07-01-2007, Saat: 04:10 AM
Çok uzun zamandır burada değilsiniz. Sevenleriniz özledi sizi...
Kendimi özlettiğimi biliyorum. Bunu özellikle yaptım. Çok fazla göz önünde olduğum zaman üretemediğimi gördüm. Keyfin, başarının, şöhretin vermiş olduğu rahatlıklardan uzak bir psikolojide, biraz stresli, biraz ürkek, biraz daha dikkatli hazırlamaya çalıştım şarkılarımı. Çünkü bu albümün kariyerim için önemli bir dönemeç olduğunu düşünüyorum.
- Çok sakin gördüm bu kez sizi, o hiperaktif Kenan yok. Ne oldu?
Yoganın etkisidir belki. 30 yaşıma bastığım ilk gün "Artık daha ciddi şeyler yapma zamanıdır" deyip böyle bir hayata adım attım. Şimdi kararlarımı daha sakin bir şekilde, daha ince eleyip sık dokuyarak veriyorum. Heyecanı, paniği bir kenara bıraktım. Sağlık, kendine zaman ayırma gibi şeyleri düşünmeye başladım. Adam gibi adam olmak adına gelişimimle ilgili bazı eksikliklerimi tamamladığımı düşünüyorum. Onun için ruh dinginliğimin zirvesinde olduğum bir moddayım. Artık içki içmiyorum. Viski hastasıydım ve çok kilo alıyordum. Yaklaşık 2 yıldır ağzıma içki sürmüyorum. Şeklim şemalim biraz düzeldi.
- Bir yıldır Los Angeles’ta yaşıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz orada, okuyor musunuz?
Los Angeles’a dünyanın en iyi müzik okullarından birinde okumak için gittim. Eğitimim bitti. Şu anda oradaki hayatıma patron olarak devam ediyorum. Doğulu Production Los Angeles diye bir şirket kurdum. Bu şirketi, önümüzdeki yıllarda hayata geçirmeyi planladığım işimin promosyonunu yapmak için kurdum. Bir takım demolar falan yapıyorum işte... "İngilizce albüm yapıyorum"u biraz çekinerek söylüyorum. Çünkü bu gelişimde İngilizce albüm çıkarma mevzusunun biraz antipatikleştiğini gördüm. İnsanlar bana, "Biz senden onu beklemiyoruz. Güzel şarkılar yap, güzel sözler söyle" diyor. O yüzden yeni albümüm bana daha çok heyecan veriyor. İngilizce albüm şu an hayatımda ikinci planda...
- Şirketin kuruluş amacı sadece albüm promosyonu mu?
Hem öyle hem de oradaki Türk müzisyenlerle reklam cıngılları yapıyoruz. Türk televizyonlarını Amerika’ya taşıyan DFH adında bir Türk kanalı ile ortak çalışmalarımız oluyor. Onların jenerik müziklerini, haberlerin, hava durumunun müziklerini hazırlıyoruz.
2 YIL İÇİNDE ASKERİM
- Sizin askerliğiniz tecilliydi, değil mi?
Evet...
- Kaç yılına kadar peki?
2011... Ama ben 2008 yılına kadar askerliğimi yapmak istiyorum. Her erkek gibi o kıyafeti giyip, fotoğraf çektireceğim günün hayalini kuruyorum ben de.
- Uzun bir aradan sonra İstanbul’a geldiğinizde ilk olarak ne yapıyorsunuz?
Ekonomi, siyaset, spor, magazin, film gibi alanlarda uzmanlaşmış olan dostlarımı eve toplar, onlardan ülkede neler olup bittiği konusunda bilgi alırım. Sonraki iki gün, Türkçe müzik kanallarını açar, kim çıkmış, ne yapmış diye takip ederim. Son dönemlerde genç rock’çıların çıkışını, yaptıklarını çok takdir ediyorum. Eskiden sadece yakışıklı ve güzeller ilgi çekiyordu. Şimdi güzel söz yazan, güzel müzik yapan insanlar ilgi çekmeye başladı.
- Alternatif müzik piyasaya nefes aldırdı diyorsunuz...
Aynen... Festivaller düzenleniyor, konserler yapılıyor. Bütün bu rock’çı gençliğe el veriliyor. Basmakalıp pop müzik sıkıcı geliyor artık insanlara.
- Sizin yeni albümünüz ne zaman piyasaya çıkacak?
06.06.2006’da... Adı "Festival"... Tam festival gibi bir albüm oldu. Rock, R&B, hip-hop, pop gibi her müzik türünü içinde barındıran bir albüm. Kendi şarkılarım her zaman olduğu gibi tatlı, heyecanlı ve ağlatan şarkılar. Bir de bütün bunların üzerine Sezen Aksu müthiş bir beste yaptı. Farklı bir albüm oldu. Söylemler daha oturaklı, melodiler keskin. Olgun bir albüm diyebilirim.
KESİN DÖNÜŞ YOK
- "Hadi şimdi eller havaya" durumu yok yani...
O da var. Çünkü "Haydi şimdi eller havaya" diye gece kulübünde ilk bağıran şarkıcı bendim. Dolayısıyla hiçbir zaman o durumu aşağılamam, inkar etmem. Konserlerimde hálá öyle bağırmaya devam ediyorum. Benim şu anki şarkılarım ucuz, birbirine benzeyen şarkılardan değil. Yine belli bir kesime hitap etmeyen, karışık bir albüm yaptım. O yüzden ismi "Festival" zaten.
- Slogan olacak söz var mı?
Var tabii... "Festival gibisin katılmak istiyorum" diye bir söz var şarkının içinde. Bu biraz iğneli bir söz. Özellikle sözler konusunda bu kez çok mutluyum. Kendimi iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum. Mesela dün bir söz yazdım, dedim ki "Hayalsi bir duruşu var gerçekliğinin"... Şimdilerde bu tür sözler hoşuma gidiyor. Yogaya yeni başladım. Bir şeyleri açmaya çalışıyoruz işte. Yani kendisiyle, hayatla uğraşan, sorgulayan, sürekli öğrenmek, kendini eğitmek isteyen bir adam haline geldim. Eskiden etrafımdakilerle daha çok ilgilenirdim.
- Yazın güneyde kulüp çalışması falan olacak mı?
Böyle bir vaktim yok artık. Dolayısıyla olmayacak. Ama üniversite konserlerim sürecek. Bir de bu yaz 18 konserlik bir turneye çıkacağım. Türkiye’nin dört bir yanını dolaşacağım.
- O zaman Los Angeles’tan kesin dönüş yapacaksınız.
Hayır. Bir ayağım orada, bir ayağım burada olacak. Orada bir düzenim olmalı. Çünkü arada bir bu kaçışlar iyi geliyor.
- Meltem Cumbul da Los Angeles’ta ve geçtiğimiz kış sizin aşk yaşadığınız konuşuldu.
Meltem benim çok yakın arkadaşım. Konservatuvar döneminden tanışırız. Öyle ki ailece görüşürdük. Meltem çok düzgün, çok tatlı, çok sevdiğim biri. Bu dedikoduyu duyduğumuzda çok güldük. Ama yapacak bir şey yoktu. Ta oralardan arayıp, "Yok böyle bir şey" diyemezdik. Sonuçta o benim canım, ciğerim, arkadaşım, hepsi budur.
- Aşk hayatınız sakin gibi...
Aşk hayatımda hiçbir şey yok. Zaten olduğu zaman aslan gibi çıkıyorum ortaya. Sevenlerime karşı bir sorumluluğum var. Ve onların benim üzülmeme tahammül edemediklerini de çok iyi biliyorum. O yüzden birisinin elinden tutup, "Bu beni üzmez" demek büyük cesaret. Öyle geçici, kiralık dokunamıyorum, yalandan öpüşemiyorum. Artık kaybedecek zamanım yok, enerjim yok. Hani argoda "zıplamak" diye bir tabir vardır ya, benim hayatımda artık "zıplamalar" bitti. Biraz daha kendim olmak, daha adam olmak istiyorum ve son iki yıldır da böyle yaşıyorum. Şimdi iyi günümdeyim. Bu dönemimi paylaşacak, şahitlik edecek birisi olsa, gerçekten çok güzel olurdu.
Paparazzileri arar oldum
Burada özel, sivrilmiş, paketlenmiş, sevilen bir karakterken, ülke dışında hiç tanınmayan, bilinmeyen, kabiliyetli ama daha ne yapacağı belli olmayan birisin. Hatta gittiğim bazı mekanlarda kapının önünde paparazziler oluyor, onların senin için gelmediğini bilmek rahatsızlık bile veriyor. Bu ufak bir kıskançlık haline dönüşebiliyor. Doğal olarak bu durum sizi dolduruyor. Doldurunca da kendinizdeki eksiklikleri görüp, o noktalara daha fazla yatırım yapmaya başlıyorsunuz. Mesela ben şu an dans eğitimi alıyor ve bol bol spor yapıyorum. Önümüzdeki günlerde de tiyatro eğitimine başlayacağım.
Erkekleri cesaretlendirdim
Benim dönemimde çok kadın sanatçı vardı. Hepsi çok güzellerdi. gögüsleri, saçları, bacakları sahnelerlerdi. Ben ise 21 yaşındaydım ve erkektim. Sonra gay şarkıcılar o barlara hakim oldular. Daha doğrusu işin kralı oldular. Onların karşısında tek erkek adam olarak durabilmek bir cesaretti. Ben durdum, hem de dimdik. Bunu başararak diğer erkek şarkıcıları da cesaretlendirdim. Bugün, Türkiye genelinde barlarda, elinde gitarıyla çalışan 500 bin şarkıcı vardır. Onlar şarkı söylemeye cesaret ettiler. Sonra benimle beraber bir konserde görebileceğin ekipmanı, izleyici gece kulübünde görür oldu. Bu da ister istemez hem görsel hem de ses açısından kaliteyi beraberinde getirdi, çıta yükseldi. O yükselişin hızını bazı sanatçılar ayarlayamadılar ve artık kulüp çalışması ne yazık ki öldü. Ama o çıtayı tutabilselerdi, yani maddi olarak dengeleri biraz daha patronu kollar vaziyette tutabilselerdi, barlar bugün daha iyi pozisyonda olabilirdi.
Kendimi özlettiğimi biliyorum. Bunu özellikle yaptım. Çok fazla göz önünde olduğum zaman üretemediğimi gördüm. Keyfin, başarının, şöhretin vermiş olduğu rahatlıklardan uzak bir psikolojide, biraz stresli, biraz ürkek, biraz daha dikkatli hazırlamaya çalıştım şarkılarımı. Çünkü bu albümün kariyerim için önemli bir dönemeç olduğunu düşünüyorum.
- Çok sakin gördüm bu kez sizi, o hiperaktif Kenan yok. Ne oldu?
Yoganın etkisidir belki. 30 yaşıma bastığım ilk gün "Artık daha ciddi şeyler yapma zamanıdır" deyip böyle bir hayata adım attım. Şimdi kararlarımı daha sakin bir şekilde, daha ince eleyip sık dokuyarak veriyorum. Heyecanı, paniği bir kenara bıraktım. Sağlık, kendine zaman ayırma gibi şeyleri düşünmeye başladım. Adam gibi adam olmak adına gelişimimle ilgili bazı eksikliklerimi tamamladığımı düşünüyorum. Onun için ruh dinginliğimin zirvesinde olduğum bir moddayım. Artık içki içmiyorum. Viski hastasıydım ve çok kilo alıyordum. Yaklaşık 2 yıldır ağzıma içki sürmüyorum. Şeklim şemalim biraz düzeldi.
- Bir yıldır Los Angeles’ta yaşıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz orada, okuyor musunuz?
Los Angeles’a dünyanın en iyi müzik okullarından birinde okumak için gittim. Eğitimim bitti. Şu anda oradaki hayatıma patron olarak devam ediyorum. Doğulu Production Los Angeles diye bir şirket kurdum. Bu şirketi, önümüzdeki yıllarda hayata geçirmeyi planladığım işimin promosyonunu yapmak için kurdum. Bir takım demolar falan yapıyorum işte... "İngilizce albüm yapıyorum"u biraz çekinerek söylüyorum. Çünkü bu gelişimde İngilizce albüm çıkarma mevzusunun biraz antipatikleştiğini gördüm. İnsanlar bana, "Biz senden onu beklemiyoruz. Güzel şarkılar yap, güzel sözler söyle" diyor. O yüzden yeni albümüm bana daha çok heyecan veriyor. İngilizce albüm şu an hayatımda ikinci planda...
- Şirketin kuruluş amacı sadece albüm promosyonu mu?
Hem öyle hem de oradaki Türk müzisyenlerle reklam cıngılları yapıyoruz. Türk televizyonlarını Amerika’ya taşıyan DFH adında bir Türk kanalı ile ortak çalışmalarımız oluyor. Onların jenerik müziklerini, haberlerin, hava durumunun müziklerini hazırlıyoruz.
2 YIL İÇİNDE ASKERİM
- Sizin askerliğiniz tecilliydi, değil mi?
Evet...
- Kaç yılına kadar peki?
2011... Ama ben 2008 yılına kadar askerliğimi yapmak istiyorum. Her erkek gibi o kıyafeti giyip, fotoğraf çektireceğim günün hayalini kuruyorum ben de.
- Uzun bir aradan sonra İstanbul’a geldiğinizde ilk olarak ne yapıyorsunuz?
Ekonomi, siyaset, spor, magazin, film gibi alanlarda uzmanlaşmış olan dostlarımı eve toplar, onlardan ülkede neler olup bittiği konusunda bilgi alırım. Sonraki iki gün, Türkçe müzik kanallarını açar, kim çıkmış, ne yapmış diye takip ederim. Son dönemlerde genç rock’çıların çıkışını, yaptıklarını çok takdir ediyorum. Eskiden sadece yakışıklı ve güzeller ilgi çekiyordu. Şimdi güzel söz yazan, güzel müzik yapan insanlar ilgi çekmeye başladı.
- Alternatif müzik piyasaya nefes aldırdı diyorsunuz...
Aynen... Festivaller düzenleniyor, konserler yapılıyor. Bütün bu rock’çı gençliğe el veriliyor. Basmakalıp pop müzik sıkıcı geliyor artık insanlara.
- Sizin yeni albümünüz ne zaman piyasaya çıkacak?
06.06.2006’da... Adı "Festival"... Tam festival gibi bir albüm oldu. Rock, R&B, hip-hop, pop gibi her müzik türünü içinde barındıran bir albüm. Kendi şarkılarım her zaman olduğu gibi tatlı, heyecanlı ve ağlatan şarkılar. Bir de bütün bunların üzerine Sezen Aksu müthiş bir beste yaptı. Farklı bir albüm oldu. Söylemler daha oturaklı, melodiler keskin. Olgun bir albüm diyebilirim.
KESİN DÖNÜŞ YOK
- "Hadi şimdi eller havaya" durumu yok yani...
O da var. Çünkü "Haydi şimdi eller havaya" diye gece kulübünde ilk bağıran şarkıcı bendim. Dolayısıyla hiçbir zaman o durumu aşağılamam, inkar etmem. Konserlerimde hálá öyle bağırmaya devam ediyorum. Benim şu anki şarkılarım ucuz, birbirine benzeyen şarkılardan değil. Yine belli bir kesime hitap etmeyen, karışık bir albüm yaptım. O yüzden ismi "Festival" zaten.
- Slogan olacak söz var mı?
Var tabii... "Festival gibisin katılmak istiyorum" diye bir söz var şarkının içinde. Bu biraz iğneli bir söz. Özellikle sözler konusunda bu kez çok mutluyum. Kendimi iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum. Mesela dün bir söz yazdım, dedim ki "Hayalsi bir duruşu var gerçekliğinin"... Şimdilerde bu tür sözler hoşuma gidiyor. Yogaya yeni başladım. Bir şeyleri açmaya çalışıyoruz işte. Yani kendisiyle, hayatla uğraşan, sorgulayan, sürekli öğrenmek, kendini eğitmek isteyen bir adam haline geldim. Eskiden etrafımdakilerle daha çok ilgilenirdim.
- Yazın güneyde kulüp çalışması falan olacak mı?
Böyle bir vaktim yok artık. Dolayısıyla olmayacak. Ama üniversite konserlerim sürecek. Bir de bu yaz 18 konserlik bir turneye çıkacağım. Türkiye’nin dört bir yanını dolaşacağım.
- O zaman Los Angeles’tan kesin dönüş yapacaksınız.
Hayır. Bir ayağım orada, bir ayağım burada olacak. Orada bir düzenim olmalı. Çünkü arada bir bu kaçışlar iyi geliyor.
- Meltem Cumbul da Los Angeles’ta ve geçtiğimiz kış sizin aşk yaşadığınız konuşuldu.
Meltem benim çok yakın arkadaşım. Konservatuvar döneminden tanışırız. Öyle ki ailece görüşürdük. Meltem çok düzgün, çok tatlı, çok sevdiğim biri. Bu dedikoduyu duyduğumuzda çok güldük. Ama yapacak bir şey yoktu. Ta oralardan arayıp, "Yok böyle bir şey" diyemezdik. Sonuçta o benim canım, ciğerim, arkadaşım, hepsi budur.
- Aşk hayatınız sakin gibi...
Aşk hayatımda hiçbir şey yok. Zaten olduğu zaman aslan gibi çıkıyorum ortaya. Sevenlerime karşı bir sorumluluğum var. Ve onların benim üzülmeme tahammül edemediklerini de çok iyi biliyorum. O yüzden birisinin elinden tutup, "Bu beni üzmez" demek büyük cesaret. Öyle geçici, kiralık dokunamıyorum, yalandan öpüşemiyorum. Artık kaybedecek zamanım yok, enerjim yok. Hani argoda "zıplamak" diye bir tabir vardır ya, benim hayatımda artık "zıplamalar" bitti. Biraz daha kendim olmak, daha adam olmak istiyorum ve son iki yıldır da böyle yaşıyorum. Şimdi iyi günümdeyim. Bu dönemimi paylaşacak, şahitlik edecek birisi olsa, gerçekten çok güzel olurdu.
Paparazzileri arar oldum
Burada özel, sivrilmiş, paketlenmiş, sevilen bir karakterken, ülke dışında hiç tanınmayan, bilinmeyen, kabiliyetli ama daha ne yapacağı belli olmayan birisin. Hatta gittiğim bazı mekanlarda kapının önünde paparazziler oluyor, onların senin için gelmediğini bilmek rahatsızlık bile veriyor. Bu ufak bir kıskançlık haline dönüşebiliyor. Doğal olarak bu durum sizi dolduruyor. Doldurunca da kendinizdeki eksiklikleri görüp, o noktalara daha fazla yatırım yapmaya başlıyorsunuz. Mesela ben şu an dans eğitimi alıyor ve bol bol spor yapıyorum. Önümüzdeki günlerde de tiyatro eğitimine başlayacağım.
Erkekleri cesaretlendirdim
Benim dönemimde çok kadın sanatçı vardı. Hepsi çok güzellerdi. gögüsleri, saçları, bacakları sahnelerlerdi. Ben ise 21 yaşındaydım ve erkektim. Sonra gay şarkıcılar o barlara hakim oldular. Daha doğrusu işin kralı oldular. Onların karşısında tek erkek adam olarak durabilmek bir cesaretti. Ben durdum, hem de dimdik. Bunu başararak diğer erkek şarkıcıları da cesaretlendirdim. Bugün, Türkiye genelinde barlarda, elinde gitarıyla çalışan 500 bin şarkıcı vardır. Onlar şarkı söylemeye cesaret ettiler. Sonra benimle beraber bir konserde görebileceğin ekipmanı, izleyici gece kulübünde görür oldu. Bu da ister istemez hem görsel hem de ses açısından kaliteyi beraberinde getirdi, çıta yükseldi. O yükselişin hızını bazı sanatçılar ayarlayamadılar ve artık kulüp çalışması ne yazık ki öldü. Ama o çıtayı tutabilselerdi, yani maddi olarak dengeleri biraz daha patronu kollar vaziyette tutabilselerdi, barlar bugün daha iyi pozisyonda olabilirdi.