09-01-2007, Saat: 10:20 PM
Ben iki kişilik yaşıyorum, sen bilmiyorsun...
İki kişilik uyuyorum, iki kişilik uyanıyorum...
İki kişilik hazırlıyorum kahvaltıyı...
Gözlerimi kapatıp, ellerimi yüzünde gezdirmek, önce ellerime ezberletmek seni...
Seninle seyretmek yıldızları...
Seninle aramak düşlerimdeki o uzak, keşfedilmemiş yeri...
Pembe mercan kayalıklarını, kırmızı balıkları, sarı yosunların sardığı cam şeffaflığındaki deniz taşlarını, denizkızlarını...
Bir ucu bendeki gökkuşağının, diğer ucundaki o hazineyi...
Yüreğinde bir avuç toprak bulabilmek oralardan...
Mucizelerinle silerken belleğimden korkularımı, yepyeni düşler kurmak seninle...
Seninle yıkmak bütün duvarları...
Seninle açmak buz gibi demir kapıları...
Güçsüz, savunmasız ve alabildiğince çocuk olmak seninle...
Sen konuşurken dinlemek saatlerce ve öpücükten virgüller kondurmak, yarım nefeslik duraklar vermek kelimelerinin arasına...
Derin uykulardayken seyretmek seni ve yüzünde gördüğüm o çocuk masumuyetine yüzümü sürmek...
Seninle beklemek göçmen kuşları...
Geldiklerinde seninle sevinmek ve seninle hüzünlenmek giderlerken...
Seninle kaybolmak bilmediğimiz bir şehirde...
Güzel bir kış şarkısını yeniden söylemek seninle...
Bütün tik-tak lardan uzak, dünya zamanının çok ötesinde bilinmeyen zamanları keşfetmek seninle...
Vücut dilinin kurduğu her cümlenin tek öznesi ve sebebi olmak...
Hayatın an lardan ibaret olduğunu unutmadan....
Ben iki kişilik yaşıyorum, sen bilmiyorsun...
Güzel bir kış şarkısını yeniden söylemek seninle...
Bütün tik-tak lardan uzak, dünya zamanının çok ötesinde bilinmeyen zamanları keşfetmek seninle...
Vücut dilinin kurduğu her cümlenin tek öznesi ve sebebi olmak...
Hayatın an lardan ibaret olduğunu unutmadan....
Ben iki kişilik yaşıyorum, sen bilmiyorsun...