07-16-2007, Saat: 01:50 PM
"Ey Hak tâlibi can! Önce ambara giren fâreden kurtulma çaresini ara, ondan sonra buğday toplamaya çalış. Büyüklerin büyüğü olan, gönüllere gönül kesilen sevgili peygamberimizin; "Namaz ancak kalp huzuru ile tamam olur." hadisini hatırla da nefisten ve şeytandan kurtulmak için kalp huzuru ile namaza başla.
Eğer ambarımızda, hırsız bir fâre bulunmasaydı, kırk yıllık ibâdet buğdayı nereye giderdi? Her gün azar azar da olsa, candan ve sevgi ile sâdıkâne yapılan ibâdetlerden, iyiliklerden hâsıl olan iç rahatlığı ve huzur neden gönlümüzde hissedilmiyor?
Çakmak demirinden bir çok kıvılcım sıçradı. İlâhî aşkla yanan gönül onları çekti aldı. Fakat karanlıkta gizli bir hırsız var. Kıvılcımları söndürmek için üstlerine parmak basıyor. Dünyada mânevî bir çerağ uyanmasın diye, o karanlıktaki hırsız, kıvılcımları söndürüyor.
Allah'ım, senin inâyetin, merhametin bizimle beraber oldukça, şeytandan, o alçak hırsız (nefs-i emmâre)den ne korkumuz olur? Sen, bizimle berâber olup, bizi korudukça, ayak altında yüz binlerce tuzak olsa da önemi yoktur." (Mesnevî, beyt: 380-387)
"O kerem sahibi, namazda gizlenmiştir; gönül namazı kılan, kendini tamamıyla Allâh'a veren kuluna lütuf ve ikramda bulunur! O'nun affı ve mağfireti günaha şeref elbisesi giydirir de, böylece o günahı affedilmeye, ihsana, kurtuluşa vesile eyler, sebep kılar!" (Mesnevî, beyt: 4345)
"Bu namaz da, oruç da, hac da, Allâh yolunda savaş da hep insanın ezeldeki sözleşme inancının şahitleridir." (Mesnevî, beyt: 183)
"Ben namazda Rabbim'e yönelirim; O'nun iltifatına alışmışımdır. 'Namaz gözümün nûrudur.' sırrı zuhur eder; gözlerim nûrlanır, içim açılır. Namazda, içimde duyduğum rahatlıktan, mânevî zevkten ötürü rûhumun penceresi açılır da, oradan vasıtasız olarak Allâh'tan haberler gelir, ilham gelir. Allâh'ın ilhamı, feyz yağmuru, rahmeti, nûru, ezeldeki kaynağımdan ve hakîkatimden gelir, penceremden evime girer.
Penceresi olmayan bir ev, cehennem gibidir. Ey Allâh'ın kulu! Dinin aslı, temeli mânevî pencere açmak ve oradan tevhîd ve hidayet nûru alarak gönlü, gözü aydınlatmaktır. Yol açmak için ormana az kazma vur! Sen gel, himmet kazmasını nefis duvarına vur da gönle mânevî bir pencere aç!" (Mesnevî, beyt: 2401-2405)
Hürriyet Allah’a kulluktur. Hür insan, Allah’a kul olandır. Nefsin ve şeytanın arzuları istikametinde hareket, yaradılış gayesine ters düşmektir. Nefsin perdelerini aralayıp veya ortadan kaldırıp Hakk’a vuslattır kulluk, O’nun huzurunda olmaktır. O’nsuz olan anlar köleliktir. Mevlana, “Mihrabı dost cemali olan kimse için, yüz çeşit namaz, yüz çeşit rüku ve secde vardır” der. Bu konuda Cenab-ı Hak: “Ne yana dönerseniz Allah oradadır” buyurmuştur. Resulullah da (sav): “Namaz mü’minin miracıdır.” buyurmuştur.
Kulluk sadece cesetle değil, gönülle ibadet etmektir. Ezan sesleri kalbimin mescidine öyle muhrik gelir ki, onun tesiri ile gönül mabedimin kapısı aşk ateşiyle yanıyor.
Mevlana -kuddise sirruh- insanı Allâh'a vâsıl eden gerçek namaz hâlini ve bu duyguları namazın dışında da muhâfaza edebilmeyi şöyle anlatır:
"Bize doğru yolu gösteren, bizi kötülüklerden alıkoyan namaz, beş vakitte kılınır. Halbuki âşıklar, daima namazdadırlar! O gönüllerindeki aşk, başlarındaki ilahî sevgi ne beş vakitle yatışır, ne de beş yüz bin vakitle geçer gider!
"Beni az ziyaret et!" sözü, âşıklara göre değildir; gerçek âşıkların canları pek susuzdur! "Beni az ziyaret et!" sözü balıklara uyar mı? Onların canları, deniz olmadıkça yaşayabilir mi? Bu denizin suyu pek korkunçtur; ama, balıkların mahmurluğuna göre bir yudumcuktur! Bir an için ayrı düşmek, âşıka bir sene gibi gelir."
Mevlana -rahmetullâhi aleyh- Allâh'ın huzûruna boş çıkmamak gerektiğini, geceleri yarın için hazırlık yaparak geçirmek gerektiğini ne güzel ifâde eder: "Dostların yanına eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmeye benzer. Cenab-ı Hakk, mahşer gününde, halka; "Kıyamet günü için ne armağan getirdiniz?" diye soracak. Sizi ilk yarattığımızda olduğu gibi, eli boş, azıksız olarak, tek başınıza muhtaç bir halde geldiniz." diye buyuracak. "Haydi söyleyin kıyamet günü için, armağan olarak ne getirdiniz?" Yoksa, sizde dünyadan ahirete dönmek ve Allah'ın huzuruna çıkmak ümidi yok mu idi? Kur'an'ın kıyamet hakkındaki haberi, size boş mu görünmüştü?
Kıyamet gününü inkar etmiyorsan, o dostun kapısına böyle eli boş olarak nasıl ayak atıyorsun? Azıcık olsun, uykuyu, yemeyi içmeyi bırak da Hakk'la buluşacağın zaman için bir armağan hazırla... Ey Hakk âşıkı, geceleri az uyuyanlardan, seher vakitleri günahlarının bağışlanmasını isteyenlerden ol.
Ana rahmindeki çocuk gibi azıcık oyna, kımılda da sana, nûr gören duygular bağışlasınlar. Ana rahmine benzeyen, şu sıkıntılı, kasvetli, kederlerle dolu dünyadan dışarı çıkarsan, yer yüzünden daha geniş, daha ferah bir âleme çıkmış olursun. "Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Kulluk, ibadet edilecek yerleri çoktur." demişlerdir ya, işte o geniş yer, peygamberlerin gitmiş oldukları yerdir; mânâ âlemidir. O geniş sahada, gönül daralmaz. Yaş ağacın dalı orada kurumaz." Kaynak: Mesnevî, beyt: 3171-3183
Eğer ambarımızda, hırsız bir fâre bulunmasaydı, kırk yıllık ibâdet buğdayı nereye giderdi? Her gün azar azar da olsa, candan ve sevgi ile sâdıkâne yapılan ibâdetlerden, iyiliklerden hâsıl olan iç rahatlığı ve huzur neden gönlümüzde hissedilmiyor?
Çakmak demirinden bir çok kıvılcım sıçradı. İlâhî aşkla yanan gönül onları çekti aldı. Fakat karanlıkta gizli bir hırsız var. Kıvılcımları söndürmek için üstlerine parmak basıyor. Dünyada mânevî bir çerağ uyanmasın diye, o karanlıktaki hırsız, kıvılcımları söndürüyor.
Allah'ım, senin inâyetin, merhametin bizimle beraber oldukça, şeytandan, o alçak hırsız (nefs-i emmâre)den ne korkumuz olur? Sen, bizimle berâber olup, bizi korudukça, ayak altında yüz binlerce tuzak olsa da önemi yoktur." (Mesnevî, beyt: 380-387)
"O kerem sahibi, namazda gizlenmiştir; gönül namazı kılan, kendini tamamıyla Allâh'a veren kuluna lütuf ve ikramda bulunur! O'nun affı ve mağfireti günaha şeref elbisesi giydirir de, böylece o günahı affedilmeye, ihsana, kurtuluşa vesile eyler, sebep kılar!" (Mesnevî, beyt: 4345)
"Bu namaz da, oruç da, hac da, Allâh yolunda savaş da hep insanın ezeldeki sözleşme inancının şahitleridir." (Mesnevî, beyt: 183)
"Ben namazda Rabbim'e yönelirim; O'nun iltifatına alışmışımdır. 'Namaz gözümün nûrudur.' sırrı zuhur eder; gözlerim nûrlanır, içim açılır. Namazda, içimde duyduğum rahatlıktan, mânevî zevkten ötürü rûhumun penceresi açılır da, oradan vasıtasız olarak Allâh'tan haberler gelir, ilham gelir. Allâh'ın ilhamı, feyz yağmuru, rahmeti, nûru, ezeldeki kaynağımdan ve hakîkatimden gelir, penceremden evime girer.
Penceresi olmayan bir ev, cehennem gibidir. Ey Allâh'ın kulu! Dinin aslı, temeli mânevî pencere açmak ve oradan tevhîd ve hidayet nûru alarak gönlü, gözü aydınlatmaktır. Yol açmak için ormana az kazma vur! Sen gel, himmet kazmasını nefis duvarına vur da gönle mânevî bir pencere aç!" (Mesnevî, beyt: 2401-2405)
Hürriyet Allah’a kulluktur. Hür insan, Allah’a kul olandır. Nefsin ve şeytanın arzuları istikametinde hareket, yaradılış gayesine ters düşmektir. Nefsin perdelerini aralayıp veya ortadan kaldırıp Hakk’a vuslattır kulluk, O’nun huzurunda olmaktır. O’nsuz olan anlar köleliktir. Mevlana, “Mihrabı dost cemali olan kimse için, yüz çeşit namaz, yüz çeşit rüku ve secde vardır” der. Bu konuda Cenab-ı Hak: “Ne yana dönerseniz Allah oradadır” buyurmuştur. Resulullah da (sav): “Namaz mü’minin miracıdır.” buyurmuştur.
Kulluk sadece cesetle değil, gönülle ibadet etmektir. Ezan sesleri kalbimin mescidine öyle muhrik gelir ki, onun tesiri ile gönül mabedimin kapısı aşk ateşiyle yanıyor.
Mevlana -kuddise sirruh- insanı Allâh'a vâsıl eden gerçek namaz hâlini ve bu duyguları namazın dışında da muhâfaza edebilmeyi şöyle anlatır:
"Bize doğru yolu gösteren, bizi kötülüklerden alıkoyan namaz, beş vakitte kılınır. Halbuki âşıklar, daima namazdadırlar! O gönüllerindeki aşk, başlarındaki ilahî sevgi ne beş vakitle yatışır, ne de beş yüz bin vakitle geçer gider!
"Beni az ziyaret et!" sözü, âşıklara göre değildir; gerçek âşıkların canları pek susuzdur! "Beni az ziyaret et!" sözü balıklara uyar mı? Onların canları, deniz olmadıkça yaşayabilir mi? Bu denizin suyu pek korkunçtur; ama, balıkların mahmurluğuna göre bir yudumcuktur! Bir an için ayrı düşmek, âşıka bir sene gibi gelir."
Mevlana -rahmetullâhi aleyh- Allâh'ın huzûruna boş çıkmamak gerektiğini, geceleri yarın için hazırlık yaparak geçirmek gerektiğini ne güzel ifâde eder: "Dostların yanına eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmeye benzer. Cenab-ı Hakk, mahşer gününde, halka; "Kıyamet günü için ne armağan getirdiniz?" diye soracak. Sizi ilk yarattığımızda olduğu gibi, eli boş, azıksız olarak, tek başınıza muhtaç bir halde geldiniz." diye buyuracak. "Haydi söyleyin kıyamet günü için, armağan olarak ne getirdiniz?" Yoksa, sizde dünyadan ahirete dönmek ve Allah'ın huzuruna çıkmak ümidi yok mu idi? Kur'an'ın kıyamet hakkındaki haberi, size boş mu görünmüştü?
Kıyamet gününü inkar etmiyorsan, o dostun kapısına böyle eli boş olarak nasıl ayak atıyorsun? Azıcık olsun, uykuyu, yemeyi içmeyi bırak da Hakk'la buluşacağın zaman için bir armağan hazırla... Ey Hakk âşıkı, geceleri az uyuyanlardan, seher vakitleri günahlarının bağışlanmasını isteyenlerden ol.
Ana rahmindeki çocuk gibi azıcık oyna, kımılda da sana, nûr gören duygular bağışlasınlar. Ana rahmine benzeyen, şu sıkıntılı, kasvetli, kederlerle dolu dünyadan dışarı çıkarsan, yer yüzünden daha geniş, daha ferah bir âleme çıkmış olursun. "Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Kulluk, ibadet edilecek yerleri çoktur." demişlerdir ya, işte o geniş yer, peygamberlerin gitmiş oldukları yerdir; mânâ âlemidir. O geniş sahada, gönül daralmaz. Yaş ağacın dalı orada kurumaz." Kaynak: Mesnevî, beyt: 3171-3183