08-26-2007, Saat: 12:50 AM
karanlıkların arasındaki zamansız gözyaşları çiseliyor pencereme ve o umutsuz pencerelerimde bir yudum da sen oluyor kendini kaybeden benlerim.....
Denizin başındayım. Dalgaların ortasında. En çokta kendime yabancı kaldığım o kumlarda anlıyorum karanlıklarımı. Ne zaman ümitlerim esse gökyüzünde ve ne zaman gözyaşlarım damlasa kırlardaki sonsuz papatyalara bir yudum da senin için çekerim zavallı sigaramın son deminde.
Yine o deniz fenerini görüyorum karanlık denizlerimde. Sanki son kez el sallıyor geçen gemilere. Sanki son kez ayakta durmaya çalışıyor bu sonsuz dalgalara ve koyu mavi gecelerinde sakladığı o karamsar yalnızlığına. Bir nefes daha çekiyorum ıslanmış ümitlerimden ve bir yudum da kaybolmuşluk içiyorum yanında.
O ıssız sokaklardaki yalnız kalmış gece lambaları geliyor aklıma. Tıpkı deniz feneri gibi. Başını eğmiş önüne sanki gecenin karanlığına, sanki kaybolmuş umutlarına ve sanki yitirdiği benliğine ağlıyor son kez.
Islanıyor dudakları, sözcüklerini kaybediyor anlayamadığı sesler. Bir rüzgar daha esiyor yanı başında ve bir kez daha heyecanla kaldırıyor başını. Umutlarını iyice açıyor, sanki aydınlatıyor gecenin ortasında kaybolan son durakları ve unutulan o yapayalnız kalan parktaki karanlık bankları. Uzun zamanlar boyunca kendini aramış oysa karanlıklarda. Sonuna kadar savaş açmış yalnızlıklara, en koyu gecelerde dimdik durmuş rüzgarın karşısında ve en kaybolmuş dakikalarda yol göstermiş o kendini arayan küçük umutların, o küçücük gemilerle dolu sonsuz denizlere.
Kabullenmemiş yalnızlığı, hep bir amac edinmiş kendi karanlıklarında ve her edindiği amaç bir çıkmaza daha taşımış karanlık yanlarını. Her güneşin batışında çıkarmış kılıcını kınından ve her rüzgarda karşı koymuş koyu mavi yalanlara....
Önünden bir toz kümesi geçiyor şimdi, yalnızlığı akıyor gözlerinden ve dudaklarında yarım kalmış hecelerle dolu bir roman.
Tıpkı bir yapboz oyunu gibi. Nereden başlarsan başla, nereden doldurursan doldur ama her gece aynı savaş ve her savaş başka bir yalnızlık......
Denizin başındayım. Dalgaların ortasında. En çokta kendime yabancı kaldığım o kumlarda anlıyorum karanlıklarımı. Ne zaman ümitlerim esse gökyüzünde ve ne zaman gözyaşlarım damlasa kırlardaki sonsuz papatyalara bir yudum da senin için çekerim zavallı sigaramın son deminde.
Yine o deniz fenerini görüyorum karanlık denizlerimde. Sanki son kez el sallıyor geçen gemilere. Sanki son kez ayakta durmaya çalışıyor bu sonsuz dalgalara ve koyu mavi gecelerinde sakladığı o karamsar yalnızlığına. Bir nefes daha çekiyorum ıslanmış ümitlerimden ve bir yudum da kaybolmuşluk içiyorum yanında.
O ıssız sokaklardaki yalnız kalmış gece lambaları geliyor aklıma. Tıpkı deniz feneri gibi. Başını eğmiş önüne sanki gecenin karanlığına, sanki kaybolmuş umutlarına ve sanki yitirdiği benliğine ağlıyor son kez.
Islanıyor dudakları, sözcüklerini kaybediyor anlayamadığı sesler. Bir rüzgar daha esiyor yanı başında ve bir kez daha heyecanla kaldırıyor başını. Umutlarını iyice açıyor, sanki aydınlatıyor gecenin ortasında kaybolan son durakları ve unutulan o yapayalnız kalan parktaki karanlık bankları. Uzun zamanlar boyunca kendini aramış oysa karanlıklarda. Sonuna kadar savaş açmış yalnızlıklara, en koyu gecelerde dimdik durmuş rüzgarın karşısında ve en kaybolmuş dakikalarda yol göstermiş o kendini arayan küçük umutların, o küçücük gemilerle dolu sonsuz denizlere.
Kabullenmemiş yalnızlığı, hep bir amac edinmiş kendi karanlıklarında ve her edindiği amaç bir çıkmaza daha taşımış karanlık yanlarını. Her güneşin batışında çıkarmış kılıcını kınından ve her rüzgarda karşı koymuş koyu mavi yalanlara....
Önünden bir toz kümesi geçiyor şimdi, yalnızlığı akıyor gözlerinden ve dudaklarında yarım kalmış hecelerle dolu bir roman.
Tıpkı bir yapboz oyunu gibi. Nereden başlarsan başla, nereden doldurursan doldur ama her gece aynı savaş ve her savaş başka bir yalnızlık......