08-30-2007, Saat: 06:08 AM
Sen gölgesinde dinlendiğim kökü bende bir çınardın...
Gazel dökmüş bir bahardı yokluğun!
Sen bir saçak altıydın dolu yağarken sığındığım...
Sen hep yolumun üzerinde suyu sonsuz bir pınardın...
Tenimde, yüreğimde çöl yanığıydı yokluğun!
Sen ayrılığı bile sevdiren sapsarı bir güldün...
Kavuşmaların o tatlı heyecanı...
Ömrüme yüklenen anlamsız, tesellisiz bir hasretti yokluğun!
Sen türküler gibi yanık, mısralar gibi hoyrattın...
Şiirleri dilsiz, türküleri issiz bıraktı yokluğun!
Sen bakmaya doyamadığım siyah beyaz bir fotoğraftın...
Atmaya kıyamadığım, eski, değerli bir kitap...
Sen bütün yorgunluğumu alan bir akşam güneşiydin...
Umudumu besleyen serin bir seher yeli...
Sen dağların bağrında kirlenmemiş bir ırmaktın...
Kumsalımda serinleyen çığlık çığlığa bir martı...
Sen avuçlarımda taze ekmek kokusuydun...
Yüreğime kazınmış muzip, şirin bir gülümseme...
Dinmeyecek sandığım gözyaşlarıydı yokluğun!
Sen tozpembe ruyalardın, ilk sana anlattığım...
Uyanmayı beklediğim bir kabustu yokluğun!
Sen, ''Bensiz yaşarsın, sensiz yaşamayı denerim! '' derdin...
Bizsiz yaşayamadığım, dipsiz bir karanlıktı yokluğun!
Sen en tatlı sohbetlerin gevezesiydin...
Sözü hiç tükenmeyen bir düş gezgini...
Ortasında boğulduğum sessizlikti yokluğun!
Sen kadehimdeki en berrak şaraptın...
Gökyüzümdeki en parlak yıldız...
Avuntusuz gecelerin korkusuydu yokluğun!
Sen aklın başında değil de, yüreğin elindeyken gelirdin bana...
Sanki soluk soluğa yaşanmalıydı herşey, hep aceleciydin...
Elimi bir yerlere koyamadığım, duvarlardan nefes alamadığım...
Tarifsiz bir sıkıntı, tekdüze bir ümitsizlikti yokluğun!
Sen mutlulukla kıydığım; ölüm ayırana kadarlık bir nikahtın...
Sıranın acıya geldiği, bir bedeldi yokluğun!
Sen yazılarıma eni konu yerleşmiş
Adı, cismi belirsiz bir sevda...
Mutlulukla sarmaş dolaş bir hüzündün...
Kalemimi tutuşturan...
Ölümü, hasreti cümlelerime taşıyan bir ateşti yokluğun!
Sen hayatla yaptığım bütün savaşların ganimetiydin...
Namlusu yüzüme dönük bir silahtı yokluğun!
Sen, vazgeçmemin engeliydin...
Anlaşmaya hep uydum.
Ölümle hayat arasında gidip gidip geldiğim, Rus ruletiydi yokluğun!!!
Gazel dökmüş bir bahardı yokluğun!
Sen bir saçak altıydın dolu yağarken sığındığım...
Dağ başında tahta küçük bir kulübe, ayazlarda ısındığım...
Tutunduğum tüm dalları kıran, korkunç bir fırtınaydı yokluğun!
Tutunduğum tüm dalları kıran, korkunç bir fırtınaydı yokluğun!
Sen hep yolumun üzerinde suyu sonsuz bir pınardın...
Tenimde, yüreğimde çöl yanığıydı yokluğun!
Sen ayrılığı bile sevdiren sapsarı bir güldün...
Kavuşmaların o tatlı heyecanı...
Ömrüme yüklenen anlamsız, tesellisiz bir hasretti yokluğun!
Sen türküler gibi yanık, mısralar gibi hoyrattın...
Şiirleri dilsiz, türküleri issiz bıraktı yokluğun!
Sen bakmaya doyamadığım siyah beyaz bir fotoğraftın...
Atmaya kıyamadığım, eski, değerli bir kitap...
Sen bütün yorgunluğumu alan bir akşam güneşiydin...
Umudumu besleyen serin bir seher yeli...
Sen dağların bağrında kirlenmemiş bir ırmaktın...
Kumsalımda serinleyen çığlık çığlığa bir martı...
Sen avuçlarımda taze ekmek kokusuydun...
Yüreğime kazınmış muzip, şirin bir gülümseme...
Dinmeyecek sandığım gözyaşlarıydı yokluğun!
Sen tozpembe ruyalardın, ilk sana anlattığım...
Uyanmayı beklediğim bir kabustu yokluğun!
Sen, ''Bensiz yaşarsın, sensiz yaşamayı denerim! '' derdin...
Bizsiz yaşayamadığım, dipsiz bir karanlıktı yokluğun!
Sen en tatlı sohbetlerin gevezesiydin...
Sözü hiç tükenmeyen bir düş gezgini...
Ortasında boğulduğum sessizlikti yokluğun!
Sen kadehimdeki en berrak şaraptın...
Gökyüzümdeki en parlak yıldız...
Avuntusuz gecelerin korkusuydu yokluğun!
Sen aklın başında değil de, yüreğin elindeyken gelirdin bana...
Sanki soluk soluğa yaşanmalıydı herşey, hep aceleciydin...
Elimi bir yerlere koyamadığım, duvarlardan nefes alamadığım...
Tarifsiz bir sıkıntı, tekdüze bir ümitsizlikti yokluğun!
Sen mutlulukla kıydığım; ölüm ayırana kadarlık bir nikahtın...
Sıranın acıya geldiği, bir bedeldi yokluğun!
Sen yazılarıma eni konu yerleşmiş
Adı, cismi belirsiz bir sevda...
Mutlulukla sarmaş dolaş bir hüzündün...
Kalemimi tutuşturan...
Ölümü, hasreti cümlelerime taşıyan bir ateşti yokluğun!
Sen hayatla yaptığım bütün savaşların ganimetiydin...
Namlusu yüzüme dönük bir silahtı yokluğun!
Sen, vazgeçmemin engeliydin...
Anlaşmaya hep uydum.
Ölümle hayat arasında gidip gidip geldiğim, Rus ruletiydi yokluğun!!!