08-02-2007, Saat: 10:33 PM
Özlemin Rengi Var mı?
Sana doğrultuyorum yönümü, yüreğimi Saçlarımı okşayan rüzgarlara, dipteki acılara, çığ düşmüş yollara Sensiz kalmayı kaldırmıyor yüreğim kar yüreklim, ölümüne özlüyorum seni. Hasretin yaktığı günlerle geçip gidiyor ömrüm.
Seninle bir sokak başında buluşmak, sarılmak, saçlarının kokusundan öpmek, sarılmak, doyasıya kucaklamak istiyorum
Ama sevgim ihanetlere yazılıyor, yetmiyor gücüm, yeniğim, çaresizim, acizim. Suya düşüyor anılar, ıslanıyor duygu tellerim, düzen tutmuyor saz Yine de ümitliyim, yine de ümidimi yitirmeden yaşıyorum
Ateşi sönmüş bir küldeyim, her yer karanlık; yalnız bırakılmış çöllere dönüyorum Dön artık gittiğin diyarlardan ey sevgili Yağmura hasret topraklar gibi çatlak çatlak dudaklarım. Çatlayan dudağım, susayan kalbim, gül kokan nefesine hasret
Gel, özlemde gül damlıyor, gülde özlem!.. Baktığım her kıyıda sevda kokuyor güller, ayrılıklar özlem kokuyor
Gel, nisan yağmuru gibi yağ üzerime, söndür içimdeki ayrılık ateşini Bil ki, sensiz hasretin ve acının yangınında kar yığını bir şarkıdır dudağımda zaman Bil ki, sensiz bir yanı mecnundur kıyılarımın bir yanı leyla Bir yanı Yusuftur kuyularımın bir yanı Züleyha Gel Allah aşkına yeter artık...
Ey sevgili aşk ehlinin sultanı, ey aşk iksiri, güzelliklerin yüreği, sevda mevsiminin en güzel iklimi gel artık. Yıllardır ki, yüreğimi sana rehin tutuyorum, sana saklıyorum içimin gizli yollarını.
Geniş ve yeşil çayırlar gibi seriyorum yüreğimi önüne ey kar gülüm, salkım söğütler gibi eğiyorum başımı önünde. Yürek tellerimde hasret ateşleri yakıp, yıllardır bu yangınla bekliyorum seni Gel Bir gün güneşin ardından, yağmuru içinden taşıyan bulutlar gibi gel çorak topraklarıma Gel artık ey çölleri cennete çeviren gül-i RaNa Bil ki, sabrımın son sınırındayım
Özlemin doruklarındayım, bir kanat uzaklığında gökyüzü. Oysa sen çok uzaklarda bir yerdesin biliyorum Belki İskoçya da, belki İngiltere de, belki hiç bir yerdesin Elimi uzatsam dokunamam Sesini özlesem duyamam Bil ki, her gece rüyalarımda sana geliyorum, gel demesende
Ah! neylersin kınalım, dağçiçeğim neylersin. Olan oldu işte ve olanın önüne geçilmiyor. Aradan uzun yıllar geçti, gözlerim uzaklarda, sanki hep çıkıp gelecekmişsin gibi yollara baktım
Her Ren nehrine baktığımda hep gözlerini anımsarım. Sevinçlerimizi, korkularımızı, acılarımızı anımsarım, umutlarımızı, umutsuzluklarımızı. Bir flim şeridi gibi geçer gözlerimin önünde hatıralar
Hatırlar mısın bilmem? Her gün bu saatlerde gelip hastahanenin önünde çıkışını beklerdim. Kapıda çıkar çıkmaz koşarak gelir sarılırdın bana. Kokunu taa ciğerlerimin uc noktasına çeker sıkıca sarılırdım. Yavaş derdin. Beni içine mi alacaksın Oysa elimde olsa seni alır yüreğimin içine koyar hiç bırakmazdım
Ama şimdi hiç çıkmıyorsun içimden, her defasında dünya başıma yıkılmış bir şekil de geçiyorum o kapının önünde
Her gece gözyaşımın şiirini yazıyorum, içimin acıdığını, içimin kanadığını çiziyorum, seni ölesiye sevdiğimi, özlediğimi söylemek bir anlam taşır mı? Özlemin rengi var mı? sarı mı, yeşil mi, mavi mi, kırmızı mı özlemin rengi?
Her akşam bir şiirde kanarsa insanın kalbi, bin acı gelip saplanırsa yüreğine, çığ gibi büyürse yalnızlığı, artık ne teselli edebilir ki
__________________
y m a u p r r a a t k