09-10-2007, Saat: 12:38 AM
Boşver…
Üzerine daha bir tek kelime yazmadan birazdan buruşturup atacağını bildiğin beyaz bir kağıt duruyordur önünde
Elinde ise çocukluktan kalma bir alışkanlıkla arkasını kemirdiğin kara bir kalem. Kara, kapkara, tıpkı içinde bulunduğun oda gibi...
Bıçak gibi bir gidişti
Arkanı döndüğünde
Sallanmadı sardunyalarımın yaprakları
Kesin ve net
Sadece bitti…
Bir ağırlık çöker üzerine, bulunduğun yere sığamazsın.
Görünürde hiçbir neden yoktur ortada.
Boğazına sarılanın kim, içini daraltanın ne olduğunu bilemezsin.
Ama bildiklerin de vardır elbette; yalnızsındır, için daralıyordur,
yüreğin burkuluyor ve savunmasızsındır...
Bekledim
Bekleyişler içinde
Kayboluşumu seyrettim
Seni sevmek
Yeniden var olmaktı
Ben sensizlikte zamana yenildim…
Hiçbir sesin anlamı yoktur.
Çalan telefonlara aldırmazsın.
Konuşmak bir eziyettir ve derdini anlatmanınsa hiç ama hiçbir anlamı yoktur. Bakışların bostur.
Kendine bile katlanacak durumda değilsindir.
Hiçbir şeyin o anda seni mutlu edeceğine inanmıyorsundur...
Güneş
İnat etmiş bir kere
Doğmamak için
Doğmayacak işte…
İlahi bir güç, hayatında değer verdiğin her kavramın içi bosaltılmıştır sanki. Yaşadığın kente de, o kentte yaşayan dostlarının da,
yakınlarının da yabancılaştığını düşünürsün.
Hiçbir şey gözetmeden, hiçbir şey beklemeden açtığın,
hançerlenmiş yüreğinin kabuk tutmuş yarası da,
o yürekte duyduğun sızı da önemsizdir o an senin için...
Güneş bu elbette doğacak
Başka suların
Başka kuşların
Kanına karışacak
Sadece zamanını bekliyor…
Hayatımı tam da sorgulama zamanı diye düşünür,
bilmem kaçıncı kez ruhunla giriştiğin savaşa hazırlanırsın önce.
Ama anında vazgeçersin.
Çünkü bir daha böyle bir savaşa girecek ne gücün vardır,
ne de o savaşta arkanı yaslayacağın yüreğine ve beynine güvenin...
Dünya var oldukça sürecek
Bir MaSaLın kahramanlarıyız biz.
Birbirimizin farkındayız
Ve bu farkındalık
Can yakıyor...
”Neyse ya bosver” dersin. “Bosver” irsin...
Kırarsın kalemi, buruşturursun kağıdı, koca bir yudum alırsın kadehindeki zehirden, yaslanırsın arkana ve gülümsersin...
Üzerine daha bir tek kelime yazmadan birazdan buruşturup atacağını bildiğin beyaz bir kağıt duruyordur önünde
Elinde ise çocukluktan kalma bir alışkanlıkla arkasını kemirdiğin kara bir kalem. Kara, kapkara, tıpkı içinde bulunduğun oda gibi...
Bıçak gibi bir gidişti
Arkanı döndüğünde
Sallanmadı sardunyalarımın yaprakları
Kesin ve net
Sadece bitti…
Bir ağırlık çöker üzerine, bulunduğun yere sığamazsın.
Görünürde hiçbir neden yoktur ortada.
Boğazına sarılanın kim, içini daraltanın ne olduğunu bilemezsin.
Ama bildiklerin de vardır elbette; yalnızsındır, için daralıyordur,
yüreğin burkuluyor ve savunmasızsındır...
Bekledim
Bekleyişler içinde
Kayboluşumu seyrettim
Seni sevmek
Yeniden var olmaktı
Ben sensizlikte zamana yenildim…
Hiçbir sesin anlamı yoktur.
Çalan telefonlara aldırmazsın.
Konuşmak bir eziyettir ve derdini anlatmanınsa hiç ama hiçbir anlamı yoktur. Bakışların bostur.
Kendine bile katlanacak durumda değilsindir.
Hiçbir şeyin o anda seni mutlu edeceğine inanmıyorsundur...
Güneş
İnat etmiş bir kere
Doğmamak için
Doğmayacak işte…
İlahi bir güç, hayatında değer verdiğin her kavramın içi bosaltılmıştır sanki. Yaşadığın kente de, o kentte yaşayan dostlarının da,
yakınlarının da yabancılaştığını düşünürsün.
Hiçbir şey gözetmeden, hiçbir şey beklemeden açtığın,
hançerlenmiş yüreğinin kabuk tutmuş yarası da,
o yürekte duyduğun sızı da önemsizdir o an senin için...
Güneş bu elbette doğacak
Başka suların
Başka kuşların
Kanına karışacak
Sadece zamanını bekliyor…
Hayatımı tam da sorgulama zamanı diye düşünür,
bilmem kaçıncı kez ruhunla giriştiğin savaşa hazırlanırsın önce.
Ama anında vazgeçersin.
Çünkü bir daha böyle bir savaşa girecek ne gücün vardır,
ne de o savaşta arkanı yaslayacağın yüreğine ve beynine güvenin...
Dünya var oldukça sürecek
Bir MaSaLın kahramanlarıyız biz.
Birbirimizin farkındayız
Ve bu farkındalık
Can yakıyor...
”Neyse ya bosver” dersin. “Bosver” irsin...
Kırarsın kalemi, buruşturursun kağıdı, koca bir yudum alırsın kadehindeki zehirden, yaslanırsın arkana ve gülümsersin...