08-01-2007, Saat: 11:23 PM
Senden sonra kaç kez direndim gecenin yorgun çehresine, kaç kez suya bulandı uykuya hasret yüzüm istese de istemese de, sarhoş oldu içkiye alışık olmayan bu beden. Yalpaladım biraz, evet yadırgadım üstüme giydiğim bu acınası kişiliği ama ona da alıştım galiba. Tıpkı yokluğuna alıştığım gibi, hıçkırıklarımla sese bürünen gecelere, umutlarımı bir bir alıp giden yıldızlara alıştığım gibi ona da alıştım. Şu küçücük odamda bir dünya yarattım bende, kolpa yıldızlarımda aradım mutluluğu, izmaritlerimle süsledim yalnızlığı, sansür koydum kurduğum senli hayallerime. Nasıl başaracağım artık sensiz dönen bu dünyamda nefes almayı, nasıl cesaret edeceğim gözlerime bir nebze olsun sevinç düşürmeye. Sen, acımın en bakire yüzü. Sen, kaldırımlarda yatan yorgun bedenim, savaşlarımda ölümü göze alarak siper olduğum tek yürek.
Beklemeyin benden baharı bir coşkuyla karşılayan papatyalara eşlik etmemi lütfen. Ben sonbaharda kaybettim gülen yüzümü çünkü, sonbaharda elveda dedim umutlarıma. Güneş sevinç düşürsün kalplerinize ama ben sonbaharda girdim o güneşin şahitliğiyle kara toprağa. Beklemeyin benden hüznümü paylaşmamı. Mutluluğumu o kadar gizli ve özel yaşadım ki, şimdi acımı nasıl sürerim dudaklarıma. Ben acımı anlatamam, gücüm yetmez, kelimeler dolanır düğüm olur boğazıma ve boğulurum gözyaşlarımda. Şimdi ise rahmet okur oldum artık çekip giden mutluluğuma karşı. Sen gittin ya benden ama bu kalpte adın bir çırpıda silinir mi sanıyorsun, bir kez geçtin ya güneşimin önüne artık bu gözlere ışık uğrar mı sanıyorsun. Sen, akşam ayazlarında acıya direnmiş titreyen ellerim. Sen, dostluğuna inanarak karşıma oturttuğum rakı şişesiyle girdiğim tek sohbet, söküp atmaya gücümün yetmediği tek isim.
Bağışla beni kalbim, eğer uzanırsa bir başkasının elleri ellerime, bakışları çarparsa gözlerime. Eğer girmeye çalışırsa bir küçük kelebek bu yorgun bedene, bağışla beni. Kaçtır kaçıyorum, bu gerçeği görmemek için kaçtır kör ediyorum gözlerimi, kaç güneşler batırdım karanlığa gizlemek için kırık gönlümü, kaç denizlerde boğdum bu zayıf bedeni, yinede çekip gidemedim bendeki seni bırakıp, yine başaramadım. Ne olursa olsun sen gül ama, hiç durmadan yağan yağmura inat gül, gül ki yaşamak için bir nedenim olsun bu bomboş dünyada, gül ve ben yaşlarımda arayayım hiç unutamadığım gülen yüzünü. Çünkü sen, son nefesimde söylediğim tek hece. Sen, yüzümde beliren son gülümseme, kadehlerimde aradığım tek mutluluk.
Savrulmaya hazır bir yaprak tanesiyim sanki. Bir rüzgâr esse, bir bulut geçse üzerimden öyle gelişi güzel, alıp başımı gidesim gelir zoraki tutunduğum dalımdan. Ben sonbaharlarda alıştım bu çekip gitmelere zaten. Sen gittin, mutluluğum gitti, hayattaki nedenlerim gitti, sebeplerim gitti, sonuçlarım gitti. BENDE GİTTİM
Beklemeyin benden baharı bir coşkuyla karşılayan papatyalara eşlik etmemi lütfen. Ben sonbaharda kaybettim gülen yüzümü çünkü, sonbaharda elveda dedim umutlarıma. Güneş sevinç düşürsün kalplerinize ama ben sonbaharda girdim o güneşin şahitliğiyle kara toprağa. Beklemeyin benden hüznümü paylaşmamı. Mutluluğumu o kadar gizli ve özel yaşadım ki, şimdi acımı nasıl sürerim dudaklarıma. Ben acımı anlatamam, gücüm yetmez, kelimeler dolanır düğüm olur boğazıma ve boğulurum gözyaşlarımda. Şimdi ise rahmet okur oldum artık çekip giden mutluluğuma karşı. Sen gittin ya benden ama bu kalpte adın bir çırpıda silinir mi sanıyorsun, bir kez geçtin ya güneşimin önüne artık bu gözlere ışık uğrar mı sanıyorsun. Sen, akşam ayazlarında acıya direnmiş titreyen ellerim. Sen, dostluğuna inanarak karşıma oturttuğum rakı şişesiyle girdiğim tek sohbet, söküp atmaya gücümün yetmediği tek isim.
Bağışla beni kalbim, eğer uzanırsa bir başkasının elleri ellerime, bakışları çarparsa gözlerime. Eğer girmeye çalışırsa bir küçük kelebek bu yorgun bedene, bağışla beni. Kaçtır kaçıyorum, bu gerçeği görmemek için kaçtır kör ediyorum gözlerimi, kaç güneşler batırdım karanlığa gizlemek için kırık gönlümü, kaç denizlerde boğdum bu zayıf bedeni, yinede çekip gidemedim bendeki seni bırakıp, yine başaramadım. Ne olursa olsun sen gül ama, hiç durmadan yağan yağmura inat gül, gül ki yaşamak için bir nedenim olsun bu bomboş dünyada, gül ve ben yaşlarımda arayayım hiç unutamadığım gülen yüzünü. Çünkü sen, son nefesimde söylediğim tek hece. Sen, yüzümde beliren son gülümseme, kadehlerimde aradığım tek mutluluk.
Savrulmaya hazır bir yaprak tanesiyim sanki. Bir rüzgâr esse, bir bulut geçse üzerimden öyle gelişi güzel, alıp başımı gidesim gelir zoraki tutunduğum dalımdan. Ben sonbaharlarda alıştım bu çekip gitmelere zaten. Sen gittin, mutluluğum gitti, hayattaki nedenlerim gitti, sebeplerim gitti, sonuçlarım gitti. BENDE GİTTİM