Hiçbir şeye yetemediğin anlar vardır… Yaşadığın her şeyin sabun köpüğü olduğunu anladığın, baloncuklar teker teker patlarken, her şeyi kaybettiğini farkında olup da hiçbir şey yapamadığın… Binlerce cevapsız soru içinde, hayata cevapsız kaldığın ve kimseyle konuşmak istemeyip kendine çağrılarını bile meşgule aldığın…
“Ben güçlüyüm” yalanını her söylediğinde aynaya, yüzün kızarır böyle zamanlarda. Hayat güçlüdür. Gerçeği bilmek kimseye bir şey kazandırmayacağından, herkes kendi gücüne inanmak ister. Sonra bir anda, sessiz bir sabaha gözlerini açarken, “Hayır,” dersin, “güçlü falan değilim ben”. Bir anda tüm mücadeleden vazgeçersin. Tüm kavgalarından. Her şeyi olduğu gibi bırakmak, ayak uydurmak ister, sessiz bir kabullenmişliğe bürünürsün.
“Olduğu kadar” cümlesi girip yerleşir hayatına; “Olmalı” kelimesi terk edip gider cümlelerini.. “Olduğu kadar” yaşamaya başlarsın “olduğu kadarıyla”…
Beklentiler, hayaller boş gelmeye başlar artık. Kimse senden bir şey beklemesin istersin, sen hayattan bir şey beklemezken.
Yorgunluğun, yılgınlığın arttıkça zincirler seni, bırakıp kaçma, yeni hayaller kurma, yeni bir şeylere başlama hevesi yaşamından uzaklaştıkça; asla bitmeyecek yorucu yokuşlar gibi isteksiz bırakır seni hayata karşı.
“Ben buyum” dersin…
“Olduğum kadarım”
“Çabalamanın anlamı yok daha fazlası için” dersin.
ve Kaybedersin…
cimcimem yüreğine sağlık canım...
DÜŞLERİN GÜRÜLTÜSÜ
Tenimin içinde yaşıyorum, dut yemiş bülbül olsam yine de size
şakırdım!..
Hayâl büyücüsüydüm, ilk yanlışım akarsu olmak istememle
başladı!..
Üzerimdeki şu zalim zamanı kaldırın, kendimden uzak bir yere
gitmeliyim!..
Kendime bakmaktan yoruldum, kendime yetiştim fazla
korkudan!..
Kuşlar göğe başlasın, kaybolan kaderiniz boynumuzdan
incedir!..
Herkes düşlerine sarılsın da büyüsün, hayat siyanür kokuyor!..
Şapkanın derdi başından aşkın, yazın belleğinde hayâl mahcup!..
Şair, düşünceyi geldiği yere kovalayan adamdır, böyle yazmışım
defterime!..
Çok yaşasın ütopya, senden başka kristal var mıdır?..
Kimi düşlerin ellerinden tuttum, kimi düşleri bağlasam durmaz!..
Ey saflığın zehri alınmış yalnızlığı, seni kimseye bırakmam!...
Kimsesiz bir rüyanın ellerinden havalanacak kadar cesur birisi
değilim!..
Derindir çağımın ırmağı, gövdemi taşırır düşleriniz, sizde hep
melek dansı!..
Geceyi yontuyorum, sözcüklerin de kederini gördüm!..
Yaprağın çığlığından yapılmış bir sıkıntıydım, ışığınızdan
sürgün!..
Bende ne çabuk eskiyorsunuz, kendinizde masum, başkasında
dalgın!..
Ey canı sıkılan dünya, kanlı çadırım, hayâl dükkanım, aşk
dersem yetiş!..
Kalbini şiirine göre uzat, ruhunu şımart, düşlerin açıkta kalsın!..
İmge terbiyecisiyim, ormanınıza yabancı, bahçenize tiryakiyim!..
Ateş, kimin elinde duruyorsa fazla çıplak ve düşçü değil midir?..
Sudan ve kuşkudan yapılmışız, ruhunuzun kuyusuna
inebilirsiniz!..
Sarhoş bir dünyanın dar sokağında, yanlış bir şehrin kırık
lambasıyım!..
Muammayız, sahici bir korkudayız, ne yapsak yalnızlığın
koynundayız!..
Melekler erken uyanır sabahları fakat ben annemden başka
gündüz görmedim!..
Lorca diye bir şair vardır, kalbi bir bıçak gibi keskin!..
Çocukluğumun bana baktığı yerdeyim, aşk kendine gelememek
zarafeti değil de nedir?..
Giderek hayatın konumunu alıyorsun, durmadan uçan bir ada
olmalısın?
Ah, kuytu meleğimin canı sıkılmasın, ne kadar uzaktaysan o
kadar varsın!..
( e.turgut )
Renk kattın yazılarınla teşekkürler..
rica ederim janımm bu güzel emegee sadece küçük bi katkıı
Bu gece git nolur
Bir daha dönme arkana ve bakma
Bırak sönsün bütün ışıklarım
Bırak kalsın aklım karanlığında
Yollar sana kalsın
Beni bırak….
Hiçbir dolmuş
Hiçbir otobüs
Hiçbir tren
Uğramasın artık bu kente içinde seni taşıyan
Yollara yol olmasın gözlerim
En mülteci isteklerden arınsın
Seni taşımaktan yorgun kalbim…
Aklım ziyan
Aklım her köşe başında
Başımdan fırlayan bir düşman
Aklım aklına üryan
Git nolur….
Unutulmuş
Kimsenin uğramadığı
Burgacık dikeni olsun kentim
Rüzgar essin kurak topraklarıma
Bir kent ki yalnızlık başlı başına
Seni her hatırlayışımda alnımdan vursun hatıran…
Sokak lambaları yanmayan bu caddeler
Kimsenin oturmadığı bu sokaklar
Yıldızlara yer olmayan bu gök yüzü
Ve asla bana sırnaşmayan bu kedi
Unutturacak bana gidişini…
Seni sevmediğimden değil git diyişim
Kaybediyorum kişiliğimi sevdanın sıcağında
Bir parça bencillik kalmıyor ruhumda
Hayata küs
Yaşama kederli oluşum zamansız ayrılıklardan
Şimdi git diyorsam zamanı kendim ayarladığımdan
Beni zamansız ayrılıklarda vurma….
İçtiğim her sigarayı içime basıp
Kanayan yanlarımda söndürüyorum
Kül durdururmuş yarayı
Tütün basmak lazımmış yaraya
Bu yara başka yara…
En korkulu rüyalardan uyanmış gibi gözlerim
Elası harelenmiş
Bir çocuk masumluğunda korkak
Şaşkın bakışlarım
Ve annemi arayış saatlerim bunlar
Senden kaçmam anneme sığınmam
Belki en deli çığlıkları sebepsiz atmam bundan…
Ben beyazı anlatırken sen yine siyah diye tutturacaksın biliyorum
İnat damarların yine kalkacak ayağa
Yine isyan olacak sana laf anlatışım
Hep ama diye başladığın sözlerin gibi
Birer amalar yumağı daha koyacaksın ortaya
Ve en komiği ben yine inanmış gibi yapacağım
Peki……..…peki……..…pekiiii
Bu pekiler sadece kaçmak ki……..
Sorular ve cevaplar diyorsun
Yorgunum sonu gelmeyen anlatımlara
Sus sus artık ne olur
Ne ben sorayım sana
Nede sen gel bana
Kökünden dinamitlenmiş bir sevdaydı bizimkisi
Yanlış başladı ve yanlış devam etti
Şimdi sadece suskunluğumu alarak yanıma
Yollara düşmek istiyorum
Ceketsiz sabahlarda üşümek
Bir kır kahvesinde çay içmek
Bir kediye simit vermek
Bir kuşu kanadından öpmek
Ve kızmadan Allahıma
Şükürler olsun demek istiyorum….
Seni sevmediğimden değil
Sevgime yetişemediğimden isyanım…
Aklım ziyan
Aklım her köşe başında
Başımdan fırlayan bir düşman
Aklım aklına üryan
Git nolur…