06-26-2007, Saat: 06:05 PM
Biz aşka tutunmak için akşamı beklerdik... İhanetse o caddede beklerdi. Bir mutlu bir mutsuz, bir zengin bir fakir, bir kederli bir umarsız yapardı bizi o sokak. İçimize hep değişik bir hal katar, öyle alırdı içine bizi o cadde... Sıra caddeye, sıra caddenin bize ihanet aşılamasına gelirdi sonra... Benim içim kanardı, sense kanardın o caddeye, kanardın sana yüklemek istediği defetme duygusuna, aşağılardın beni, bir başkasına dönerdi duyguların... İhanet hep o cadde bulurdu bizi...
Bizi hep o caddede sordular sonra...
Aşka tutunmak için akşamı beklerdim. Bu kent, boşluğa sarılan aşıklarla doluydu... Ama bir boşluğa benzemiyordu senin yokluğun... Üzerime biniyordu bu derin açlık hali... Seni soruyorlardı... Bir tek haritadan biliyordum yakınımda olduğunu... Buralarda, diye söylenip yürüyordum hızla... Bu kentte kim hızla yürürse, o aşk beslediği birine gidiyordur...Oysa ben hızla yürüdükçe, aşktan kaçıyordum aslında... Aşk beni bulur, yok sayar, çürütür diye korkuyordum... Bizi o caddede sordular hep... Yanıtı haritadandı, yakındın...
O caddede alıştılar yalnızlığımıza...
Kimse dokunamadı yaralarıma... Kimseye anlatmadım, kimseyle konuşmadım aylarca. İnsan konuşmadan da yaşarmış meğer... Sevgili sana dokunamadan da yaşarmış... Hayat dediğin gözlerini o caddeye dikip, ta boynunda bir ıslaklık hissetmekse eğer... Alıştılar yalnızlığıma... Bu kentte yalnızlar yargılanır hep... Beni o caddede yalnızken yargıladılar...
Bir gün o caddede bulamadılar bizi...
Hayat, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu git gide... Beni ipe çekenler incinmesin diye, seni de saklayıp içime, gidiyordum bu kentten... Çünkü bu kent durmadan alevler içinde kıvranıyordu. Başka bir kenti yakmalıydım artık. Yalnızlığımı, yaralarımı kimsenin bilmediği bir kasabaya doğru yola çıktım. Nereye gidersem gideyim, hep o caddeyi taşımışım içimde... Nerede olursam olayım, aslında beni aşağılayıp, bir başka adamın yanına gittiğin duvarın üzerinde oturmuşum... Zaman neyi işaret ederse etsin, aslında o akşamüstünde durmuş hayat...
Dün o caddede hatırladık birbirimizi...
Yıllar geçti aradan... Üzerini toprakla doldurduğum sancılarım diniyordu günden güne... Aşkı bir kıyıya atıp, herkesin kaygısında buluştum... İşimi, evimi, insanlığı, kainatı düşlüyordum artık... Onlar için yaşıyordum, uğraşıyordum. Beynime aşka yer bırakmayacak kadar yabancı doldurdum. Kimdiler, neden benimleydiler, ne istediler hatırlamıyorum. İçimdeki alevi tükettim...
Tam da o an karşıma çıktın, yine o caddede...
Ben değil, sönmeye yakın yaralarım, bitmeye hazır acılarım sana dokunuyorlardı... Ne kadar özlemişim... Ne kadar istemişim... Nasıl dayanmışım bu yangına... Dönmüşsün işte... Hem de bana... Hem de bu kentin en yalnız adamına... En çok yargılanan adamına...
Bizi o caddede kurşunladılar sevgili...
Bu kent beni yalnız tanıdı hep... Bana dönmeni, beni bu nefessizlikten kurtarmanı hazmedemediler. Bizi beklediler, namluyu aşka uzattılar bu kez... Namluyu ateşlediler. Bizi o caddede kurşunladılar sevgili...
Bizi hep o caddede sordular sonra...
Aşka tutunmak için akşamı beklerdim. Bu kent, boşluğa sarılan aşıklarla doluydu... Ama bir boşluğa benzemiyordu senin yokluğun... Üzerime biniyordu bu derin açlık hali... Seni soruyorlardı... Bir tek haritadan biliyordum yakınımda olduğunu... Buralarda, diye söylenip yürüyordum hızla... Bu kentte kim hızla yürürse, o aşk beslediği birine gidiyordur...Oysa ben hızla yürüdükçe, aşktan kaçıyordum aslında... Aşk beni bulur, yok sayar, çürütür diye korkuyordum... Bizi o caddede sordular hep... Yanıtı haritadandı, yakındın...
O caddede alıştılar yalnızlığımıza...
Kimse dokunamadı yaralarıma... Kimseye anlatmadım, kimseyle konuşmadım aylarca. İnsan konuşmadan da yaşarmış meğer... Sevgili sana dokunamadan da yaşarmış... Hayat dediğin gözlerini o caddeye dikip, ta boynunda bir ıslaklık hissetmekse eğer... Alıştılar yalnızlığıma... Bu kentte yalnızlar yargılanır hep... Beni o caddede yalnızken yargıladılar...
Bir gün o caddede bulamadılar bizi...
Hayat, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu git gide... Beni ipe çekenler incinmesin diye, seni de saklayıp içime, gidiyordum bu kentten... Çünkü bu kent durmadan alevler içinde kıvranıyordu. Başka bir kenti yakmalıydım artık. Yalnızlığımı, yaralarımı kimsenin bilmediği bir kasabaya doğru yola çıktım. Nereye gidersem gideyim, hep o caddeyi taşımışım içimde... Nerede olursam olayım, aslında beni aşağılayıp, bir başka adamın yanına gittiğin duvarın üzerinde oturmuşum... Zaman neyi işaret ederse etsin, aslında o akşamüstünde durmuş hayat...
Dün o caddede hatırladık birbirimizi...
Yıllar geçti aradan... Üzerini toprakla doldurduğum sancılarım diniyordu günden güne... Aşkı bir kıyıya atıp, herkesin kaygısında buluştum... İşimi, evimi, insanlığı, kainatı düşlüyordum artık... Onlar için yaşıyordum, uğraşıyordum. Beynime aşka yer bırakmayacak kadar yabancı doldurdum. Kimdiler, neden benimleydiler, ne istediler hatırlamıyorum. İçimdeki alevi tükettim...
Tam da o an karşıma çıktın, yine o caddede...
Ben değil, sönmeye yakın yaralarım, bitmeye hazır acılarım sana dokunuyorlardı... Ne kadar özlemişim... Ne kadar istemişim... Nasıl dayanmışım bu yangına... Dönmüşsün işte... Hem de bana... Hem de bu kentin en yalnız adamına... En çok yargılanan adamına...
Bizi o caddede kurşunladılar sevgili...
Bu kent beni yalnız tanıdı hep... Bana dönmeni, beni bu nefessizlikten kurtarmanı hazmedemediler. Bizi beklediler, namluyu aşka uzattılar bu kez... Namluyu ateşlediler. Bizi o caddede kurşunladılar sevgili...