu...
Beni sen buldun! ..
Ve o andan sonra
Hayatımdaki bir çok değişikliğin altında senin imzan oldu...
Unuttuğum tebessümü hatırlattın önce...
Yine, yıllar önce unuttuğum dost ve arkadaş meclislerini hatırlattın...
Oturup iki lâf etmeyi zül sayarken,
sohbetin vazgeçilemeyecek bir ihtiyaç olduğunu hatırlattın...
Lâtife yapmayı hatırlattın...
Sevinç ve korku uzun zamandır benim için hiçbir anlam taşımıyordu;
sevinç ve korkuyu hatırlattın...
Telefondaki ‘’alo’’ sözcüğünün,
oralarda bir yerlerde birilerinin olduğunu ifade ettiğini hatırlattın...
Ot gibi yaşayıp giderken –yaşamaksa bu eğer-,
insan olduğumu, düşünme yeteneğimin olduğunu,
kandan ve çamurdan olduğumu hatırlattın...
Ama en önemlisi, hepsinden önemlisi;
o en önceki Ben’ i,
bir zamanlar sevgiyle-aşkla-özlemle donanmış bir yüreğe sahip olduğumu,
sevgisiz-aşksız-özlemsiz yapamayacağımı,
sevgiyle-aşkla-özlemle bağlanacak birilerini bulabileceğimi hatırlattın...
Kısacası, sen bana gerçek kimliğimi, Ben’ i hatırlattın...
Şimdi bırakıp gideceksin görevini tamamlamanın derin huzuru(!) içerisinde, öyle mi? ! .
Sana yaşadığım işkenceyi anlatmıştım oysa!
Hiçbir canlı -en akıllısından en delisine, en güzelinden en çirkinine kadar-, aşağılanamaz!
Çünkü vicdan denilen Tanrı gölgesi, buna müsaade etmez!
Vicdan, bunu bir kez yapmaya kalktı; bahçedeki en güzel çiçekler isyan ettiler bu karara!
Bahçıvan o çiçekleri eski haline getirinceye kadar neler çekmişti biliyorsun!
Ve her gün aynı korkuyla yaşayan ben;
elbette her dakika, her saat, her günümü bu korkuyla geçirmeye devam ediyorum...
Ve bu korkunun mantığını da sayende bulmadım mı?
Ve bunca çilenin içerisinde, kendim için yarattığım cenneti bana çok mu görüyorsun? ..
Olsun!
Bunu, üzerimdeki hakkına sayıyor ve sana hiç kızmıyorum...
Sadece içimin,
kalbimin ağrısına nasıl tahammül edebilirimin hesabını yapmak düşündürüyor beni!
Keşke hatırlattıklarının yanında bunu da öğretebilseydin bana!
[/i][/SIZE]Sonra, henüz ne olduğunu anlayamadan çıkıverdin karşıma! ? .
İşte ne olduysa o anda ve o andan sonra oldu...
Beni sen buldun! ..
Ve o andan sonra
Hayatımdaki bir çok değişikliğin altında senin imzan oldu...
Unuttuğum tebessümü hatırlattın önce...
Yine, yıllar önce unuttuğum dost ve arkadaş meclislerini hatırlattın...
Oturup iki lâf etmeyi zül sayarken,
sohbetin vazgeçilemeyecek bir ihtiyaç olduğunu hatırlattın...
Lâtife yapmayı hatırlattın...
Sevinç ve korku uzun zamandır benim için hiçbir anlam taşımıyordu;
sevinç ve korkuyu hatırlattın...
Telefondaki ‘’alo’’ sözcüğünün,
oralarda bir yerlerde birilerinin olduğunu ifade ettiğini hatırlattın...
Ot gibi yaşayıp giderken –yaşamaksa bu eğer-,
insan olduğumu, düşünme yeteneğimin olduğunu,
kandan ve çamurdan olduğumu hatırlattın...
Ama en önemlisi, hepsinden önemlisi;
o en önceki Ben’ i,
bir zamanlar sevgiyle-aşkla-özlemle donanmış bir yüreğe sahip olduğumu,
sevgisiz-aşksız-özlemsiz yapamayacağımı,
sevgiyle-aşkla-özlemle bağlanacak birilerini bulabileceğimi hatırlattın...
Kısacası, sen bana gerçek kimliğimi, Ben’ i hatırlattın...
Şimdi bırakıp gideceksin görevini tamamlamanın derin huzuru(!) içerisinde, öyle mi? ! .
Sana yaşadığım işkenceyi anlatmıştım oysa!
Hiçbir canlı -en akıllısından en delisine, en güzelinden en çirkinine kadar-, aşağılanamaz!
Çünkü vicdan denilen Tanrı gölgesi, buna müsaade etmez!
Vicdan, bunu bir kez yapmaya kalktı; bahçedeki en güzel çiçekler isyan ettiler bu karara!
Bahçıvan o çiçekleri eski haline getirinceye kadar neler çekmişti biliyorsun!
Ve her gün aynı korkuyla yaşayan ben;
elbette her dakika, her saat, her günümü bu korkuyla geçirmeye devam ediyorum...
Ve bu korkunun mantığını da sayende bulmadım mı?
Ve bunca çilenin içerisinde, kendim için yarattığım cenneti bana çok mu görüyorsun? ..
Olsun!
Bunu, üzerimdeki hakkına sayıyor ve sana hiç kızmıyorum...
Sadece içimin,
kalbimin ağrısına nasıl tahammül edebilirimin hesabını yapmak düşündürüyor beni!
Keşke hatırlattıklarının yanında bunu da öğretebilseydin bana!