07-08-2007, Saat: 08:38 PM
Bu şehre ne zaman yağmur yağsa içimden sen geçiyordun, üstelik öyle nihavent falan değil baya baya hicazdın, özlüyordum işte otobüslere bindirdiğim özlemlerimi ve sen bu özlemlerim içinde içimden çıkıp gelicekmişsin bir yerdeydin. Neyse kitabıma sığmıyordu kalıbına misali bu gece ;
Bir güz mevsiminde Dün dökümü yaşıyordum.
"Aşık Erkek, kadınlar diye başlamaz" neden ? Çünkü bir aşkın sonunda çoğu zaman dil mağdurudur kadınlar, söyleyemez en az bir erkek kadar acı çekse de bir aşkın bitiminde ayrılığın hikayesini kolay kolay. Oysa biz kadınlar yaşanmış kederlerden sayarız ayrılıkları ve efkar saatlerinde anılması gereken bir numaralı mevzu olarak bakarız bu vahimiyet durumuna, bir o kadar da kolay unuturuz nedense. Bu oyunda bir birinden öte, başroller paylaşılmış gibi gözükse de, iki tarafta bu aşk başlamadan ne yaptığına dair bir şey düşünemediği gibi bitirince de ne yapacağını pek hesaplamaz, çünkü biteceğine ihtimal vermez…. Ya da şöyle bir durum mudur?
"Şimdi acıları ve yalnızlığı kışlıkların yanına kaldırdım, kimbilir belki üşüdüğümde tekrar giyerim…
Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni'li şeyler dinlerdim ya sevgili
Belki de beceremiyorum artık di li geçmiş zamanlarda seni sevmeyi
Oysa seni sevmek ne güzel şeydi…
Şimdi adına ayrılık dedikleri kapıda, kırpılmış zamanlardan, aşk kırıntılarından sevdalar süpürüyorum yüreğime...
Farklı deyişlerle, sana daha kaç kere seni seviyorum demeliydim ki
Yada kaç kere sevebilirdin ki beni...
SON' ları sevmiyorum, birde yanlış anlaşılmış bir hikayenin matemini. Zaten hep öyle olmaz mı ?
Anlaşılmayan üzerine giden YOL aşk ?
Peki ya aşk...
ahhh ahh nice tövbeleri adına ezber etmiş kapının ta kendisi
erişilmeze dokunduğunda büyüsü yalana sarılan kimi zaman
yoluna sevda dokunan bi-çareliğin ilk adresi…
Oysa yalnızlığa işaret kumdan kalelerdenmiş yüreğin
ben bu sularda ya bir deli dalga
yada başından beri damla misali…"
Gün biterken siyaha çalan bir gökyüzünde yas yazdım sana, yıldızları göremedim ama onlara gömdüm yüreğimi ve ne kadar sen varsa kazıdım beyaz ağaçlara.
Bir güz mevsiminde Dün dökümü yaşıyordum.
"Aşık Erkek, kadınlar diye başlamaz" neden ? Çünkü bir aşkın sonunda çoğu zaman dil mağdurudur kadınlar, söyleyemez en az bir erkek kadar acı çekse de bir aşkın bitiminde ayrılığın hikayesini kolay kolay. Oysa biz kadınlar yaşanmış kederlerden sayarız ayrılıkları ve efkar saatlerinde anılması gereken bir numaralı mevzu olarak bakarız bu vahimiyet durumuna, bir o kadar da kolay unuturuz nedense. Bu oyunda bir birinden öte, başroller paylaşılmış gibi gözükse de, iki tarafta bu aşk başlamadan ne yaptığına dair bir şey düşünemediği gibi bitirince de ne yapacağını pek hesaplamaz, çünkü biteceğine ihtimal vermez…. Ya da şöyle bir durum mudur?
"Şimdi acıları ve yalnızlığı kışlıkların yanına kaldırdım, kimbilir belki üşüdüğümde tekrar giyerim…
Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni'li şeyler dinlerdim ya sevgili
Belki de beceremiyorum artık di li geçmiş zamanlarda seni sevmeyi
Oysa seni sevmek ne güzel şeydi…
Şimdi adına ayrılık dedikleri kapıda, kırpılmış zamanlardan, aşk kırıntılarından sevdalar süpürüyorum yüreğime...
Farklı deyişlerle, sana daha kaç kere seni seviyorum demeliydim ki
Yada kaç kere sevebilirdin ki beni...
SON' ları sevmiyorum, birde yanlış anlaşılmış bir hikayenin matemini. Zaten hep öyle olmaz mı ?
Anlaşılmayan üzerine giden YOL aşk ?
Peki ya aşk...
ahhh ahh nice tövbeleri adına ezber etmiş kapının ta kendisi
erişilmeze dokunduğunda büyüsü yalana sarılan kimi zaman
yoluna sevda dokunan bi-çareliğin ilk adresi…
Oysa yalnızlığa işaret kumdan kalelerdenmiş yüreğin
ben bu sularda ya bir deli dalga
yada başından beri damla misali…"
Gün biterken siyaha çalan bir gökyüzünde yas yazdım sana, yıldızları göremedim ama onlara gömdüm yüreğimi ve ne kadar sen varsa kazıdım beyaz ağaçlara.