Sorma!
Gözlerin buz gibi eser gözlerime.. cevapları yok bakışlarının, bakışlarım sualsiz kalsın bırak..
ve es geç beni..
emeğine sağlık canım güzeldi teşekkürler...
Sessiz ol!
ezberledim tüm sözcüklerini.. Onlar duymak istediklerim değil.. doğru olabilirler ama bunları duymaya ihtiyacım olduğunu sanmıyorum..
Lanet olası gerçekleri bende biliyorum ama gel gör ki hislerime gem vuramıyorum..
Süper bi paylaşım teşekkürler...
Yalnızlık Korkusu
Sevdiğimiz eşyayı, dostları yada sevgiliyi.
Sonunda yürekte kalan hep ayni duygu, hüzün...
Çünkü yitirilene alışmışızdır, sevmişizdir, bizimle olan beraberliği keyiflendirmiştir. Çünkü o beraberliğe değer vermişizdir.
Ya o güzelliği yasarken; paylaşımı, keyfi, sevmeyi ve sevilmeyi birlikte hissederken...
Hep korkmaz miyiz? İçimizi en güzel anlarda bile hep sarmaz mı?
Ya biterse? Ya yok olursa bu güzellik?; endişesi..
Tabii ki bitecek. Yaşadığımız mutluluklar, hüzünler hep bitmedi mi?
Hep yerine başka başka hüzünlere, mutluluklara bırakmadı mi?
Gene ayni korkular, ayni endişeler...
Peki sahip olduğumuz güzellik için yitirme korkusuyla ağlamak niye? Kime? Ne için ? Biliyor musunuz?
Dökülen göz yaşları sadece kendimiz için..
O değere sahipken de, yitirdiğimizde de..
Çünkü bizi asil korkutan YALNIZLIK..
İçimizde hissettiğimiz o güzel duyguları uzunca bir süre tekrar yaşayamamak..
Özlemek, özlenmek, sevmek, sevilmek, sım-sıkıca sarılmak,
o bedenin canini, kanını hissetmek, sevişmek.. Hangisi kolay vazgeçilir hazlar ki?
Biten aşklarda da, biten ömürde de yanaklarımıza dökülen gözyaşları hep kendimiz için.
Çünkü merkez hep biziz, doymak bilmeyen egomuz..
Ve o egoyu doyurabilmek, hoşnut kılabilmek için ne kadar çok çırpınır dururuz.
Bizim sevdiklerimiz bizi muhakkak sevmeli, özlediklerimiz özlemeli,
doğrularımız her zaman tek doğrudur.
Ya yanımızda ki insan ? Onun egosu ? Arzuları, özlemleri veya usandıkları...
Ne kadar o sevdiğimiz insana karşı fedakarız?
Vermeden neyi ne kadar alabiliriz ki?
Bizler; hep ilişkilerimizde hesap kitap içinde değil miyiz ?
Her zaman denge.. Verdiğimiz kadar alalım, aldığımız kadar verelim hesapları yapar dururuz.
Sonuç YALNIZLIK .
Peki bu kadar yalnızlıktan korkuyor, yaşanılan güzellikleri,
paylaşımı bir daha yasayamamak endişesiyle kaybedeceğimiz
değere ağlıyorsak niye bu kadar ince hesaplar.
O değer bize mutluluk yerine hüzün, kargaşa yaşatıyorsa zaten vazgeçmeliyiz.
Yok eğer yaşamın sıkıntılarından biraz da olsa bizi alıp mutluluk veriyorsa o zaman gözyaşı yerine biraz daha akilci olmak daha doğru değil mi?
Sıkıca, hiç bitmeyecekmiş gibi o güzelliği, huzuru sonuna kadar yasamak varken neden korku??
Bilirsiniz.. Anılarımızda öylesine anlamlı, mutlu anlar vardır ki, kimi zaman onca geçen yıllara değerdir. Tabii ki bu değerler karşılık bulduğunda daha da değer kazanacaktır.
Eh iste o zaman bize biraz daha is düşüyor demektir. Daha çok özen...
Çünkü yasam içinde, ayni frekansı yakalamak o kadar zor ki...
Sevgiyi, özlemi birlikte yasamak doyumsuz bir hazdır.
Artık o sevdiğin insan kendin olmuşsundur.
Korursun, tıpkı kendini koruduğun gibi. Üzmekten, incitmekten korkarsın.
Artık hesap, kitap yapılamaz. ; Daha çok vermek vermek istersin.
Çünkü ego vererek de doyumu öğrenmiştir. Çünkü gönlünü ayna tutmuşsundur o sevgiliye. Çünkü yitirme korkusu askı ölümsüz kılar.
Çünkü ayrılmanın da bir vahşi tadı var
Öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil Çünkü
AYRILANLAR HALA SEVGILI..
keşke ve bile
hayat keşkelerle başlayıp keşkelerle bitiyor ama boşverelimki hayat ne olursa olsun devam ediyor.ama ki şunu unutmayalım birde bilelerimiz vardır bunuda şöyle tanımlaya biliriz.zaten keşkesiz ve bilesiz hayat olamaz. bir karanlık gecesi yürüyordum sahilde birisi bilmemki kim elini uzattı bana tutmamak için çabaladım.
ama neyazıkki tuttum.sonra keşke tutmasaydım dedim. çünki ondan sonra başıma kötü bir olay geldi.yani keşkesiz bir hayat bazıları için iyi bazıları için ise kötüdür...