08-03-2007, Saat: 05:21 PM
Yaramaz çocuklar gibisiniz.
Aşkı bir oyun, sevgiliyi de bir oyuncak gibi görüyorsunuz.
Önce her çocuk gibi o oyuncağa sahip olmak için her şeyi yapıyorsunuz. Hatta yalanlar söylüyorsunuz.
Kendinizi değiştirip olmadığınız gibi görünüyor, oyuncağı elde etmek için her yolu deniyorsunuz.
Oyuncak sizin olduğu an oyun da başlıyor.
Elde etmek için söylediğiniz yalanları, değiştirdiğiniz kişiliğinizi en azından bir süre için devam ettirmek zorundasınız.
Ama bir süre sonra bu oyunun böyle devam etmeyeceğini anlıyorsunuz.
Çünkü sıkılıyorsunuz, yalan söylemek, başka biri olmak kolay değil elbette.
Başta elinizden hiç bırakmadığınız o oyuncağa ayırdığınız zaman giderek azalıyor.
Birşey olmasın diye hep baş köşeye koyduğunuz, koruduğunuz oyuncağınızı hor kullanmaya, kötü davranmaya başlıyorsunuz.
Yıpratıyorsunuz.
Daha da ileri gidip bir süre sonra görmeye bile tahammül edemez duruma geliyorsunuz.
Orada, bir köşede, sessizce durması bile rahatsız ediyor sizi.
Sonunda "En iyisi ortadan kaldırmak" deyip, kırıyor ve atıyorsunuz oyuncağınızı.
Sonra da yeni bir oyuncak bulmak için yeniden aynı şeyleri yapmaya başlıyorsunuz.
Sonucun yine aynı olacağını bilmenize rağmen, aynı sıkıcı oyunu tekrarlamaktan hiç vazgeçmiyorsunuz.
Hayatınızı, oyunlarla süslerken, kendinizi koRkunç bir yalnızlığa mahkum ettiğinizin farkına bile varmıyorsunuz..
Aşkı bir oyun, sevgiliyi de bir oyuncak gibi görüyorsunuz.
Önce her çocuk gibi o oyuncağa sahip olmak için her şeyi yapıyorsunuz. Hatta yalanlar söylüyorsunuz.
Kendinizi değiştirip olmadığınız gibi görünüyor, oyuncağı elde etmek için her yolu deniyorsunuz.
Oyuncak sizin olduğu an oyun da başlıyor.
Elde etmek için söylediğiniz yalanları, değiştirdiğiniz kişiliğinizi en azından bir süre için devam ettirmek zorundasınız.
Ama bir süre sonra bu oyunun böyle devam etmeyeceğini anlıyorsunuz.
Çünkü sıkılıyorsunuz, yalan söylemek, başka biri olmak kolay değil elbette.
Başta elinizden hiç bırakmadığınız o oyuncağa ayırdığınız zaman giderek azalıyor.
Birşey olmasın diye hep baş köşeye koyduğunuz, koruduğunuz oyuncağınızı hor kullanmaya, kötü davranmaya başlıyorsunuz.
Yıpratıyorsunuz.
Daha da ileri gidip bir süre sonra görmeye bile tahammül edemez duruma geliyorsunuz.
Orada, bir köşede, sessizce durması bile rahatsız ediyor sizi.
Sonunda "En iyisi ortadan kaldırmak" deyip, kırıyor ve atıyorsunuz oyuncağınızı.
Sonra da yeni bir oyuncak bulmak için yeniden aynı şeyleri yapmaya başlıyorsunuz.
Sonucun yine aynı olacağını bilmenize rağmen, aynı sıkıcı oyunu tekrarlamaktan hiç vazgeçmiyorsunuz.
Hayatınızı, oyunlarla süslerken, kendinizi koRkunç bir yalnızlığa mahkum ettiğinizin farkına bile varmıyorsunuz..
Kıran döken siz olduğunuz için kimsenin sizi kırmayacağını düşünüyorsunuz ama yanılıyorsunuz.
Kullandığınız silah bir gün mutlaka geri tepecektir.
ve siz; Asla yerinde olmak istemediğiniz o oyuncağa döneceksiniz. Birileri de sizinle oynayacak, sıkılacak, kıracak ve bir kenara atacak.
O zaman, hayıflanmak için ne yazık ki çok geç olacak.
Kullandığınız silah bir gün mutlaka geri tepecektir.
ve siz; Asla yerinde olmak istemediğiniz o oyuncağa döneceksiniz. Birileri de sizinle oynayacak, sıkılacak, kıracak ve bir kenara atacak.
O zaman, hayıflanmak için ne yazık ki çok geç olacak.
Aşk sizin yaşam kaynağınız olmalı, ciddiye almalısınız.
Önemli olan elinizdekinin kıymetini elinizden gitmeden bilmektir.
Bunu başarabiliyorsanız mutluluğun formulünü de bulmuşsunuz demektir.
Önemli olan elinizdekinin kıymetini elinizden gitmeden bilmektir.
Bunu başarabiliyorsanız mutluluğun formulünü de bulmuşsunuz demektir.
Başaramıyorsanız, sizin için üzgünüm.. Çok üzgünüm..