07-31-2007, Saat: 04:33 PM
İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:
- Baba, meraba. Ben Lale....
- Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım?...
- Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla...
- Hayırdır? Bi sorun mu var?...
Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir:
- N'ooldu kızım? Anlatsana...
- Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş...
- Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?...
- Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim.
- İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın...
- Boşanalim ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış....
- Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?
- Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını.
- Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra Bankaya gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları...
- Sağol baba. Eeee. Şey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var...
Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur:
- Kürtaj mı? Bi de hamile mi kaldın o çocuktan sen?...
- Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya....
Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:
- Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım. Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını...
- İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü...
Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:
- Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli?...Eh ulan? Sen hele bi gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmıycam sana. İlk isteyenle de evlendiricem....
- O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben...
- Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir...
- Çok pis arkadaşları vardi. Bilmem artık hangisinden kapmışımdir...
"Gümmm!" diye bir ses duyulur. Adam kisa bir süre için kendinden geçmis ve arkaya devrilmistir; ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.
- Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakiyim...
- Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında...
- Karakol mu?...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın?....
- Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım...
Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar :
- Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım...
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır :
- Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş? Hiç mühim değil, tatlıcanın sağolsun senin güzel kızım beniim
- Baba, meraba. Ben Lale....
- Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım?...
- Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla...
- Hayırdır? Bi sorun mu var?...
Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir:
- N'ooldu kızım? Anlatsana...
- Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş...
- Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?...
- Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim.
- İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın...
- Boşanalim ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış....
- Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?
- Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını.
- Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra Bankaya gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları...
- Sağol baba. Eeee. Şey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var...
Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur:
- Kürtaj mı? Bi de hamile mi kaldın o çocuktan sen?...
- Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya....
Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:
- Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım. Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını...
- İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü...
Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:
- Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli?...Eh ulan? Sen hele bi gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmıycam sana. İlk isteyenle de evlendiricem....
- O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben...
- Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir...
- Çok pis arkadaşları vardi. Bilmem artık hangisinden kapmışımdir...
"Gümmm!" diye bir ses duyulur. Adam kisa bir süre için kendinden geçmis ve arkaya devrilmistir; ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.
- Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakiyim...
- Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında...
- Karakol mu?...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın?....
- Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım...
Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar :
- Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım...
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır :
- Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş? Hiç mühim değil, tatlıcanın sağolsun senin güzel kızım beniim