07-20-2007, Saat: 11:16 PM
Karartılardan oluşan çiçek tarlasıydı yalnızlık.
Geceleri,özlemlerin üzerine çekmiştim peçesini dört duvarın.
Sis ardında kalan dağlar gibi belirsizdi sevdalar.
Açtığım avuçlarımda, dilimden dökülen dualarıma
eşlik ederdi gözyaşlarım.
Sessiz çığlıklarım yıldızların
yanıp sönmesi kadar şatafatlı olmasa bile,
ıssız köşelerde yakaran sağır ve dilsiz duygularımla
güçsüzdüm.
Tek başıma'lık acıtırdı ya canımı,
kalabalığın ortasından sıyrılıp...
yastığıma düşünce anlardım.
Kendimi sorgulamalarım başladığında
ne kadar dürüsttüm, çözemedim.
Hep duymak istediklerimizi söylesinler diye bekleriz ya
karşımızdakinin, kendime söylediğim yalanlarımın
farkındalığı kırardı güne düşen ışıklarımı.
Gülümsemelerim bile çeşit çeşitti yaşananlar karşısında, oysa
ki çocuklar gibi gülmeyi özledim.
Bir palyaço seyrederken gülmeyi...
ama hep yanağında ki yaşı görür oldum büyüdükçe.
Ağlamanın ne olduğunu !
Ziyan edilen sevdaların yıktığı güvenimi sıvadıkça,
asfaltlanıyor duygularım.
Gitgide gömüyorum derinlere.
Sevmeyi unutmuş,
Sevgilim demenin ne olduğunu bile hatırlatmayacak kadar uzaktı aşk.
Sadece dostlar vardı ve arkadaşlar.
Yalnızlığımı unutturacak ne kadar çok meşgalem olsada, değilmi
ki sarılmak istediğimde birine,
ellerimi kendime doluyorum..
bu yalnızlıktır işte.
Gözümü kapatırken hayalimde olup,
uyandığımda duvarları seyrediyorsam
arzularımın sadece 'hayal' olarak kaldığının
ispatıdır kendime.
Çok değil, on gün önceydi en son ;
Suya aksi düşüyordu sevdamın.
Titrek yürekten sızılan yalnızlığım çakıllar arasında.
Gönül duvarımın tuğlaları tek tek dökülüyordu,
çatısı çoktan çökmüştü aşk dediğim şehvetin.
Derbeder sabahlara gözlerimi açmaktan yoruldum. Omuzumdaki
ağırlıklardan da.
Güz kucaklarken serinliğimi,
sıcaklık arardım soğuk güneşte.
Yıkadığım yağmurlar düşüyor yanağıma.
Baharın bıraktığı kokusuyla saçlarım,
aklım gibi karmakarışık.
Eflatun bir tülle kaplamaya çalışıyordum karabasanları,
şehrin arnavut kaldırımlı sokaklarında.
...Oysa şimdi...
Verdiğin güç sayesinde yıkılan bir şehir var sabahımda.
Tüketilen yalnızlık, sıcak sonbahar
ve papatya tarlasında bir gelincik
'Sen ve Gözlerin'.
Güvenin yıkılmayan dağ olduğunu hatırlatıyor seslenişlerin.
Kucaklıyorsun beni ve tüm dünyamı.
Artık biliyorum yalnız olmadığımı.
Ne kadar siyah kağıtları koysamda önüme,
renklendirdiğin sayfalarla yeni bir kitap okuyorsun bana. Hiç
görmediğim kadar dürüstsün,
her sözün daha da çekiyor beni .
İçimden binlerce kuşu saldım diğer yalnızlara.
Bu coşku, bu heyecan yeter bana.
Hüsran mürekkebim akmayacak bundan sonra
kalemimle kağıdım buluştuğunda.
Nefesimi tutmadan, kelimelerimi yutmadan konuşacağım.
Sadece ilişki değil, geleceğe açılan
ve ukte kalmayan bir sevdayı sunduğun için bana...
ne diyebilirim ki ;
"hosgeldin sevdam" ve hep burda kal.