08-26-2007, Saat: 10:51 AM
Meydan açıktı belki ve bu açıklıkta boğulmamak içindi tüm çabalar.
Neden kendimi bu kadar serbest bırakıyordum anlamadım, neden frenleyemiyordum kendimi...
Tamamen sana teslim yaşamak,seninle olmak,senin olmak
Neden bu kadar istiyordum anlamıyordum...
Boş cümleleri ağız boşluğumda yankılatmak gibi anlaşılmazdı aramızda geçenler…
Gayret gösteren bir şair ve buna karşılık hiçbir anlam ifade edemeyen bir yazı gibi…
Evet,evet böyleydi!
Oysa çok farklıydı,
senin değil;
Benim çabalarım farklıydı sadece,
Uğraşma sakın, sıkma kendini, bırak atsın yüreğin; istediği gibi…
ben sana daha fazla ne verebileceğimi düşünürken karşımda durup “ben böyleyim” demekten,bu aciz cümlenin arkasına sığınmaktan vazgeç…
Bak etrafa, bakmış olmak için değil, bir kereliğine de “görmek” için bak…
Kahpeliklere gebe kalan büyük aşkları gör…
“Bu aşk bitmeyecek” diyenleri ve bitirenleri;
“Ben ölürüm onun uğruna” diyenleri ve öldürenleri…
Gördün mü?
Söylesene şimdi bana, biz de mi böyleyiz?
Sen de mi böylesin?
“Ben böyleyim” diyerek mesafe mi koyarsın aramıza, yoksa tüm içtenliğinle arar mısın beni?
Hadi biraz cesur olsana, bağırsana yüzüme “seviyorum, seninim” diye!
Bıraksana yüreğini, dilediği gibi atsın, sıkmasana, yakmasana canını her ikimizin de…
Acıyor musun bana?
Bırakıp gidemiyor musun beni?
Yahut geri dönmek mi istiyorsun kollarıma,yüreğime?
Böyleyse… Eğer böyleyse…
Git…
Gelme ki bana, kirletmeyeyim içimdeki seni, acizce geri dönüşünle…
Ölmeyeyim tekrar tekrar... Sadece tek kelime girsin yüreğimden içeri ve
Ne sedyeye yatayım ne de sedyeden kalkayım…
Şimdi bağırıyorum, aşkımı haykırıyorum kalbimin söylediklerini… İnandırmak için değil; cesaretim için, azıcık utanabilmen için… Susmuyorum…
Ama nerden bilirdim bir ölünün sesinin ne kadar duyulacağını...
Ya gel Azrailli bekleyelim ya da gel Azrail’ini göster sönük gözlerime, yılgın yüreğime…
Neden kendimi bu kadar serbest bırakıyordum anlamadım, neden frenleyemiyordum kendimi...
Tamamen sana teslim yaşamak,seninle olmak,senin olmak
Neden bu kadar istiyordum anlamıyordum...
Boş cümleleri ağız boşluğumda yankılatmak gibi anlaşılmazdı aramızda geçenler…
Gayret gösteren bir şair ve buna karşılık hiçbir anlam ifade edemeyen bir yazı gibi…
Evet,evet böyleydi!
Oysa çok farklıydı,
senin değil;
Benim çabalarım farklıydı sadece,
Uğraşma sakın, sıkma kendini, bırak atsın yüreğin; istediği gibi…
ben sana daha fazla ne verebileceğimi düşünürken karşımda durup “ben böyleyim” demekten,bu aciz cümlenin arkasına sığınmaktan vazgeç…
Bak etrafa, bakmış olmak için değil, bir kereliğine de “görmek” için bak…
Kahpeliklere gebe kalan büyük aşkları gör…
“Bu aşk bitmeyecek” diyenleri ve bitirenleri;
“Ben ölürüm onun uğruna” diyenleri ve öldürenleri…
Gördün mü?
Söylesene şimdi bana, biz de mi böyleyiz?
Sen de mi böylesin?
“Ben böyleyim” diyerek mesafe mi koyarsın aramıza, yoksa tüm içtenliğinle arar mısın beni?
Hadi biraz cesur olsana, bağırsana yüzüme “seviyorum, seninim” diye!
Bıraksana yüreğini, dilediği gibi atsın, sıkmasana, yakmasana canını her ikimizin de…
Acıyor musun bana?
Bırakıp gidemiyor musun beni?
Yahut geri dönmek mi istiyorsun kollarıma,yüreğime?
Böyleyse… Eğer böyleyse…
Git…
Gelme ki bana, kirletmeyeyim içimdeki seni, acizce geri dönüşünle…
Ölmeyeyim tekrar tekrar... Sadece tek kelime girsin yüreğimden içeri ve
Ne sedyeye yatayım ne de sedyeden kalkayım…
Şimdi bağırıyorum, aşkımı haykırıyorum kalbimin söylediklerini… İnandırmak için değil; cesaretim için, azıcık utanabilmen için… Susmuyorum…
Ama nerden bilirdim bir ölünün sesinin ne kadar duyulacağını...
Ya gel Azrailli bekleyelim ya da gel Azrail’ini göster sönük gözlerime, yılgın yüreğime…