06-27-2007, Saat: 08:15 PM
Sen ölümle arana mesafe koyacak kadar soğuk bir kışı andırıyordun
Geride ise,göz yaşlarına acımayacak kadar masum bir seveni kandırıyordun
Özlemlerime koşacağım anların teneffüs zilini çalmadığında,
Geçmişteki mutluluklar yeter dermişcesine
Tren çığlığı rayların küflü demirlerinin,
Masumiyetine benzediği zamanları kazıdım hafızama.
Şeytanla dost olan acımasızlığının teseddürüne bürünmüş sahte yüzün
Kimbilir Daha kaç kişiye verecek hüzün..
Başkalaşan kişiliğin,kimden darbe almışdı da
Yoksulluğumu büyüttüğüm kurak tarlamın ekinlerine,
Bir karga gibi sokulup, oruç bozarcasına
Iyinin ve kötünün kararsızlığıyla saldırdın?
Asil bir sefillik deryasında
Oltama takılan yosun kaplamış yüreğin,
Gurur diyerek yaşamaya çalıştığım
Paslanmış ufkumun sis çökmüş hayalini çürüttü.
Duymayı çoktan unuttuğum
Sağırmı oldum yoksa dedirten tatlı sözlerini,
Hangi sütü lekeli ananın evladına söyledin de
Notasız besteler gibi
Türküsüz bir ömre mahkum bıraktın beni ?
Ama birgün hepsinden bıkıp,
Bakkal defteri ve taksit kartları sıkıntısında
Sade bir ömürün kenar mahalle saflığında yaşamak istiyorum dersen,
Ve sorarsan bu acımasızlığından kurtulmanın yolunu
Sana tek tavsiyem,azrailin elinden su iç!...
Bir insanı sevmekle başlıyordu aşk
Ve terk etmesiyle acı....